the red queen effect :: jung...

By hisblackpearl

14.3K 1.8K 2.3K

bazen bir şeyler uğruna geri kalan her şeyi feda etmeyi göze alman gerekir. ©hisblackpearl 2020 | jung sungc... More

01 || you're late for ten minutes
02 || gonna give you a real show
04 || you should have told me
05 || strawberry cookie problems
06 || more annoying when you drunk
07 || just a cup of espresso
08 || at least, i'm telling the truths
9 || you know what coffee i like
10 || pizza first
11 || don't look at me like that
12 || love the way i talk to u
13 || you held me tight

03 || why are you being so rude

997 141 219
By hisblackpearl

"Bu şarkıyı çok seviyorum."

Sun ucu kül rengi saçlarını geriye ittirip teybe uzanırken birkaç saniyeliğine gözlerimi yoldan ayırıp yüzüne kısa bir bakış atmıştım. Gülümseyerek sesini yükseltti ve rastgele bir kanalda duran Sit Still Look Pretty'nin sözlerinin arabaya dolmasını sağladı.

Benim de sevdiğimi bildiğinden dolayı tepkimi ölçmek için başını hafifçe çevirip sürücü koltuğunda oturan bana baktı fakat şarkıyı en az onun kadar sevsem de hiçbir tepki vermedim.

Gergindim, yine.

Hyunjin hastaydı; her ne kadar gelmek istese de annesi evden ayrılmasına izin vermemiş, başının etini yiyeceğimi bildiği için raporunun fotoğrafını yollamıştı. Pratiğimizin aksadığı yetmezmiş gibi üstüne fedarasyonun finallere hazırlandığımız için, ortak patinaj çalışmasından önce bize ayırdığı bir saati Hyunjin gelmediği için hokey takımına vermişlerdi.

Bölge yarışmalarına yalnızca iki ay kalmıştı, pistte pratik yapmam gerkirken ben, oturup aptal hokeycilerin aptal bir diskin peşinden on kişi koşturmalarını izleyecektim.

"Arin,"

Sun'ın yumuşak dokunuşunu omzumda hissettiğimde gözlerimi yoldan ayırıp birkaç saniyeliğine ona baktım ve "Hm?" diye sordum.

"Bu kadar gerilmeni istemiyorum, çok streslisin be güzelim."

Önümde uluslararası olimpiyatlara katılabilmek için geçmem gereken üç final turu ve ayrı olarak bireseysel kariyerimi ilerletebilmek için katılmam gereken sayamayacağım kadar çok bölgesel performans bulunduğundan kaynaklanıyor olabilirdi bu kadar stres tabii.

Ama "Boş ver." dedim yalnızca. "Geriliyorum hemen, biliyorsun." diyerek devam ettiğimde hafifçe başını sallamıştı.

Spor merkezinin binası görüş açıma girdiğinde solumuzda kalan sokağa doğru direksiyonu kırdım. Uygun bir yer bulduktan sonra arabayı park edip el frenini çekmiş ve arabadan inmiştim. Arka taraftan çantamı alıp sırtıma atarken Sun da arabadan inmiş ve etrafını anlamsız bakışlarından bolca göndermeyi ihmal etmemişti.

"Neden bu kadar uzağa park ettin?"

"Donghyuck bulamasın diye."

Birkaç gün önce beni merkezde bırakmasının intikamını henüz almamıştım ve bunlar yalnızca alıştırmaydı.

Yüksek sesli bir kahkaha bıraktığında ben de güldüm ve uzanıp koluna girdim, birkaç dakika içinde birlikte spor merkezine vardığımızda Sun'ı sahaya göndermiştim. Ben ise üzerimi değiştirip telefonumu çantamdan aldıktan dolabımı kilitledim, ardından büyük cam kapıdan geçktikten sonra tribünlerden aşağı doğru inen merdivenleri takip etmiştim.

Beklendiği üzere yine sinir olduğum mavi formalı aptallar topluluğu kocaman buz pistinin hepsini işgal etmilerdi fakat skora bakılacak olursa maçları bitmek üzereydi, bu yüzden birazcık olsa da rahatlamıştım.

Sun ikinci sırada, piste açılan kapının tam önünde oturmuştu, aslında bu kadar yakın oturmaya pek niyetim olmasa da bir şey söylemedim ve bacak bakacak üstüne otururken kucağındaki çilekli kurabiyelerden atıştıran arkadaşımın yanına oturdum. Ardından iplerinden tuttuğum patenlerimi ve telefonumu yanımdaki koltuğa bıraktım ve kollarımı göğsümde çaprazlayarak geriye yaslandım.

"İzlemeyeli Jaemin kendini geliştirmiş," Ağzındaki kurabiye parçaları yüzünden sesi hafifçe boğuk geldiğinde bu tatlı haline istemsizce gülümsemiştim. Ardından yediklerini yuttu ve "Hyuck da." diyerek devam etti. "Biraz agresif oynuyorlar aslında ama,"

"Her gol ardından on dakika kavga ettikleri için olabilir."

"Cidden," Sesli bir şekilde güldü, ardından kucağındaki paketi bana uzattığında başımı iki yana salladım. Bu kadar stresin üzerine bir de kilo alırsam delirirdim, Hyunjin beni kolayca taşıması gerekiyordu yoksa reverse rotational lift'lere veda edebilirdik.

Saat yediye yaklaşırken nihayet maçları bitmişti, sahada soğumaya başladıklarında Sun "Seni neşelendirecek şeyi biliyorum." deyip ayaklandğında tek kelime etmeme bile izin vermeden yanıma bıraktığım patenlerimi aldı ve merdivenlerden inerek pistin kapısına koştu. Patenlerimi hızlı bir şekilde giydikten sonra piste çıktığında gülümseyerek onu izliyordum çünkü ne yapmaya çalıştığını biliyordum.

Boş zamanlarımızda ona öğrettiğim birkaç spin pozisyonu vardı, her ne kadar Sun kaymayı pek bilmese de elini tuttuğumda temiz dönüşler yapabiliyordu. Ona öğrettiğm basit bir şekilde yavaşça dönmeye başladığında dudaklarımdaki tebessüm büyümüştü.

Fakat uzun sürmemiş ve gülümseyişim Sun'ın dengesini kaybetmesiyle yüzümden silinmişti. Hızla ayağa fırladım, merdivenleri olabildiğince hızlı inerek piste ilerlemeye başladığımda arkasında duran Lee Jeno arkadaşımı belinden yakalamıştı.

Sun düşmeye fazla yakın olduğundan dolayı Jeno'nun da dengesini kaybetmesine sebep olduğunda iksi de yerdeydi ve her şey o kadar hızlı olmuştu ki birkaç saniye olduğum yerde kalakalmıştım.

"Jeno!"

Jung Sungchan'ın sesi tüm salonda yankılandığında dikilmeyi kesip pistin kapısını açtım ve spor ayakkabılarım ile buzda yürüyerek Sun'ın yanına koştum.

"Jeno, iyi misin?"

Donghyuck direkt Sun'ı kolundan tutmak için eğildiğinde Sungchan da Jeno'nun yanına oturmuş ve omzundan tutmuştu. Jeno ise yüzündeki şaşkın ifade ile Sungchan'a bakıyordu. "Ben iyiyim ama,"

"Sun!" Ayaklarım buz yüzünden donsa da umursamadan ilerlemeye devam ettim ve arkadaşımın yanına oturup yüzünü ellerim arasına aldım. "Canın acıyor mu?" diye sorduğumda dolu gözleriyle moraran çıplak dizini göstermişti. "İyiyim ama dizim çok acıyor,"

"Neden kendini yere atıyorsun tanrı aşkına?!" Sungchan kaskını çıkardıktan sonra Jeno'nun yüzüne bağırdığında kaşlarım çatıldı, Jeno ise irkilmiş ve geri çekilmişti yalnızca. "Chan, iyiyim-" diyerek cevapladı fakat Sungchan öfkeyle kesmişti sözlerini: "Ya sakatlansaydın bok herif?"

Sungchan bağırmaya devam ederken Jeno'nun da her zaman yaptığu gibi karşılık vereceğini düşünmüştüm fakat Lee Jeno hiçbir şey söylemiyordu.

Yavaş yavaş sahayı terk etmeye başlayan üyelerden birkaçı neler olduğunu anlamak için hafifçe etrafımızda kalabalıklaşmaya başladıklarında Jeno, Sungchan'ı ittirdi ve dizleri üzerinde yürüyerek Sun'ın yanında durdu, "İyi misin?" diye sorduğunda arkadaşım hafifçe başını sallamıştı fakat gözlerinde biriken yaşlar tersini söylüyordu.

"Kaymayı bilmiyorsan ne işin var burada?!"

Sungchan arkamdayken elindeki kaskını yere fırlatarak bu sefer Sun'a bağırdığında gözlerim kocaman oldu, ona zaten hali hazırda bulunan öfkem hızla yükseldi ve arkama dönmek için hamle yaptım fakat Sun elimden tutarak beni engellemişti. Gözlerinden birkaç damla beyaz yanaklarına doğru süzüldü ve "Haklısın." dedi arkamda duran Sungchan'a bakarak. "Özür dilerim."

Şaşkınlıktan dilim tutulurken omzum üzerinden ciddi olup olmadığını anlamak için Sungchan'a bakmıştım fakat beklediğim manzara bu değildi. Fazlasıyla öfkeli duruyordu; kaşlarını olabildiğince çatmıştı, sinirle dudaklarını dişliyordu ve gözleri kıpkırmızıydı.

"Chan,"

Donghyuck ayağa kalktıktan sonra Sungchan'ı omzundan bedenini hafifçe ittiğinde bakışlarını Sun'dan çekerek kardeşimin yüzüne bakmıştı öfkeli gözleriyle.

Fakat ben dakikalardır hala neler olduğunu kavrayabilmiş değildim.

"Sakin ol, herkes iyi."

"Bögle maçlarına iki ay kalmışken sakatlansaydı ne yapacaktık Hyuck? Jeno yerine geçebilecek başka orta saha oyuncumuz var mı?"

Sungchan sinirle konuşmayı sürdürdüğünde hafifçe kasılan çenesinden öfkesinin gittikçe arttığını görebiliyordum. Ardından kızaran gözleriyle Jeno'ya baktı; "Nasıl bu kadar dikkatsiz olabilirsin Jeno? Kendini umursamamanı anlarım ama takımı düşünmüyor musun?"

Jeno gözlerini Sungchan'dan çekip tekrar Sun'a döndüğünde suçluluk dolu bakışlarını görmüştüm fakat tek düşündüğüm Jung Sungchan'ın fazla abarttığıydı; Jeno iyyidi, zarar gören tek kişi Sun'dı.

"Ama sakatlanma-"

Donghyuck cevap verdiği sırada daha çok öfkelenmiş ve "Sakatlanabilirdi," diyerek kesmişti sözünü, kalın sesi kin saçıyordu, bakışları fazlasıyla sertti ve dakikalardır haykırıyor olsa dahi gözlerindeki endişeyi fark etmem uzun sürmemişti.

Ardından bir Donghyuck'a bir de Jeno'ya bakarak devam etti: "Yabancıların sahaya girmesi yasak ama göz göre göre kimse ses çıkarmıyor, bir de üstüne kızı tutmaya çalışıyorsun!" Kafasını iki yana salladı sinirle. "Siz kendinizi hiç mi önemsemiyorsunuz lan?!"

"Chan, yeter." Etrafımızda kalabalıklaşan dört beş kişi arkasından çıkan Jeongin, arkadaşının kaskını yerden aldıktan sonra bedenini hafifçe geri çekmişti.

"Haklısın, sakinleş artık." dedi ardından. "Herkes anladı."

Fakat Sungchan onu umursamadan "Bundan sonra kurallara uyarsan sevinirim." demişti Sun'a bakarak, Sun ise hiçbir şey söylemeden moraran dizine bakıyordu.

Tek sebebe ihtiyacım vardı artık, Jung Sungchan'ın nefret ettğim sesini kesmemek için tek sebep gerekiyordu.

Jeno tekrar Sun'a döndükten sonra kolunu arkadaşımın sırtına sararak kavradı, ardından "Boynuma tutun." dedi sessiz bir tonda. Diğer kolunu da bacaklarına götürmüş ve Sun'ın bedenini tek hamlede kucaklamıştı. Jeno ayağa kalkıp Sun ile birlikte sahanın çıkışına kaydığında ben de ayaklanmıştım.

Hala öfkesinden bir nebze bile eksilmemiş Sungchan'a baktım sakin kalabilmek için ısırdığım dilimle. Aslında şimdilik kelimelerimi kendime saklayarak sessizce yanından geçip gidecektim fakat eldiveninin sardığı parmaklarını kolumda hissedinceye kadar sürmüştü tüm planlarım.

Sert tutuşu ile aramızdaki kocaman boy farkı yüzünden eğilip koyu gözleriyle bana baktığında karışık saçları da gözlerinin önüne dökülüyordu.

"Aynı şey senin için de geçerli." dediğinde kelimeleri kavrayabilmem birkaç saniye sürmüştü, dilimi daha sert ısırırken Sungchan dudaklarından nefesini bırakmış ve "Böylece kimse incinmez." diyerek devam etmişti.

Öfkem hızla yükseldiğinde kolumu sert tutuşundan kurardım ve "Siktir git Sungchan." dedim dişlerim arasından, ardından geri çekilip çıkışa yürürken dilimi ısırmayı kestim çünkü Jung Sungchan'a olan öfkemin bu şekilde geçmesine imkan yoktu.

5.1.21
©hisblackpearl

yıldıza tıklayıp bölüm hakkında fikir ve önerilerinizi belirtmeyi unutmayın 💘

OAAA YILIN ILK BÖLÜMÜ

umarım kaos hoşunuza gitmiştir çünkü bundan sonra sık sık karşılaşacaksınız :")

ayrıca bir süre yalnızca salı günleri bu fici güncellemek içim gireceğim, bu yüzDEN SIZI ÖZLEDİM YORUMLARDA FIC HAKKINDA KONUŞABLİRİZ

sınır: +45

Continue Reading

You'll Also Like

75.5K 5.7K 31
jungkook kendisine takıntılı eski kız arkadaşından kurtulmanın tek yolunu eşcinsel olduğunu ileri sürmekte görüyordu ve bunun için taehyung'tan yardı...
22.6K 1.4K 35
Jungkook; Dolabımın şifresini değiştirip üstüne bir de içini prezervatiflerle dolduran orospu çocuğu sendin değil mi? Jungkook hoşlandığı kıza çok ya...
132K 22.7K 17
oğlum sadece en sevdiği oyuncakları kırıyor. ben onun yok ettiği kumdan kalelerin kralıyım omegaverse, etl texting
55K 2.6K 16
"kurtarıcısına aşık kız... klişe hikaye." "komşu kızına platonik aşık çocuk mu söylüyor bunu?" ya da asi'nin şebnem'in kızı olarak doğup büyüdüğü ve...