8. BÖLÜM

160 0 0
                                    

Hazırlanan yemekler, aşıkların kaçak bakışmaları arasında yenmişti. İlerleyen saatle birlikte yatma zamanı geldi. Young Saeng yatak odasında yatmalarını teklif etmiş olmasına rağmen kızlar kanepede yatabilecekleri söyleyerek bu teklifi reddetmişlerdi. Young Saeng ve Jung Min üst katta bulunan yatak odasına çıkarken kızlarda salondaki kanepeleri kendilerine yatak yapmışlardı. Ancak Cho Hee sevdiği erkeğin evinde olmasının verdiği heyecandan dolayı, Funda ise tüm günü uyuyarak ve yatarak geçirdiği için ikisi de uyuyamamışlardı. Yaklaşık bir saatin ardından Cho Hee Fundanın uyuyup uyumadığını kontrol etmek için ismini fısıldadığında Fundadan gelen cevapla onunda uyumamış olduğunu anladı. Cho Hee “Ben uyuyamıyorum. Onunla aynı evde olduğumu bilmek uykularımı kaçırıyor. Funda, sanki kalbim yerinden çıkacak. Sanırım bugün en mutlu olduğum gün.” Demişti. Funda arkadaşının bu sevimli heyecanını sevecen bir gülümsemeyle paylaşmıştı. Yatağında biraz doğrularak “Onu gerçekten çok seviyor olmasın.” Dedi. Cho Hee’nin mutluluğu yüzünden okunuyordu. Yüzündeki gülümsemeyi engelleyemez bir şekilde Fundanın sorusunu yanıtladı “Ben bu yaşadığım şeyin hayalini ne kadar zamandır kuruyordum biliyor musun? Hayallerimde hep onunla aynı yerde yaşadığımı düşündüm. Gerçi bu bir gecelik bir şey ama olsun. Yinede çok mutluyum.” Diyerek kollarını Fundaya uzatırken mutluluğun verdiği enerjiyi bir nebzede olsa azaltmak için ayaklarıyla yatağında tepindi. Bu hoş konuşmanın ardından Cho Henin önerisiyle film izlemeye karar vermişlerdi. Cho Hee yatağından kalkıp televizyon ünitesinin yanına gidip dolapları biraz karıştırdı ancak film cd lerini bulamamanın hayal kırıklığıyla yatağına geri döndü. Yapacak bir şey bulamayan ikili zor olsa da kendilerini uykunun kollarına bırakırken üst katta duyduklarının etkisiyle vücudunu bir şok dalgası saran Young Saeng ayakta durmak için tırabzanlardan güç almaya çalışıyordu.

            Young Saeng uykusunun arasında susadığını hissederek gözlerini aralamış ancak komidin’in üzerindeki bardağında su olmadığını fark etmişti. Kızların uyumuş olacağını düşünerek odasından çıktığında hala uyumadıklarını kıkırdamalarından anladı. Mutfağa inip inmemeyi düşünürken Cho He enin birisinden hoşlandığını söylediğini duymuş ve vücudunu bir sinir duygusu kaplamıştı. Her ne kadar yaptığının yanlış olduğunu düşünsede Cho He enin hoşlandığı kişiyi öğrenmeli ve onu Cho Hee den uzak tutmalıydı. Bu düşüncelerle kendisini duvarın arkasına saklayarak yere oturdu ve kızları dinlemeye başladı. Biraz dinledikten sonra Cho He enin sözleri Young Saeng’i dünyanın en mutlu adamı etmişti. Ancak biraz düşündükten sonra hiç kendisinin adını söylemediğini fark etti. Şuan bu evde Jung Min de olduğuna göre acaba hissettiği duygular kendisine değil de Jung Mine olabilir miydi? Bu yersiz endişe birden tüm vücudunu sarmış ve biraz önceki mutluluğun yerini kuşku almıştı. Kızlar yattıktan sonra kendisini hala toparlayamamış ve ayağa kalka bilmek için tırabzanlardan destek almıştı. Odasına girdiğinde kendini yatağına bıraktı ve bu kuşku ile ne yapacağını düşünmeye başladı. Cho Hee acaba kimden hoşlanıyordu. Bunu bir şekilde öğrenmeliydi. Yoksa bu kuşku aklını yemesine neden olabilirdi.

