"bütün gece istasyonda beklemiş. 'ömer,' dedim 'gel. eve gidelim, yengen bir yemek yapsın sana için ısınsın.' baktı gözlerime öyle, kendinden geçmiş belli. 'yok abi, gelemem.' dedi, inat etti. kızdım, azarladım gözü korksun da lafımı dinlesin diye ama nâfile, yemedi. 'gelir de göremezse beni, çok içerlenir, üzülür. kıyamam, onun gözlerindeki hüznün öznesi olmayı kaldırmaz kalbim.' dedi, neyse şu bu derken aldık götürdük eve. güç bela yemek masasına oturttuk ömer'i. kafamız dağılsın diye televizyon açtık, son dakika haberi. raziye'nin bindiği tren raydan çıkmış, karşı evden bir çığlık koptu. raziye'nin annesi fadimana çığrış çığrış. ömer'in gözlerine baktım. enkaz nedir, hayâl kırıklığı nedir, amansız beklemek nedir o ân öğrendim.