2

7.2K 1.1K 1K
                                    

Haiii ben geldiim!

Yazım yanlışlarım varsa affoluna. Keyifli okumalar dilerim lokumlarım! Xx

+++++

Ertesi gün|

Taehyung dün beni kafeye kadar bırakmıştı, ona bir kahve ikram etmeyi teklif etsem de halletmesi gereken işleri yüzünden dönmesi gerektiğini söyleyerek beni kibarca reddetmişti.

Ona borçlandığım için de dün kek yapıp götürmek istesem bile yekten çıkan bir pürüz nedeniyle mesai yapmak durumunda kalmış, kapanışı yapmıştım. Eve geldiğimde o yorgunlukla kek yapmakla uğraşamamış duş alıp uyumuştum. Zaten kek yapsam bile saat epeyce geç olduğu için o saatte götürmem de doğru olmazdı. Sığındığım en güzel bahane bu olmuştu.

Bu yüzden sabah biraz daha erken uyanmış ve çikolata sosu bol, güzel bir kek yapmıştım. Bu keki Jimin'de çok seviyordu. 

Kek kalıbından çıkarttığım kekin yarısını da ayrı kaba alarak Jimin'e bırakmış, sonrasında da giyinip hazırlanmıştım. 

Saçlarımı tarayıp elimle şekillendirerek aynadaki aksime bakarken, dün yolun karşısına güvenli bir şekilde geçmesine yardımcı olduğum görme engelli gencin söylediği sözler aklıma geldi. Bastonunu kaldırarak yön vermek ister gibi resmen Taehyung'un olduğu kısmı işaret etmişti. Ve biz göz göze gelmiştik... "Ah hadi ama Jungkook." diye mırıldandım kendi kendime. 

Gözlerimi kırpıştırarak silkelenip kendime geldim. 

Kendi odamdan çıkıp Jimin'in odasına yöneldim ve kek yaptığımı, çıkıyor olduğumu söyledim ama uyku sersemi olduğu için belli belirsiz homurtular çıkartarak başını yastığının altına soktu.

Sırıtarak kapıyı kapatıp alt kata indim ve portmantoya bıraktığım kek kabını aldığım gibi ayakkabılarımı kapı girişinde giyip evden çıktım.

Yolun karşısına geçip evinin bahçesine girdiğim gibi kapının önüne geldim. Zile bastıktan sonra kek kabını göğsüme bastırıp sıkı sıkı tutarken, kol saatimi kontrol ettim. "Çoktan uyanmıştır diye umut ediyorum." diye fısıldadım.

Rahatsız etmemek için bir kez daha zile basmak yerine usulca kapıya tıklattım. Aracı da buradaydı. 

Kapıyı açmayınca iç geçirdim. 

Keki kapısının önüne bırakmayı düşünsem de bundan vazgeçip arkamı dönerek adım attığım sırada kapı açıldı. "Jeon." 

Tam umudumu kesip gitmek üzereyken arkamdan gelen sesiyle birlikte geri döndüm. "Merha-oh ne, çıplaksın..." Elimdeki kek kabını gözlerimin önüne siper ederek kapatacak şekilde kollarımı kaldırdığımda kısık bir sesle kıkırdadığını işittim.

"Teknik olarak tamamen çıplak sayılmam, duştan yeni çıkmıştım. Kusura bakma, üstüme bir tişört giyip geliyorum, kapıda bekleme, içeriye gelsene." dediğinde, öksürdüm. "Müsait değilsin, ben sadece kek vermeye gelmiştim. Şey dün beni iş yerime kadar bırakmıştın, teşekkür maksadında kek yapmıştım."

"Ah, benim için kek mi yaptın?"

Kapalı tuttuğum gözlerimi açıp yere bakarak, ellerimi ise önümde tutmaya devam edecek şekilde az önce açtığım adımı büyük tek bir adımla kapattım. "Ihm evet, al lütfen." diyerek çenemi omzuma sürtecek biçimde hafifçe yaslayıp iki elimle sıkıca önüne doğru tuttuğum kabı alması için hafifçe salladım. Göğsü komple çıplaktı. Altında ise dar bir iç çamaşırı vardı, bu yüzden de ona bakmamak için çabalıyordum.

"Benim için kek yapman çok hoş, ama neden zahmet ettin..." Derin sesini işitince gülümsedim. Sesi samimi ve tatlı, biraz da sitemkârdı. "Yok yok, zahmet olmadı." dedim bir çırpıda.

LOVE YOU DANGEROUSLY • TAEKOOKWhere stories live. Discover now