my savior~VMİN

By moonandvmin

63K 4.5K 7.1K

Dansçı Park Jimin ile, serseri uyuşturucu bağımlısı Kim Taehyung'un maceraları.. *Bu ficte her an herşey ola... More

İlk Görüş
Serseriyi Yaralamak
Serserinin Omzunda Uyumak
Hırsız Ve Serseri
Okullarımız Yan Yana
Küçük Bir Yanlış Anlaşılma
Tekrar Teşekkür Borcun Oldu Jiminiiee
Benimle Bar'a Gel Jimin
Israr Ve Tartışma
Serseri İle Bar'a Gitmek
Karanlık Gece Ve Nefret
Seni Öldüreceğim
Yatağımda Kanlar İçinde
Serseri İle Aynı Evde Yaşamak
İntihar
Ay'a Mektup Yazacağız
Sarılarak Uyumak
Senin İçin Acı Çekmek Benim İçin Fedakarlıktır
Taehyung Ve Jaebum'ın Kapışması
Taehyung'un Uyuşturucu Kullanması
Bana İnanmalısın Jimin
~Önemli~
Seni Seviyorum Sevgilim..
4 O'clock Ve Yoonkook
Sürprizler Ve Romantik Anlar
Birbirimizin Olduk
Başlık bulamadım siz önerin okuduktan sonra
-Kaçırılma- operasyon- intihar-
Savaşı kaybetmek
küçüğüm seni güneş sönene kadar seveceğim
Seni Bin yıl daha severim
Güneşin Doğuşu
Bir takım eğlenceler
Eskisi gibi olalım
kamp ve iddia
~Final~

Pişmanlık Ve Jimin'in Geçmişi

1.5K 137 235
By moonandvmin

~TAEHYUNG'UN AĞZINDAN~

Uzun uzun oturdum o soğuk balkonda. Düşündüm çok düşündüm. Kendimi nasıl affettirebilirim diye? Empati kurmaya çalıştım.. Ve kendimi gerçekten kötü hissettim. Onunla ilgilenmeye çalışıyor, yemek götürüyor hatta beni yaralamasına rağmen yinede düzgün davranmaya çalışıyorum. Yoongi ve chanyeol bile şaşırıyor bu hallerime. Çünkü böyle davranan biri değilim ben. Joon'un onu önceden tecavüz ettiğini nerden bilebilirdim? Tamam bu sefer yaptığı da çok kötü bir şey ama neler olacağını bilmiyordum..
Birine bunu yaşatmak çok kötü bir şey biliyorum. Aslında başkası olsa kesinlikle takmazdım. Tamam belki biraz üzülürdüm ama kesinlikle kendimi affettirmek için çabalamazdım. Çünkü banane?? Ama neden jimin'e karşı bir pişmanlık duygusu vardı..gerçekten pişmanım..

Saatlerce o balkonda oturduktan sonra nihayet çıktım ordan. Tabi yatakta kedi seven bir adet park jimin beklemiyordum.. Kesinlikle tuhaf giden birşeyler var.. Gecenin bu saatinde balkondan ayrıldığından beri orda oturuyor ve kedisini seviyordu. İkimiz de hiç bir şey olmamış gibi davranıyorduk. Direk odadan çıktım ve bizimkilerin yanına gitmeye karar verdim. Düşünmekten kafayı yemiş durumdayım.

"Taehyung saatlerdir napıyorsun yukarıda?"

Yoongi uykulu gözlerle sormuştu bana. Şu son 2 gündür herkesi yordum.

"Bilmem jiminin balkonunda oturuyordum. Sakin kafayla düşünmek istedim sadece.."

Meraklı gözlerle "Neyi düşündün ki böyle saatlerce?"

Derin bir nefes vererek"Boşver. Benim uykum var. Sizde uyuyun çok yorgun görünüyorsunuz.. "

Hiç uykum yok aslında. Sadece dinlenmek istiyorum..

Yoongi ve yeol hiç bir şey söylemeden uyumak için mutfaktan ayrılmışlardı. Tek başıma kaldığımda o ince ses yankılandı kafamda..

"Hepsi senin yüzünden! Senden nefret ediyorum! Benim sana ne kötülüğüm dokundu da bana bu iğrençliği yaşattın!"

Evet doğru söylüyordu. Onun bana ne kötülüğü dokundu ki? Dokunmuşsa da benim onu yaraladığım kadar o beni yaralamadı.. Neden şu an onu savunuyorum? İçimdeki pişmanlık duygusu neden bu kadar ağırdı? Sanki içimde başka biri var ve o beni yönetiyormuş gibi.. Kim Taehyung'un böyle bir duygusu yoktu.. Kim Taehyung'un pişmanlık gibi bir duygusu yoktu..

Mutfakta ne kadar kaldım bilmiyorum. Saate baktığımda 00:45'i gösteriyordu. Neden bu kadar düşünüyorum? Neden beni uykusuz bırakacak kadar düşünüyorum?

Bu gece düşünmekten uyuyamicaktım. Biliyorum çünkü dün de böyle oldu.. O zaman vakit kaybetmeden onunla konuşmalıyım değil mi?

"Ah park jimin, kim taehyung'u düşürdüğün hallere bak!"

Kendi kendime mırıldanarak mutfaktan çıkıyordum. Merdivenleri yavaş yavaş çıktığımda hızla atan kalbim yüzünden bi süre durmak zorunda kaldım. Buda neydi?

Nefesimi düzene sokup iyi olduğuma kanaat getirdim ve yavaşça kapıyı tıklattım.

Ses gelmedi. Yoksa uyudu mu? Saat gece 1'e geliyor uyuyor olabilir. Gerçi oda belki düşünmekten uyuyamıyordur. Yada yorgunluktan direk uyumuştur. Kapıyı tekrar tıklattım.

Neden hiç ses yok?

Birden duraksadım ve o sözleri hatırladım..

"Böyle bir şeyi yapacağım için özür dilerim. Sana erkenden veda etmek zorunda olduğum için bana kızma olur mu? Gitmek gerekir bazen fazla yormadan, daha çok bıktırmadan, ardına bile dönüp bakmadan.. Çok karışığım miniğim...Bir yanım olabildiğince huzursuz ve yorgun. Diğer yanım düşlerin gerçekleşeceğine inanıyor ve heyecanını koruyor.. Ama artık toz pembe bir insan olamam.. Gerçekler ortada ve ben artık kendimi kandırmak istemiyorum.."