            Young Saeng bu düşünleriyle nerdeyse bütün gece uğraşmış ancak sabaha karşı uykuya dalabilmişti. Sabah salondan gelen sesler nedeniyle gözlerini açtığında aklında yine aynı düşünceler vardı acaba Cho Hee kendisinden mi yoksa Jung Min den mi hoşlanıyordu bu sorunun cevabını bugün öğrenmeliydi. Yatağından kalkıp merdiven başına geldiğinde salonda sadece Cho Hee yi gördü. Elinde tabaklarla masayı hazırlıyordu. Onu böyle görmek kendisini tuhaf hissettirmiş istemeden den olsa kendisini hayal kurarken buldu. Hayalinde Funda ve Jung Min evde yoktu ve Cho Hee ikisi için kahvaltı masası hazırlıyordu. Sanki aşağıya indiğinde Cho Hee kendisini gördüğünde o güzel yüzüne kocaman bir gülümseme takınacak ve ona yaklaşıp dudaklarına hafif bir öpücük konduracakmış gibi hissetti. Ama bu düşüncelerin sadece bir hayalden ibaret olduğunu biliyordu ve bu gerçeğin ağırlığının altından kalkabilmek için derin bir nefes aldı. Yine de Cho Hee yi evinin içinde dolaşırken görmek mutlu olmasına yetiyordu. Merdivenlerden inerken Cho Hee geldiğini fark etmişti ve kendisine dönüp tıpkı hayalindeki gibi kocaman gülümsemişti, birde öpseydi tam olacaktı. Kendini gülmekten alamadı ve dudakları yanaklarına doğru yayılmaya başladı. Cho Hee kocaman gülümsemesiyle “Günaydın.” Dedi ve devam etti “Hadi gel kahvaltıyı hazırladık.” Cho He enin çağrısıyla aşağıya inmeye başladığında mutfaktan elinde bardaklarla Jung Min çıktı. Jung Min i gördüğünde yüzü biraz düşmüş olsa da gülümsemeye devam ediyordu.

            Hep birlikte yapılan kahvaltıdan sonra okul yolu tutulmuş ve on beş dakikanın ardından okul kampüsüne giriş yapmışlardı. Funda kampüse girer girmez boynuna birisi sımsıkı sarıldı. Ne olduğunu anlamamıştı bir an ama çocuk kendisinden ayrıldığında bu kişinin Jiong Hoon olduğunu gördü. Jiong Hoon Fundanın konuşmasına müsaade etmeden hızla konuşmaya başladı. “Senin bayıldığını duydum. O kadar endişelendim ki senin için. Her yeri aradım ama seni bulamayınca daha çok korktum.” Dedi. Funda daha bir kez konuşmuş olduğu kişinin kendisi için bu kadar endişelenmiş olmasının şaşkınlığını yaşarken Jung Min ise Fundaya böyle sarılma cüretini gösteren bu serseriye içinden saydırmakla meşguldü. Jeong Hoon tekrar Fundaya sarılınca Jung Min birden Fundanın kolundan tuttu ve Jeong Hoon dan ayırıp yanına çekti. Sonradan yaptığı hareketin saçmalığını fark edince mahcup bir ifadeyle bir açıklama yapma gereği duydu ve “Daha yeni toparladı kendini, fazla sıkmamız iyi olmaz.” Dedi. Bu acemice açıklamadan sonra izin isteyerek bölümüne doğru hızla yürümeye başladı ancak aklı hala Fundaya sülük gibi yapışan çocuktaydı. Sinirli sinirli yürürken bir yandan da “Banane canım kim sarılırsa sarılır bana ne oluyorsa. Zaten dünden beri başıma dert oldu. Bir hastaneye götür, bir eve götür derken harap oldum. Bir teşekkür bile etmedi. Görgüsüz ne olacak… Bu sülüğe ne oluyorsa neymiş efendim çok endişelenmişmiş. Sana kaldı dimi endişelenmek…” diyordu kendi kendine. Yeterince uzaklaştığına kanaat getirdiğinde dönüp onlara bakmaktan kendini alamamıştı.

