16.Bölüm / Amaris

229 13 2
                                    

 • Ve yeni bölümle karşınızdayım. Uzun bir süre oldu biliyorum,bu kadar beklettiğim için hepinizden ayrı ayrı özür dilerim. Asıl macera bu bölümden sonra başlıyor. Okunma sayısı gün geçtikçe artmaya devam ediyor. Tüm okuyucularıma sonsuz teşekkürler. Sizleri seviyorum. Keyifli Okumalar.•

___________________________________________________________

Gözlerimi açtığımda karşımda kızıl saçlı genç bir bayan duruyordu. Yanında birkaç kız daha vardı. Oturduğum sandalyeden doğrulup çevremde toplanmış olan kızlara baktım.

 “Siz kimsiniz,neredeyim ben?”

 Açıkçası bu beni ürkütmüştü.En son hatırladığımda bir ağaca yaslanmıştım. Sonra soğuk bir esinti hissetmiştim. Ve buradaydım şimdi. Farklı bir diyardaymış gibiydim.

 “Ben Desiree,kraliçem.”

 Kızıl saçlı bayan eteğini tutup,önümde eğilirken diğer kızlarda aynı şeyi yaptılar. Diğerleri gibi onlar da beni tanıyorlardı. Fakat kim olduklarına dair en ufak fikrim bile yoktu. Artık bu gibi ilginç durumlarda korkmamaya başlamıştım.

 “Ve siz asıl evinizdesiniz.”

 Yani burada da benim gibiler vardı. En azından o cümleden ben bunu anlamıştım. Yavaşça ayağı kalktığımda çevremdeki kızlar açılmaya başlamıştı. Karşıdan neredeyse seksenlerinde bir kadın geliyordu.Saçları tümüyle beyazlamış ve hafif aksayarak yürüyordu. Desiree yavaşça bana doğru fısıldadı.

 “O cadılar heyeti başkanı Mirabella Cowen.”

 Adının Mirabella olduğunu öğrendiğim başkan tam yanımıza geldiğinde kızların hepsi yavaşça eğilirken ben ne yapmam gerektiğini bilmiyordum.

 “Amaris.”

 Çevreme bakındım.Bu kadın başka birine sesleniyor olmalıydı.Bir kaç kız arasında kıkırdarken,Mirabella konuşmaya başladı.

 “Amaris,burada olduğun için çok mutluyuz.”

 Bana hitap ettiğini anlayınca bir an duraksadım.

 “Karıştırıyor olmalısınız.Ben Hayley.Hayley Mapother.”

 Karşımdaki kadın gülümseyerek koluma girdiğinde içimde bir güven duygusu çoktan oluşmuştu.Bu hislerin nasıl oluştuğu hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu.Her şeyi akışına bırakmalıyım belki de.

 “Annen Isabella,sen doğduktan sonra ilk bu isimle kulağına fısıldadı.Amaris.Ay'ın çocuğu.Senin,en karanlık günlerde ay gibi çıkıp,yol gösterici olacağına inanıyordu.Cadılar için doğumun bir hediyeydi Amaris.”

Gözlerim dolmuştu.Ne diyeceğimi bilmeksizin Mirabella'yı dinlemeye devam ettim.

 “Artık evindesin Amaris.Normalde cadı olduğunu çocukluktan beri bilmen gerekirdi. Ama annen dünyaya dönmenin senin geleceğin açısından daha iyi olacağını savundu.Burada her şeyin sınırlandırıldığına inanıyordu.Senin için yirmi yaş sınırı koymuştu aklınca. Saçma bir karar olduğunu ne kadar desem de pek ikna edemedim.”

Kesinlikle “saçma”ydı.Dünya'da daha çok acı çekiyordum.En azından cadı olduğumu bilmiş olsaydım,kendimi yalnız hissetmezdim.Burada büyür giderdim. Bunun dışında aklımda binlerce soru vardı. Sophia'nın nerede olduğu,kardeşim,teyzem...

 “Kardeşimin nerede olduğu hakkında bir bilginiz var mı ?”

 Mirabella'nın yüzü değişmişti.Sıkıntıyla soruma cevap vermeye çalıştı.

 "Babanın bizlere yapmış olduğu ihaneti küçük kardeşin ödedi. Kardeşin uğruna pek çok şeyin yapıldığına emin olabilirsin.Onun ölmüş olabileceğini düşünüyoruz.Ki umarım böyle de olmuştur. Çünkü vampirlerin elinde yaşamak onun canını çok daha fazla yakar. O da sen gibi çok güçlü. Ve onun gücünü bize karşı kullanılırsa...Bunu düşünmek bile istemiyorum Amaris.”