Veda etmek zorunda olduğum için derken? Gitmek gerekir - gerçekler ortada ben artık kendimi kandırmak istemiyorum -

Ne demek bunlar? Yoksa aklımdaki şey mi?

Anında kapıya sertçe açmıştım. Ama odada sadece minik kedi Lady vardı.. Peki ya jimin nerde?

"Jimin.."

Durdum ve tekrar seslendim.

"Park jimin!"

Yavaş yavaş sinirlenmeye başlıyordum. Onunla güzelce konuşup bu konuyu kapatmak için geldim buraya ama o yoktu!

"İlla jiminiiee demem lazım değil mi?"

Yine ses yoktu.

"Jiminiiee!"

Pekala.. Hiç ses yoktu.. Bu beni biraz daha geriyordu.

Birden bütün dikkatimi çeken banyodan gelen seslerdi. Bu saatte banyo mı yapıyor..

Daha çok yaklaştım banyo kapısına.. İçerden gelen sesleri dinledim..

I'm going under and this time I fear there's no one to save me

(Çöküyorum ve bu sefer korkuyorum beni kurtaracak kimse yok diye..)

This all or nothing really got a way of driving me crazy

(Bu "ya tamamen yada hiç " olayının beni delirtmek için gerçekten bir yöntemi var..)

I need somebody to heal

(İyileşmek için birine ihtiyacım var..)

Somebody to know

(Tanımak için birine..)

Somebody to have

(Yanımda olacak birine..)

Somebody to hold

(Tutmak için birine..)

It's easy to say

(Söylemesi kolay..)

But it's never the same

(Ama asla aynı değil..)

I guess I kinda liked the way you numbed all the pain

(Sanırım senin tüm acıyı uyuşturma şeklini biraz sevmiştim..)

I'm going under and this time I fear there's no one to turn to

(Çöküyodum ve bu sefer korkuyorum, geri döndürecek birisi yok..)

~Hayır seni geri döndürecek biri var jimin.. ~

Banyoda şarkı söylemesi normal ama şiddetli bir şekilde ağlayıp hıçkırıklar arasında boğularak söylemesi kesinlikle normal değildi. Yanlış olmadığını düşünerek ellerimi yavaşça banyo kapısına götürdüm. Tıklattım sert bir şekilde. Çünkü imkanı yok ağlama sesinden başka bir şey duyulmuyordu.

"Jimin?"

Birden ortalık sessizliğe gömüldü..

Ne oldu böyle?

Yoksa işini bitirip birazdan çıkacak mı?

Ama hiç bir ses duyulmuyordu.

"Bak eğer beni duyup bilerek bir şey demiyorsan ömrüm boyunca sana jiminiiee diye seslenirim!"

Saçma ama etkili bir tehdit bence..

Kapıya daha sert bir şekilde vurdum. Kapıya vurmaktan ellerim artık morarmıştı.

Bir anlık cesaretle kapının kulpunu indirdim. Ama kapıyı da kilitlemişti.. Umarım aklımdaki şey değildir..

Son kez seslenmek istedim. Aklıma bugünki sözleri gelince içimdeki o merak ve korku duygusu daha da çok artıyordu..

Yoksa gerçekten veda mı etti?

"Jimin!"

Bugün çokça kez çıktı bu isim ağzımdan..

"Sen kaşındın!"

Yaralarımı takmayarak sert bir şekilde vurdum kapıya. Ama sanırım fazla ileri gittim, omzum iyiydi ama karnımdaki dikiş sızladı anında. Biraz geriye doğru yürüyerek bacağımla sert bir şekilde vurdum.

Birkaç kez tekrar vurdum ama biraz daha zorlamam lazımdı. Arkamda bulunan sandalyeyi hiç düşünmeden direk alıp kapının kulpuna vurdum. Hemen açıldı kapı.

Gördüğüm manzaranın gerçek olmamasını diledim..

Suyun içinde çırpınıp duran daha doğrusu kendini boğmaya çalışan bedeni görünce hemen koşarak yanına gittim.

Sinirli ama aynı zamanda da endişeliydim.

"Manyak mısın sen!"

Öksürükleri arasında boğulurken beni ittirip kendini buz gibi suya itmeye çalışıyordu. Manyak bir de suyu buz gibi!

Minik bedeni alıp kucaklamam zor olmamıştı. O kadar çok zavallı ve aptal duruyordu ki göğsüme vurup inmeye çalışıyordu.

"Bırakayım da git kendini öldür değil mi?"

Gerçekten sinirlerim tepeme çıkmış durumda ve umarım elimden bir kaza çıkmaz!

Bana vurmayı bırakıp yavaşça kafasını kaldırdı. Yerde bizi masum masum izleyen yavru kediden farkı yoktu şimdi..

Hayır vardı, jimin fazla hırçın ve tatlıydı.

O Böyle bakınca da ona kızmak pek mümkün olmuyordu..

O bana dolu dolu gözlerle bakarken ben ise sadece çatık kaşlarla ona inanamaz bir şekilde bakıyordum. Neden böyle durduğumuz hakkında hiç bir fikrim yok..

"Deprem mi oldu! Gürültülü sesler geliyordu sen de duydun mu taehyung! Ne! siz.."

Dışardan bağırarak gelen yeol bizi böyle görünce uykulu gözleri kendiliğinden irileşmişti.

"Rüya mı bu?"

Tam içeri girecekken herkesin odağı aşağıda çalan kapı zilinin sesiydi. Bu saatte kim olabilir ki?

Zil sesine karışık birde kapıyı kırıyor gibi sesler geliyordu. Yoksa.. Yoksa joon'un adamları mı? Gözlerim Kollarımdaki minik bedene kaymıştı.

Yüzünde hiç bir ifade yoktu. Ne korkmuş ne de merak. Hiç bir duygu.

"Kimin geldiğini merak etmiyor musun?"

Ben bile merak ediyorum. O nasıl etmez?

Ellerini göğsüme katıp aşağa atmıştı kendini. Gerçi o inmese heralde ben sabaha kadar onu taşıyacaktır. Canım da yanmıyordu. Onun canı yandığında kendimdeki acıları unutuyorum sanki. Neden öyle durduğum hakkında bir fikrim yoktu zaten. Sanki onu bırakırsam kendine zarar verecek gibi hissediyorum..

"İzin verirsen kapıya bakıcam zaten!"

O kapıya doğru yürürken aniden seslendi yeol.

"Sen dur biz bakarız!"

Yeol durdurmuştu jimini. Çünkü eminim ki aklımdaki şeyleri düşünüyordu oda. Jimin öylece ayakta bize bakıyordu. Ben ise bavuluma yönelip içinde bulanan iki silahı çıkardım. Birini Yeol'e uzattım. Yeol bu tür olaylara alışıktı. Onun için ona açıklama yapmama gerek yoktu. Gecenin bu vaktinde kapıyı kırar gibi bir hali vardı. Her kimse artık. Tamam belki tehlikeli biri değildir. Ama joon'un adamları olmadığı ne malum? Önlemi almazsak bu sefer kurtulamayız!

"Benim evimde silahlı dolaşmaz mısınız artık!"

Yeol ile onu hiç takmayarak aşağıya inecekken yoongi'nin sesini işittim.

"Kabus mu bu! Yine hangi piç ile savaşmaya gidiyoruz!"

Uykusunu böldüğümüz için sinirli ama bizi silahlı gördüğü için de meraklıydı.

Yeol arkasına dönüp yoongi'ye cevap verdi.

"Gelmene gerek yok yoongi içeri geç. Kimin geldiğine bakıcaz sadece."

Yoongi sersem gibiydi. Şu an kafası yerinde değildi. Onun için gelmemesi daha iyi olurdu. Merdivenleri hızla bitirip kapıya varmıştık bile. Evdeki kapıda sadece kilit yerinde delik vardı. Onun için kim olduğunu asla bilmiyorduk. Silahımı arkaya saklayarak kapıyı yavaşça açtım.

Karşımda gördüğüm kişi beni bugün ikinci kez sinir eden jiminin arkadaşıydı.

Çok sinirli görünüyordu ayrıca ağlamış gibi bir hali vardı.

"H-Hyungum nerde!"

Bağırarak ve korkarak söylemişti. Değişik davranıyordu. Yoksa jiminin başına gelenleri biliyor muydu?

Yeol sinirli bir şekilde "Arkadaşın odasında neden bilmiyorum ama sırılsıklam!"

Sağ gözünden akan yaşı silip eli ile beni kenara itmişti. Koşar adımlarla yukarı doğru gidiyordu. Bende kapıyı kapatıp yukarı çıkacakken yeol durdurmuştu beni.

"Taehyung ne oluyor cidden!"

Yeol gürültüden uyanıp direk eline silah almıştı. Neler olduğunu bilmiyordu. Eh sinirlenmesi normaldi.

"Siz uyumaya gittikten sonra bende jiminin yanına gidip konuşacaktım. Ama sonra şüphelendim.." kaşlarını çatıp meraklı gözlerle bakıyordu.

"Neyden şüphelendin?"

Derin bir nefes vererek "İntihar etmesinden şüphelendim.. Çünkü bugün konuştuklarını duydum. Veda'dan falan bahsediyordu. Gitmek zorunda olduğunu. Başka çaresi olmadığından felan. Sonra odasına gittim. Ama yoktu, sadece banyodan sesler geliyordu. Durmadan hıçkırıyor ve şiddetli ağlıyordu..Ortalık birden sessiz olunca bende kapıyı kırdım ve içeri girdim. Tüylerim diken diken oldu resmen. Buz gibi suyun içinde titriyordu. Kendini boğmaya çalışıyordu. Tam bir aptal!"

Gözleri irileşti, inanamaz şekilde bakıyordu.

"Vay anasını! korkak birine benziyor, çok şaşırdım şu an."

Göz devirip "Neden böyle yaptı bende bilmiyorum. Tamam kötü bir şey yaşadı. Ama bence geçmişinde de yaşadığı belli. Çünkü joon'u tanıyor."

Kafasını sallayarak onayladı beni.

"Doğru, joon'u herkes böyle derinden tanımaz aralarında büyük bir olay geçmişse ancak onun ne bok olduğunu bilir!"

Derin bir nefes vererek yukarı çıkmaya başladık. Tabi içerde sadece ağlama sesleri geliyordu.

"Özür d-dilerim kook!"

yarı çıplak ve sırılsıklam olan beden arkadaşına sıkı sıkı sarılıyor ve sessizce ağlıyordu.

Arkadaşı ise ona kızmakla meşguldü.

"Konuşsana hyung! O mesajı neden attın ve şu an neden b-bu haldesin! Lütfen a-aklımdaki şeyin olmadığını söyle!"

Dram macera ve dram. Şu son 2 günde yaşadığımız tek şey bunlar.

Jimin kızarmış yüzüyle bana bakıp tekrar arkadaşına dönmüştü. Derin bir nefes alıp biraz sakinleşmişe benziyordu.

"Kook.. Bunu yapmaktan başka ç-çarem yoktu!"

Karşısındaki beden ona inanamaz gözlerle bakıyordu. O ise sözlerine devam etti.

"O bu hayatta olduğu sürece her zaman bana zarar verecek.. Ben ölürsem e-eğer belki sizin de peşinizi bırakır sandım.."

Arkadaşı daha da sıkı sarılmıştı ona. Destek verir gibi.

"Hyung, yaşadığın çok kötü bir şey ama.. Ama bizi hiç mi düşünmedin! B-bu kadar mı bencilsin! Sen ölürsen bize zarar gelmez mi s-sanıyorsun? Asıl sen kendine zarar verirsen bize en büyük kötülüğü yapacaktın!"

Şu an cidden içim bunalmıştı. Bu ikisi ağlamaktan başka bir şey bilmiyor muydu?

İkisi nihayet birbirinden ayrılmıştı. Jimin yatağına oturup boş gözlerle bakıyordu yere.

"Hyung, şu an üstüne gelmek istemiyorum.. Ve iyi olman için elimden gelen her şeyi yapıcam. Bu olayı hiç kimseye anlatmicam. Çünkü bu konunun kapanmasını istiyorum.. L-lütfen bir daha beni böyle korkutma.. O mesajı gördüğümde nasıl korktuğumu tahmin bile edemezsin!"

Kafasını sallayıp karşısındakini onayladı.

"Kook, diğerlerine gerçekten söylemeyeceksin değil mi? Özür dilerim h-hepinizden çok özür dilerim!"

Elini omzuna atarak jimini sakinleştirmeye çalışıyordu.

