6. Bölüm

186 21 7
                                    

Medyaya asik oldummmmm

(Bela Khalesi'nin kitabı tavsiye ederimmm)

Yerde elimdeki kitabı okurken Şeker de sürekli kucağımda oynuyordu. Yeni odamın köşesine kurduğum küçük alanımda kitap okumaya karar kılmıştım ancak anlaşılan o ki burası artık Şeker'in yeriydi.

İç çekip sayfayı çevirdiğim sırada gözlerim bir anlığına Şimşek'e gitmişti. Onun için aldığım yatağında uzanmış, boş bakışlarla bizi izliyordu. Aslında boş demek ne kadar doğu bilmiyorum; daha çok üzgün gibiydi.

Benim de yüzümde benzer bir ifade belirirken derin bir nefes aldım. Sakin. Sen onu üzmedin. Senin yüzünden üzgün değil.

Dudaklarımı ısırdım. Belki de artık eski dostu Ferit'i göremeyeceğini düşünüp üzülüyordu? Ama zaten Ferit pek sık gelmiyordu ki barınağa. Hem onu sahiplendiğimi öğrenince benimle iletişime girmiş, arada bir Şimşek'i görmek için ricada bulunmuştu.

Tabii ki kabul etmiştim ama henüz görevdeydi ve birkaç hafta daha oratalarda görünemezdi.

Saçlarımı karıştırdım. Bu sırada da Şeker bana bakmış, bir patisini geri çekmişti. Bana tam güvendiğini düşünmüyordum. Hareketlerimi izlemesinin sebebi buydu. Yani Sevinç böyle söylemişti. Henüz değil, biraz daha zaman.

Hem Şimşek ve Şeker iyi anlaşmıştı. Yani Şeker ona yaklaşmak istese Şimşek tepki vermiyordu. Bir Kangal köpeği kadar büyüktü ama Şeker'i kendisinden uzaklaştırırken son derece nazikti. Eğitimli olmasının hakkını veriyordu.

İkisi için ayrı bir eve çıkmıştım, son bir ayda. Bahçesi kocaman olsa da eski evimden biraz küçüktü. Tek yaşadığım için problem değildi ama arkadaşlarım ve akrabalarımın büyük çoğunluğu, evcil dostlarım için böyle bir işe kalkıştığımı duyunca ağızlarına iyice sakız olmuştum. 

Derin bir nefes daha alıp Şeker'i olabildiğince nazik hareketlerle kucağımdan ayırdım. Yavaş adımlarla Şimşek'e yaklaştığımda, gözleri üzerimdeydi. Başı çok çok az havalanmış, dili dışarı çıkmıştı. Bakışlarında, hâlâ daha bir matem vardı ve içim sanki parça parça eziliyordu.

Önünde oturup başını dizlerimin üstüne bırkatım. Başını okşarken o gözlerini bana çevirmişti. Sadece bakıyordu ama sanki bakışlarında boğuluyordum. Hata etmiştim gibi geliyordu, şimdi.

Belki barınakta daha iyi bir durumdaydı? Belki Ferit'i bekliyordu ve benim onu sahiplenmem bütün umutlarını baltalamıştı? Ya da en kötüsü; belki duymak istemiyordu ve ben ona bunu yaşatmıştım: Çınlayan ve zar zor duyan bir kulak.

Gözlerim dolmaya başlarken burnumu çektim. Elim kulağındaki aletin ucuna çarpsa da okşamaktan geri durmadım. "Bebeğim?"

Şimşek, sesime tepki vermedi. Bakışlarını da çekmedi. Öylece durdu. Bir kez daha burnumu çektim. "Biliyor musun, yakında Ferit ile buluşacağız?"

Yine tepki vermedi. Belki de verdi ancak buğulu gözlerin ardından analiz yapmak zordu. İç çekip gözlerimi sildim. Onu daha net gördüğüm sırada bakışları artık gözlerimde değil, az önce yaşlarımı sildiğim elimdeydi.

Burnumu çektiğim sırada yavaş hareketlerle ayaklandı. Derin nefesler alırken çoktan boyumu aşan görüntüsünü izledim. Başını eğdi bana karşı. Gözlerinde sanki pişmanlık ya da mahçup gibi bir ifade vardı.

Ne olduğunu anlayamadan elimi yaladığında kaşlarım havaya kalkmıştı. Yavaşça birkaç kez daha yaladı ve başını kaldırıp bana baktı. Gözlerimin altına burnunu sürttüğünde, sıcak nefesinden dolayı huylanmıştım.

YAYINCI -GAYWhere stories live. Discover now