Bölüm 2: Geçmiş

190 37 151
                                    

Bu bölümün şarkısı "Sarı Kurdeleler" benden yine Ekin Durmaz'a gelsin...

——————————————————————-

Ateş kaç saattır baygın ve bundan benim neden haberim yok." Patronun sesini duyuyordum ama çok uzaklardan geliyordu.

"Efendim, iğneyi vurduğumuzda bayıldı o saat bu saat uyanmadı." Adım seslerini duyuyordum. Biri odada ileri geri yürüyüp duruyordu sanki. Ardından adım sesleri aniden kesildi.

"Aç gözünü Ekin." Patronun ani emriyle ikildim. Nasıl bilebilirdi uyandığımı? Nefes alış verişlerim gayet düzenliydi. Belki de sadece beni denemek istemişti. Gözümü açmadım.

"Aç gözünü Ekin. Bir daha tekrarlatma bana yoksa büyük bir acıyla açmak zorunda kalacaksın." Bu adamın tehditleri beni gerçekten sinirlendiriyordu ama kaçabilmek için yara almamam lazımdı. Bu ne kadar hoşuma gitmese de yavaşça gözümü araladım. Beyaz oda gözümü almıştı.

Gözlerimi kısarak direkt patronun gözlerinin içine bakıyordum.

"Ekin oğlum, umarım uykunu almışsındır çünkü bugün biraz yorucu geçecek senin için." Ekin oğlum mu? Dejavu hissiyatı ile iliklerime kadar titredim. Rüyamda yüzünü göremediğim kişi Patron olabilir miydi? Daha önceden tanıyor muydum onu?

Derin bir nefes alıp "Herkes sana patron diyor. Gerçek ismin ne?" Sorumun onu şaşırtmasını beklemiştim lakin o aynı yüz ifadesiyle bana bakmaya devam ediyordu.

"İsmim Tolga." diye kısa bir yanıt verdi ardından başıyla işaret verip "Ateş bağla şunu." dedi.

Ateş hızla bana yaklaştı. Bileklerimden tutup beni duvara doğru sürükledi. Yüzümü duvara doğru çevirip ellerimi yukarıdan halatlarla bağladı.

"Hazır patron." Halatlar elimi kanatacak kadar sıkı bağlanmıştı. Ne yapacaklardı bana bu haldeyken?

Tolga sağında duran ve üzerinde çekicinden, kırbacına kadar bir sürü şeyin olduğu masaya doğru yürümeye başladı. Adamı incelemeye başladım. Siyah tişört altına da gri eşofman giymişti. Saçlarını yine özenle taramış ve jölelemişti. Kolunda bir kılıcın etrafına sarılan yılan dövmesi vardı.

Ben onu izlerken o eline bıçak aldı ve bana yaklaşmaya başladı. Kafamı yere eğdim ve kendimi vücuduma girecek bıçağın acısına hazırladım. Bıçak olmayan eliyle saçlarımı kavrayıp geriye doğru yatırdı. Yüzüme eğilip "Seninle çok eğleneceğiz Ekin. Bu zamanı ne kadar uzun zamandır beklediğimi bilemezsin." Dedi ardından saçlarımı ileri doğru ittirdi.

Bıçağı sırtıma yöneltti. Beyaz tişörtü bıçak ile yırttı ve tişörtü tamamen üzerimden çıkarttı. "Elimdeki kırbacı kullanmayı çok istiyorum. Daha önce hiç kullanmadım ama insanların canını çok acıttığını duydum ve denemek istiyorum. Bu yüzden seninle bir oyun oynayacağız. Ben senin sırtındaki yaralardan birine dokunacağım sen de bana nasıl oluştuklarını anlatacaksın, anlatmazsan ya da unutmuşsan tam beş kere sırtına vuracağım. Zeki çocuksun o yüzden oyunu anladığını düşünüyorum. Hadi o zaman başlayalım."

Ensemden yaklaşık iki parmak aşağısına dokundu. Orada yanık izi vardı. Babam beş yaşındayken yapmıştı. Sigarasını üstümde söndürdüğü için derim yanmıştı ve iz kalmıştı. Yine de geçmişimi bu herife anlatmak istemiyordum. Cevap vermedim.

Adam kısık bir kahkaha attı ardından "Üçe kadar sayacağım Ekin, eğer yine cevap vermediysen beş kez vuracağım sana. Bir" Yalan da söyleyebilirdim, yalan söylersem içten içe bu adamın işkencelerinden korktuğumu kabul etmiş olacağımı düşündüğüm için sustum.

PLANWhere stories live. Discover now