" Hayır söylemem. Çünkü aklıma geldikçe çıldırasım geliyor! Onun için bu olay hiç yaşanmamış gibi davranıcam. Sen nasıl iyi olacaksan öyle yapalım. Çünkü sana asla zarar gelmesin istiyorum.. Lütfen sende kendine zarar verme olur mu?"

Titreyen ellerini karşındakinin yüzüne götürüp gözyaşlarını silmişti. Daha sonra ağlamaktan şişen dudaklarını araladı.

"Söz veriyorum kook.. Bir daha böyle bir aptallık y-yapmicam.."

İkisi birbirine dolu dolu gözlerle bakarak tebessüm etmişlerdi.

"Önce üstünü giy, hasta olucaksın yoksa!"

Karşıdaki dudaklarını büzüp"Yine abilik yapmaya başladın!"

Diğeri ise karşısındakinin burnunu hafifçe sıkarak konuşmuştu.

"Sen böyle davranmaya devam ettikçe ben her zaman senin hyung'un olucam!"

İkili artık o kadar kötü olmadıklarına göre bende aşağıya inmeye karar verdim. Yeol zaten çıkmıştı. Yoongi ise odanın bir köşesinde uyuyakalmıştı. Şaşırmadım yoongi işte pek şey etmeyin.

Yoongiyi uyandırmak gibi bir hata yapmak istemiyorum. Onun için önce silahımı bavuluma katıp sonra da yoongiyi taşımak için yanına gitmiştim. Biraz yüklendikten sonra onu taşıyamicağımı anladım. Hayır yani yoongi hafif tabi ama bugün jimini taşıdığım için üstüne kapıyı kırdığım için sanırım biraz zorlamıştım iyileşmeyen yaralarımı...

Daha fazla oyalanmadan odadan ayrılıp yeol'un yanına gittim. Neyseki uyumamıştı.

"Yeol gelip yoongi'yi taşır mısın? Odanın bir köşesinde uyumuş ve onu uyandırırsam ne olacağını biliyorsun.."

Elindeki telefonu koltuğa bırakıp göz devirdi.

"Senin bu kolların sadece park jimini taşıyabiliyor sanırım?"

Ne!

Sinirlendiğimi belli ederek" Yok yok sen otur burda! Ben gidim kendim taşıyayım sonra da yaralarım açılsın, sende yine salya sümük ağla tamam mı?"

Benim sinirli olmama rağmen o gözleri kısılana kadar gülüyordu.

"Cidden sizi shiplemek istemiyorum! Ama verdiğiniz momentlar yüzünden damarım kabarıyor!"

Karşımda bana masum bakmaya çalışan yeol aslında şu an maymundan bir farkı yoktu.

"Yeol senin damarını sikerim! Yoongiyi al gel çab-"

Sözümü kesen içeri giren adının kook olduğunu bildiğim jiminin arkadaşıydı.

Tabiki de yoongiyi taşıyıp buraya getirmesini beklemiyordum. Onun için şaşırmıştım. Ama yeol daha çok şaşırmıştı.

"Sanırım artık birilerini daha shipliyorum.."

Duyduğum şey ile gözlerimi kapatıp sakinleşmeyi bekledim.

"Arkadaşınızı uyandırdım ama bana küfür etti! Bende mecburen taşıyıp buraya getirmek zorunda kaldım! Alırsanız sevinirim.."

İkimiz de ona hala şok içerisinde bakarken oda normal olarak sinirlenmiş ve yoongiyi yatağa bırakmıştı. Neyseki uyanmamıştı.

Yoongiyi bıraktıktan sonra benim yanıma gelmişti. Yüzündeki sinir ifadesi gitmişti.

"Jimin'i sen mi kurtardın?"

Sahi, onu yine kurtardım değil mi?

İfademi bozmadan cevap verdim.

"Böyle bir aptallık yapacağını tahmin ediyordum zaten. Onun için şüphelendim. Odasına gidip onunla konuşacaktım ama onu odada göremeyince banyodan gelen sesleri duydum. Kapıyı da kilitlemişti. Kapıyı kırmak zorunda kaldım. Sonrasını biliyorsun zaten.."

Derin bir nefes vererek sakinleşmeye çalışıyordu. Onun için de zor birşey olmalı.

"Ne oldu teşekkür mü edeceksin yoksa?"

Karşımdaki alaycıl bir şekilde gülerek "Ne teşekkürü? Bende seni iyileştirmiştim. Ödeştik diye düşünüyorum.."

Yeol sanırım sinirlenmişti. Bu sesinden bile belliydi.

"Onu iyileştirdin çünkü jimin onu bu hale getirdi!"

Yeol sinirli olduğu için benim sakin kalmam lazımdı. Çünkü yeol sinirlenince bazen ben bile ona engel olamıyorum. Zaten gereken cevabı o veriyordu.

Kook ise Yeol'e doğru yürürken işin ciddiye gittiğini anladım.

"Onu yaraladı çünkü senin sevgili arkadaşın onun hayatını mahvetti!!"

Yüksek sesle resmen Yeol'e kükrüyordu. Olaya el atmam lazımdı. Ayağa kalkıp ikisinin arasına geçtim ve konuştum. Yeol bir şey söylemiyordu çünkü joon'un bu isteğini kabul eden bendim. Çünkü karşılığında 5 milyon dolar verecekti. Şu an pişman mıyım? Evet pişmanım..

"Böyle şeyler olacağını bilmiyordum.. Özür dilerim."

Yeol 'Sana inanamıyorum amk' bakışları atarken aslında bu sözleri içten söyledim. Çünkü cidden çok iğrenç bir olaydı.

"Bunları içtenlikle söylüyorum. İnanıp inanmamak sana kalmış kook."

Karşımdaki kaşlarını çatıp "Benim adım jungkook. Ve bana sadece sevdiklerim kook diyebilir!"

Buda herşeye sinirleniyor!

Sinir bozucu bir şekilde gülerek çıkmıştı odadan. Neyseki çıktı yoksa özrümü ona yedirip yumruğumu geçirirdim!

Gözlerim Yeol'e kayınca gözleri iyice bayıklaşmıştı. Gecenin 2 'si uykusu gelmiş olmalı normal olarak.

"Taehyung ben dayanamıyorum. Uyuyorum.. Sende şu aptalla fazla muhatap olma!"

Tebessüm edip odadan çıktım. Bazen yeol deli deli hareketler yapsa da aslında çok hassas biri.

Odadan ayrılıp mutfağa indim. Bugün ilaçlarımı içmemiştim. Suyumu doldurup ilaçlarımı içecektim ki içeri giren beden yüzünden odağım o olmuştu. Doldurduğum bardağı ona uzattım.

"Su mu içeceksin?"

Yüzüme bile bakmadan"Hayır kahve içecektim."

Masaya oturup elimdeki ilacı içiyordum. O ise kahve yapmakla meşguldü. Bu kadar sessiz olmamız sinir bozucu. Acaba intihar etmeye çalıştığı için pişman mı? Ya da onu kurtardığım için bana kızgın mı?

"Sende içer misin?"

Sorduğu soruyla şaşırmıştım aslında. Bana kzımasını falan bekliyorum çünkü.

"Olur, içerim."

Kısa bir sürede elinde iki adet fincan ile yanıma geldi. Bir tanesini bana uzatıp yürümeye başladı.

Kahvemi masaya katıp yine düşünmeye başladım. Neyseki o yukarı çıktı. Çünkü o burda olsaydı kafamı karıştırabilirdi. Ben uzun süredir asla ama asla vicdan duygusu nedir bilmiyorum. Pişmanlık?

O duyguyu tatmayalı yıllar olmuştu..

Bunu yıllar sonra bana tattıran park jimin olmuştu. Bugüne kadar çok hata yaptım. Ama pişman olmadım tam tersine zevk alıyorum. Evet bazı insanlara zarar vermekten zevk alıyorum..

Ama neden park jimine karşı böyle değilim.. Onda ne varda bana bu tanımadığım duyguları yaşattırıyor.. Bu çok tuhaf hissetmeme neden oluyor. Çünkü alışık değilim.

Düşünsenize birden hayatınıza biri giriyor ve sadece birkaç gün içinde size yıllardır hissetmediğiniz duyguları hissettiriyor.. Geceleri sizi düşünmekten uykusuz bırakıyor..

Park jimin de böyleydi işte..

Onunla en kısa sürede konuşmalıyım. Yoksa daha çok uykusuz geceler geçireceğim..

Kahvemi bitirdikten sonra tezgaha bırakıp yukarı çıkmaya karar verdim. Koca evde çıt yoktu. Bende sessiz bir şekilde odaya geçtim. Yeol ve yoongi uyuyordu ama benim öyle bir planım yoktu..

Yorganı üstüme çekip gözlerimi kapattım. Zihnimi boşaltmaya çalıştım. Kafamı bir o yana bir bu yana çevirdim.

Olmuyor.. Hiç bir şekilde aklımdan çıkmıyordu..

O sözleri asla aklımdan çıkmıyordu.

Yorganı üstümden atıp, ayağımı yataktan sarkıttım. Terliklerimi giyip banyoya yöneldim. Soğuk suyu açıp yüzüme vurdum biraz.

Soğuk su yüzüme temas edince yüzümü buruşturdum. Peki ya onun bütün vücudu nasıl o kadar süre o soğuk suda kaldı? Olmuyor cidden hiç bir şekilde olmuyor.. Ne yaparsam yapayım o aklıma geliyor. Ne düşünürsem o gözlerimin önüne geliyor.. En kötüsü de hala hiçbir şey yapmıyor olmamdı..

Bıkkın bir nefes vererek pencereyi açmaya karar verdim. Gözüm karşıdaki parka kaydı. Gecenin bu vaktinde kim o parka gidip salıncakta oturur ki? Evet evet doğru tahmin bu kişi park jimindi..

Eh madem herkes uyuyor, fırsat bu fırsat diyip sessiz bir şekilde odadan çıktım. Dış kapıyı da sessiz bir şekilde kapatıp çıktıktan sonra hızlanan kalbim ile karşı tarafa geçip jiminin görüş alanına girmiştim.

~Loş bir parkta mırıldanarak şarkı söylüyordu.. ~

Tabi beni görür görmez irkilmişti. Sessiz sessiz sallanıyordu eski salıncakta..

"Manyak mısın sen? Gidip uyusana!"

sessizce akıttığı gözyaşlarını siliyordu.

"Uykum yok.. Aslında biliyor musun dünden beri doğru düzgün uyumadım.."

Burnunu çekerek"Bende uyuyamıyorum.."

Ellerimi cebime katarken sordum nedenini.

"Sen neden uyumadın ki?"

Gökyüzüne bakarak "Ben gök gürültüsünden çok korkarım da.. Yani birine sarılmadan uyuyamam korkudan.. Küçüklükten gelen saçma bir alışkanlık işte.."

Üstüne kalın şeyler giymişti ama saçları hala ıslaktı. Yan taraftaki boş salıncağı göstererek konuştu.

"Otur istersen." Diyip önüne dönmüştü. Ben ise eski salıncağa bakıp bakıp göz deviriyordum.

Sizce ben bu cüsse ile nasıl bu salıncağa oturayım?

Jimine baktığımda ıslak gözleri ile yere bakıyor parmakları ile oynuyordu.

"Arkadaşın eve mi gitti?"

Sanmıyorum ama yinede sordum.

"Hayır yatağımda uyuyor. Bende biraz hava almak istedim.."

Bende salıncağa oturduğum için kendimi tebrik etmiştim. İşte şimdi onunla konuşabilirim.

"Gecenin bu saatinde ne diye buraya geldin? Ayrıca saçların hala ıslak.."

Bana dönüp göz devirdi.

"O soğuk suyun içinde uzun bir süre kaldığım için bu beni pek te etkilemiyor.."

Bakın sizde gördünüz! Öyle bir konuşuyor ki sanki ben onu zorla o buz gibi küvete sokmuşum gibi!

Onunla konuşursam rahatlarım sanıyordum. Ama o şimdi böyle konuşunca yine içimde birşeyler oluyordu.. Olsun yinede konuşacağım.

"Jimin neden böyle bir şey yaptın?"

Gözleri önce beni bulmuş sonra tekrar önüne dönmüştü.

"Ne yaşadığımı bilmiyorsun taehyung.. Onun için sana açıklama gereği duymuyorum."

İşte en çok merak ettiğim şey acaba jimin ne yaşadı da bu hale geldi? Joon ile eskiden arasında ne geçti? Hiç çekinmeden sordum karşımdaki bedene.

"Peki geçmişte joon ile ne yaşadın da bu haldesin?"

Gülümsedi. Hayır mutlu olduğu için değil, kırgın, kızgın, buruk olduğu için..

