"Bir ihtimal halim Yak ki o kül olsun sebebim" Sesi güzel değildi. Güzelliğin yanından bile geçmiyordu. Sadece kelimeler dudaklarından döküldükçe anlam kazanıyor gibiydi. Ya da ben, kendimce anlamlar yüklemeye çalışıyordum. "Yükseklerde sallanıp ateşlerde boğulacağım Ömürlerden geçip sonunda birinde kaybolacağım" Araz, kendini açık edebilen bir insan değildi. Daha çok başkalarının derdine derman olan bir adamdı. Güzel bir adamdı. Sevdiği insanların derdini kendi derdi gibi benimser, her koşulda destek olmak isterdi. Çocukken de böyleydi, şimdi de. Onunla olan çocukluk anılarım aklıma geldikçe gülümsemek istiyordum. "Bir ihtimal halim Yak ki o kül olsun sebebim" Şarkı bittiğinde ince bir cızırtı sesi kaldı. Abime baktım. O da Deniz gibi sızmıştı. Tekrar Araz'a döndüm. Öyle güzel bakıyordu ki... "Dilem..." dedi fısıltıyla. "Sana bir şey söylemeliyim." "Dinliyorum." "Ben, bunun aylardır bir yolunu arıyorum." Sertçe yutkundu. Adamın adem elması bile karizmatik geliyordu gözüme şu an da. "Beni işten aldığın akşam da bir şey söyleyecektin. Aynı şey mi?" Yavaşça başını salladı. Düzgün kelimeleri seçmek için çaba gösteriyormuş gibi bir hali vardı. Başını abime çevirdi. Çenesi kasıldı. Yine yutkundu. Az önce yumuşak bakan yüz ifadesi kayboldu. Doğrularak kendini benden uzaklaştırdı. Neye uğradığımı şaşırdım. Kaşları aniden çatılırken masadaki kadehini aldı. Az önce yudum yudum içerken tek seferde dikledi kafasına. "Hadi," dedi. "Sizi eve bırakayım." Ağzım açık kaldı. Hırsla kalktım. Araz, abimi kaldırmaya uğraşırken, "Bir kez daha konuşmaya çalışırsan, bu kez ben dinlemeyeceğim." dedim sinirke. Abimi bırakıp, yüzüme baktı. "İyi." dedi hırsla. "Zaten duymayacaksın." Yüzü bile kızarmıyordu. Öfkeyle soluyup, Deniz'e yöneldim. Lafımın arkasında duracaktım. Onu dinlemeyecektim.
20 parts