20. Bölümden bir alıntı:
Bişey diyemedim, sadece zorla yutkundum. Tepki veremiyordum, bu yakınlık çok fazla geldi, ciddi anlamda çok yakındık, bu iyi bişey değildi, hiç değildi...
Girdiğim transtan çıktım ve kekeleyerek "ö-önemli değil" dedim. Bu adamın yanındayken her seferinde yakınlaştığımızda kekeliyordum. Bu hoşuma gitmedi, ama onun o kadar keyif aldığından eminimki.
Düşüncelerimi okumuş gibi sırıttı ve kolunu bir anda belimden çekti ardından bir adım arkaya gitti. Kendimi boşluğa düşmüş gibi hissettim.
Bir anda elimden tuttu. Parmaklarını parmaklarıma kenetledi.
İlk defa el ele tutuşuyormuş gibi hissettim kendimi. Çok garip bir hissti, sanki bir kitabı unutmuşta tekrardan okur gibi bir etki bıraktı vücudumda.
Yüzüme baktı ve tepkilerimi ölçmek istermişçesine inceledi. Sonrasında o önden bense arkasında yürümeye başladık.
Şu anda yaşadığım bir rüya gibi geliyordu ve çok güzeldi.
Çarşıda öylece yürüyorduk. Benim yüzümde kocaman bir gülümseme vardı, Rüzgarın yüzünü göremediğim için ne yaptığını görmüyordum. Ama içimden birden tebessüm ettiğini söylüyordu.
Gittiğimiz yere baktığımda Rüzgarın beni bir kafeye getirdiğini gördüm ama fark ettiğim bişey vardı, adımları hızlanmıştı, neden acaba?
Tam olarak ortada boş bir masa vardı ve o kadar boş yerin olmasına rağmen o beni oraya oturttu. Tam olarak neden? Rüzgarı bildiğim kadarıyla ön planda olmayı pek sevmezdi, bu onda ne kadar imkansız olsada. Kafeye girdiğimizden beri birkaç kızlar onu kesiyordu, ben görünmezdim galiba?!
Rüzgar beni oturttu ama o hala ayakta duruyordu. Birkaç gözler bize döndü hatta, ortada kocaman bir adam durduğu için.
Sandalyenin yanlarından tuttu ve bana doğru eğildi, ardından ciddi bir yüz ifadesi ile "ben az lavaboya gidip geliyorum, kalkma burdan ama" dedi ve bir söz bile demememizin vermeden yanımdan gitti.
Noluyordu ya?
___
Bölüm geç geleceği için tekrardan özür dilerim!❤️