"Neden sana anlatayım ki? Ayrıca anlatsam ne değişecek? Zamanı geriye alamıyoruz maalesef.."

Böyle konuşup beni daha da meraklandırdı.

"Tabiki zamanı geriye alamayız. Benimde geçmişte çok kötü anılarım oldu.. Onun için sana tavsiye verebileceğimi düşünüyorum.."

Bana döndü ve alaycıl bir şekilde gülümsedi.

"Aynen madde kullanan birinin bana tavsiye vermesi çok mantıklı."

Al işte!

"Neden ve nasıl madde kullanmaya başladım biliyor musun?"

Kafasını sallayarak"Hayır. Ama sen neden benim bugün ölmek istediğimi biliyor musun?"

Kızarmış gözlerine ve yüzündeki küçük yaralara baktım. Gözleri şişmiş hem ağlamaktan hem uykusuzluktan.. Oysa çok güzel bir yüzü vardı..

"Bende bunu öğrenmek istiyorum.. Seni bu hale getiren şey ne?"

Titrek bir nefes verdi soğuk havaya.

"Anlatıyorum o zaman iyi dinle.."

O karşıdaki kaydırağa bakıyor ben ise onun yüzüne.. Ve kalın dudaklarını araladı konuşmak için..

"Ben 15 yaşındayken joon beni tecavüz etti.."

Kaşlarımı çatıp "Ne!" diye bağırdım. Çünkü buna normal olarak fazla tepki vermiştim.

"Taehyung sözümü keseceksen hiç anlatmam."

Elimle ağzıma fermuar atar gibi yaptıktan sonra konuşmaya devam etti.

"O gün jin hyung ile tartışmıştım. Ki bugüne kadar sayılı kez onunla tartışmışızdır. O zamanlar hoşlandığım bir çocuk vardı."

Yine sözünü kestim.

"Çocuk derken?"

Çekingen bir ifadeyle "Ben erkeklerden hoşlanıyorum.. Tabi bunu ilk ona aşık olduğumda fark ettim. Ona değer veriyor ve sürekli onun yanında olmak istiyordum. Onu görünce kalbim o kadar çok hızlı atardı ki.. Biz onunla çok iyi arkadaştık. Hatta arkadaşlığımız bozulmasın diye onu sevdiğimi de söylemiyordum. Çocukluk aşkı işte. Sonra ona bir gün açılmaya karar verdim
Çünkü liseye geçecektik. Ve bilirsin işte lise çok farklı bir ortam. Bende o zamanki heyecanla ve bana değer verdiğinden şansımı denemek istedim. Ona olan bütün saf sevgimi anlattım. Bana karşı çıkmadı. Hatta bunu aslında fark ettiğini söyledi. Heyecanlanınca hep elim ayağım birbirine girer çünkü. Onun için beni terslemedi ve benimle olan arkadaşlığını bozmadı. Hatta bana bir şans verdi ve biz sevgili olmak için yeni bir sayfa açtık. Biliyor musun? O zamanlar o kadar çok mutluydum ki çok kötü olaylar olacağını hissettim. Çünkü bu kadar mutluluk elbet kötülüğü de getirir arkasından.. "

Pür dikkat onu dinliyor ve tepki vermemeye çalışıyordum.

"Sonra bir dönem ben ona çok bağlandım. Hatta o kadar çok bağlandım ki ailem, arkadaşlarımı hep erteledim. Yani sanki sadece o vardı. O ne derse onu yapıyordum, çünkü ben en çok onunla mutlu oluyordum.. Jin hyung uyarmıştı beni, o sana göre biri değil demişti. Zaten bizde bu yüzden tartışmıştık. Toz kondurmuyordum sevdiğime. Sonra bir gün jin hyung beni aldı karşısına konuşmaya başladı. Dedim ya toz kondurmuyordum diye. Onun için jin hyung'un dediği herşeyi Red edip ona karşı çıkmıştım. O bana bağırıp çağırırken bende daha fazla dayanamayıp terk etmiştim orayı da. Hava alıcam diye çıktım. Yürüdüm o ıssız sokaklarda. Şansıma o gün de kalabalık olan heryer sessizdi.. "

Gözleri yine dolmaya başladı. Hatırladıkça kötü oluyor..

"Aslında kaybolacağımı düşünmedim. Çünkü avcumun içi gibi bilirim oraları. Ama kafam yerinde değildi sanki. Heryer karanlık ve hiç ses yoktu. Sonra yürüyemeye devam ettim. Ve ormanlık bir alana girdim. Nerede olduğum hakkında hiç bir fikrim yoktu.. Geriye dönmek istesem nasıl gideceğim? Yürüdüm biraz daha belki tanıdık bir yer görürüm diye. Ama ormanlık alanda kimse yoktu normal olarak. Joon hariç.."

Dolu dolu gözlerinden sessizce bir damla yaş aktı..

"Çığlık ve silah seslerini işittim.. Kalbim korkudan ağrıyordu. Gördüğüm kadarıyla orda birkaç insan vardı ve joon da hiç gözünü bile kırpmadan onları kafasından vuruyordu. O an midem kalktı. Ama ses çıkarmamaya özen gösteriyordum. Tek istediğim kimseye görünmeden uzaklaşmak. Tam arkamı dönüceğim sırada taşa bastım ve ayağım burkuldu. İster istemez acıyla inledim. Ama hemen elimle ağzımı kapattım. Kaçmak istesem nasıl kaçacağım ki? Ayağım çok acıyordu. Ayağa kalkmakta bile zorlanıyordum. Sonra.."

Elleriyle gözyaşlarını sildi ve biraz bekledi..

"Sonra üstü başı kanlı bir şekilde çıktı karşıma.. O kadar çok iğrenç bakıyordu ki. Çok Korkmuştum beni öldürecek diye.. Silahını bana doğrulttu. Nefesimi tuttum ve gözlerimi sıkıca kapattım. Gözyaşlarım firar etti o iğrenç adamın karşısında.. "

Neler olduğunu az çok tahmin ediyorum. Ama yinede sormak istedim ona.

"Sonra ne oldu jimin?"

Bana bakıp şişmiş gözlerinden bir damla yaş akıttı.

"Sonra bana dedi ki ;Gördüğün şeylerin bedelini ödeyeceksin.. Beni öldürecek sandım. Ama biliyor musun? Keşke beni öldürseydi.. Beni öldürseydi o iğrençliği yaşamazdım.. Sonra silahı yere bırakıp o kanlı elleriyle yüzüme dokundu. O an üstüne kusmamak için kendimi zor tuttum. Daha çok yaklaştı bana, daha çok korktum.. Yüzümü inceledi.. Sonra dediki ;Seni öldürmeyeceğim, çünkü önce bedenine bakacağım. Tadını merak ediyorum dedi.. "

Joon kadar iğrenç bir insan görmedim. Ve yaptığı şeyler de ortada ama şimdi bunu yaşamış birinden canlı canlı duymak tüyler ürpertici..

"O an beni öldürmesi için ona yalvardım! Bana dokunmasını istemiyordum! Elimden geldiğince bağırdım, çığlık attım, ona vurmaya çalıştım.. Ama hiç biri işe yaramadı.. O karanlık gecede çığlık atmaktan sesim kısılmıştı artık. Ona karşı çıktım kendimi ondan kurtarmaya çalıştım, Ama.. "

Sözlerine devam edemedi karşımdaki kişi. Ben bile dayanamadım.. O kadar çok kötü ağlıyordu ki kendimi tutamayıp baş parmağımı kızarmış tombik yanaklarına değdirdim. Bir kaç kez sildim gözyaşlarını ama ben daha elimi çekmeden tekrar ıslatıyordu parmaklarımı..

"O zorla beni iğrenç bir şekilde tecavüz etti! O kadar çok acı çekiyordum ki durmadan ağlıyor ona beni öldürmesi için hiç durmadan yalvarıyordum. Ama onun b-bana dediği şey şuydu ;Seni öldürmek istemiyorum, çünkü fazla güzelsin ve tekrar tadına bakacağım. Demişti.. Sonra çekip gitti.. Eğer o gittiğinde silahını orda bıraksaydı, kesinlikle hiç düşünmeden kendimi vururdum.. "

Anlattıkları o kadar çok iğrençti ki.. Ama joon'dan da böyle bir şey beklerim zaten. Jimin biraz sakinleştikten sonra tekrar devam etti.

"Sonra o geceyi orda geçirdim. Çimenlerin üstünde becerilmiş bir beden.. Yaz mevsimi olmasına rağmen o gün şiddetli bir şekilde yağmur yağmış ve hep gök gürüldemişti. İşte bu yüzden çok korkuyorum gök gürültüsünden.. Ne zaman gök gürüldese aklıma o iğrenç gece geliyor. Sanki birden yatağımın altından çıkacak da yine zarar verecekmiş gibi hissediyorum.. O gün sabah olana kadar orda ağladım, acı ve yorgunluktan bayıldım.. Sonra ne oldu bilmiyorum. Gözümü açtığımda hastanedeydim. Baş ucumda Annem, babam, jin hyung ve hoseok vardı.. Onları görünce direk ağlamaya başladım. Hepsi çok kötü ağlıyordu çünkü başıma ne geldiğini biliyorlardı. Biliyor musun doktor iç organlarımın bile zarar gördüğünü söyledi.. Çünkü gerçekten çok acı çekmiştim.. Jin hyung hep kendini suçladı.. Uzun bir süre de kendinden nefret etti. Evet evet bizim bildiğimiz kim seokjin kendinden nefret etti.."

Meraklandım birden soyadı neden park değildi? Sordum meraktan.

"Jin hyung dediğin kişi senin öz abin sanıyordum."

Gülümsedi birden hafifçe.

"Hayır ama öz olacak kadar çok seviyorum onu. Ben 5 yaşımdayken bizim mahallemize gelmişti. Gelir gelmez beni korumuştu herkesten. Bacak kadar boyumla kavga ediyordum çocuklarla. Birden biri üstüme atlayınca jin hyung geldi ve hepsi korktu ondan çünkü bilirsin işte yabancı biri geldiğinde herkes tedirgin yaklaşır ona. Beni ölen erkek kardeşine çok benzettiği için beni koruyor ve onun kardeşiymişim gibi davranıyor. Benimde çok hoşuma gidiyor açıkçası.. "

Aklıma takılan soruyu sormak istedim bu sefer.

"Peki o erkek arkadaşına ne oldu?"

Yüzü düştü birden.

"Bana ;Ben kullanılmış ve kirli birini istemiyorum diyip beni terk etti. Aslında beni terk etmesi o kadar zoruma gitmedi. Zaten bana sevgisini pek hissettirmiyordu. Ama beni ona çok ihtiyacım olduğu zamanda böyle terk etmesi, üstelik yaşadığım o iğrenç olaylara rağmen bana destek çıkmayışı beni resmen yıktı. Zaten yaşadığım şeyler çok ağır geldiği için psikoloğa gittim.."

"2 yıl Taehyung.. Tam 2 yıl psikoloğa gittim, ama bu iki yıl sonunda çok iyi oldum. Yeniden doğmuş gibi hissettim.. Sevdiklerim her zaman yanımda oldu. O sevdiğim çocuğu da unuttum. Bu süreçte çok kilo da kaybetmiştim. Spora gittim derslerime çalıştım. Dansta kendimi çok geliştirdim. Hatta ülkenin en iyi üniversitelerinden birini kazandım. Onun için busan'dan ayrılıp seul'e gelmek zorunda kaldım. Aslında biraz da kaçmak gibi oldu. Sıkılmıştım o şehirden, çünkü joon her an beni bulacak gibi hissediyordum. Ailem beni yollamak istemedi önce. Ama jin hyung bana göz kulak olacağını söyledi ve ailemi ikna etti. Ben hoseok ve Jin hyung'um seul'e taşındık artık. O kendine bir cafe açtı ben ve hoseok da eğitim için buraya geldik. Kook ve wonho ile burda tanıştık. Birden en yakın arkadaşlarım ailem oldu. Çünkü o dört dostum da hep üstüme titrerler. Bana bir şey olsa hepsi birlik olup sorunumu çözüyorlar.. Öyle işte.. Benimde hikayem böyle.. Onun için o bar gecesinde yaşadıklarımı kaldıramadım. Ölmek istedim ki bütün duygularım tavan olmuştu.. "

Vay be Park jimin neler neler yaşamış meğer..

"Anlıyorum jimin.. Şimdi seni daha iyi anlıyorum. Yanlış anlamazsan bir şey sormak istiyorum."

Kafasıyla onaylayarak gözlerini üstüme dikti.

