7-GÜVEN

1K 69 30
                                    

ARAS'TAN..

Kapıyı çalma gereği duymadan içeriye daldım. Masasında oturmuş her zaman ki gibi içkisini yudumluyordu. Geldiğimi gördüğünde şaşırmıştı. Buraya uzun zamandır gelmiyordum. O olaydan beri... Zaten uzun süre durmayacaktım.

"Adamlarını o kızdan uzak tut!" diye bağırdım ikimiz de bir şey söylemeden önce. Sinirliydim. Artık suçlu olmayan kişilerin ölmesine izin vermeyecektim. İğrendiğim yüzüne bakarken sakin olmaya çalışıyordu.

"O kızı hayatından tamamen çıkar. Çünkü yakında hayatta olmayacak."

O kız zaten hayatımın bir parçası değildi. Ama buna göz yumamazdım. Onu neden öldürmek istediğini öğrenmeliydim.

"Ne yapmış olabilir sana? Kendi halinde bir kız."

"Mehmet'i öldürttüm. O küçük kız oradaydı. Ölmek zorunda. Bunca yıllık emeği bir kız yüzünden harcayamam. Beni anlıyor musun?"

Mehmet mi? İki sene önce hiçbir şey söylemeden ortaklığı bozmuştu şimdi de eski ortağını öldürtmüştü. Ne yapmaya çalışıyordu bu adam?

O zamanlar babamdan tamamen kopmuştum. Baba kelimesi hiçbir şey ifade etmiyordu artık. Tüm bağımız koptuğu için ortaklığı neden bozduğunu da sormamıştım. Pis işleri zerre kadar umurumda değildi.

"O kıza dokunmayacaksın! Merak etme onun ağzını ben kapatırım. Sakın tekrar aynı şeyi yapayım deme. Sakın!"

Bunu söyler söylemez mekandan çıktım. Rahat durmayacağını biliyordum. O rahat durmazdı ki. Herkesin normal bir babası varken neden benim ki pisliğin tekiydi? Böyle olacağına babasız olmayı tercih ederdim. En azından hayatımda ki en değerli şeyi elimden alarak beni yaşayan ölü haline getirmezdi.

🌊

UMAY'DAN..

Uyandığımda penceremden içeriye sızan ışığa gülümseyerek baktım. Hemen sonra korkuyla yerimden fırlamıştım. Geç kalmış olamazdım değil mi? Duvardaki saate baktım.

07:08.

Rahatlamıştım. Yine de hazırlanmak için acele etmeliydim. Odadan çıkıp "Hadi kalkın!" diye bizimkilere bağırdım.

Şu an onları uyandırmak için çabalasam kesin geç kalırdım. Banyoya girip elimi yüzümü yıkadım. Ardından dişlerimi fırçaladım. Odama geçtim üstümü değiştirdim. Aynamın önüne oturduktan sonra yüzüme kapatıcı sürdüm. Kaşım kabuk bağlamıştı. Kapatma şansımın olmadığını anlayınca küçük bir bant yapıştırdım. Gözlerime eyeliner çektikten sonra dudaklarıma hafif şeftali rengi verdim. Bu rengi seviyordum.

Saçımı düzleştirmek pek vaktimi almamıştı. Saate baktığımda dokuz dakikam kalmıştı. Çantamı alıp alt kata indim.

Eray yatağından kalkabilmişti ama şimdi de salondaki kanepede uyukluyordu. Afra üzerini giyinmiş kahvaltı hazırlama çabasındaydı.

Kapıya doğru yöneldim. Eray'ı uyandırmamaya çalışarak Afra'ya "Ben çıkıyorum." dedim. Tam kapıyı açmıştım ki bizim uykucuyu uyandırdığımı anladım.

"Nereye Umay?"

Ben bir kere de şu evden rahat çıkabilecek miydim acaba? Ona doğru döndüm. "Günaydın Eray. Çok güzel uyuyordun ben uyandırmak istemedim."

Yüzümde şirin bir gülümseme vardı. Cevap vermeden tek kaşını kaldırdı. Bu açıklama bekliyorum demekti. Artık yalan söylemek yoktu. Dün akşam eve geldiğimde çok korkmuştu. Yine yalan söylemiştim. Düştüğümü ve fenalaştığımı, o halde eve gelemeyeceğim için de biraz beklediğimi söylemiştim. İnanmış, benim için üzülmüştü. Kaşımda ki ufacık yara için sürekli hastaneye gidelim demişti. Şimdi ise gerçeği söyleyecektim.

YAKAMOZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin