𝘿Ö𝙑𝙈𝙀𝙇𝙞 & 𝙑.𝙄.𝙋. / �...

By MarianaDean

3.3M 153K 42.9K

Tamamlandı. Dövmeli Kız: Boynundaki dövmenin aynısının, benim göğsümde nasıl gözüktüğünü görmek ister misin... More

•0.1°
•0.2°
•0.3°
•0.4°
•0.5°
•0.6°
•0.7°
•0.8°
•0.9°
•1.0°
•1.1°
•1.2°
•1.3°
•1.4°
•1.5°
•1.6°
•1.7°
•1.8°
•1.9°
•2.0°
•2.1°
•2.2°
•2.3°
•2.4°
•2.5°
•2.6°
•2.7°
•2.8°
•2.9°
•3.0°
•3.1°
•3.2°
•3.3°
•3.4°
•3.5°
•3.6°
•3.7°
•3.8°
•3.9°
•4.0°
•4.1°
•4.2°
•4.3°
•4.4°
•4.5°
•4.6°
•4.7°
•4.8°
•4.9°
•5.0°
•5.2°
•5.3°
•5.4° 𝓲𝓷𝓼𝓽𝓪𝓰𝓻𝓪𝓶
•5.5°
•5.6°
•5.7°
•5.8°
•5.9°
•6.0°
•6.1° 𝐹𝒾𝓃𝒶𝓁𝓁𝓎
✘ YENİ KURGU
BİTTİK

•5.1°

39.2K 1.9K 643
By MarianaDean

"Sonunda geldin amk Mariana'sı"
denemeniz gereken bölümdeyiz şu an.

Büyük acılar çekip geldim. Eğitim hayatım bitiş noktasındayken, onu düzene sokup geldim. İyi okumalar...💜

●●●

Son iki koridorun, sol tarafına doğru adımlıyordum. Normalde boş binanın camlarından gelen rüzgar ile üşüyen yanaklarım, şu an sıcaklık hissediyordu.

Cesur Scooby Doo ayağına salak salak işlere kalkışan aptal biriydim. Şu an bu binada insanlıktan nasibini almamış lânet bir yaratık avındaydım resmen.

Elimdeki telefonun bildirim sesi ile beraber duyduğum kadın çığlığı kulaklarımı acıtırken, düşünmeden sesin geldiği naylon parçaları asılı olan odaya girdim.

İçeri girer girmez, şakaklarıma dayanan soğuk namlu ile gözlerim odada dolanmıştı.

Sedye benzeri bir zeminde tavana bakarak gülen kadının, kan teması içerisindeki yarık karın bölgesi ile dudaklarım aralanmıştı.

"Hassiktir! Kadına n'aptınız oğlum?"

Yüksek çıkan sesim ile beraber, kadının yanında duran iki adam şaşkınca bakmıştı bana.

"Sezgin, toplayın malları. Kadını da öyle bırakın. Gitmemiz lâzım. Acele edin!"

Üzerinde yeşil bir kumaş olan adam, başıyla onaylayıp kadına dönmüştü.

Gözlerim bu kanlı tabloyu incelerken başımdaki silâhı tutan adam, silahını bırakıp aniden eliyle dudaklarımı kapatınca, elimdeki telefon yere düşmüştü ve ben hâlâ kanlar içinde olmasına rağmen kafası uçmuş gibi gülen kadına bakıyordum.

Kadının içinden kana bulanmış paketler çıkarıyorlardı!

Dudaklarıma baskı uygulayan elin sahibi olan adam, aniden beni yere oturtunca sırtımdaki sürtünmeden dolayı acı hissetmiştim. Bir elimin üzerine ayağı ile basarken ezilen parmaklarım ile yüzüm buruşmuştu.

Edis demişti sana geri zekâlı tek gitme diye...

Gözlerim kanlar içindeki kadından ayrılıp, üzerine oturan adama gelince, iğrenç bir şekilde bana bakıp gülmüştü.

"Yaramaz kız çocuğu. Buraya gelmen hiç akıl kârı bir değildi. Bunun bedelini 'yüksek dozdan ölen genç kız' tabiriyle gömülürken ödeyeceksin."

Beynim, duyduğu cümleleri algılayamazken sadece ağzımdaki elden kurtulup bağırmak istiyordum. Ayakkabısının altındaki parmaklarım neredeyse balon gibi patlayacaktı.

"Doktor, enjektörleri getir. Damardan ver şuna."

Adamın altında kalan bacaklarımı oynatırken yapabildiğim tek şey ayakkabılarımın yere sürterken çıkardığı seslerdi.

Gözlerim kısa bir süre yerde ekranı kırılmış bir şekilde duran telefona gittiğinde, telefonun üzerine basan adama çıkmıştı.

Üzerime gelen doktor kılıklı at hırsızı herifin kanlı eldivenleri midemi bulandırırken, adam hızla yere çöküp sol kolumu yakaladı.

