K16Y-6. BÖLÜM

16.6K 1K 246
                                    

Keyifli Okumalarr 🫶🏻

Yazım yanlışları varsa affola 👉🏻👈🏻

Bu bölümü mandalinammm a ithafen yazıyorum. Çok çok tatlıydı bölüm isterken. Kıramadım ✨😚

Uygarcı Ailesi:
Tuğrul (Baba)
Ayşegül (Anne)
Murat
Tuygar
Uygar
Batur
İlker
İkra
Merter

Dağlar Ailesi:
Levent (Baba)
Gül(Anne)
Caner
Cansel
Peri

Sol alt köşedeki yıldıza parmaklarınız dokunsun ve benimm de bildirim çubuğum sihirlensinnnn✨

Geçmiş bir gölge gibi üzerine çöktüğünde yaşadığın andan giden kaybın çok daha büyük olurdu, sana gölge olan geçmişe göre.

Ve ben, sürekli üzerimde bir gölgeyle yaşıyordum. Bunun suçlusu kimdi? Neydi? Niyeydi? Bunların cevabını bilmiyordum ama bildiğim bir şey vardı suçlusunu arayamayacak kadar cesaretsiz ve bir o kadar cesaretliydim.

Cesaretsizdim çünkü bulacağım cevaplar beni daha ağır yaralardı.

Hiç yara almamışız gibi (!)

Cesaretliydim çünkü geçmişin peşine düşmemek gerektiğini öğreten hayata ve tüm gölgesiyle bana kambur olan geçmişe karşı, umursamayarak duruyordum.

Ya da biz öyle sanıyorduk İkra. Çünkü karşımızdaki manzara maalesef ki umursamayacak gibi değil.

Yutkunarak Peri'yle olan göz temasımızı kestim. Salondaki o gürültü kesilmişti ve herkes bana bakıyordu. Gerginlikle herkese iyi akşamlar dediğimde Ayşegül Hanım gülümseyerek yanıma geldi.

Az önce de Peri'yle gülümsüyordu. Seni görene kadar.

Bunun canımı yakması çok mu bencilceydi.

Biz hep bencildir unuttun mu?

Unutmadım. Unutturmadın. Unutturmadın.

Fark ettin mi, Peri'deki gözlerindeki ışıltıyı ve özlemi. Ben fark ettim ve ilk defa itiraf ediyorum sana canım gerçekten çok yandı. Tıpkı o 23 Nisan gibi.

Gülümse. Gülümse ve hiçbir şey belli etme. Kendi kendime verdiğim o uyarıla birlikte dudaklarımı zorlayan bir şekilde gülümsedim. Ya da çalıştım, onun gibi bir şey işte. Koluma dokunan elini nazikçe ittirerek bir adım geri çekildiğimde Peri'nin dudaklarımda ki gülümseme sinirimi bozmuştu.

Ellerimi yıkayacağımı söyleyerek kimseye bir şey demeden arkamı dönüp bana verdikleri odaya çıktım. Çantamı kapının yanına bırakıp banyoya girmiş, ellerimi yüzümü yıkayıp üstümü değişmiştim. Tüm gün dışarıda olmak üzerimde bir sürü kadar mikrop taşıyormuşum gibi hissettirmişti. Hep öyle hissederdim. Sebebi de belliydi.

Kısa saçlarımı elimle düzelterek üzerime geniş kısa kollu tişörtümü ve siyah eşofmanımı giydim. Diz kapaklarımdaki yara bandını değiştirmiş ve ellerimin içine de krem sürmüştüm. Kremin o kayganlığı geçsin diye cama yaklaşarak açık camın önünde ellerimi havaya kaldırmıştım. Bir on dakikanın sonunda elimdeki o kayganlık ve yağ gittiğinde yavaş adımlarla odadan çıkmıştım.

İstemiyordum. Burada olmayı, bunu yaşamayı işten atılmayı, bu kadar sorumluluğumun olmasını istemiyordum. Korktuğum insanlardan uzakta sakin bir deniz kıyısında olmak, sadece susmak ve gözlerimi kapatarak yatmak istiyordum.

Merdivenlerden indiğimde mutfaktan çıkan İlker'le göz göze geldik. Bakışları üzerimde fazlaca oyalanmadan gözlerime çıktığında kaşlarını çatarak salona girdi. Sakin olmaya çalışarak içeri girdiğimde herkesi tekrardan birbiriyle konuşurken görmüştüm. Bir tek Tuğrul Bey konuşmuyor, sessizce gözlerini etrafta gezdirip herkesi izliyordu.

Kayıp 16 Yıl Where stories live. Discover now