0.8

17 2 22
                                    

-

"Allah'ın belası, odun, kütük, kalas!"

Demir'e nazik kelimelerimi saydırmaya devam ederken sinirle ilerliyordum. Oradan ayrıldıktan sonra çiftliğe geri gelip atımı bırakmış ve sonra hiç kimseye tek kelime etmeden öylece gezmeye başlamıştım.

Gerizekalı! Bunca zaman anlamamış mıydı? Gerçi sorun ben de, böyle bir odundan anlamasını bekleyemezdim.

Yürümeye devam ederken sahil kenarına geldiğimi fark ettim, belki de biraz yürümek iyi gelirdi.

Taşların üstünden geçe geçe denizin olduğu tarafa ulaşmış ve bir taşa oturmuştum. Öylece dalgalı olan denizi izlerken arada bir sular pantolonuma geliyordu.

Demir olayı aklıma geldikçe sinirleniyordum ve ağlama isteğim artıyordu.

Ciddi ciddi yakın arkadaşımın ondan hoşlanıp hoşlanmadığını sormuştu bana, ne diyebilirdim? 'Evet, bayadır sana platonik aşık' mı diyecektim.

O an ne cevap vereceğimi bilememiştim, ondan hoşlanıyor olma ihtimali beni korkutmuştu. Ancak hoşlansa da pek bir şey değişmeyecekti, çünkü Esil'in bir sevgilisi vardı. Hatta yakında nişanlanacaklardı.

Aptal, aptal! Hâlâ anlamıyordu, yıllarca ona belli etmeye çalışmış ve belli etmiş olmama rağmen hâlâ hiçbir şey anlamıyordu.

Göz yaşlarım yavaş yavaş akmaya başladığında gerisi de gelmişti, ilk defa bir yerde yalnız başımaydım. Yanımda beni yalnız bırakmamak için duran bir Demir yoktu.

Telefonum çalmaya başladığında cebimden çıkarmış ve arayana bakmıştım, Gökçeydi.

Açtıktan sonra bir şey diyemedim, konuşacak mecalim yoktu zaten.

"Efo, neredesin kuzum?"

"Sahil..."

Sesimin garipliğinden olmalı, birkaç saniye ses gelmemişti. "Anladım... Demo yanında mı?"

"Hayır! Cehennemin dibine kadar yolu var!"

Aniden patlamamla, sanki deniz de beni bekliyormuş gibi büyük bir dalga savurdu.

"Ne oluyor..? Yine kavga mı ettiniz siz?"

"Oraya gelince ona sorarsın Gökçe, şimdi konuşmak istemiyorum..."

Çok fazla tutmamıştı, zaten kötü olduğumu biliyordu.

Telefonu geri cebime koyduktan sonra öylece denizi izlemeye koyuldum, kendimi şurdan atsam ölmem ne kadar sürerdi acaba?

Oflayarak saçlarımı karıştırmış ve etrafa bakmıştım. Buralarda bir bar olmalıydı...

-

Tamam, biraz fazla içmiş olabilirim! Ama hâlâ ayıktım.

Annemler ve Demir yüzlerce kez aramışlardı, en sonunda babama sadece 'İyiyim' mesajı atarak bırakmıştım telefonu.

İlk defa bu kadar sakin bir bar görüyordum. Herkes bir köşede oturmuş içiyordu sadece, arada müzik açılınca bazıları ayağa kalkıyordu.

Bardağımın dibinde kalan son yudumu da içtiğimde daha fazla içmemem gerektiğini düşünüyordum, bu kadarı bana fazlaydı.

Zaten fazla sevmezdim, özel günlerde içerdim sadece. Ama Demir bey sayesinde bir ilki daha başarmıştım.

Barmene tutarın parasını verdiğimde hızlıca sandalyemden kalkmış ve çıkışa doğru ilerlemiştim. Yalpalamıyordum en azından.

Çıktığımda çoktan akşam olduğunu fark ettim, ben burada o kadar uzun süre kalmış mıyım ya?

You Belong With Me | Demir ArsalWhere stories live. Discover now