Kazağıma temas eden kanlar gözlerimin ilk odağı olurken, adam hızla kazağımı yukarı çıkarıp kanlı eldivenleri koluma sürterek damar yoluma parmak bastırmıştı.

Sağ elim silahlı adamın ayağının altında acı çekerken, sol kolum da elleri kanlı bir adamın elindeydi.

"Korkma tatlım. Sadece öldürecek kadar eroin vereceğim sana. Eminim ilk dakikaların çok tatlı geçecektir ama sonra nefesin kesilecek."

Kolumu kendime çekmeye çalışırken, ağzımdaki elden kurtulmak için de başımı sallayıp, çırpınıyordum. Kalbim hızla çarpıyordu. Aksiyon falan isteyen mi vardı?! Şu an olduğum durum tam bir aksiyondu ya da korku filminden bir sahne.

Hayatımın en güzel anlarını yaşamam gerekirken şu an; bir adam üzerimde oturmuş, ağzımı kapatmış...

Bir adam da koluma eroin dolu enjektör saplamaya çalışıyordu.

Gözlerimden yaşlar damlarken, başımı olumsuzca salladım enjektörü tutan adama. İçimde çığlıklar ile 'YAPMA!' diyordum.

Kolumun içine giren iğne ucu ile, ağzımı kaplayan eli ısırmıştım.

Dudaklarıma kapanan el, saniyeler sonra ortadan kaybolduğunda damarıma giren sıvı ile ses tellerimi koparmak istercesine çığlık kaçtı dudaklarımdan.

▪▪▪

 Hastanenin bir odasında yatağa bağdaş kurmuş bir şekilde gözlerimi saate dikmiş bekliyordum. Kaç gün olmuştu? 1? 2?

İçimde garip hisler vardı. İstiyordum, damarlarıma girmiş o maddeyi istiyordum.

"Kızım? İyi misin?"

Donuk gözlerimi babama çevirip, geri önüme döndüm. Soğuk bakışlarım ile onları üzüyordum. Ama beni ırgalamıyordu. Üzülsünler.

"Annecim, doktoru çağıralım mı?"

Bu sefer annem konuşmuştu. Beni neden rahat bırakmıyorlardı? Geçen gece de bana sarılmaya çalışmışlardı.

"Beni yalnız bıraksanıza. Sıkılıyorum sizden."

Beynimin içindeki cılız ses bu yaptığım terbiyesizliğe dur derken daha güçlü bir ses onları kov diyordu.

Annemin ağlama sesi kulaklarıma dolarken başımı yan tarafa çevirdim. Benim için ağlıyorlardı. Neden bu kadar kaba davranıyordum ki? Özür dilemeliydi. Onlara sarılmalıydım.

"Hayatım biz biraz dışarı çıkalım. Kızımızın durumu malum. Ama geçecek, sadece sabır."

Babamın kolları arasında iki büklüm duran kadına baktım. O benim annemdi. Cenneti ayaklarına sermem gereken kadındı. Ben onu perişan ediyordum. Kapının açılmasıyla ikisi de bana bakmıştılar. Yaşlı gözleri, kalbimi yakmıştı ama beynim bambaşka şeyler istiyordu.

Siyah eşofmanımın cebine soktuğum elim ile olduğum yerde sallanmaya başladım. İstemsizce. Biri bana değişik şeyler yaptırıyor gibiydi.

Tekrar açılan kapı ile sallanmayı bıraktım. Griye yakın bir renkte olan mavi gözleri kırmızı damarlar ile çevrili Yiğit gelmişti.

Sevgilim diyemediğim, sevgilim.

Gözlerinin altı da kızarmıştı. Her seferinde bana bakarken görüyordum onu. Sahi ben neden kalbimi verdiğim Yiğit'in yüzüne dahi bakmıyordum.

"Neden geldin? Yalnız bırakın beni!"

Yine olmuştu. Seviyordum ben onu. Ama kalbini kırıyordum. Gözlerinden yaşlar akmaya başladı. Benim için ağlıyordu.

"Duygu, lütfen. Lütfen kendine gel artık."

Ağlaması kalbimi yumuşatacak gibiydi. Ama güzel yüzünden akan yaşlara bakmak istemedim. Başımı yan tarafa çevirdim.

Sadece tekrar uyuşturucu istiyordum.

Sedye üzerindeki kanlar içinde gördüğüm kadın da bu hastanedeydi. Bana eroin veren doktor ve üstümdeki adamların kafasına sert bir cisim vuran Edis ile kurtulmuştum. Ama şu an kurtulduğumu sandığım o maddeyi istiyordum.

Yan tarafıma oturup, elimi avuçlayan Yiğit ile elimi geri çektim. Bazı yerlerim kızarmıştı. Sürekli istifra ediyordum. Yemek yemek ve sonrasında çıkarmak işkence olmuştu bana. Bu yüzden yemek bile yemiyordum.

"Dokunma bana. Gitsene Yiğit. Yalnız bırakın beni."

Duyduğum hıçkırık sesi ile başımı yavaşça Yiğit'e çevirmiştim. Benim kalbim onun her bir damla gözyaşı ile acırken onu üzen bendim. 

"Ağlama. Git!"

Elleriyle yüzümü kavrayıp yanağını yanağıma sürtmüştü.

"Sevgilim..."

Yüzüm yanağının teması ile ısınırken, sesi kalbimi titretmişti.

"Seni istemiyorum Yiğit. Git!"

Elleri yavaşça düşerken yüzüm onun yüzüne temas etmesin diye uzaklaştım.

"Duygu, ölüyorum ben. Bana, bize, ailene, arkadaşlarımıza böyle davranma."

Ona elimle kapıyı gösterdim.

 "Milyonuncu kez söylüyorum. Beni yalnız bırakın. Git! İstemiyorum hiçbirinizi, sevmiyorum. Beni terk etsenize. Üzüyorum sizi. Hala nasıl yanımda kalabiliyorsunuz?"

"Sen bu değilsin çünkü. O siktiğim şerefsizler seni zehirledi. Ama geçecek. Sadece 2 gün. Bitecek bu kötü günler."

Sinirle sevgilimin, güzel yüzüne baktım.

"Bitmeyecek. Defol git Yiğit!"

Gözünden yaş akarken, elimi tutup öptü.

"Ben sana tekrar geleceğim sevgilim."

Sevgilim deyişi bile kalbimi tekletirken beynim nefret salgılıyordu. Odayı terk etmesi ile ayağa kalkıp, beyaz çoraplarıma tezat siyah terliklerimi yatağın altından çıkarıp giyindim.

Ayaklarımı yere sürterek kapıya geldiğimde duyduğum sesler ile durakladım.

"Mavi ağlama artık tatlım. Duygu iyi olacak. Hem doktor ne dedi, bunlar tamamen psikolojik. Geçecek, o iyi olacak."

Ağlama sesleri çok acıklı gelirken Yiğit konuştu.

"Siz gidip Mavi'nin yüzünü yıkayın. Su falan içirin. Ben de Duygu'nun annesi ve babasına bakayım. Çok üzgünlerdi." 

Adım sesleri yavaşça uzaklaşırken donuk suratımda bir mimik bile oynamadan kapıyı açıp, odadan çıktım.

Etraftaki insanlara kendimi belli etmeden asansöre binip en yüksek katın numarasına bastım. Kalbim işlev görmüyordu, beynimin içindeki ses ne diyorsa onu uyguluyordum.

Soğuk rüzgar tenimi sarmalarken, ayağımdaki terlikler kaybolmuştu. Yüzümde anlamsız bir gülüş belirmişti.

"Hadisene Duygu. Cesur kızsın sen. Beraber atlayalım mı aşağıya?"

Kulaklarımda yankılanan kendi sesimdi. Ayaklarım istemsizce ilerlerken başımı salladım. Yanlış bir şeyler vardı.

"Hadi Duygu. Çık şu zemine."

Beni dinlemeyen bedenim duyduğu sese itibar ediyordu. Beyaz çoraplarım simsiyah olmuştu. Ellerimden yardım alıp basamak gibi yüksek zemine çıkmıştım.

"Aç kollarını. Atla. Sana istediğin her şeyi verecekler."

Yüzümde genişleyen gülümseme ile bakışlarımı aşağıya indirdim. 9. kattaydım. Atlasam paramparça olacaktım. Ama gülüyordum.

Kollarımı iki yana açtım.

"Atla Duygu. Acıların dinecek. O maddeyi sana verecekler. Sadece atlaman gerek."

Kulaklarımda yankılanan ses kaybolduğunda konuştum. 

"Sadece atlamam gerek."

●●●

Ben, sadece özür dilerim.
Özledim sizi.💙

Continue Reading

You'll Also Like

1.1M 35.3K 40
Ailesi yüzünden sevgilisinden ayrılıp başka şehire götürülen Melis İmge senelerce sevdiği çocuktan haber alamaz. İstanbul'a babasının işi yüzünden ge...
37.5K 1.7K 21
Bu hikaye iki bedende bir ruh olan ve yalnızken kalabalıklaşan gençlerin hikayesi. Bu bir dostluk hikayesi...Peki bu gençler, oldukları renkte buluşu...
4.8K 357 18
doğa yeni kiraladığı evinde huzurla yaşarken bir gün markete gitmek için evden çıkar ve hiç böyle bir şey yaşayacağını düşünmez karşı komşusu kapısın...
40.5K 1.6K 27
"Kızım nereye gidecekseniz söyleyin yakın'sa ikinizi'de bırakırım" dedi taksici amca. Aynı anda ikimizde aynı sokağı ve aynı evi söyleyince...