            Funda ve Jeong Hoon yalarından ayrıldıktan sonra baş başa kalan iki aşığımız ise fotoğrafçılık bölümüne doğru yavaş adımlarla yürümeye başlamışlardı. Okulun havalı ve bir o kadarda kibirli kızları Young Saeng in yanında ezik diye tabir ettikleri Cho Hee yi gördüklerinde önce bir şok geçiriyorlar sonrasında ise bu kızın haddini bilmeyerek nasıl Young Saeng in yanında durduğuna şaşırıyorlardı. Onlar kıskançlık krizi geçirirken Young Saeng hızla Cho He enin önüne geçerek onun yürümesini engelledi ve ellerini omuzlarına koyarak Cho Hee ye yaklaştı. Ona bu kadar yakın olmak ancak dudaklarının tadına bakamamak Young Saeng i çıldırtsa da dayanmak zorundaydı. Cho He enin yüzünü biraz böyle inceledikten sonra dudaklarından “Özür dilerim” kelimesi dökülüverdi. Cho Hee ne olduğunu anlamadığı için “Neden?” diye sordu. Young Saeng “Geçen gün için. Seni üzmüş olmalıyım.” Dediğinde Cho Hee gözlerinin dolmasını engelleyememişti. Bu durumu Young Saenge fark ettirmemek için başını sağ tarafına çevirdi ve gözlerinden damlamak üzere olan gözyaşlarını durdurmak için bakışlarını yukarıya kaldırdı. Ne kadar Young Saeng anlamasın diye uğraşsa da bunda pek başarılı olduğu söylenemezdi. Young Saeng sevdiği kızın tekrar kendisi yüzünden ağlayacağını anladığında düşünmeden hareket etti ve Cho He enin narin bedenine kollarını sımsıkı sardı. Young Saeng in bu beklenmedik hareketi Cho He enin kalp ritmini hat safhaya çıkarmıştı. Cho Hee de boşta duran kollarını yavaş hareketlerle Young Saengin belinde birleştirdi.

Biraz zaman sonra Young Saeng yaptığı bilinçsiz hareketin farkına varmıştı ancak geri çekilmek istemiyordu. Sonradan belinde Cho He enin kollarını hissettiğinde mutluluğu bin kat daha artmış ve sonsuza kadar bu kolların arasında kalmak istediğini fark etmişti. Ancak hissettiği başka bir şey daha vardı. Evet kendi kalbi delicesine çarpıyordu fakat karşısındaki kızın kalp atışlarını da hissedebiliyordu. Onun kalp ritmi de en az kendisi kadar hızlıydı bu da demek oluyordu ki Cho Hee yi heyecanlandırıyordu. “Belki” dedi kendi kendine “Gece bahsettiği kişi benimdir.” Artık daha fazla bu duruma katlanmak istemiyordu. Sonuçları her ne olursa olsun böyle muallâkta kalmaktansa gerçekleri öğrenmeliydi.  Kolları arasındaki kızı kendisinden biraz uzaklaştırıp gözlerinin içine baktı ve “Gece bahsettiğin, hoşlanıyorum dediğin kişi kim?”diye soruverdi. Cho Hee bu soru karşısında şaşkındı ancak anlaşılan o ki Yougn Saeng gece konuştuğu her şeyi bir şekilde öğrenmişti. Artık kaçmak istemiyordu ve dudaklarının arasından “SEN” kelimesi dökülüverdi. Young Saeng duyduğu bu tek kelime karşısında dünyanın en mutlu adamı olmuştu. Yıllardır sevdiği kadından en sonunda karşılık görmüştü. Daha fazla hasret kaldığı dudaklardan uzak kalmak istemedi ve Cho He enin dudaklarını kendi dudakları arasına hasretle ve tutkuyla aldı…

Bir Litre Gözyaşı... 1. BölümHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin