1.8

4.3K 194 7
                                    

Yine bir akşam yemeği sonrası yine sınav vakti.. Eşlerimiz bizi karşılarına almış sınava tabî tutuyorlardı. İlk önce Zeren girdi sınava. Tabii geçmişti de notu en son söyleyeceklerdi. Şimdi ise sorulara cevap veriyordum.

"Berdel gününün tarihi. Saat dahil." dedi. Beklemeden cevap verdim. "Sekiz Ağustos İki bin yirmi iki. Kararın verildiği saat 17.53. Bizim avluya geldiğimiz saat ise 17.36." dedim ciddiyetimi bozmadan. "Senle evlenmeden önce ki sevgilimin adı." dedi. İsmini biliyordum ama kıskanmıştım.

"Ceyda" dedim dişlerimin arasında. Ne! Kıskanıyorum! "Ne kadar çıktık? Neden ayrıldık?" dedi. Sinirleniyorum ha! "Bir ay, sen istedin diye" dedim yine dişlerimin arasından.

"Telefon şifrem?" diye sordu. "2310, doğum tarihim." dedim. "Aynı zamanda o kız ile çıkmaya başladığınız tarih." dedim. Şaşırmış olmalıydı. Ne de olsa her gün eski sevgilisiyle hangi tarihte çıkıp, hangi tarihte ayrıldıklarını söyleyen biri olmuyordu.

"Soru soruyor musun? Bitti mi?" dediğimde kendine gelmiş olmalıydı. "Sen nasıl biliyorsun bunları?" diye sordu merakla ve şaşkınlıkla. "Kendi yöntemlerim var. Ama bakıyorum da sen hâlâ hatırlıyorsun." dedim ve devam ettim. "Şimdi sınav bittiyse notumu söyle de rahat edeyim" dedim. "Yüz, tam da eşimden beklendiği gibi" dedi ve yanıma gelip kollarını belime sardı.

Dudaklarıma bir öpücük bırakmak için yaklaşıyordu ki kafamı çevirdim. Ellerim kollarındaydı. Öyle bir tutmuştu ki istemiyordum da. Çok güçlüydü pislik!

Ellerinden birini çeneme getirip yüzümü ona doğru çevirdi. Dudaklarıma bu şekilde bir öpücük kondurdu ve "Neden çeviriyorsun yüzünü?" diye sordu. Omuz silktim. Kollarının arasından çıktım ve koltuğa Zeren'in karşısına oturdum. Altay da yanıma oturdu.

Ceyda ile ilgili sorulardan dolayı sinirliydim. Sohbete dalmıştık. Daha sonra Altay "Telefonunu versene" dedi. "Neden?" diye sordum tek kaşımı kaldırarak. "Bakıcağım."  dedi. "Bana güvenmiyor musun?" diye sordum hayretle. "Ne alakası var. Sadece bakmak istiyorum" dedi.

"Peki" dedim ve telefonu eline verdim. Şifre kısmında bir iki şey denedikten sonra bana döndü ve "Şifren ne?" diye sordu. "Eski sevgilinin doğum günü" dedim ve ne yapacağına baktım. Duraksamadan yazmaya başladı telefon uyarı verince jeton düşmüştü. Durdu. Elini alnına attı ve ovaladı.

Ayağa kalktım ve "Hâlâ hatırlıyorsun yani! İnanamıyorum sana ya!" diye hafif bağırdım. Sinirlendirmişti. Hızla odamıza çıktım ve kapıyı kapatarak çalışma masamın sandalyesine oturdum.

Hemen bir kağıt ve bir kalem çıkardım. Genellikle sinirlenince resme, mutluyken yemeğe, üzgünken şarkılara sığınırdım. Gerçi evlendikten sonra ne olursa olsun Altay'a sığınır olmuştum ama...

Hemen bir taslak oluşturdum. İster istemez beni kızdıran şeyi ya da kişiyi çiziyordum. Şimdi ise kağıtdaki taslağın sahibi Altay olmuştu... Taslağı bitirip tamamlamaya başladım.

Böyle düşünebilirsiniz

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Böyle düşünebilirsiniz

Resim bittiğinde dört saattir burada olduğumu ve Altay'ın hâlâ yanıma gelmediğini fark ettim. Gerçi gelmezdi büyük ihtimalle. İstese de Zeren izin vermezdi. Hâlâ sinirliydim ona.. Ne de olsa eski sevgilisinin doğum tarihini hâlâ hatırlıyordu..

Bu konuda ona kızma hakkım yoktu belki ne de olsa hafıza bazı şeyleri unutmadı. Tekrar ettikçe unutmazdı... Benim doğum günümü telefon şifresi yapmış olabilirdi.. Ama aynı zamanda bu tarih o kadınla ayrılık tarihiydi...

Sinirle başka bir kağıt daha çıkardım ve ona da taslak çizmeye başladım. Taslağı bitirdiğimde kapı açıldı. İçeri Altay girdi. Bende yüzüne bakmadan bitirdiğim taslağın eksiği falan var mı diye kontrol ediyordum.

Kapıyı kapattı ve "Delfin.." diye seslendi. Elimdeki kağıdı bıraktım ve ona döndüm. "Ne?" sert bir şekilde konuşuyordum. Elimde değildi. "Doğum gününü aklımda tutmamalıydım.. Zaten isteyerek tutmuyorum. O gün..." dedi ve sustu.

"Biliyorum Altay. O gün aldatıldığını  öğrendiğin gündü.. Seni suçlanıyorum, suçlayamamda zaten. Buna hakkım yok. Sadece onun hakkında sorduğun o iki soru bile sinirlenmeme yetti ve telefon olayı son damla oldu sanırım.." dedim, yumuşamıştım. Aniden iiimdeki tüm sinir gitmişti. Altay'a baktım ve gülümsedim.

"Affeder misin beni?" diye sordu. "Tabii ki! Ama... Dört buçuk saat oldu. Saat gecenin biri ve sen.. Neden daha erken gelmedin?" diye sordum. Sakinleşmek için ona, kokusuna ihtiyacım vardı. Ona sinirlenmiştim ama yine onda sakinleşmek istiyordum..

"Sinirliydin ve Zeren göndermedi.. Normalde peşinden gelicektim ama izin vermedi. Kavga edersiniz, kalpleriniz kırılır, sonra git dedi." dedi. "Seninle kavga etmek istemem hele ki kalbini kırmak hiç istemem.." dedi ve yanıma gelip sarıldı.

"Bende istemem.." dedim ve sarılışı a karşılık verdim. "Seni seviyorum Delfin.." dedi. "Bende seni seviyorum.." dedim. Bir süre sonra ayrıldı ve masaya baktı.

"Sen beni mi çizdin?" diye sordu gülümseyerek. Bir şey demeden omuz silktim. "Çok güzel çizmişsin" dedi yine gülümserken. "Teşekkür ederim.." dedim ve ayağa kalktım. "Artık yatalım.. Uykum var ve uyumak için sana ihtiyacım var unutma!" dedim ve kıyafetlerimi alıp banyoya girdim.

Üzerimi değiştirip tekrar odaya geçtim. Yatağa girdim ve Altay beni kollarının arasına aldı. Kafamı göğsüne yasladım ve kokusunu içime çekerek uykuya daldım..

Nasıl olduğunu bilmiyorum..
Okullar açıldığı için bölüm fazla yazamayacağım ve taslakları ve fikirlerim tükendi... Lütfen anlayış gösterin<3
Oy ve yorumlarınızı bekliyorum<3

Byeeeee<3

°Berdel°*°bxb°Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin