8. Bölüm

107 48 116
                                    

Medya: dktt -gitme💔

Herkese iyi okumalar ❤️

İnsan yalnız doğar yalnız ölmez diyorlar
ya bence insan yalnız doğmaz ama yalnız ölür. Ne de olsa annen doğuruyor seni ve yanında illaki birkaç kişi vardır insanlar bile senin gelişini bekler ve işte o zaman anlarsın yalnız doğmadığını. Bir süre sonra daha doğrusu pastandaki mum sayısı çoğaldıkça insanların gerçek yüzünü görüyorsun ve yalnızlaşıyorsun.
Kendi kendine düşünüyorsun yalnız doğmamıştım ben, neden şimdi yalnızım? Ben söyleyeyim mi aslında her şey kullandığın pet şişe gibi içindekini bitirip hiçbir şey olmamış gibi çöpe atıyorsun. İşte insanlarda bunu yapıyor.
İlk önce kullanırlar, ama sonra seni satarlar arkandan iş çevirirler. İşte bu yüzden insanlara değil, sevdiklerime güvenmiyorum çünkü beni bir gün sırtımdan bıçaklayacaklarını bilirim.

İşte bu gördüklerimde onlardan biriydi. Tek farkla... Bu kez sırtımdan bıçaklayan aşık olduğum adamdı. Ben onun için endişelenirken meğer o güzel anını benimle paylaşmak için beni buraya çağırmış. Ne güzel an ama! Resmen sevdiğim adam çocukluk arkadaşım diye tanıştırdığı kızı öpüyordu. Daha fazla burada durmak istemiyordum ama ayaklarım buraya çivilenmiş gibi bir yere gitmiyor. Ama gitmeliydim buradan..
En sonunda hareket ettiğimde koşar adımlarla uzaklaştım oradan. Gözlerimin önünden o görüntü gitse de beynimde hala o görüntü vardı. Bu muydu sevdiğim adam? Bu muydu...
Bir kaldırıma çöküp ağlamaya başladım.
Ağlamamam gerekiyordu ama kendimi durduramıyorum bu kadar gurursuzum.
Gurursuzluk değil bu kör olmuş gibi gözün ondan başka bir şey görmüyormuş gibi sevmek.. Hayır, hayır sevmek değil bu Dostoyevski'nin dediği gibi , sevmek; güzel birinde aşkı aramak değil, bir başkasında kendini bulmaktır.
Ben onda kendimi buldum sanmışım ama yanılmışım...

O kadar yalnızım ki iç sesim bile yok. Sadece ay ve yıldızlar var. Herkes uyumuş. " Bu gece yarısında sadece iki kişi uyanık; biri ben biri de serseri kaldırımlar" demiş Necip Fazıl Kısakürek. Şu anki durumumu anlatıyor.
Ama biri daha var evet evet bir daha var.
İsmimi sayıklıyor ama ben cevap verecek yüzü kendimde bulamıyorum.
Gözlerimi kırpıştırıp açınca anladım Burak olduğunu. Gözlerimi açtığımı fark edince tekrar konuştu.

"Asel, iyi misin neden buradasın annen çok merak etti."

"Burak"

"Asel korkutuyorsun beni Ne oldu sana söylesene?"

"O-o"

"O kim Asel?"

"Beni buradan götür Burak"

"Tamam merak etme götüreceğim seni"

Önce ayağa kalkıp hafifçe eğildi sonra beni kucağına aldı. Ona artık söylemem gerekiyordu. Bu olanlardan sonra bunu yapmalıydım. Dudaklarımı araladım ve konuştum.

"Burak ben kararımı verdim"

Kafasını bana çevirip konuştu.

"Neye karar verdin asel anlamadım?"

"Kabul ediyorum seninle nişanlanacağım."

Sözlerimden sonra ayakları durdu bir an yüzü düşer gibi oldu ama hemen toparladı ve gözlerime baktı. Hafif gülümseyerek konuştu.

"Gerçekten mi ama sen o ada-"

Elimi götürüp ağzını kapattım artık o diye biri yoktu hayatımda. Olmayacak da bundan sonra. Sadece Burak olacak, ama o asla olmayacak.

"Burak o diye biri yok benim için bitti seninle evleneceğim daha fazla kurcalama."

"Asel Ne oldu da kararını değiştirdin?"

İki Yanlış Bir Doğru Where stories live. Discover now