27. Bölüm - Sardı Kollarına Bak

4.9K 235 79
                                    


Bu hayatta bazı şeylerden nefret ederim. Mesela;

1- Ananem.
2-Hastaneler.
3-Vurulmak, yaralanmak veya kaçırılmak.

Ve aralarında iki tanesine katlanmak zorundaydım, ama diğerinde zorunda değildim. Kaçabilirdim.

Ama neden kaçamıyorum şuan lan ben!

Bakışlarımı eğitim yapan erlerden ananeme çevirdim.

Kendisi nereden duyduğunu bilmediğim bir şekilde kaçırıldığımı öğrenmişti.

Ve şuan beni götürmeye çalışıyordu. İmdat diye bağırmama son bir gerçekten.

"Duymuyor musun sen beni?!"

Bıkmış bir şekilde ananeme bakarak hafif başımı salladım. "Valla duymak istemezdim ama maalesef duyuyorum." Diyip bir adım geriye gittim. "Yahu be kadın, gitsene sen artık. Bak bir ton işim var hadi." Gidicekken kolumdan tutmasıyla oflayarak geri döndüm.

Benim bir adet sevgilim vardı? Nerdeydi acaba?

Ne boklar yiyordu?

Beni buradan kurtarmak varken neden yoktu yani. Karan diye bağırmama son bir.

"Gece Yüzbaşım!" Aha geldi gönlümün sultanı.

"Şükür bismillah." Diyerek arkamı döndüm.

Yüzünde garip bir ifade vardı. Ananemi görünce kaşlarını çattı. "Yüzbaşım müsait misiniz?"

Hızla kafamı salladım. "Müsaitim, müsaitim. Çok müsaitim Yüzbaşı, ne oldu?" Karan sinirlenip gülmemek arasında kalmıştı.

Ananem bir adım attı. "Değiliz, git hadi sen."

Karan derin nefes aldı. "Kusura bakmayın ama Albay bizi bekliyor." Diyip bana döndü. "Operasyon var, gitmemiz lazım." Demek ki Albay bu yüzden bizi çağırıyor du.

"Tamam Yüzbaşım, siz gidin timi toplayın bende geliyorum." Karan hafif başını sallayarak timin yanına doğru ilerledi.

Ananeme döndüm. "Duydun operasyonum var, sende dolanma buralarda en sonunda emir çıkartıcam senin için haneye tecavüzden. Sal beni bir kadın!" Hızla uzaklaştım, Albayın odasına doğru yürümeye başladım.

Tim beni kapıda bekliyordu. Elimle 'Hadi' diye salladım. Karan kapıyı açıp içeri girdik.

Yerlerimize oturduk.

Albay bilgisayarı çevirip bir yüz gösterdi, pala bıyıklı şerefsiz bir tipi vardı.

Mükemmel öldürmek içindi.

"Adamımız Abdurrezzak."

GÜLMEMEM GEREK HAYIR GÜLMEMELİYİM.

Gülmemek için bakışlarımı time çevirdim. Karan ve Sena yanaklarını ısırıyordu, Hüseyin hafif kıkırdıyordu, Emre ve Sezgin abi ise bakışlarını başka yere dikmişti.

Tekrar bakışlarımı Albaya çevirdim. O da aynı şekildeydi. "Albayım kusura bakmayın ama mükemmel bir isim, bundan daha iyi isim hayatımda duymadım." Hüseyin konuşurken kahkaha atmamak için zor duruyordu.

Derin nefes aldım. "Bu Abdurrezzak olan insansız ne yapmış Albayım?"

Albay bakışlarını bana çevirdi. "Sınıra gidiceksiniz, bir köy okuluna saldırı yapmayı planlıyorlar. O saldırıyı engelliyeceksiniz. Adamı ise ya ölü ya da diri istiyorlar. İki saate çıkmanız gerek." Albay lafını bitirdiği an hepimiz ayağa kalkıp selam verdik ve odadan çıktık.

Odama geçmek yerine bahçeye doğru ilerledim. "Yüzbaşım!" Gelen sesle arkamı döndüm.

Emre arkamdan koştura koştura geliyordu. Yanıma gelip durdu. "Yüzbaşım eğer müsaitseniz konuşabilir miyiz?"

Dağların Çift Başlı Kurdu Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin