Karanlık • [b×b]

Par mavigollge

2M 164K 86.3K

[Tamamlandı] Ayaz, yıllardır tek başına yaşayan, kendi halinde bir adamdı. Şimdiyse karşısında bir ay boyunca... Plus

-1- Tanışma
-2- Yakışıklı
-3- Kıskanç
-4- Kaza
-5- Banyo
-6- Çorba
-7- Kütüphane
-8- Yemek
-9- Dalga
-10- Market
-11- Kayıp
-12- Vicdan
-13- Hazırlık
-14- Hayal
-15- Davet P1
-16- Davet P2
-17- Yardım
-18- Heyecan
-19- Dilek
-20- Öpücük
-21- Ateş
-22- Trip
-23- Kahvaltı
-24- Farklı Duygular
-25- Utangaç
-26- Benimki
-27- Sabır
-28- Veda
-29- Hüzün
-30- Özledim
-31- Kahraman
-32- Şefkat
-33- Sevgilim
-34- Kontrol
-35- Yolculuk
-36- Tatil
-37- Bar
-38- Yalnız
-39- Gönül Almak
-40- Telefon
-41- Bebek
-42- En Değerlim
-43- Hissetmek
-44- İstek
-45- Tüm Kalbimle
-46- Gergin
-47- Civciv
-48- Planlar
-50- Sevimli
-51- Bambaşka Dokunuşlar
-52- Gökkuşağı
FİNAL

-49- Hayallerimden Güzel

26.5K 2.4K 1.9K
Par mavigollge

Ay bölüm ismi çok garip geldi dhshdşsşs

Soğuk havada dağılan sigara dumanını izlerken aklımdan binlerce düşünce geçiyordu. Çok takıntılı bir herif değildim, dış görünüşümü hiçbir zaman umursamamıştım. İnsanlara iyi görünmek gibi bir çabam da olmamıştı ama şu an aklımı kurcalayan şeylerden biri, görünüşümdü. Yankı beni görmeden sevmişti, belki gördüğü zaman aklındakiyle uyuşmayacaktım ve soğuyacaktı benden...bu bir ihtimaldi. Gerçekleşme olasılığı büyük bir ihtimal. 

Parmaklarımın arasındaki sigarayı yere atıp ayak ucumla ezdim. Paketteki son dalımı çıkararak dudaklarımın arasına yerleştirdim. Cebimden aldığım çakmakla sigarayı yakıp ciğerlerime derin bir soluk çekerken sabahtan beri geçmek bilmeyen baş ağrım yüzünden yüzümü buruşturdum. Uykusuzluk, stres, fazla düşünmek...hepsinin sonucunda bu çekilmez şey oluşmuştu.

"Ayaz." sanki Yankı'nın kalkıp gelebilme ihtimali varmış gibi heyecanla irkilsemde duvarın dibine sinmiş, yavaş yavaş yanıma adımlayan Nilay'dan başkası değildi. "Yankı ameliyata girdiğinden beri gelmedin, iyi misin?"

İçime çektiğim dumanı üflerken aşağı yukarı salladım başımı. "İyiyim." bok gibiydim, Yankı'nın emin ellerde olduğunu bildiğim halde içim rahat değildi. Ben uzak olduğunda otomatikman tedirgin oluyordum. 

"İçme artık şunu." uyarısına hiçbir şey söylemeden duvara yasladım sırtımı. Bana sözünü dinletebilecek tek bir kişi vardı ve o da  şu an burada değildi. "Kızgın mısın bana?" 

"Hayır."

"Ben o gün ileri gittiğimi sonradan fark ettim."  elleriyle oynuyor, ikide bir saçına falan dokunuyordu ama dönüp ona bakmadım. "Özür dilemek istedim, çekindim biraz."

"Sorun yok."

"Ayaz." sıkıntılı bir nefes verdi. "Biz çok yakındık, bir anda böyle kötü olmayı kaldıramıyorum."  

Sigaradan son bir nefes çektikten sonra duvara bastırarak söndürüp yere attım. Saatlerdir burada oyalandığım için yerde biriken izmaritlere yüzünü buruşturarak baktı Nilay. Atmamam gerektiğini ben de biliyordum ama umursayabilecek halde değildim. Şu an benim güzelim ameliyattaydı ve aklımda sadece o vardı. "Bunun sırası değil."

"Ben işten falan atılmadım, uyarı aldım sadece. Sana hak etmeyeceğin şeyler söylediğim için özür dilerim. Barışalım mı? Lütfen..." çocuksu açıklamasına gözlerimi devirip başımı belli belirsiz salladım. Bana küs kalmış ya da kalmamış, sikimde bile değildi. İnsanlarla aram açılınca bir daha istesem de  eskisi gibi olamıyordum.

"İçeri geçiyorum ben." ona yandan bir bakış atıp ilerlemeye başladım. İçeride beklemek kesinlikle bunaltıcıydı ama Nilay'la konuşmak daha bunaltıcıydı. Zamanında annemi beklerken içimi daraltan beyaz duvarların arasından geçip, Volkan'ın yanına kadar ilerledim. Benim geldiğimi görünce oturduğu yerden kalktı. "Bir şey söylediler mi?"

"Arada Işık gelip gidiyor, kimse bir şey söylemedi."

"Alt tarafı bir göz ameliyatı amına koyayım, iki saat oldu." kendi kurduğum cümlenin ironikliğini daha sonradan fark etmiş olsam da takmadım. İçerdeki kişi herhangi bir arkadaşım olsaydı bu kadar bunalmazdım, Yankı olunca işler değişiyordu işte. Çocuk beni kendisine öyle bir bağlamıştı ki...

"Hayatım." bize doğru gelen Işık'ı görünce içimde hafiften bir rahatlama oldu. "Her şey yolundadır merak etme, bakma öyle yüzüme." nasıl göründüğümü bilmiyordum ama herkes aynı tepkiyi verdiğine göre pek hoş değildi. Işık'a bir şeyler soracağım sırada telefonumdaki titremeyi hissettim. Cebimden çıkartıp arayana bakarak kulağıma götürdüm.

"Ne var Sarp?" 

"Dövseysin." diye mırıldandı Volkan, gözlerine bakınca dudaklarını birbirine bastırarak arkasına döndü. 

Sarp'ı dinledikten sonra yüzümde ince bir tebessüm oluşmuştu. Telefonu kapatıp cebime sıkıştırırken kaşlarımı çattım. Sakin kalmaya çalışarak tüm ceplerimi kontrol ettim ama yoktu...düşürmüştüm. "Hassiktir."

"Noldu?" dedi Işık, telaşlanmıştı.

"Yankı'nın bilekliğini düşürmüşüm." muhtemelen sigara içerken ikide bir çakmak çıkardığım için olmuştu ve gerginlikten fark edememiştim. "Alıp geliyorum ben."

"Ay önemli bir şey sandım ya." elini göğsüne getirip derin bir soluk verdi. "O arayan kimdi?" Işık'ın meraklı yüzüne şöyle bir bakıp gözlerimi devirdim. Bu kızın her konuda bitmek bilmeyen merakı beni öldürecekti.

"Sarp'tı." derken bir umut yeniden ceplerime bakıyordum. "Bir işimiz vardı, halletmiş."

"Ayaz şey." bileğimi kavrayıp bir Volkan'a bir de bana baktı Işık. Beni biraz uzağa çekip dudaklarını araladı. "Parayı yatırdın değil mi? Bir sorun çıkmasın." Ameliyat parasından bahsettiğini anlayınca aşağı yukarı salladım başımı.

 "Yatırdım."

"Çok fazlaydı, nasıl hallettin?"

"Hallettim işte Işık." ellerimi cebimden çekip rahatsız bir nefes verdim. "Dışarı gidiyorum ben." şu bilekliği bir an önce bulmam lazımdı, kaybolması benim için çok bir şey ifade etmezdi, yenisini alabilir, bu olduğunu iddia ederek verebilirdim ama onu kandırmak istemiyordum. Bunu takmayı seviyordu.

Hızlı adımlarla çıkışa ilerleyip dışarı çıktım. Yüzüme çarpan temiz hava iyi gelmek yerine, saatlerdir aç olan midemi bulandırmıştı. Yankı'dan önce günde bir öğün yemek yiyen biriydim, açlığa dayanıklıydım. Sanırım yorgunluktan dolayı güçsüz düşmüştü vücudum. 

Sigara içtiğim yere kadar gidip, dikkatle baktım. Az önce yere attığım izmaritlerden eser yoktu, temizlenmişti. Sessiz bir küfür savurup iki elimi de enseme çıkardım. Geçtiğim her yeri yavaş yavaş kontrol ederken duvarın dibinde parlayan 'Y' harfi çekti dikkatimi. Rahat bir nefes verip bilekliği elime aldım. Şükür ki kaybolmamıştı.

Bilekliği izlemeyi kesip içeri geçeceğim sırada kulağıma garip sesler doldu. Kaşlarımı çatarak etrafıma bakındım. İçeri giren ambulans ve etrafına doluşan doktorlar yüzünden olduğunu anlayınca bakınmayı kestim. Diğer kapıdan girmek için arkamı dönmemle kolumun tutulması bir oldu. "Sesini çıkarma." kulağımı yalayıp geçen sesle donup kaldım, kolumdaki elini sıkılaştırıp "Yürü." diye tısladı. Bir zamanlar yanında çalıştığım Aykut'un adamlarından biriydi durup dururken beni tutan. Bedenimi öne doğru ittirince paşa paşa çıkışa ilerlemeye başladım. 

"Ne istiyorsunuz?" cevap vermedi, çıkışa kadar geldiğimizde karşı kaldırıma arka arkaya park edilmiş iki siyah arabayı fark ettim. Dudaklarımda ince bir gülümseme oluşurken kolumu tutan adam bedenimi sarsarak hızlanmamı sağladı. Canını sıkmak için yürüyüşümü bozmayıp yaylanarak adımlamaya devam ettim.

Yanlarına geldiğimiz kalıplı adamlardan biri bana bakarak sırıttı. Hepsi benden nefret ediyordu, gözlerinden belliydi bu. "Kimleri görüyoruz kimleri..." alaylı sırıtışı büyürken yanımdaki adamdan kolumu bırakmasını istedi.

"Sokak ortasında olay çıkarmayı düşünmüyorsunuz herhalde?" yanımdaki piç kolumu tuttuğu için kayan gömleğimin  yakasını düzelttim.

"Biliyorsun, biz medeni insanlarız." bu söylediğine karşı hepsi hafifçe sırıtırken arabayı işaret etti. "Bin." alt dudağımı ısırarak yere eğdim başımı, bu anın geleceğini biliyordum ama şu an olmazdı, şimdi değildi.

"Siktirin gidin, gelmiyorum bir yere."

"Bana bak." beni hastaneden çıkaran adam kolumu sıkıca kavradı. Muhtemelen hırpalamaya hazırlanırken, önümüzdeki adamın kafa işaretiyle sertçe bıraktı kolumu. 

Siyah ceketini düzeltip, etrafına şöyle bir baktıktan sonra tam önüme geçti. Adını bilmiyordum ama siması tanıdıktı. Defalarca kez görmüş, defalarca kez atışmıştım. İki elini de arkasında birleştirip duruşunu dikleştirdi. "Aykut abinin oğlu seninleymiş."

"Evet, benimle." dediğimde yüzündeki alaylı gülümsemeyi büyüttü, çok komik orospu çocuğu. "Oğlunu almak için sizi mi gönderdi?"

Dilini damağına bastırıp "Cık." sesini çıkardı. Diklenerek konuşmamdan hoşlanmamış olacak ki yüzündeki alaylı ifadeyi sildi. "Ona yanlış yaptın, abimizi sinirlendirdin." abinizi sikeyim.

"Bir şey yapmadım." Yankı adamın umurunda bile değildi, ona diklenmiş olmamı yediremiyor, bana ders vermek istiyordu. Belki de oğluna ne kadar güçlü olduğunu, iplerin onun elinde olduğunu kanıtlamak için yapıyordu bunu. "Oğlu benim ev arkadaşım sadece."

"Konuşturma abi şunu." diye tısladı arkadan birisi, elini kaldırıp onunda susmasını emretti. Ardından ceketinin kolunu yukarı çekiştirip, kol düğmesini açtı.  Yanımda duran adam kolumu sıkıca kavradığında refleks olarak ona kaydı bakışlarım. Bu sırada sol elmacık kemiğime aldığım darbeyle geriye sendeledim. Daha başımı kaldıramadan yüzüme inen ikinci yumrukla yere serildi bedenim. Bununla sarsılacak adam değildim ama mevzu uzamamalıydı, eğer diklenirsem ileri giderlerdi. "Aykut abinin selamı var." tükürürcesine söylediği şeyin ardından bir adım geriledi. "Oğluna geçmiş olsun dileklerini bizzat kendisinin ileteceğini söyledi."

Bilerek yapıyordu, bilerek oğlunun en mutlu gününü seçiyor, ona acı çektirmek için uğraşıyordu. Dirseğimden destek alarak doğrulup başımı kaldırdım ve nefretle baktım başımdaki adama. "Ona dokunursanız sikerim sizi." cümlemi bitirmemle karnıma sert bir tekme atarak nefesimi kesti.

"Uzatmayın." En arkada duran, varlığını yeni fark ettiğim Adem'e aitti bu ses. "Dağılın." onun emriyle herkes arabalara binerken, başımdaki adam aşağılarcasına bakmaya devam etti.

"Eğer o sesin gereğinden fazla çıkarsa-"

"Uzatma dedim Ahmet." diyerek onu bastırdı Adem. Adının Ahmet olduğunu öğrendiğim piç kurusu diklenecek gibi olsa da  Adem'in bakışlarına direnemeyip arabaya ilerledi. Yine yapıyordu bunu, yine durup dururken beni kurtarıyordu Adem. Gözlerini üzerimde dolaştırıp "Kalk sen de." dedi.

"Yankı'ya dokunmasınlar." dirseğimden destek alarak doğrulup ellerimi karnıma bastırdım. Canım yanmıyordu ama toparlanacak gücü bulamıyordum kendimde. "Ona yaklaşırlarsa-"

"Kimse bir şey yapmayacak." kaşlarını havalandırıp, kararlılıkla konuştu. "Uzatma sen de, yürü." Aykut'un, belki de benimle olduğunu öğrendikten sonra iyice soğuduğu oğlunu istemediği, sadece üstünlüğünü kanıtlamak ve benden öcünü almak için böyle bir günde, böyle bir  şey yaptırdığı, Adem'in sözlerinden sonra kanıtlanmıştı. 

Görüş alanımın bulanıklaştığını fark edince gözlerimi sımsıkı kapatıp açtım. Dibinde olduğum duvara tutunarak, ayağa kalkmaya çalıştım. Midemin bulantısı, başımdaki sancıyla birleşince çok boktan bir durum çıkmıştı ortaya. Dik durmaya çalışarak "Sağ ol." diye mırıldandım. "O, yine adamlarını gönderir mi?"

Hiçbir şey söylemedi Adem, ama bakışlarına bakılırsa arkasındaki adamlar yüzünden konuşamıyordu. "Bir dahakine götünü kurtarmam." yüzünde ince bir gülümseme oluşurken arkasını dönüp arabaya bindi. Onların peş peşe uzaklaşmasıyla beraber çevremizdeki insanların sesleri çıkmaya başlamış, bana doğru gelenler olmuştu. 

Parmaklarımı elmacık kemiğime getirip dokundum. Sadece sızlıyordu, başka bir şeyim yoktu ama Adem gelmese çok daha kötüsünün olacağını, zorla arabaya bindirileceğimi biliyordum. Her şeyi siktir edip iki yana salladım başımı. Karşıdaki hastaneye kadar yürümem, elimi yüzümü yıkadıktan sonra da toparlanmam lazımdı. Ayağımın altından kayan zeminse bana  hiç yardımcı olmuyordu.

**

"Ayaz..." kulağıma dolan sinyale benzeyen sabit bir ses ve eş zamanlı olarak durmadan adımı sayıklayan biri vardı. Gözlerimi aralamaya çalışırken başıma saplanan ağrıyı yok saydım ve yavaşça açtım gözlerimi. Görüş alanıma  giren ilk şey, dibime kadar gelmiş olan Işık'tı.

Dışarıda olanlar, Aykut'un adamları, Yankı, ameliyat...her şey bir bir aklıma dolduğunda bir küfür savurup doğruldum "Siktir." elimi alnıma bastırarak odadakilerde gezdirdim gözlerimi. "Yankı, Yankı çıktı mı?" 

"İyi misin sen?" Işık iki kolumu da tutunca serumu fark ettim. "Tansiyonun düşmüş, sokağın ortasında yığılıp kalmışsın. Hastane güvenliği hemen gelmiş, başında birkaç adam olduğunu söylediler, kimdi onlar?"

"Kızım bir dur." Işık'ın kollarından kurtulmaya çalıştım. "Çıkar şu şeyi." ne zamandır burada olduğum hakkında hiçbir fikrim yoktu, Yankı'ya geç kaldıysam o adamları bulur tek tek sikerdim. 

"Önce bir kendine gelmen lazım, yüzüne darbe almışsın. Bu ciddi bir şey!"

"Işık." sinirle dişlerimi sıktım, ilk kez olmuyordu. "Önemli değil, çocuk orada-"

"Biraz da kendini mi düşünsen Ayaz?" bu ses kapının yanındaki Nilay'a aitti. "Neden dayak yediğin ortada, başına daha kötüsü de gelebilirdi."

"Ama gelmedi." diye tısladım dişlerimin arasından. Uzatılacak bir mevzu yoktu, eğer Adem olaya el koymasaydı şu an çok kötü bir durumda olacağımı biliyordum. Sorumluluğu üstlenmiş, Aykut'un emrini yok sayarak adamları engellemişti işte.  "Yankı uyandı mı?"  ısrarlı bakışlarıma dayanamayıp yanaklarını şişirdi Işık. Serumun orasına burasına dokunduktan sonra iğneyi yavaşça kolumdan çıkardı. Kalkmaya çalışmama aldırmadan üzerine küçük bir şey yapıştırdı.

"Seni cidden dövmek lazım, aç aç gezersen öyle düşersin işte." 

"Açlıktan değil, olay büyümesin diye karşı gelmedim." diklenirsem uzatacaklardı, böyle bir durumda sessiz kalmak en iyisiydi. "Şimdi konuyu geçiştirmeyi bırak ve Yankı nerede onu söyle."

"Ameliyattan çıktı." 

Göğsüme bir sancı saplanırken sessiz bir küfür savurdum. Telaşla ayakkabılarıma uzandığımda cevabından korkarak   "Uyandı mı?" diye sordum.

"Uyandı ama-" 

"Sikeyim." ayağa kalkıp ani bir sinirle yatağa vurdum. Herifin amacı fiziken değil, ruhen acı çektirmekti. "Başardın sayın amına koyduğum, senin yüzünden çocuk-"

"Ayaz, bağırma hastane burası." iki kolumu da tutup yüzüme baktı Işık. "Merak etme, uyanalı çok olmadı. Doktorun gözlerini açmasına da izin vermedi zaten, seni bekleyeceğini söyledi. Sen bu halde yanına gidemezsin ve daha faza bekleyemeyiz, gözlerini açmamız gerek."

"Yavrum benim." parmaklarımı saçlarıma daldırıp güzel görünmesi için karıştırdım. "Ne varmış halimde kızım?" Işık'ın önlüğünün cebinden telefonunu çekip kendime baktım. Elmacık kemiğimdeki zedelenme dışında hiçbir sorun görünmüyordu. Heyecanla gülümseyip odadan çıkmadan önce son kez  üstümü başımı düzelttim. "İyi görünüyorum demi?" Işık başını sallar sallamaz kapıyı açıp çıktım odadan, daha fazla vakit kaybedemezdim.

Bulunduğu odanın önüne gelince kapının önünde duran Volkan kalktı ayağa. Telaşla her yerimi süzüp omuzlarımı tutmaya çalıştı. "İyi misin?" 

"Aç kapıyı."

İçimdeki heyecanı bastırmaya çalışarak çenemle kapıyı işaret ettim. Bir sorun olmadığına kanaat getirdikten sonra kapının kulpunu kavradı. "Seninki çok huysuz, yanına kimseyi almıyor." dedi ve kapıyı araladı.

Beyaz yatağın üstünde, kollarını göğsünde birleştirmiş oturuyordu Yankı. Kapının açıldığını fark edince direkt bu tarafa dönüp, kurumuş dudaklarını araladı. "Volkan, Ayaz'ı bekleyeceğimi söyledim." soluk sesi kulaklarıma dolunca zorlukla yutkundum. Fazla geç kalmamış olmalıydım, duvardaki saate bakılırsa sadece birkaç dakika o odada yatmıştım. "Bir yere gitmeyeceğini söyledi, söz verdi. Buralarda olduğuna eminim..."

Sanki ona ilk kez sesleniyormuşum gibi hızlanan kalbime götürdüm elimi. Sakin, doğal tutmaya çalıştığım bir tonda "Güzelim." dedim. Benim sesimi alır almaz oturduğu yerden kalkmaya yeltendi Yankı. Hızlıca yanına adımlayıp iki kolunu da kavrayarak kalkmasına engel oldum. "Buradayım."

"Ayaz, kaç dakikadır seni bekliyorum." ağlamaklı sesinin altında hüzün olmayışı içime su serpmişti, iyiydi, iyi hissediyordu...bu bana yeterde artardı bile. "Nereye gittin?"

"Gitmedim bir yere, buradaydım." aklıma söyleyebilecek bir yalan gelmediği için geçiştirir gibi konuştum. Ellerini bırakıp yüzünü kavrayarak alnına bastırdım dudaklarımı. Bu sırada doktoru odaya girmiş, yanımıza kadar gelmişti.

"Hazır mısın Yankıcım?" doktorun sesini alınca heyecanla gülümsedi Yankı. İki elimi de sımsıkı tutup kucağına yerleştirdi. "Şimdi gözündeki bantları yavaşça açacağım, ilk başta küçük sızılar hissedebilirsin, ışığa alışman biraz zaman alacak..." doktor yatıştırıcı sesiyle Yankı'ya korkmaması için uyarılarda bulunurken, dikkatle yüzünü izliyordum. Yatağın kenarına oturup, mümkünmüş gibi ellerini daha sıkı kavramaya çalıştım.

Doktor, sol gözündeki beyaz bandı tutup yavaşça çektiğinde Yankı'nın uzun kirpikleriyle karşılaştım. Aynısını diğer gözüne de uyguladıktan sonra bir adım geri çekildi. Heyecanla titrek bir nefes verdi Yankı. Gözlerini hareket ettirip açmaya çalıştı. İlk denemesinde başarısız olsa da, bir kez daha dendi. O küçücük aralıktan gözlerine vuran ışık nasıl hissettirdi bilmiyorum, gülümsemeyle karışık, yüzünü buruşturdu. 

Aniden gelen ışığa dayanamamış olacak ki kısa sürede kapatıp tekrar açmaya çalıştı Yankı. Sonunda tamamen aralayabildiği gözleri direkt gözlerimle birleştiğinde kalbim durma seviyesine gelmişti. Ellerimi sımsıkı tutmaya devam ederken, gözlerini kırpıp, dikkatle baktı. Işıklar, renkler yavaş yavaş oturuyor, görüntüsü yeni netleşiyor olacak ki, mavilerini büyüterek doğruldu. Konuşmak, bir şey söylemek istiyordum ama dilim tutulmuş gibiydi. Yankı güzel gözlerini gözlerimden ayrımadan bana doğru kaydırdı kendini. Hafif aralanmış dudaklarıyla bana bakarken, kucağında duran ellerimi bıraktı. Titremeye başlamış narin parmaklarıyla çekinerek kavradı yüzümü. Ona doğru biraz daha yaklaşıp, ellerimi yüzümdeki ellerinin üstüne yerleştirdim.

"Ayaz..." gözlerini hiç kırpmadan, pür dikkat bakıyordu Yankı. Sanki kapatırsa zaman kaybı olacağından korkuyormuş gibiydi. Mavilerini gözlerimden ayırıp saçlarımda, dudaklarımda, burnumda...yüzümün her karesinde gezdirdi. Daha fazla dayanamadığı için gözlerini kırpıştırıp, dudaklarını birbirine bastırdı ve elmacık kemiğimdeki yarada gezdirdi baş parmağını. Dokunuşu tüm bedenimi gevşetmişti, anın etkisiyle gözlerimi kapatıp, Yankı'nın eline yasladım kendimi. "Sensin..." sesi titriyordu, bir eli yaranın üstünde gezinirken, diğerini saçlarıma doğru çıkartıp parmaklarını sarı tutamların arasına daldırdı. İstemsizce konuştuğu belli bir şekilde "Hayallerimden güzel..." diye mırıldandı.

Boğazıma oturan yumruyu geçirmek adına yutkunup gözlerimi araladım. Dudaklarını aralamış, dikkatle gözlerimin içine bakıyordu. Yarada gezinen parmağını aşağılara kaydırıp çenemi kavradı. Heyecanlıydı, o kadar heyecanlıydı ki tüm bedeni titriyordu. Ellerimi buz gibi olmuş ellerinden ayırıp kucağıma indirdim. Zaman ve mekan kavramını yitirmiş, sadece bana odaklanmıştı Yankı. Gözleri sadece benim üzerimdeydi, söz verdiğim gibi, ilk gördüğü kişi bendim. Yüzümdeki yaraya şaşırmamıştı, ifadesinden ve beni ısrarla beklemesinden anladığım kadarıyla, bir sorun çıkacağını tahmin etmiş olmalıydı.

"Eee..." kurumuş boğazımı ıslatmak adına yutkundum, onun beni gördüğünü bilerek konuşmak çok tuhaftı. "Beğendin mi beni?" alaya alarak sormuş olsam da içten içe beni beğenmiş olmasını istiyordum. Düşüncelerine ve duygularına önem verdiğim tek insandı Yankı. Benim onu her gördüğümde güzelliğinden içim titriyordu, o da beğenmeliydi... Aklıma gelen bir diğer şeyle, enerjisini düşürmemek adına yüzümü asmadan, sakince konuştum. "İstersen, ailene de götürebilirim seni." onları görmek istemek Yankı'nın en doğal hakkıydı, bunu sormak zorundaydım.

Yüzümdeki ellerini omzuma kaydırıp, bana doğru  sokuldu ve boynuma sıkıca sarıldı. Hiç beklemeden beline çıkarttım kollarımı. Birbirimizi yeni tanıyor, her şeye yeniden başlıyor gibiydik. Artık dokunuşlarımı sadece hissetmiyor, görüyordu. Ona bakarken gözlerimin nasıl parladığını,  beni nasıl heyecanlandırdığını görüyordu...Ellerini tekrar yüzüme çıkartıp ayrılırken "Benim ailem sensin." diye fısıldadı kulağıma. Tekrardan gözlerimizi birleştirdi ve yüzündeki kocaman gülümsemeyle bakmaya devam etti. "Sözünü tutmadın ama..." gülümsemesi yavaş yavaş silinirken, baş parmağını dudağıma getirdi.

Tutulmuş gibiydim, sadece omuzlarımdan koca bir ağırlığın kalktığını, kalbimin yeniden canlandığını hissediyordum. Kendim bir şey başarmış olsam, bu ameliyatı ben geçirmiş olsam bu kadar sevinmez, heyecanlanmazdım. En değerlimin hayatı kurtulmuştu, geleceği değişmişti...beni ve gözlerimde ona karşı yeşeren sevgiyi görüyordu. Bu paha biçilemez bir mutluluktu. İçimdeki duygu karmaşasının etkisiyle neden bahsettiğini anlayamayıp, bilinçsizce "Ne sözü?" diye mırıldandım. Böyle bir anda onu hayal kırıklığına uğratacak bir şey yapmışsam eğer, kendimi affetmezdim.

Mavilerini gözlerimden ayırıp, aşağılara indirdi Yankı. Yanağımı tutan elleri sıkılaşırken yüzüme iyice yaklaştı ve "Beni hemen öpeceğini söylemiştin." der demez, herkesin içinde, dudaklarıma kapandı. 

Dudaklarımın üstündeki yumuşak baskıyla bir süre bekleyip, gülümsememi durdurarak öpüşüne karşılık verdim. Bir elimi yanağına çıkarıp daha rahat öperken, dudaklarımız arasına sızan tuzlu tadın Yankı'nın mutluluk gözyaşı olduğunu biliyordum. Dudaklarından yavaşça ayrılıp gözlerimi araladım, benim aksime o çoktan gözlerini açmış, belki de hiç kapatmamıştı. Gülümsemeden hemen önce dudağındaki ıslaklığı geçirmek için bir kez daha öptüm. "Geç kalmışım..." diye mırıldandı. "Bana bu kadar güzel baktığını bilsem, hiç vakit kaybetmezdim." 

**

AY NAPTIM BEN AY HİÇ BİLMİYORUM

Çok gerildim

Ben uzun zaman sonra ilk kez görmeye başlasam, konuşamaz, her yerini incelerdim. Yankı'yı da böyle yansıttım. Sonuçta çok gergin çok heyecanlı bir an...ya çok karışığım, olmuştur inşallah

Size sadece Yankı'nın Ayaz'ı görmesinden oluşan bir bölüm yazsaydım, gerçeklik falan kalmazdı. En başından beri bu çocuğun peşinde bir bela olduğunu yazdım. Bu yüzden, bu bölüm Ayaz'ın hırpalanması gerekiyordu. Hevesinizi kırmak istemediğim için elimden geldiğince kısa tuttum orayı

Akışı değiştirmedim veee Yankı ilk Ayaz'ı gördüüü 

Böyle durumlarda aksaklık yaşanmasından ben de nefret ediyorum, bu yüzden bu olayı bozamazdım zaten bozsam beni dövebilirdiniz dsşdlldlsl

Şimdi size iki sorum var

1. BÖLÜMÜ BEĞENDİNİZ Mİİİ??? ben çok heyecanlanmışım şsşdlslslşşldld

2. Sonraki bölüm mü final olsun, yoksa bir-iki  bölüm böyle gidelim mi?

Continuer la Lecture

Vous Aimerez Aussi

855K 69.2K 36
[Tamamlandı] Anıl, boşanma aşamasındayken hamile olduğunu öğrenir. -Mpreg- 🌈 Herkesin eşit haklara sahip olduğu bir dünyada geçmektedir.
1.3M 51.6K 26
(18+ cinsellik ve şiddet içerir.) Başımızın üstünde ki elçilik binasının içinde bir ses yankılandı. "Şuandan itibaren; Onun tek bir saç teline zarar...
RETROUVAILLES Par Khalesi

Roman pour Adolescents

562K 72.2K 56
[TAMAMLANDI] No:31'in üçüncü kitabı.
1.9M 71K 19
Lodos Çetin ciddiyete tapan, sert bir antrenördü. •eşcinsel bir kurgudur.