0.2

6.9K 325 27
                                    


İdâl'in dediklerine gülerken meraklı bakışlarımı arabadan inen insanlardan çektim.

Ayıp denen bir şey vardı canım!

İdâl daha fazla umursamadan abimle tavla oynamaya devam etti. Melek ise utanmadan onları izliyordu. Sinirle kolunu cimcikledim. Canının acıdığını belirten sesler çıkartıp kafasını başka yöne çevirdi.

"Aferin. Uslu cici bir kız ol ve babama bulaşıkta yardım et. Ben sipariş almaya gidiyorum."

Melek oflayarak içeriye geçti. Memnuniyetle gülümsedim ve belime bağladığım önlüğün ön cebindeki defteri elimle kontrol edip iki masayı birleştiren geniş aileye doğru ilerlemeye başladım.

Bir ara bakışlarımı yere indirdim. Arnavut taşlarının üzerinde yürürken hafif topuklu sandaletlerimin çıkardığı sesi dinledim.

Huzur vericiydi.

Yavaşça yanlarına ulaştım ve gülümsedim.

Nazik olmalı ve ne istediklerini sormalıydım.

"Hoş geldiniz. Ne alırdınız?"

İlk başta sessizlik oluştu. Kimse bir yanıt vermedi. Ardından aralarındaki en yaşlı kişi kafasını kaldırıp bana baktı ve gülümsedi. Samimi bir gülümsemeye karşılık olarak kafamla selam verdim.

"Biz kokoreç yeriz. Çocuklar için başka bir alternatifiniz var mı?" dedi saçlarına yer yer ak düşmüş adam.

Kafamla onayladım ve bakışlarını çevirdiği iki küçük çocuğa baktım.

"Balık ve köfte çeşitlerimiz var." diye yanıtladım adamı.

Küçük çocuğun kafası yaşlı adama döndü.

"Dede! Ben kokoreç yiyeceğim." Kıvırcık sarı saçları her konuştuğunda hareket ediyordu. Gülümseyerek babasının kucağında olduğunu düşündüğüm çocuğa doğru eğildim.

"İşte bu be. Ben de kokoreçi çok seviyorum. Adamım, çak bakayım."

Yumruk yaptığım elimi ona doğru uzattım. Çocuk bu anı bekliyormuş gibi yumruğuma karşılık verdi ve yumruk tokuşturduk.

Gülerek geri ayağa kalktım ve siparişlerin hepsini aldım. Deftere yazdım ve kalemin ağzını kapatıp cebime attım.

"O zaman ben de kokoreç istiyorum. Benimle de konuş!"

Tam oradan ayrılacakken küçük kızın sesiyle yerimde durdum ve arkamı döndüm.

Altın sarısı saçları dalgalı bir şekilde suratına dökülen kızın kıskanç çıkan sesi beni gülümsetmişti. Az önce yumruk tokuşturduğum çocuğu kıskanmıştı tahminimce.

"Anneciğim! Ablayla kaba konuşamazsın."

Küçük kızın annesi kızı uyardı ancak ben sorun değil dercesine başımı salladım.

"Ne konuşalım kız? Senin bu güzelliğin karşısında kelimeler kifayetsiz. Elbisen çok güzelmiş." dedim.

Gülümseyerek küçük kıza doğru eğildim ve parmağımla dalgalı saçlarına dokundum. Çok yumuşaktı ve bebek gibi kokuyordu.

"Ah! Gerçekten mi?! Elbisemi halam seçti. Tokaları da ben seçtim."

Parmağıyla halasını gösterdi. Benim yaşlarımda sarı saçlı,beyaz tenli bir kızdı. Yanakları pembeydi. Üzgün görünüyordu. Ya da kızgın. Tam olarak duygularını okuyamıyordum. Büyük ela gözleri fazla güzeldi.

Kızın kıskanılacak bir güzelliği vardı.

"Eminim ki halan çok zevkli biridir ama şimdi gitmem lazım. Hemen siparişlerinizi ustama vermem lazım. Aç kalacaksınız yoksa!"

LeylaWhere stories live. Discover now