Bir Litre Gözyaşı... 1. Bölüm

1.6K 11 0
                                    

Kulağına fısıldanan bir haberle alt üst olmuştu hayatı. Haksızlık demişti kendi kendine.  “Ama ben daha çok gencim. “dedi doktora. Doktorun cevap veremediğini anladığında yere çevirdi soru dolu bakışlarını. Zaten bir cevap da beklediği yoktu aslında sadece bunun bir şaka olduğunu duymak istiyordu. Ama beklediği şey gerçekleşmeyecekti. Ağlamak istedi ama hep gerekli olduğu zamanlarda ağlayamazdı. Çok sevdiği büyükbabası öldüğünde de böyle olmuştu canı yanıyordu ama ağlayamıyordu.  Doktorun ona fısıldadığı ölüm haberini daha 22 yaşındayken tek başına omuzlamıştı. Boşuna olduğunu bilmesine rağmen itiraz etmek istedi “Ölemem, daha yapmam gereken çok şey var benim. Babama söz verdim okulumu bitirmeliyim, hem daha aşık bile olmadım. Hayallerim ne olacak peki …” Funda doktorun odasından çıktığında tüm vücudu titriyordu yürüyemeyeceğini anladığında bir banka zor attı kendini düşünmeye başladı düşündü, düşündü… Bu yaşına kadar neler yaptığını, neleri yapmaktan vazgeçtiğini,  keşkelerini, sonra anne ve babasını düşündü onlara bunu nasıl söyleyecekti. Abisinin onları terk ettiği günden sonra annesinin tek dayanağı Funda idi. Öleceğini ona söyleyemezdi ya babam diye düşündü ben rahat bir öğrenci hayatı geçirebileyim diye ilerlemiş yaşına rağmen çok ağır işler yapmaya devam ediyor. Onun tüm hayallerini yıkamam dedi.  Kendi sorularına cevap bulamadı. Ne kadar zaman o bank da oturdu bilmiyordu ama kendine geldiğinde hava kararmak üzereydi.

Eve geldiğinde annesi çoktan masayı hazırlamıştı bile babası ise her zamanki gibi televizyonun karşısına geçmiş spor haberlerini izliyordu. Onları böyle gördüğünde yüzünde küçük bir gülümseme oluştu. Bugüne kadar bu şeylerin güzelliğini nasıl fark edemediğini sordu kendisine. Çantasını vestiyerin üzerine bıraktı ve gidip babasının kucağına sokuldu. Sıkıca bir öpücüğü yanağına kondurup seni çok sevdiğimi biliyorsun değil mi diye sordu babasına. Karşılık olarak sadece küçük bir gülümseme aldı babası sevgisini dillendiremezdi pek ama hep bilirdi ki ne zaman ihtiyacı olsa o hep yanında olacaktı. Babasının nerdeyse tamamen beyazlaşmış saçlarını oynayarak düşüncelere daldı. Annesinin masaya çağırmasıyla düşüncelerinden sıyrılabilmişti. Acaba kaç kez daha birlikte yemek yiyebiliriz diye geçirdi içinden. Annesine baktı yüzündeki kırışıklıklar son bir ayda daha damı artmıştı ne? Annesinin birden doktorun ne söylediğini sorması karşısında ne diyeceğini bilemedi, bir dakikalık bir duraklamadan sonra sadece kas ağrısıymış diyerek geçiştirmişti. Neyse ki daha fazla soru sormamışlardı. Yemeğin ardından yorgun olduğunu bahane ederek odasına geçti. Tüm gece ne yapması gerektiğini, ailesinden bu durumu nasıl saklayabileceğini düşündü. Henüz bir karara varamamışken uykuya yenik düşüverdi.

Telefonun alarm sesiyle uyandığında nefret ediyorum bu müzikten diye mırıldandı. Alarmı kapatmak için uzandığında yine olmuştu. O dayanılmaz ağrı kalbine saplanıvermişti yine. Anne ve babası sesini duymasın diye yastığını dişleri arasına aldı ve tüm gücüyle ısırmaya başladı. Neyse ki bu seferki çok uzun sürmemişti kendisini biraz toplayabildiğinde aynanın karşısına geçti ve morarmış gözaltlarına bakarak tam bir ucubeye benziyorsun diye mırıldandı. Okul için hazırlanması gerekiyordu dolabını açtı ve eline geçen ilk elbiseyi üzerine geçirdi. Evet, bugün bir karar vermeliydi anne ve babasını öldüğünde gözü yaşlı arkasında bırakmak istemiyordu. Bunun için bir şeyler yapmalıydı ama ne yapacağını hala bilmiyordu. Bu düşüncelerle sınıfına doğru ilerlerken okulun ilan panosunda bir afiş gördü. Evet, aradığı cevabı en sonunda bulmuştu…

Bir Litre Gözyaşı... 1. BölümHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin