there is a superhero in our s...

Bởi zdtrbl

19.6K 3.6K 3.7K

onun en büyük ikinci hatası, insanlar için kendini tehlikeye atsa dahi asla bir "süper" kahraman olamayacağın... Xem Thêm

giriş⁰
bölüm bir¹
bölüm iki²
bölüm üç³
bölüm dört⁴
bölüm beş⁵
bölüm yedi⁷
bölüm sekiz⁸
bölüm dokuz⁹
bölüm on¹⁰
bölüm on bir¹¹
bölüm on iki¹²
bölüm on üç¹³
bölüm on dört¹⁴
bölüm on beş¹⁵
bölüm on altı¹⁶
bölüm on yedi¹⁷
bölüm on sekiz¹⁸
bölüm on dokuz¹⁹
bölüm yirmi²⁰
bölüm yirmi bir²¹
bölüm yirmi iki²²
bölüm yirmi üç²³
bölüm yirmi dört²⁴
bölüm yirmi beş²⁵
bölüm yirmi altı²⁶
bölüm yirmi yedi²⁷
bölüm yirmi sekiz²⁸

bölüm altı⁶

596 125 92
Bởi zdtrbl

Siyah botumun açılmış bağcığını sıkıca bağladıktan sonra yavaşça çömeldiğim yerden doğrulduğumda ellerimi lacivert montumun ceplerine yerleştirmiş, aklımda yer edinmesine engel olmaya çabaladığım düşüncelere karşılık sessizce kulaklıklarımı takmıştım. Şu sıralar favorilerimden olan bir müziğe bastığımda çevremdeki sesleri artık duymuyordum, belki de bu şekilde yalnız başına kalmanın ne demek olduğunu daha iyi anlardım.

Benden önce çıkış kapısını ittirenlerden fırsat bilerek aradan sıvışmış, gri bulutlarla kaplanan havanın soğukluğunu iliklerime kadar hissederek ilerlemeye devam etmiştim. Saat henüz 4 suları olmasına rağmen hava biraz karanlıktı. Okuldan çıkanlar düzensizce çıkışa yürüyorken çantamı düzelttim ve merdivenlerden inmeyi sürdürdüm.

Bugün yapacağım şeyler arasında bir an önce eve varmak, ardından da bir türlü sonu gelmeyen ödevlerimi bitirip uzun zamandır izlemek istediğim korku filmini izlemekti. Kafamı dağıtmaya çok ihtiyaç duyduğum bu zamanlarda en iyi tercihin bir korku filmi olduğunu düşünüyordum.

Soğuktan kurudukları için devamlı olarak nemlendirici sürdüğüm dudaklarımı birbirine bastırdığım sırada okulun çıkış kapısının hemen yanındaki ağaca yaslanmış kişiyi fark etmek benim için tamamen tesadüf olmuştu. Okul bitmişti ancak bu Jeno'yu daha ilk görüşümdü. Donghyucklara denk gelmiştim ancak onların yanında olmadığı için okula gelmediğini düşünmüştüm.

Diğer günler olduğu gibi bugün de siyahlar içerisindeydi, ağacın az da olsa yaptığı gölgeden dolayı pek fark edilmiyordu; bu yüzden onu fark etmek aklıma tek bir şeyi getirmişti: Onunla konuşmak istediğimi.

Dünki kutlamada başını tutup yalpalayarak yanımdan ayrıldığında peşinden gitmek istemiş ancak gidemediğimde moralim asla yerinde olmadığı için bunu kötü yansıtmamdan korkmuştum. Şimdi iyi miydim? Belki biraz. En azından o akşam yaşadıklarımı tartmış ve aşmamın haddim olmadığı çizgileri tek tek belirleyerek durmam gereken en doğru noktayı belirlemiştim.

Donghyuckların yanı benim olmam gereken yer değil gibi görünüyordu.

Ellerimi ceplerimden yavaşça çıkardığımda Jeno'nun yaslanmaya devam ettiği ağaca yönlendirmiştim adımlarımı. Deri ceketiyle sarılı kollarını önünde birleştirmişken ayaklarını çaprazlamıştı, görüş alanımda olmayan gözleri direk olarak yere bakıyorken birini bekliyor gibiydi ya da her zaman olduğu gibi bir şeyler düşünüyordu. Hangisinin doğru olduğuyla ilgili ikileme girdiğim sırada gözlerini yerden kaldırdığını görmemle ayaklarımı durdurdum. Aramızdaki mesafeyi üç-dört adıma indirdiğimi yeni fark ediyordum. Gözleri yavaşça bana doğru döndüğünde ilk olarak ayakkabılarıma bakmış, ardından kıyafetlerimden yukarıya çıkarak gözlerimi bulduğunda çaprazladığı kollarını ayırmıştı.

"A, şey-" ,diye mırıldanırken
kulaklıklarımı aceleyle çıkardım ve devam
ettim. "Merhaba."

Kulaklığımın uzun kablolarını rastgele elimde toparlarken bakışlarımı yeniden onun gözlerine diktim. Yaslandığı yerden doğrulduğunda ellerini pantolonunun ceplerine sıkıştırmış ve ifadesizce bana bakmaya devam etmişti.

"Bir şey mi oldu?"

Selamıma karşılık vermeyi es geçerek sakince sorduğu şey üzerine onu haklı bulduğumu söylemeliydim, sonuçta onların arasında kendisi başta olmak üzere Renjun ve Jaemin ile de pek konuşmazdım. Selamlaştığımız bile olmazdı bazen, birbirimizi görsek de sessizce geçip giderdik.

Kafamı iki yana salladığımda rastgele bağladığım saçımdan gözüme gelen birkaç tutamı geriye ittirerek devam ettim konuşmaya.

"Hayır, aslında,"

Yutkundum sessizce ve tebessüm etmeye çalışırken
kelimelerimi dikkatlice seçtim.

"Dünden sonra iyi olup olmadığını
merak etmiştim."

Cümlemin dudaklarım arasından cesaretle sıyrılışından sonraki birkaç saniye boyunca Jeno'nun bakışları gözlerimden ayrılmamayı sürdürürken, o birkaç saniyede neler düşünmüş olduğunu bilebilmeyi çok istedim ancak tek yaptığım cevabını beklemek oldu.

Jeno, bakışlarını etrafta kısa bir süre gezdirip yeniden bana dikti ve ince dudaklarını aralarken ilk defa yüzünde herhangi bir sert ifadenin barınmadığına şahit oldum.

"Seni yalnız bırakmak istememiştim."

Kelimeleri öyle sakin bir tonda yükselmişti ki, bir an için neden böyle dediğine ya da tam olarak ne demek istediğine yoğunlaşamamıştım bile; konuşmak istediğim sırada onun yeniden ağaca doğru yaslandığını fark ettim. Cevabımı beklememiş gibi bakışlarını yeniden yere diktiğinde duyduğum ismim ile aniden arkama doğru bakmıştım.

Seslenen ve bana doğru koşar adımlarla yaklaşan kişi Jinu'ydu. Jeno büyük ihtimalle Jinu'nun zaten buraya geleceğini uzaktan gördüğü için konuşmamızı yarıda bırakmıştı, dudaklarımı ıslattığımda Jinu hızla yanıma gelmiş ve kollarımı tutuvermişti. Yakınımda olduğu için fark ettiğim üzere gözleri dolu doluydu, ağzını açmasıyla bir yaş yanağından süzülmüştü bile.

"Yifei..."

Ağlar tonunu duymak içimi sızlatmıştı.

"Hee Jin'i hastaneye kaldırmışlar."

Oldukça hızlı bir şekilde aklıma dolan anlar Hee Jin'in, koridorda kendisine not geldiğini herkese duyurması ile başlamıştı. Ardından kamelyada onun hakkında konuşan kişilerin dediklerini anımsamıştım: hafta sonu sinemaya gitmemesi gerekiyordu.

"Nasıl olmuş?"

İlk aklıma gelen düşüncelerin karanlığına kapılmamak adına önce Jinu'ya sormanın daha mantıklı olduğunu düşündüğümde Jinu bunu sormamı bekliyormuş gibi, daha çok ağlamaya başlamıştı. Çok üzgündü. Hee Jin onun en sevdiği kız arkadaşlarından biriydi, onu uzun yıllardır tanıyordu.

"Dün akşam, sinemada.
Merdivenlerden yuvarlanmış ve
başından büyük bir darbe almış.
Ablası Hee Jin'in rehberlik hocasına söylemiş
bu sabah."

Duymaktan korktuğum şey başıma geldiğinde kulaklıklarımı takıp unuturum dediğim tüm o düşünceler yeniden beynimde turlamaya başlamış, korkunun üst seviyelerini iliklerime kadar hissettirmişti. Yutkundum. Ne yapacağımı bilememiştim.

"Benimle hastaneye gelir misin?
Onu görmeye gidelim."

Neredeyse hiç düşünmeden kafamı sallayarak onu onayladığımda bakışlarımı az önce Jeno'nun durduğu ağaca doğru çevirmiştim ancak artık orada değildi.

Gitmişti.

[Beni dinlemedikleri için
onları suçlamak istiyorum ama
biliyorum ki, onlar beni yavaş yavaş
yok ettiklerinde bile bundan
asla haberleri olmayacak.]

herkese merhaba arkadaslar
bu bölümden sonra yaşanacak/olacak
tüm kaoslara kendinizi hazırlayın derim
çünkü ben bile hazır değilim tşkler bu kadardı

ha bi de sizi seviyorum

🍓

Đọc tiếp

Bạn Cũng Sẽ Thích

4.8K 230 16
Bahar en yakın arkadaşının düğününe mardine gider ve oraya damadın en yakin arkadaşı olan ateş'i görür ve o yüz bir daha aklından çıkmazsa ve bir ka...
693K 22.1K 23
Sevgiden nefrete dönüşen imkansız bir aşkın hikayesi. "Onlar cehennemi yaşayacak, Aşk cennetin dilinden onlara kalan tek an olarak kalacak, bu aşkın...
195K 6.9K 31
Bora'nın üzerime gelen adımlarıyla birkaç adım daha ondan uzaklaşmak istesem de yatağa çarpan bedenimle durmak zorunda kaldım. Gözlerimin derinine ba...
15.5K 1.4K 50
Yüzümdeki kar maskesinden dolayı görmeyeceğini bilsem de tek kaşımı kaldırdım. "Niye beni kaybetmek istemiyormuşsun? Yoksa elinde şantaj yapıp kullan...