2.6~

80 19 133
                                    

Ben geldim.
Hadi bölüme geçin.

Keyifli okumalar.😍

"Görmeyeli bayağa bir geliştirmişsin kendini güzelim?"

Başımdan aşağıya adeta buz parçalarının düşmesi gibi içim titrerken, dışım ise kaynar suların tüm vücudumu kaplaması gibi ateş basmıştı. Şuanda antalyada mart ayında değilmişim de, içim kutuplarda, dışım ise çöldeymiş gibi hissediyordum. Bir insan çölde olmak ve serap görmek ister mi? Ben istiyorum... Şuanda çölde olup serap görmek istiyorum. Şuanda burada tam karşımda o herifi görmek istemiyorum...

Sadece altı kelimeden oluşan bir cümle, bir insanı bu kadar yıkmamalı. Ki zaten beni yıkanda cümle değildi, cümleyi söyleyen kişiydi. Peki şuan ne yapmam gerekiyordu? Görmezden gelip arkamı dönüp gitsem, arkamdan gelmiyecek mi? Birazcık tanıyorsam gelecek. Peki yüzleşsem? Ben kaldırabilecek miyim? Hazırmıyım buna? Değilim... Hazır falan değilim. Ne yaptığımın bilinçsizliği ile arkamı dönüp hızlı adımlarla yürümeye başladım. İki bilemedin, üç adım atmamla adımı seslenmesi bir oldu.

"Kumru!" Durmadım. Tekrarladı.

"Kumru!" Durmadım durmaya da niyetim yoktu. Aniden kolumun çekilip tutulmasıyla sanki elektirik çarpmış gibi kolumu elinden kurtardım. Bu harekettimle beraber başım dönmeye başlamıştı. Gözlerimi kapatıp baş dönmemin geçmesini bekledim. Bir iki saniye içinde kendime geldiğimde gizlerimi açıp gözlerine sabitledim.

"Bir daha" dedim titreyen ellerimi yüzüme götürürken.

"Bir daha sakın bana dokunmaya çalışma!" Dedim. Sesimin titremesine zar zor engel olmuştum.

"Kumru, güzelim?" Dediği kelime ile sinirlerim temelli tepeme çıkarken

"Sen ne hakla karşıma çıkabiliyorsun he!? Ne hakla benimle konuşabileceğini sanıyorsun?! Sen ne hakla buraya, benim olduğum şehre gelebiliyorsun? Sende hiç utanma, arlanma yok mu?" Sesim haddinden fazla yüksek çıkmıştı, ama elimde olanbir şey değildi ki bu.

"Kumru, güzelim lütfen affet beni. Köpek gibi pişmanım. Lütfen!" Kurduğu cümleyle baş dönmem azalmak yerine artmıştı, bunun yanına birde mide bulantısıda eklenince ayakta durmakta zorluk çekiyordum.

"Sen hala ne yüzle bana 'pişmanım' diye biliyorsun lan?! Sen hangi hakla benden bir şans daha isteyebiliyorsun? Sen n-..." dememle sendelemem bir oldu. Tam yanımdaki duvara tutunacağım sırada kaan' ın kolumu tutmasıyla az önceki elektirik hissi yerine daha beter, trafo kutusuyla buluşmuşum gibi hissettim. Kolumu hızla ondan kurtarıp yüzüne sert bir tokat indirdim. Artık nasıl bir tokat attıysam geriye doğru sendelemişti.

"Kumr-..." Tam konuşacağı sırada son kez bağırdım.

"Uzak dur benden! Anlıyor musun? Uzak dur! Git buradan, bu şehirden, hatta ve hatta bu ülkeden!"

"Sen beni affetmeden hiçbir yere gitmeyeceğim kumru!" Histerik bir gülüş çıktı dudaklarımın arasından

"Seni affetmek?" Dememle başını salladı. Bu hareketi beni temelli çileden çıkarttıktan sonra;

"Evet beni affettiğin zaman, bu yerden beraber gideceğiz." Allahım geliyorlar bana. Afetmek diyor. Beraber diyor. Gideceğiz diyor.

"Ulan! Bırak seninle gelmeyi, bırak aynı ortamda bulunmayı, senin nefes aldığını bilmek bile her geçen gün beni kahrediyor. Senin gibi bir şerefsizle konuşuyor olmak bile, beni kendimden iğrenmeye sürüklerken, sen kalkmış affetmekten bahsediyorsun. Defol buradan dedim sana! Defol!" Bağırmaktan ağrıyan boğazımı önemsemeden arkama bakmadan koşmaya başladım. Dolu gözlerim önümü görmemi engellese de önemsemeden koşmaya devam ettim.

Dolu gözlerim mi?

