otuz dokuzuncu bölüm

3.6K 383 48
                                    

Merhabalar! Bazılarınız Batuhan'ın ağzından okumak istiyormuş, ilk kısım onun olacak bu bölüm.

Keyifli okumalar!

Batuhan Uygar anlatımından ;

Herkesin bir şeye geç kalmışlığı vardı. Kimi ufak, kimi ise büyük bir geç kalmışlığın pişmanlığını yaşıyordu. Benim pişmanlığım ise, annemi kurtaramamamdı. Eğer sağlıklı düşünseydim, mantıklı olsaydım belki annemi kurtarabilirdim. Ama şimdi daha mantıklı düşününcü, annem kurtulmak istememişti.

Kurtulmak istemeyen birini, nasıl kurtarabilirsiniz ki?

Sevgi görmemiş, dışlanmış, şiddet ile büyümüş bir çocukluğum yoktu. Aksine şımarık, zengin bir züppe olarak tanınırdım. Ama bugüne kadar, bir kişinin kalbini kırdığımı hatırlamazdım. Kalp, narindi. Kırılması kolaydı, dikkatli olmak gerekirdi.

Her zaman dikkatliydim, ama şu zamanlarda daha dikkatliydim. Çünkü hayatımda, daha kırılgan bir kız vardı.

Çocuksu bir heyecan, canlı bir gülüşe sahip biri vardı kollarımda. Bana sığınan, cesur bakışlarının gardını sadece bana düşüren bir kız. Deniz Demirdağ. Hayatımı baştan sona dağıtıp, yeniden yazan küçük kız.

O hayatıma girmeden önce, ne pahasına olursa olsun annemin yanına gitmek istiyordum. Ölmek, ve anneme kavuşmak. Ama, bu kız hayatıma ağlayarak girdiği gün, annemi bile unutmuştum. Tek derdim, kırgınlık barındıran yaşlı gözlerin sahibinin üzülmemesi olmuştu. O üzülünce, sanki dünyam kararıyordu.

İlk görüşte aşık olur muydu bir insan? Kanıt bendim. Bu küçük kız, kızarık gözleri ile kalbime tahtı kurmuştu. Hükmünü sürüyordu. Ama, onun kalbine sadece arkadaşı, belki de kahramanı olarak taht kurabilmiştim.

Aşk kavramını, herkes ortaokul yıllarında öğrenmeye başlamıştı. Tek derdi lise olması gereken insanların, çocukluk aşkı bu dönemden geliyordu. Lisede ise, tamamen aşkı öğreniyorduk. Aşk, ihanet, kırgınlık, aldatma... Hepsi lisedeydi. Kalplerin biçimlendirildiği, kriterlerin belirlendirildiği yıllardı.

Benim ilk aşkım, Deniz'di.

Bu zamana kadar aşk adı altında acı çeken insanlara iğrenerek bakan ben, karmayı yemiştim. Karşılıksız bir aşka tutulmuş, içten içe kendimi yemeye başlamıştım.

" Hiç beklemiyordum, Batuhan. Gerçekten, hiç beklemiyordum. O kadar bencil insanlar ki... Ne yapacağımı, nasıl onları kabul edeceğimi bilmiyorum. " diye mırıl mırıl bir sesle konuştuğunda, hemen yanımızda uyuyan Denis kıpırdandı. Deniz atılarak saçlarını okşamaya başladığında, Denis tekrar hareketsiz kalmıştı.

Yüzümde büyük bir gülümseme doğdu. Kalbi, her şeye rağmen çok temizdi. Denis'e karşı olan kinini, bir bana anlatmıştı. Ama şuan, karşımda sırf uyanmasın ile kin tuttuğu adamın saçlarını okşuyordu.

Gözümün önünde büyümüştü.

Yaşadıkları o kadar ağır, o kadar kaldırılamazdı ki. Aklım almıyordu bazen. Ben bile, annemin ölümü üzerine çökmüş iken, bu yaşta nasıl bunları kaldırabiliyordu? Nasıl hâla canlı bir gülüş sunabiliyordu?

" Belki de... Hepimizin psikolojik bir destek almamız gerekiyordur. " diyerek bana döndüğünde, devam etmesi için sessiz kaldım. " Şahin, takıntılı bir aşka sahipti. Düşünceleri karmaşık hâla. Emre ise, bu yaşına kadar baba gibi büyümüş. Onun göstermediği bir çok korkusu var. Çağan ve Çınar ise, bambaşka. Onları anlayamıyorum. Çağan bir sıcak, bir soğuk. Duyguları ile savaşıyor, ve bunun o kadına bağlı olduğu belli. Küçüklükten kalma gibi bir travması var sanki. " dedikten sonra nefes vererek doğruldu.

AŞİRET KIZIWhere stories live. Discover now