Bölüm 5- Kaçış

68 3 3
                                    


Sınırlarım zorlanıyordu! Bunun başka açıklaması olamazdı. Njord ne gözlerini bir saniyeliğine benden çekiyordu ne de ellerini. Kaçmak için arka kapıya yani en savunmasız alana gitmem gerekiyordu fakat ben nasıl dikkat çekmeden şu masadan kalkacağımı bile bilmiyordum. Yanında muhtemelen arkadaşları ile konuşan Njord bir yandan da masa üzerinde ki elimi tutuyor baş parmağı beyaz tenimi okşuyordu.

Sanki bunu fark etmiş gibi bakışları üzerimde olan annem yerinden kalkamıyordu çünkü tüm kral ve kraliçeler etraflarına toplanmış, krallık sorunları ile beyin yıkıyorlardı.

Önümde ki kadehi parmaklarımın arasına sıkıştırıp bir yudumda kafaya diktiğimde tekrar sertçe masaya bıraktım. Yanımda ki hizmetçi kız tekrar doldurmaya başladığında dikkatli bakışları üzerimde olan Helios'a tek kaşımı kaldırarak baktım. "ne?" dedim fısıldar gibi. Dudaklarını hareket ettirerek ses çıkarmadan o da konuştu, "neden bu kadar çok içtin? Ve neden bu kadar streslisin?" normalde içimden olup biten her şeyi haykırmak gelse de omuz silktim.

Njord bana dönerek konuşunca aralarında ki koyu muhabbettin konusunun ben olduğumu anladım. "biliyorum." Dedi Njord arkasında ki sarışın çocuğa, "çok güzel." rahatsız olsam da gülümsemek zorundaydım. Sarışın çocuğun yanında ki adam ise, "yıkım krallığından bir sürtük işte." Diye mırıldandı. "genlerinin ne kadar güzel olduğuna değil ne kadar tehlikeli olduğuna dikkat edin." Demişti ki Njord sinirle konuştu, "ne dediğine dikkat et Jorn. O dilini kökünden keser itlere yem veririm!" karşısında ki adam hala bizim evlendiğimizi kavrayamamış gibiydi. "özür dilerim." Njord dönüp bana baktı, "onun adına ben üzgünüm kraliçem düğün bitsin icabına bakarım ama şu an ortalık karışmamalı." kafa salladım. "sorun değil." aklımda kırk tilki harekete geçmişti.

Ortalık karışmamalı.

Eğer ortalık karışırsa dikkatler dağılır ve bende kaçabilirim. Gözlerim mutlulukla parıldadığında ortamı nasıl karıştırabileceğimi düşünmeme gerek yoktu. Köylü kısmı dışarıdaydı. Ne kadar krallarının düğününe gelmek isteseler de en nefret ettikleri ırktan bir prensesle evlendiği için gelmiyorlardı, daha doğrusu sorun çıkartabilecekleri bilindiği için gelmelerine izin verilmemişti.

Parmaklarımı kımıldatarak mavi, siyah dumanların elimi sarmasına izin vermiştim. Minicik bir sihir kimsenin dikkatini çekmezdi. İçimden fısıldamaya başladım.

"Nefret ve kin dönüş ışığa parlat yeryüzünü kudretin ve kanınla."

Normalde ezbere bildiğim bir söz değildi bu sadece içimden bir ses bunları fısıldamam gerektiğini söyler gibi beni yönlendiriyordu. O an oluşan dumanın içinde minik kıvılcımlarla kırmızı lekelerin oluştuğunu fark ettim. Bu sanırım iyi bir şeydi.

Elimle yeller gibi ileri geri yaptım ve minik sihrimi köylü halkın bulunduğu alana doğru hareketlenmesini seyrettim. O an gözlerim Helios'u gördü. Gözlerini kısarak bana bakıyordu, sorgular gibiydi. kaşları çatıktı, sanırım minik sihrim dikkatini çekmişti. Ayağa kalkmak için hareketlendiğimde elimi sıktı Njord. "bir sorun mu var, nereye gidiyorsun?" o an yaptığım bu harekete lanetler okuyabilirdim. Gülümsedim. "annemin yanına gideceğim. Fazlasıyla bunalmış görünüyor baksana." annemin olduğu yöne baktı, şansıma annemde tam o an gözlerini devirerek ofluyordu. Güldü. "git bakalım. Ama hızlı gel, özletme." gülerek kafa salladım.

Umarım bu dokunuşun ve bakışın son olur.

Ayağa kalkıp anneme doğru ilerlememle birlikte yanımda ilerleyen Helios sonunda konuşma fırsatı bulmuştu, "kısa keseceğim, ne haltlar dönüyor burada Hera?" burnumdan derin bir soluk verdim. "ben de kısa keseceğim." Dedim ve anneme doğru ilerlerken hızla yan tarafta ki duvar dibine gittim. Hızla anlatmalıydım. "kaçacağım Helios." gözleri korkuyla parladı. "ne!" ellerimi havaya sus der gibi kaldırdım. "dikkat çekme!" dedim sinirle. Ofladım. Benden hala bir açıklama bekliyordu. "arka kapı boş, annem bana yardım edecek. Yaptığım sihirle yerli halkı iyice kızdırıp buraya gelip isyan çıkarmasını sağlayacağım ve arka kapıdan tüyeceğim. Bunu sana şu an anlattığım için üzgünüm zaman bulamadım." gözleri hem hayal kırıklığı ile hem korkuyla bana bakıyordu. "gerçekten bana bunu şimdi mi anlatıyorsun kraliçe?" dedi. Sesi buz gibiydi. "hiç arkanda kalacakları dündün mü? Sen kaçınca senden sorumlu muhafız olarak seni durdurmadığım için ben ceza alacağım. Ölmemi mi istiyorsun!" gözlerimi kapadım.hepsini düşünmüştüm.

Son Yıkımın FısıltısıWhere stories live. Discover now