5. B Ö L Ü M

47K 1.9K 939
                                    

Medya: Alya Yılmazer

Şarkı: Yüzyüzeyken Konuşuruz - Sen Varsın Diye

5. B Ö L Ü M
————

"Cihangir, çocuğum nasıl oldun. Daha iyi misin?" diye soruyordu annem. Zavallı annem. Bir bilse...

"Daha iyiyim Saliha teyzem, sağ ol." Gözlerimi devirdim. Dana gibiydi! Rol yapıyordu sadece. Ses tonu bile yalan söylediğini bariz belli ediyordu. Dünden sonra, nasıl keramet sahibi bir insandıysa artık yüz seksen derece dönmüş, zımba gibi olmuştu.

Birkaç saatte?!

İçten içe şaşırıyorken, onun bu numaracı haline söyleniyordum. Tabii ki yaptığı hiçbir şey hesapsız kalmazdı.

O, içeride annemi ve annesi kandırırken ben mutfakta çay dolduruyordum. Ayşegül teyzelerin evi olsa da ben yapıyordum. Tabii ki de gocunmuyordum. Yalnızca annem beni bazen delirtmeden edemiyordu; sanki ben, kendim yapmayacakmışım gibi o kaşını gözünü 'kalk da iş yap' diye belertiyordu. İşte tam o an, o işi kendi isteğimle yapasım vardıysa da, o isteğim tuzla buz olup havaya karışıyordu.

Boş verdim ve Cihangir abi için hazırladığım çaya odaklandım. Beyefendimize şifa niyetine ballı, zencefilli mis gibi çay yapmıştım. Bir zencefil sevdalısı olarak da, ona içmesi kalmıştı.

Annemler için de birer bardak siyah çay doldurdum ve tepsiyi kavradığım gibi salona döndüm. "Sağ olsun Alya çok ilgilenmiş. Onun sayesinde biraz daha iyi oldu Cihangir," diyordu Ayşegül teyze bana minnetle bakarken. Kibarca gülümsedikten sonra üzerimde alayla gezinen siyah gözlere, öldürücü bir bakış attım.

Ben ona gösterirdim iyiyi, kötüyü. Bakalım o zaman nasıl oluyormuş zat-ı şahanemiz.

Ellerinin arasına aldığı porselen kupaya baktı. Çaktırmadan koklamayı denediğinde sırıttım. "Cihangir abi sen koku alamıyorsun ya, papatya çayı. İyi gelir," dedim. Kaybolan sesiyle teşekkür etti ve yerinde dikleşti.

Dudaklarına değen kupayla çatılan kaşları... Aldığı yudumla anında ekşiyen yüzü muazzamdı. Gözleri ok gibi hedefine saplandı. Ona tüm dişlerimi gösterecek şekilde gülümsedim.

"İç, iç Cihangir abi. Şifa olsun," diye teşvik ettiğimde dişlerini sıkıyordu. Yanaklarında oluşan hafif kemik hattı bunu bariz belli ediyordu. Ben kahkahamı dışarı duyurmamak için cebelleşirken, o sinirle dudaklarını ıslattı ve kafasını başka yöne çevirdi.

"Alya kızım haklı. Yavrum, sesin zar zor çıkıyor zaten. İç de bir faydası dokunsun, belki iyi gelir," dedi annesi. Tek kaşımla Ayşegül teyzeyi işaret ettim. "Evet ya," dedim sahte bir üzüntüyle. "Çok yazık sana Cihangir abi."

Sıkıntıyla çayını yudumlamaya başladı. Ancak kaşlarının altından bana kötü kötü bakmayı, gözleriyle tehditler savurmayı, o kupanın dudaklarını her örtüşünde, içine yayılıp eko yapan sesini, bana bilendiğini açıkça belli eden mırıldanışlarını asla eksik etmiyordu.

Annemle annesi saçma sapan bir dantel, çeyiz muhabbetine girerken onun telefonundan kısa bir nida duyuldu. Hayıflanarak yerinde kaykıldı ve eşofmanının cebinden telefonunu aldı. Ters çıkan telefonu çevirip ekrana kısa bir bakış atmasıyla kaşlarının çatılması bir oldu. Kirpiklerinin arasından bana saliselik bir bakışını yakaladım. Dudakları anında düz bir çizgiye dönüşürken, o yamuk sırıtışını gizlemeye çalıştığını fark etmiştim.

Uyuz!

Merakla yerimden doğruldum ve yanına oturdum. Telefonun ekranını hızlıca kilitleyip ön yüzünü görmemem için karnını üzerine devirdi. "Hayırdır?" dedi omuzunun üzerinden. Dibine oturmuş şirince sırıtıyordum. En azından bana göre şirince olmalıydı. "Hiiiç, çayını kontrol edeyim dedim."

Yıldızlar ŞahidimWhere stories live. Discover now