6.Bölüm / Şanslı

543 24 5
                                    

Gelen oylar beni o kadar çok mutlu ediyor ki... Belki diyebilirsiniz "Diğer hikayelere bir bölüme iki yüzden fazla oy gelirken bu kız ne diyor ?" Ama ben cidden çok mutlu oluyorum bunu anlatamam sanırım. Yeni okuyucular da var. Onlara ve diğer tüm okuyucularıma sonsuz teşekkürler. İyi ki varsınız. Yeni bölüm biraz gecikti üzgünüm. Multimedyadaki şarkı ile okuyabilirsiniz.Yorum ve oyları unutmayın canlarııım

                                             ⓘⓨⓘ ⓞⓚⓤⓜⓐⓛⓐⓡ

Elimdeki gülleri ve kartı yatağımın altına koydum.Güvenilir tek yerde orasıydı sanırım.Yani dolaba falan saklasam bulunurdu kolay bir şekilde.Teyzemin seslenmesi ile yerimde zıpladım.Korkutmuştu beni.

-Hayley ben çıkıyorum !

-Tamam geliyorum teyze.

Hızlıca merdivenleri inerken nefes nefes kalmam ilgisini çekmiş gözüküyordu. Buna rağmen sadece beni süzdü ve bir şey demedi. Bana sarıldı ve yine her zamanki öğütlerini vermeye başladı.

-Akşam gecikebilirim. Bu yüzden kapıyı iyice kilitle. Tanımadığın kişilere kapıyı açma. Eğer dışarı çıkacak olursan...

-Seni haberdar ederim.Eğer çıkarsam evi kontrol ederek çıkarım.Ocak gibi yanıcı alaetleri olabildiğince az kullanırım...

-Dalga geçme.Hadi görüşürüz.

Kapıyı yavaşça kapatırken pencereye geçip ona el salladım.Bu kadar şey öğrenmişken o bana hiçbir açıklama yapmıyordu.Olaylar çok normalmiş gibi davranıyordu.Oysa ben açıklama bekliyordum.Bunların hepsini kolayca kabullenmiş olmam beni bile şaşırtıyordu.Hatta kimi zaman bunların saçmalık olduğunu da düşünüyordum.Ama bir yandan da bunu kabul ediyordum.Çelişkili hayatımın içinde boğuluyordum.Her şey kamera şakası gibiydi.

Bunları kenara bırakıp teyzemin odasına girdim ve şu sakladığı defteri bulma işlemine girdim.Dolabını açtığımda gözümün önünde o defteri gördüm.Hadi ama bu kadar basit bir yere mi koymuştu? Hiçbir yeri dağıtmayacak mıydım ? Sonra o filmlerde olduğu gibi aniden teyzem beni yakalamayacaktı mı? Ya da bu kadar şanslı bir cadı mıydım ? Elime defteri aldım.Kalbim çok hızlı çarpıyordu.Defteri açtığımda,yıldızlar çıktı.Ve annemin adını gördüm.Biricik annemin o saf ismi...

“Isabella”

Elimi o ismin üzerinde gezdirirken gözlerimin dolmasını engelleyemedim.Rastgele bir sayfa açıp okumaya başladım.

"14.02.1995

Bugün belki de hayatımın en güzel günü.Şu anda kasıklarımda hissettiğim o acı bile o kadar önemsiz ki...Bebeğimin o huzur verici müthiş kokusu beni büyülüyor.Sanki onunla yeni doğmuş gibi hissediyorum.Masmavi gözleri o kadar derin ki içlerinde kayboluyorum sadece.Benim gözlerimin maviliği gibi değil onun ki...Ya da diğer cadılarınki gibi...O gerçekten çok farklı...Ona Hayley ismi çok yakışacak.Hayley'in kahraman anlamına geldiğini ve onun bir hediye olarak geldiğini hissediyorum. O gerçekten bir kahraman olacak tüm cadılar için...O benim biricik Hayley'im. Kahraman kızım..."

Gözlerimden akan yaşlara aldırmadan diğer sayfalara geçtim.

"23.09.2002

...Oğlum kayboldu,d aha beş yaşındaydı. Çok küçük.Ve kocamın ihaneti..."

Daha fazla okuyamadım.Göz yaşlarım hıçkırıklara dönmüştü.Göbek bağını bulmalıydım.Bu sayfalarda onunla ilgili bir şeyler mutlaka olmalıydı.Ve bir ara bu günlüğü tamamen okumalıydım.Teyzem sakladığına göre birşeyler gizliydi hala...

Sayfalar geriye doğru çevrilmeye başlarken ben şaşkınlıkla kucağımda duran deftere bakıyordum.Kendi kendine çevrilen o eski yapraklar bir anda durdu.İşte işaret buydu sanırım.

"20.07.1998

...Onların göbek bağlarını Karen Rogers ile birlikte Evimizin yakınlarındaki ormanda...Evet, oranın en büyük çınar ağacının dibine gömdük. Bir gün burayı unutacağımı bildiğim için yazılı şeylere ihtiyacım olacak aynı bu defter gibi..."

İsteyince olduğuna inandığım şeyler hiçbir zaman olmamıştı ama bugün ilklerimi yaşıyordum.Fazlasıyla şanslıyım.Ama şu duruma gelince de bir ormanda yüzlerce ağaçtan hangisinde olacaktı bu lanet olası göbek bağı ?

Aşağı seri hareketlerle inerken üzerimdekileri aldırmaksızın ceketimi ve çantamı alıp evden çıktım.Şu anda sadece bu olaya odaklanmalıyım. Mutlu günler belki de beni bekliyor.

Yaklaşık yarım saattir gezdiğim ormanda büyük bir çınar ağacı görememiştim.İşin garip yanı bir çınar ağacı bile yoktu burada.Daha çok yaşlı söğüt ağaçları ve adını bilmediğim bir kaç çeşit ağaç vardı.Ama bunlar kesinlikle bir çınar değildi.Bu umutsuzlukla evimizin oradaki küçük parka doğru yürümeye başladım.Biraz dinlenmeye ve yaşadıklarımı hazmetmeye ihtiyacım var.Her şey çok çabuk gelişiyor.Bir de şu Kevın olayımız var tabi...O çocuğu da anlamış değilim. Bunu akşam anlayabilirm sadece ki bu hayatımda bir önem teşkil etmiyor.

Beni asıl düşündüren teyzemin davranışları ve Sophie'nin anlam veremediğim sözleri....

SAVAŞÇIWhere stories live. Discover now