İlk Gün -4

32 5 0
                                    

4.Bölüm

Üstüme doğan ılık güneş ışığıyla kamaşan gözlerimi açma ihtiyacıyla bilincim yerine gelmişti.. Kuş sesleri eşliğinde açtığım gözlerimle tenimdeki sıcaklığı hissederek önümde uçuşan beyaz tülleri gördüm ilk önce.. Hoşuma giden bu görüntüyü birkaç saniye seyrederek nerede olduğumu anlamaya çalıştım. Bu hoş görüntünün olduğu oda bana yabancıydı. Dirseklerim üzerinde doğrularak bacaklarıma sarılmış beyaz çarşafa bakındım, sağıma baktığımda sarı saçlı biri çarşafların arasında kollarını açmış yatıyordu... Selin... Selindi. Yavaş yavaş yerine gelen hafızamla tekrar odaya çevirdim bakışlarımı.. beyaz kapaklı gömme dolaplar karşımdaydı. Tek kapağının üzerindeki aynadan kendimi izliyordum. Saçı başı dağılmış, Ezgi.

Yıldız Teknik Üniversitesi... Mimarlık bölümü öğrencisi! Ben onu mu kazanmıştım? Hiii.. inanmıyorum! Aynadaki yansımam elini ağzına kapatmış, kocaman gözlerle bana bakıyordu. Üzerimdeki beyaz örtüyü kenara itip açık çift kapılı balkona gittim. Üzerimde lacivert şort, beyaz atlet pijamalarım vardı. Sıcaklık tenime vururken tam karşımdaki masmavi deniz manzarası beni benden alıyordu. Sebepsiz gelen bir mutluluk gelip boğazıma kurulmuştu işte..

Saat kaçtı? Bilmiyordum ancak bahçede bir iki kişi dışında pek kimse yoktu. Üst taraftan gelen seslere bakılırsa kahvaltı zamanıydı. Sebepsiz mutluluğumla yerimde sekerek yüzümde kocaman bir sırıtışla tekrar odaya girdim. Bugün ilk okul günümdü. Üniversiteliydim ben! İçimdeki kahkaha atma isteğini bastırıyordum resmen. Heyecan içinde yatağımı toplayıp düzelttim ve koşar adım banyoya gittim. Kişisel ihtiyaçlarımı giderdikten sonra elimdeki havluyu kenara atıp dolabımın karşısına geçtim.

Bugünün rengine özel beyaz bir elbise mi giysem? Yoksa maviş gözlerimi ortaya çıkaracak kırmızı rengi mi tercih etsem? Ya da her zaman ki gibi kararımı siyahtan yana mı kullansam?

Başımı dolabın kapağına dayamış baygın gözlerle tercih seçeneklerime bakıyordum. Elimi kırmızıya atıp bir süre bekledim. Nasıl olurdu, beyaz daha mı iyiydi, siyah daha mı asil dururdu? Bunun da kumaşı güzel ama..

"bu güzelmiş.. kırmızı!" dedi arkamdan uykulu bir ses gerinerek.. Selin oturur pozisyona geçmiş, dağılmış sarı saçları arasından gözlerini ovuşturarak bana bakıyordu.

Bu sefer başımın diğer tarafını kapının dolabına yaslayıp arkamı dönmeden üzgün suratımla ona baktım. Bir kızın yaşayabileceği en büyük dramı yaşıyordum şu an, giysi seçememek. Hem de önemli başlangıçların yapıldığı bir günde. Ah Mondööö!

"diyorsun!" dedim dudaklarımı ve son heceyi uzatarak.

Selin ise beni oturan taraflarına bile takmadığı yerini ve saçını kaşıyarak yataktan kalkıp banyoya gitti. Yolda bana cevap vermeyi unutmamıştı.

"Sen bilirsin yavru." Çok Teşekkürler. Beni bu zor kararda yalnız başıma bıraktığın için çok sağol yeni oda arkadaşım Selin.

Başımı sağa sola uyuşukça sallayıp hayıflanarak kırmızı elbiseyi tekrar elime aldım. 'En kötü karar karasızlıktan iyidir. Üç kuruş fazla olsun kırmızı olsun. Bana kırmızı çok yakışıyor.' Cümlelerine dayanarak elbiseyi askısından aldım.

"Doğru karar!" Banyodan henüz çıkmış, havlusunu bana doğru sallayan bir adet Selin sesiydi bu. "Saçlarını da salaş toplarsan çok can yakarsın lady!" yatağının üzerine deyim yerindeyse hoplayıp bağdaş kurmuş, beni bir stilist edasıyla izlemekteydi.

Bir ona bir elbiseye baktıktan sonra başımı onaylarcasına sallayıp elbiseyi yatağımın üzerine attım ve tekrar dolaba yönelerek ona uygun dolgu topuk ayakkabılarımı, kapının yanındaki ayakkabılıktan çıkarıp Selin'e uzattım.

Bir Beyzade MasalıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin