8. bölüm

1.2K 85 14
                                    

Bir koltukta ben, diğer koltukta Dobi oturmuş karşılıklı bakışıyorduk. Daha doğrusu o uyukluyordu bende diken üstünde onu izliyordum.

"Dişi olsaydın seninle çok iyi anlaşabilirdik aslında. Aynı Arslan gibi sevimsiz bir şeysin." Diye mırıldandım onu incelerken. Erkek diye bir şey olmasaydı ben yine bu köpeğe erkek derdim. Upuzun sivri kulakları, uzun ince yüzü ve vücuduyla, simsiyah parlak tüyleriyle çok korkunç duruyordu. Arada göz ucuyla bana bakıyor titrememi de sağlıyordu. O koca ağzı açıldığında ve sivri dişleri göründüğünde bayılacak gibi oluyordum. Şaka degil yaklaşık yirmi dakikadır burada hareket dahi etmeden duruyor, Dobi'yi izliyordum. Nereden gelmişti bu hayvan yanıma!

Bu Arslan hâlâ dışarda Murat'la konuşuyordu ve ben burada mahsur kalmıştım. Bağırmayı geç, bir şey yapar diye hareket dahi edemiyordum. Kanım çekilmişti, kanım!

Allah aşkına hangi aklı başında insan evinde Doberman cinsi köpek beslerdi!? Bu hayvanın beni ortadan kaldırması beş dakikasını almazdı. Bir de Arslan bununla mı yaşıyordu bu evde!?

Dış kapının açılma sesini duyunca derin bir nefes verdim dudaklarım arasından. Gelmişti sonunda!

"N'apıyosun Ayliz?" Dedi koltuğumun arkasında durup beni incelerken.

"Şu canavarı dışarı çıkarır mısın lütfen?" Dedim yalvarır bir tonda. Arslan yanına gelen Dobi'nin tüylerini büyük bir aşkla okşayıp, sıkı sıkı sardı.

"Aferin oğlum, onu boş bulduğun her fırsatta yanına otur ve yerinden kaldırma. Kalkmasın ki yanıma gelip kafa ütülemesin." Dedi oldukça keyifli bir tonda.

Koltuğun üzerine dizlerimle çıkıp gözlerimi kıstım ve Arslan'a kötü kötü baktım.

"Köpeğini bile kendine benzetmişsin." Dedim yalancı bir öfkeyle. "Ayrıca sen daha kafa ütüleme görmemişsin! Umarım çenemin hiç kapanmadığı bir ana en kısa sürede gelirsin!"

"Daha kötü bir beddua almamıştım." Dedi Arslan yüzünü buruşturup gıcıklığına devam ederken.

"Oğlunu da alıp gider misin artık? Afşin teyze geldiğinde boş sofraya oturtturmayacağız herhalde??"

"Üzerimi değiştirip geliyorum." Dedi Arslan eğildiği yerden doğrulurken. Tam arkasını dönmüştü ki sonra aklına bir şey gelmiş gibi bana döndü ve çok önemli bir şey söylüyormuş gibi mırıldandı.

"Burada bekle beni."

Yaramaz çocuk gibi omuz silktim ona.

"Aylizzz..." dedi yine uyarır gibi.

"Banane. Çok gelmemi istemiyorsan kapını kilitle. Ben istediğimi yaparım." Dedim burnumu dikerek. Arslan dudakları arasından pes edermiş gibi bir nefes verip arkasını döndü ve gitti.

İlk önce Dobi'yi evden çıkarıp kendisi de üst kata odaya çıktı.

Biraz mutfağı dolaştım. Birkaç şeyin yerlerini öğrenmeye çalıştım. Sonra dayanamadım yukarı çıktım. Aaa, hadi ama kimse benim aşağıda düzgün düzgün oturacağımı beklemiş olamazdı.

Odaya girdiğimde Arslan, telefonunu kulağı ve omzu arasında sıkıştırmış, dudaklarına yanan bir sigara yerleştirmiş, parmaklarıyla da birkaç düğmesini açmaya uğraşıyordu. Beni görünce şaşırmadığı belli eden bir bakış attı. Dudaklarımı birbirine bastırıp odaya girdim ve kapattığım kapıya sırtımı yasladım. Kollarım göğsümün üzerinde bağladım ve konuşmasını dinledim.

"Bilmiyorum amca, bana böyle bir haber gelmedi daha. Sana ne dediler?"

Sonra büyük bir dikkatle karşıdaki kişiyi dinledi. Şu halde aşırı albeni duruyordu ki dayanamayıp birkaç adım attım üzerine. Arslan'ın düğmeyle cebelleştiği parmaklarını, parmaklarımla ittirip görevi ben devraldım. İki düğmesini açtıktan sonra çevirdim gözlerimi gözlerine.

DÖNENCEWhere stories live. Discover now