v

492 54 61
                                    


Pazar sabahı her zamankiyle aynı geçmişti. Tendou yurt odasından çıkmış, yurdun son 6 yıldır asla değişmeyen kahvaltısına bir gün daha katlanmıştı. Daha sonra da odasına geri dönmüş ve voleybol topunu alıp kendi kendine antrenman yapmaya gitmişti. 

Ancak her hafta yaşanandan farklı bir şey vardı bugün: Tendou her zaman yaptığı gibi güne Semi'nin varlığının getirdiği neşeyle değil, Semi'den nasıl kaçacağını düşünerek başlamıştı. 

Sabah kalktığında onun hala uyuduğunu görüp Semi'nin bunun için ona kızacağını bile bile yıllardır ilk kez onu kahvaltı için uyandırmamıştı. Topunu almak için odaya geldiğinde Semi'nin çatık kaşlarını görmüş ve gözlerini kaçırarak onun bir şey demesine izin vermeden odadan hızlıca çıkmıştı.

Odadan çıktıktan sonra önceki gece yaşananların aklında belirmesiyle gözyaşlarının yanaklarına doğru süzülmesini engeleyememişti. Böyle hissetmemeliydi. En yakın arkadaşına böylesine kızgın olmamalıydı. Semi en yakın arkadaşı olmanın yanısıra onun ailesiydi de... Ama kendini ona kızgın olmaktan alıkoyamıyordu.

O tokadı, Semi'nin ağzından çıkan o can yakıcı sözleri ve o yaptığını unutamıyordu. Semi'nin kahkahası yankılanıyordu kulağında... "Abartılacak bir şey yok Tendou. Boşalmadım bile."   Ve sonra o umursamaz kahkahası. Semi ona nasıl yapabilirdi bunu? Bu kadar ileri nasıl gidebilirdi?

Semi odalarında yalnızken Tendou'yu sık sık öperdi. Tendou bunu çok severdi çünkü bu Semi'yi sevgilisi gibi hayal etmesini sağlardı. Ama bu kadarının olmasını hiç istememişti. Canı yanmıştı ve canını yakan Semi'ydi. Bunu kaldıramıyordu. Bütün umudunu bağladığı, koruma kalkanı olarak gördüğü yurt odasının bu kez onu korumamış olması korkutuyordu.

Bütün bunların yanında aklına çok eskiden annesiyle yaşadığı bir konuşma canlanmıştı. 

Oturdukları malikane denebilecek büyüklükteki evin, Tendou'nun en sevdiği odasındalardı. Her gün süper kahraman filmlerini bir gün onlardan olmayı hayal ederek izlediği odada şimdi annesiyle bir film izliyorlardı. Kucağına yattığı annesi saçlarını narin elleriyle okşarken  çocuğun göz kapakları kapanıyordu. 

Geç saatin ve annesinin kollarında oluşunun verdiği güven ve uyuşuklukla uykusu gelmiş de olsa, filmin iki adamın aşkını anlattığını anlamıştı ve kapanan göz kapaklarına karşı çıkmaya çalışarak filmi izliyordu. Annesi oğlunun gösterdiği çabayı gördüğünde gülümseyerek filmi kapatıp "Yarın devam ederiz, artık seni yatıralım hadi." dedi. 

Tendou yatağına yattığında annesi "Bir gün böyle bir aşk yaşayacaksın Satori." demişti. Tendou o zamanlar bu isimden nefret etmez aksine annesi ona hep bu isimle seslendiğinden bu ismi severdi. Annesine gülümseyerek başını sallamıştı. "Bir gün çok, çok mutlu olacaksın ve seni herkesten çok seven insanı bulacaksın."

Tendou bu anıyı bir hışımla aklından attı. Annesini düşünmeye hakkı yoktu. Annesinin artık yanında olmamasının nedeni Tendou'ydu. O bir canavardı.

Spor salonuna varmıştı. Pazar günleri antrenman olmadığından spor salonu kapalı olur o da duvara karşı çalışırdı. Her zamanki rutinini uygularken ilerden Koç Saitou'nun geldiğini gördü.

"Günaydın Tendou-kun."

"Günaydın sensei."

Koç gülümseyerek "Her hafta olduğu gibi yine burada çalışıyorsun demek." dedi.

Tendou çekingen bir şekilde kafasını sallayınca elini Tendou'nun omzuna koydu.

"Spor salonundaki malzemeleri saymam gerek bu sırada salonun içinde servis antrenmanı yapabilirsin istersen, hava oldukça soğuk."

Tendou bu sefer daha gerçekçi bir gülümsemeyle kafasını salladı. Zaten servislerini geliştirmeliydi, Oikawa Tooru gibi bir pasörle aynı ildeyken iyi bir pasör olarak bile değerlendirilemezdi ama elinden geleni yapacaktı.

                                                                                              ---

Uzun süre servis çalıştıktan sonra Koç'un  gitme vakti geldiğini söylemesiyle topları toplamış ve yerine yerleştirmişti.  Spor salonundan çıkmaya hazırlanırken koç onu durdurdu:

- Tendou-kun?

Ne oldu, diye sorarcasına arkasını döndü.

- Kendini öyle görmediğini biliyorum ama pasörlük yeteneklerin çok değerli. Sen olmasan takımımız çok daha kötü durumda olurdu. 

Tendou kızarmaya başladığını hissetmişti. Buna inanmıyordu ancak koçundan bunları duymak bile çok değerliydi. 

- Ayrıca yeterli antrenmanla Oikawa Tooru'yu bile geçebileceğine eminim.

Koç bunu gülümseyerek söylerken Tendou itiraz etmek üzere ağzını açmıştı ama koç bunu farkedip konuşmaya devam etti:

- İtiraz kabul etmiyorum. Ayrıca, her ne kadar Koç Washijo oyucularını övmekten pek hoşlanmasa da sana ve gizli blok yeteneğine bu takımdaki herhangi birinin yeteneğine güvendiğinden daha çok güveniyor. İnan bana bu yeteneklerin çok, çok yakın zamanda çok işimize yarayacak.

Koç, Tendou'nun ağzını açmasına fırsat vermeden spor salonundan çıktı. Tendou ise gururlanmış olmanın yanısıra koöun son cümlesiyle ne demeye çalıştığını anlamaya çalışıyordu.


bu bolum hic icime sinmedi bu ara ne yazma hevesim ne yasama sevincim var o yuzden ozur dilerim ;(  cok gecis bolumu gibi oldu ama sonraki bolum artik her sey baslamaya baslicak ins yazma hevesi bulurum

roses and thorns | 𝘶𝘴𝘩𝘪𝘵𝘦𝘯Where stories live. Discover now