Ben ne zaman ağlamaya başlamıştım ki. Tam sokaktan çıkacaktım ki tekrar kolumdan tutmuştu. Yada sıkmıştı çünkü; şuanda acayip bir ağrı girmişti koluma. Bir yardım edeyim diyerek girdiğim tenha sokakta, belkide kendi sonumu hazırlayacaktım bu gidişle.

"Dinlemek zorundasın beni! Aptaldım o zaman. Düşünemedim nasıl davranmam gerektiğini. Köpek gibi pişmanım. Anla beni kumru! Bir anlık kendime hakim ol-..." cümlesini bitiremeden biri tarafından çekilmişti. Şokla gözlerimi çeken kişiye çevirdiğimde bunun tolunay olduğunu görmüştüm. Tolunay? Gece? Hızla kafamı yan tarafa çevirmenle gece şok olmuş gözlerle bir bana birde yerde tolunay'ın dövmekle meşgul olduğu kaan' a bakıyordu. Kafamı yere çevirdiğimde tolunay'ın hızla kaan 'a vurduğunu gördüğümde elim ayağım boşalmıştı.

"K- kumru?!" Gece' nin sesiyle kendime geldiğimde hızla kavga eden ikiliye yöneldim. Çünkü tolunay o kadar hızlı vuruyordu ki kaan'ın yüzü tanınmaz hâle gelmişti. Derslerde her ne kadar gerçek eğitimler, uygulamalar yapsakta midemin bulanma hızını ve, baş dönmemi arttırmıştı bu görüntü. Tolunay'ın kolunu tutup;

"Tolunay bırak bu pisliği, lütfen!" Konuştum. Konuştum da beni duyan mı vardı ki? Kafamı geceye doğru çevirdiğimde sinirli bir şekilde bu tarafa geliyordu. Ben tolunayı sakinleştirmesini beklerken, birden bire beni kendine çekip sarıldı. Bu ani harekete hiçbir tepki verememiştim.

"Y-yeter!" Kaan 'ın sesiyle kendime gelip geceyi uzaklaştırdıktan sonra tolunayı ikna etmeyi deniyordum, ama nafile beni duymuyordu sanki. Gece'nin gözlerinin içine baktığımda

"Tolunay yeter artık!" Gece'nin sinirli ve kendinden emin sesiyle tolunay durduğunda şaşırmıştım doğrusu. Bir saattir durmasını ben söylemiyormuşum gibi hemen durmuştu. Hızla yanıma gelip ellerimi tutmuştu.

"İyi misin? Birşey yaptı mı sana?" Kafamı hızla iki yana sallayıp kaan'a baktığımda ayağa kalmış olduğunu gördüm. Bana bakıp;

"Tekrar geleceğim kumru!" Deyip arkasını dönerek, sendeleyerek hızlı hızlı uzaklaştı. Gece;

"İyi misin? Hastaneye gidelim mi?" Diye sorduğunda aynı zamanda vücudumun herhangi bir yerinde bir şey olup olmadığını kontrol ediyordu.

"G- gece?" Gece' nin adını söylememle elleri vücudum da gezmeyi bırakmıştı. Ama hala gözlerimin içine bakmıyordu. Hızla boynuna sarılıp hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Ne yeri önemsedim ne de zamanı. Orada geceye sarılarak ağladım sadece. Nasıl gelmişlerdi? Burada ne işleri vardı? Bilmiyorum ama gelmişlerdi. Gece'nin karanlığı yine beni bulmuştu. Anlamıştı.

"Çok korktum gece" diye bildim sadece.

"Şşş." Diyerek sırtımı sıvazladığında hıçkırıklarım iç çekişlere dönmüştü.
"Geçti bebeğim. Geçti. Sakin ol biraz. Hadi eve gidelim." Dediğinde kafamı sallamakla yetindim.

İyiki, ne oldu? Nasıl oldi bilmiyorum ama iyiki gelmişlerdi iyiki yetişmişlerdi. Uzun, hatta up uzun bir gece beni, bizi bekliyordu.

kanadı kırık bir kuş var ortada. Bu kuş ya ölecek yada hayata tutunacak. Ölmek derken öyle bir avuç toprağın altına alınan bedeninden bahsetmiyorum. Ruhundan bahsediyorum. Zaten bir insanın ruhu ölmüşse bedeni yıpranmış olmaz mı? Bu kuş hem ruhen hemde bedenen yaşamak istiyor.

Ve yaşayacakda...

____________________________

Selam canlarım.

nasılsınız?

Bölüm nasıldı?

Sınav haftasına girmeden bölüm atmak istedim malum bir iki hafta atamaya bilirim.

İnstagram hesabım = mavimsisiyah16

Hepiniz seviliyorsunuz♡. Hoşça kalın, sağlıcakla kalın💫💫

İMKÂNSIZIN AŞKIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin