Bölüm 12 | Düş

117 79 10
                                    

Günümüz

Gün ışıklarını yavaşça gökyüzünden çekerken kararmaya başlayan salonun ışıksız kalmasına aldırmadım. Ta ki biri ışık düğmesine basıp salon aniden aydınlanıncaya kadar da pencereden dışarıyı izleyip uzun uzun düşündüm. Gelen kişiye baktığımda Çınar Bey'in işten dönmüş olduğunu gördüm. Oturuşumu dikleştirip yüzüme sıcak bir gülüş yerleştirmeye çalıştım. "Hoş geldiniz." Beni fark edince hafifçe tebessüm etmiş ve çantasını almak için kalkmaya yeltendiğimi görünce, "rahatını bozma lütfen." demişti hemencecik.

"Pekâlâ, öyle diyorsanız." dedim yeniden arkama yaslanarak. Aramızda başka bir diyalog geçmemiş, biraz sonra Çınar Bey salondan çıkıp merdivenlere yönelmişti. Aslında fazla konuşmasak da kibar ve ne yapacağını bilen karakterini takdir ediyordum. Bu evdeki herkes gibi onun da rutinleri vardı. Sabah erkenden işe gidiyordu ve akşam güneş batmadan geri dönüyordu. Hafta sonu bahçe işleriyle uğraşıyor, bazen çalışma odasına kapanarak çizimleriyle ilgileniyordu. Tam olarak bilmesem de galiba moda tasarımı işiyle uğraşıyordu. Bir kez Fransa'dan sipariş ettiği giysi kumaşlarının ne zaman geleceğini Tülin hanımla konuşurken duymuş ve bu kanıya varmıştım.

Akşam yemeğinden sonra tam yapacak bir şey olmadığını düşünüp odama gidecekken Çınar Bey'in sesiyle olduğum yerde durmuştum. "Eğer vaktin varsa bir konuda senden öneri isteyebilir miyim?" diye sordu, beklenti dolu gözlerle. Onu ilk kez ciddiyetinden sıyrılmış ve capcanlı görüyordum. "Elbette," dedim şaşırarak. "fakat hangi konuda?"

"Birkaç elbise modeli hakkında. Seni fazla tutmayacağım endişelenme." dedi ve peşinden takip etmemi işaret ederek çalışma odasına girdi. Şahsen zaten odada sıkılıp duracağımdan peşinden gidip elbise modellerine bakmanın değişiklik olacağını bildiğimden mutluydum.

Çınar Bey'in ardından odanın içine ilk adımımı attığımda büyük ve küçük bölmelere sahip onlarca dolap bölmesinin içindeki renkli ve çeşitli kumaşlardan, çalışma masasının hemen sağındaki mankenin üzerindeki bitmemiş elbise tasarımına kadar odadaki her bir detayın büyüleyiciliği altında kalmıştım. Yüzümdeki ifadeden anlaşılıyor olacak ki Çınar Bey, "Bu tarz şeyleri sevdiğini bilseydim seni daha önceden atölyeme misafir ederdim." dedi.

"Yalnızca ilk kez canlı olarak bir elbisenin üretildiği yeri görüyorum." Masadaki karalanmış onlarca kağıdı gördüğümde hemen masanın bitişiğindeki çöp kutusunun neredeyse ağzına kadar buruşturulmuş kâğıt dolu olduğunun farkına vardım. Burada ciddi beyin fırtınaları ve kombin savaşları oluyordu demek.

"Otur lütfen." dedi masanın karşısındaki desenli koltukları işaret ederek. Sözünü dinleyip oturduğumda rafların önüne dikilip bir süre parmağı yazıların üzerinde gezindi ve sonunda birkaç farklı kumaşı masanın üzerine bırakarak koltuğuna oturdu. Hafifçe dağılmış saçlarını bir iki el yordamıyla düzelttikten sonra defterini açıp sayfalarını karıştırmaya başladı. Sayfaları hızla geçmesine rağmen çizdiği her bir tasarıma hayranlıkla bakıyordum. Sonunda bir sayfada durup defteri bana doğru çevirdiğinde her iki sayfada farklı elbiselerin taslaklarını gördüm. İkisi de renksizdi fakat detaylarına varıncaya kadar göz alıcıydı.

"Yoksa çok mu kötü?" diye sordu kaşlarını çatarak.

"Hayır, hatta çok iyi." dedim gözlerimi çizimlerden ayırıp karşımdaki yüze yönelterek. "Bunları siz mi çizdiniz?" Çınar Bey masadaki dağınıklığı toparlamaya çalışırken olumlu anlamda başını hafifçe salladı. "Öyleyse çok yeteneklisiniz."

Yüzük HırsızıWhere stories live. Discover now