Umulmadık Heyecan

442 24 5
                                    


Seni yine sevdim dün gece rüyamda. Dur biraz , tut ellerimi. Lütfen dur , bu rüyayı görmek istiyorum...
-Tuğkan

                                                           -Tuğkan

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.



Bölüm 10

"Gizlenmek zevklidir,bulunmamak felaket"diyor Winnicott.
Kalbim ve duygularım koca bir felaketin tam ortasına düşmüş ,çırpınıyor gibiydiler.
Kendimi dünya üzerinde yabancı bir misafir gibi hissediyordum.

Gerçek aşkı tatmamıştım hiç. Korktuğumdan ya da aşka inanmadığımdan değil. Sadece aşkı yaşayacak gerçek biri çıkmamıştı karşıma.
Sonra günlerden bir gün hiç olmayacak birine ,bir hayale aşık oldum. Bunların olduğu yetmiyormuş gibi kafamın içindeki kadın bana Allah tarafından gönderilmişti. Bir insan bir şeyi çok ister ve dua ederse istediği şeyi elbet alırdı. Ama ben Rüya'yı istememiştim. Çünkü bu delilik olurdu o zamanlar. Ama şimdi keşke isteseydim diye pişman oldum.
Belki de gözlerime ilişen bu aşk ,rüyadan bile daha büyük bir engeldi bana.

Rüya arabayı izlemeyi bırakıp kafeden içeri girdi. Etrafa hiç göz atmadan bir kapıdan girdi ve gözden kayboldu.

Akın ise sessizliğini bu zamana kadar bozmamıştı.
Kısa bir süre sonra Rüya yeşil bir önlük giymiş,göz alıcı saçlarını salaş bir topuz yapmış vaziyette az önce girdiği kapıdan çıkmıştı.

Bar masasını andıran masanın arkasında durmuş ,siyah saçlı bir kız ile konuşmaya başlamıştı.

Gülüyordu. Hem de çok güzel gülüyordu. Benim alışık olduğum mütevazı gülüş değildi bu. İçten kahkahalarla gülüyordu. Ve bu beni daha da dayanılmaz hale getiriyordu.

Ardından yaklaşık 1.78 boylarında kumral saçlı hoş bir erkek elinde bir tepsi ile Rüya ve yanındakine yaklaştı.

Rüya'ya gülerek bir şeyler söyledi ve Rüya başını sallayıp onu onayladı.

Rüya elindeki tepsiyi alıp bizim masaya doğru ilerlemeye başladı. Hala beni farketmemiş gibiydi. Biraz daha yaklaştı ve gözlerimiz buluştu.
Bir an şaşkınlıkla olduğu yerde durdu ve bana baktı. Ardından kendini toparlayıp masamıza ulaştı.
Tepsideki çayları kibarca masamıza bıraktı.
"Sizi burda görmek ne hoş."dedi.
Ama gülümsemesi hiç samimi değildi. Bu davranışına hiç bir anlam verememiştim.

"Seni de görmek hoş."dedim suratımda mimik oynatmadan. Tekrar sahte gülümsemesini suratına yerleştirdi. Masadan uzaklaşacağı sırada onu durdurmak için bileğini hafifçe tuttum. Şaşkınlıkla bana bakmaya başlarken yaşadığım heyecanı bastırıp konuştum.

"Konuşmamız gerek. Çok önemli."
Derin bir nefes aldı. Ardından ellerimin arasındaki ince bileğini kendine doğru çekti.
"Üzgünün pek vaktim yok. Çalışmam gerekiyor."
Kalbim göğüs kafesimde çığlık atarken kulaklarımı kalbime karşı tıkadım.
"İnan bana önemli olmasa seni asla zorlamazdım. Ama gerçekten konuşmamız lazım."
Derin bir nefes verdi.
"Peki,tamam. Yaklaşık üç saat sonra on beş dakikalık bir molam var. Buralarda olacağım. Konuşuruz."
Zafer benimdir aslında. Ama içten içe kendimi yiyip bitiriyordum.

Rüya (Kitap Oldu)Where stories live. Discover now