21. B Ö L Ü M | f i n a l I I

29.5K 986 75
                                    

Medya: Bizimkiler 💓


21. B Ö L Ü M | f i n a l I I
————



"Hıı! Cihangir! Cihangir kalk, kalk, kalk! Geç kaldık, vallahi çok geç kaldık." Yataktan bir fırlayışım, banyoya koşuşum vardı ki... Hızla elimi yüzümü yıkadım ve geri odaya yürüdüm. Adımlarımı hızla atarken hala biraz ıslak ama dağılmış olan saçlarımı topluyordum.

"Cihangir uykucu olan bendim ya!" diye hayıflandım ve yatağa atlayarak sırtını sarsmaya başladım uyanması için.

Birden döndü ve beni kelepçe gibi sararak yatırdı. Ödüm koptu, ufak bir çığlık attım. "Nasıl güzel uyandırıyorsun sen öyle karıcım," diye ironi yaptığında kahkaha attım. Kollarımı yakaladığında durdu ve oturdu. Saçı başı dağılmış, gözleri uyumaktan şişen suratına baktım.

"Geç kalacağız!" dedim andan çıkarak. Ofladı ve bıraktı beni. O banyoda kaybolurken üzerimi değiştirdim ve telefon cüzdanları kendi çantama topladım. Pasaportları kontrol ederken Cihangir giyinmiş ve hazır bir halde girişe gelmişti. Ufak iki bavulu aldı ve evden çıktı.

Ben de kapıyı kilitleyerek peşinden gittim. O bavulları bagaja yerleştirirken ben arabaya oturdum. Isısını açtığımda Cihangir'de arabayı çalıştırdı ve havaalanına doğru yola koyulduk.

Sanırım yeni uyandıktan sonra bir şey yapmak ikimize de yaramıyordu. Kendim zaten uyandıktan sonra yataktan kalkana kadar bir 10 dakika geçiyordu normalde. Konuşmak falan hiç benlik değildi ki az önceki telaşın ardından hiç havam değildim.

Tuhaf olan Cihangir'in de böyle olduğunu hiç tahmin etmemiştim ve bu gerçekten hoşuma gitmişti. İçten içe güldüm. Söylendiği gibi, gerçekten de eş denilen birbirini tamamlıyordu. Aynı olmak, birbirini tamamlamak, çatlakları doldurmak...

"Ne oldu?" dedi bana yandan bir bakış atarken. Sesi daha yeni uyandığını belli edercesine çatallıydı. "Hiç," dedim ve vitesin üzerindeki elini yakaladım. Tutuşumla, baş parmağı elimin üzerini hafifçe okşadı. Yüzüne baktığımda ifadesi yumuşamıştı.

Havaalanına vardığımızda bavulları teslim ettik. Kontuarlarda geçtiğimizde bekleme salonu doluydu bile. Yaklaşık bir 10 dakika beklemiştik sadece yolcu alımının başlamasına. Kıl payı yetişmiştik gerçekten de. Biletlerimizi yırtıp geri veren görevliyi geçtik ve uçağa doğru yürüdük.

Açıkcası gergin hissetmeye başlamıştım. En son uçakla uçtuğumda daha küçük bir çocuktum ve uçmak için sabırsızlıkla yerimde saymıştım. Şimdiyse aynılarını söyleyebilecek miydim emin değilim.

"Cam kenarına oturmak ister misin?" diye soran Cihangir'e gülümsedim safça. "Yok, sen otur ben ortaya geçerim," diye yanıtladım. Kapkara gözleri üzerimde gezindi. Aklında dönen tilkiler onu bir fikre ikna etmiş gibi ağızının kenarı kıvrıldı. Ses etmeden oturduğunda ben de yanına oturdum.

Uçak havalanmaya hazırlanırken yanıma oturan kadına kısaca gülümsedim ve önüme döndüm. İyiki aralarına oturmuşum demeden edemedim. Cihangir aramızdaki koltuk kolçağını yukarı kaydırarak kaldırdıktan sonra kolunu kaldırıp etrafıma sardı.

Göğsüne yerleşerek onun yaptığı gibi gözlerimi kapadım. Uçuş için hızlanırken, motordan çıkan ses ve yandan vuran rüzgarın sarsıntısı bana anlık bir korku yaşatırken kulağıma yaklaşan sese odaklandım.

"Güzelim sakin," diyordu. Biraz uzaklaştım anlamak için. Gülerek sağ elini sımsıkı sarıldığım kolunun üzerine koydu ve okşadı. Gözlerine baktığımda güven veriricesine, bakışlarını çekmeden baktı. Kapkara gözlerine daldım ve etrafı görmezden gelmek istedim.

Yıldızlar ŞahidimWhere stories live. Discover now