 O bunları anlatıken nefesim sıkışıp durmuştu.Ağlamamak için kendimi sıkıyordum.Ben bu yaşıma kadar hep kardeşimin yaşamış olduğu umuduyla yaşıyordum.Şimdi ise Mirabella'nın söyledikleri...Beni hep ürkütüyor hem de büyük bir üzüntü içine boğuyordu.Tüm bunlar yalanmış gibiydi.Her şey bir rüyaydı ve ben uyanınca normale dönecekti tüm yaşantım.

 “Ve asıl gelmek istediğim konu teyzen.Bunca sene onunla beraber yaşadın. Yaptıklarına rağmen o affedildi ama akıllanmamış. Buraya en baştan gelmen gerekirken, o seni buraya getirmedi. Bazı kuralları çiğnemiş oldu.”

 Pek fazla şaşırmamıştım aslında bu duruma. Ya da alışımıştım artık. Anne yerine koyduğum insanın bana böylesine ihanetler yapması...Acıydı.İçim acıyordu bir yandan.Diğer yandan da büyük bir intikam ateşiyle yanıyordum.

 “Yarın resmi olarak kraliçe ilan edileceksin.Adına tören düzenlenecek. Ve ondan sonra teyzenin yanına gideceksin Amaris. Onun yaşamı da ölümü de senin elinde.”

Ya onun öldürecektim ya da yaşatacaktım. Ona karşı ne kadar öfkeli de olsam bu karar oldukça zordu. Birini öldürmek nasıl bir caniliktir ki ? Peki ya suçlu birini öldürmek ? Sertçe yutkunurken Mirabella bana baktı.Yüzünde hafif bir gülümseme oluşmuştu.

“Bugünlük biraz dinlen Amaris. Yarın hareketli bir gün olacak. Ondan sonra hızlandırılmış bir programa gireceksin. Çok zamanımız yok. Savaş için düşmanlarımız çoktan hazırlıklarını yapıyorlardır.”

 Yüzümdeki tüm ifade silinirken korkuyla Mirabella'nın yüzüne baktım.Kehanetin bir ihtimal yanlış olması diye bir şey yoktu demek ki. Üzerime yıkılan tüm bu sorumluluklar beni daha da ürkütüyordu.

 “Peki ya Sophie?”

 Mirabella'nın sorduğum her soruda yüzü daha da düşüyordu. O bana her gülümseyerek yaklaştığında kadının tüm umudunu yerle bir ediyor gibi hissediyordum.Ama yapacak bir şey yoktu. Mutlu olmamı bekleyemezdi böyle bir durumda.

 “Sophie'ye ulaşmaya çalışıyorlar. Yarın bilmediğin hiçbir şey kalmayacak bu yüzden bugün dinlenmelisin Amaris.”

 Zorla gülümseyerek onu takip ettim. Asıl macera bundan sonra başlayacak gibiydi.

___________________________________________________________

 Edward'dan...

 Bir saatte yakın bir süredir tavana bakıp duruyorum. İçimdeki o sıkıntının geçmesini beklemeye devam ediyordum.Ne zaman böyle olsa bir yere yatar ve bakışlarımı tek bir yere sabitlerdim.Ama olmuyordu işte. Adolfo'nun kölesi gibi istediği her şeyi yapıp duruyordum. Karen'in vücuduna sapladığım o bıçak.Onun acı içinde çığlıkları...Hafızamdan silinmiyordu. Adolfo'yu bunlar tatmin ediyordu belki ama ben her öldürdüğüm insanda acılar içinde kıvranıyordum.

 Ve o beni asıl savaşa hazırladığını söylüyordu. Hayley Mapother benim sayemde yok olacaktı ve tüm hakimiyet bize ait olacaktı. O bunları söylüyordu.Bense onun buyruklarına karşı boyun eğiyordum her defasında.Bunları düşünürken telefonum titreşmeye başlamasıyla irkildim. Arayan Kevın'dı. Telefonu açtığımda sesi kesik kesik geliyordu. Hemen yerimden kalkıp onun evine doğru koşmaya başladım. Bir yandan da telefonda dediklerini anlamaya çalışıyordum. Başı belada olmalıydı.

SAVAŞÇIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin