Bölüm 2: kafeler ve siparişler

20.4K 967 60
                                    

İkinci bölümle karşınızdayım! Keyifli okumalar!

⚡️

Alarmım çaldığında oyalanmadan yataktan çıktım. Kendimi ısıtabildiğim için saat gelene kadar yataktan çıkmamıştım, ama kalkmak zorunda kalmıştım çünkü işe gitmeliydim.

Elime gelen kıyafetleri elime aldım ve odamdan çıkıp banyoya girdim. Üzerimdekilerinden kurtuldum ve kendimi soğuk suyun altına attım. Faturaları ödemediğimiz için sıcak suyu kesmişlerdi. Bende buz gibi suyla yıkanmak zorunda kalıyordum. Maaşımı alınca ödeyecektim.

Hızlıca vücudumu ve saçlarımı yıkadıktan sonra kurulandım ve üzerimi giyindim. Soğuktan her yerim sızım sızım sızlıyordu.

Banyodan çıktığımda göz ucuyla koltukta uyuyan Kerim'i gördüm. Elinde bir içki şişesi vardı ve horluyordu.

Uyanmaması için ses yapmamaya çalışarak geri odama girdim ve botlarım ile montumu giydim. Henüz erken bir saat olmasına rağmen hazırdım. Bilerek bu saati seçiyordum, genelde Kerim'in uyuduğu saat.

Elime neredeyse kopacak olan sırt çantamı aldım ve omuzuma atıp odamdan çıktım. Hızlı adımlarla evden de çıktığımda derin bir nefes alabilmiştim.

Telefonumdan saate baktığımda henüz beş bile olmadığını gördüm. Neyseki telefonum vardı da saate bakabiliyor ve bir şey olduğunda iş arkadaşlarımla haberleşebiliyordum. Zar zor para biriktirerek almıştım zaten.

Ellerimi montumun cebine soktum ve yavaş bir şekilde yürümeye başladım. Kafe ve ev arasında bir saate yakın yürüme mesafesi vardı ve bu benim için bir sorun değildi. Yürümek iyi hissettiriyordu, evde olmadığım her saniye beni rahatlatıyordu.

Sokakta çok insan yoktu. Sabahın erken saati olduğu için sessiz denilebilirdi. Benim için ideal bir saatti. Kimseyi görmemek iyiydi.

Yaklaşık bir saatin ardından kafeye vardığımda kapıyı açtım ve içeri girdim. Henüz kimse yoktu, zaten en ilk gelen ben oluyordum.

Çalışanların hazırlandığı odaya girdim ve üzerimi değiştirdim. Kafeye ait olan siyah bir tişört ve önlük giymiştim. Saçlarımı da at kuyruğu yaptığımda hazırdım.

Odadan çıktım ve etrafı toparlamaya başladım. Dün toplamıştık aslında ama zaten yapacak bir şeyim yoktu. O yüzden elime bir bez aldım ve yerleri paspaslamaya başladım.

Bir saatin ardından kafeyi pırıl pırıl yapmıştım ve çalışanlar da yavaş yavaş gelmeye başlamıştı.

İçeri Betül girdiğinde kapının yanındaki masayı sildiğimi gördü ve kaşını kaldırarak sordu. "Ne zamandır buradasın sen?"

"Yaklaşık bir saattir." Diye cevapladım sorusunu.

Ellerini beline koydu ve nefesini verdi. "Kaç kere söyledim sana, bu kadar erken gelmene gerek yok."

Betül ve buradaki çalışan herkes neler yaşadığımı bilmiyordu. Anlatmak da istemiyordum zaten. Dolayısıyla neden hep erken geldiğimi ve neden okula gitmediğimi bilmiyorlardı.

Ufak tefek yalanlar söyleyerek kendimi işe aldırmıştım. Yaşadıklarım beni olgunlaştırdığı için yaşımdan daha büyük duruyordum. O yüzden yirmi yaşında olduğumu söylemiştim, yoksa mümkünatı yoktu beni işe almalarının. Patronun hakkımda bildiği bilgiler de sınırlı olduğu için maaşımı elden veriyordu. Onu zor ikna etmiştim. O zamanlar yeni bir çalışana ihtiyaç duyduğu için kabul etmişti.

Masayı silmeyi bitirdim ve doğruldum. "Her şeyi hazırlıyorum işte."

Soğuk tavrıma alışık olduğu için gözlerini devirdi ve yanımdan ayrılmadan önce üzerini değiştireceğini söyledi.

Yalnızlığımı alamaz Where stories live. Discover now