"Bugün seni kurtardığım için bana kızg-"

Sözümü kesti hemen. Hafif tebessüm ederek. Ellerini soğuk ellerimin üstüne katarak hafiften sıktı. Kalbimde anlamadığım bir ritim bozukluğu oldu birden. Ellerimi çekmek istemedim. O an çok iyi gelmişti bana..

" Taehyung, Bugün beni kurtardığın için teşekkür ederim.."

Utandığı ve çekindiği her halinden belli oluyordu.

"Aslında yaptığım tam bir aptallıktı. Bir an yaşadığım şeyleri kaldıramadım işte. Biraz utanıyorum aslında çünkü bu cidden aptallıktı. Bilirsin ara ara çok karamsar olabilir insan bana da öyle oldu işte. Herşeye son vermek istedim bir an.. Ama şu an çok pişmanım. Keşke yapmasaydım. Kook'u da çok korkuttum.. "

Elimi elinin altından çekmedim. Tam tersine onun minik ellerinin üstüne diğer elimi de kattım. Hafif te olsa içten bir şekilde gülümsedim.

"Önemli değil jimin. Zaten şüphelenmiştim senden. Odaya girmeden önce konuştuklarını duymuştum. "

Şaşırarak" Peki neden beni kurtardın?"

Klasik ama jiminin gıcık olduğu cümleyi sarf ettim.

"Çünkü sen tam bir baş belasısın jiminiiee.. "

Sinirlendiğini belli ederek elini ellerimin üstünden çekti. Gerçi sinirli demek için 40 şahit lazım da neyse..

"Kızma doğru söylüyorum çünkü. Sen tam bir baş belasısın. Senin yüzünden uyuyamıyorum.. Çünkü pişmanım.."

Kaşları havalandı birden bana döndü ve konuştu.

"Neyden pişmansın?"

Bunları söyleyeceğim diye yerimde duramıyordum. Ama neden tam da söyleyeceğim sırada kelimeler ağzımdan çıkmıyordu? Derin bir nefes alarak sakinleştim. Karşımdaki benden bir cevap bekliyordu. Umarım kendimi doğru düzgün ifade edebilirim..

"Özür dilerim jimin.. Biliyorum geç oldu ama inan bana uyuyamıyorum.. Ben o bar gecesinde joon'un sana öyle şeyler yapacağını bilemezdim.. Şu an pişmanım."

O gözlerini bana dikmiş ve şaşırarak bakarken ben ise gözlerimi kaçırıyordum. Çünkü ilk defa yıllar sonra birinden özür diliyorum..

"Neden gözlerini kaçırıyorsun Taehyung? Özür dilediğin için kendini suçlu mu hissediyorsun?"

Al işte biliyordum! Kendimi ifade edemeyeceğimi biliyordum!

"Bak ben bugüne kadar bisürü kötü işe bulaştım. Hepsinde de zevk aldım. Hiç pişman olmadım. Çünkü kazanan taraf hep ben oldum. Ama.. Ama sende neden pişman oldum bende bilmiyorum. Hiç fark etmiyor musun? Sana yemek getiriyorum, seninle konuşmaya çalışıyorum. Geceleri beni uykusuz bırakıyorsun.. "

Derin bir nefes aldım ve gözlerinin içine bakıp konuştum.

"Çünkü benden nefret etmen beni rahatsız ediyor.. "

Ne diyorum ben böyle! Düşünmeden herşeyi döktüm işte!

"Neden senden nefret etmem seni rahatsız ediyor? Seni sevmemi mi istiyorsun anlamadım?"

Bu konu çok başka yerlere gidiyor! Ben yanlış anlatıyorum o beni yanlış anlıyor!

"Beni affetmeni istiyorum! Çünkü yıllar sonra ilk defa vicdan yapıyorum.. İlk defa pişmanlık duyuyorum.."

Mırıldanarak beni onayladı daha sonra cevap verdi.

"Anlıyorum seni. Çünkü bende pişmanım Taehyung.. Seni yaraladığım için özür dilerim.. Aslında dürüst olmak gerekirse evet o gece sana zarar vermek istedim. Çünkü sende bana zarar vermiştin. Ama seni öyle Kanlar içinde bırakınca da pişman olduğumu hissettim. Sanırım bende özür dilerim.. "

Tuhaf hissettim o an. Pişman olduğunu bilmiyordum. Çünkü joon'un tekrar karşısına çıkması benim yüzümden olan birşeydi. Gerçi oda sadece beni yaraladığı için pişmandı.. Yani joon olayı yüzünden tabiki hala sinirlidir..

"Peki şimdi beni affettin mi?"

Yüzünü bana döndü ve gözlerimin içine baktı.

"Senden nefret etmiyorum Taehyung. Seni affettim mi bilmiyorum. Çok tuhaf değil mi?"

Kaşlarımı çatıp "Ne tuhaf?"

Daha derin bakıyordu şimdi minik gözleri.

"Bana zarar veren de sensin, kurtaran da sensin.. Neden böyle yapıyorsun? Kafamı karıştırıyorsun. Seni anlamak ve tanımak çok zor.."

Evet durum böyleydi. Ama o böyle söyleyince de kalbimdeki o ritim bozukluğu yine olmuştu.. Sahi neden böyleydik?

"Herkese karşı hissettiğim duyguları sana karşı hissedemiyorum.. İnan bana nedenini bende bilmiyorum. Ben herkese zarar veriyorum. Ama sana zarar verince.. Olmuyor işte.. Yapamıyorum. İçimdeki pişmanlık duygusunu bastıramıyorum.."

Biri bana eskiden Taehyung biri karşına çıkacak ve seni köpek gibi pişman edecek deseydi. Siktir git amk derdim. Şu an yaşadığım şeylere bende inanmıyorum. Ama aslında anlatmamak daha rahatsız edici.. En azından içimdeki vicdan duygusu hafiflemişti.

Karşımdaki gülümsemişti. Bu onun hoşuna mı gitti yani anlamadım?

"Neyse kapatalım bu konuyu. İkimiz de pişmanız ve ikimiz de birbirimizden özür diledik. Yavaştan aramızdaki buzlar erir diye düşünüyorum. Çünkü istesek de istemesek de birbirimizle iyi anlaşmazsak joon olayını çözemeyiz. Hoş, nasıl çözeceğimi de bilmiyorum.. Ama şu an istediğim tek şey mutlu olmak.. Çünkü fazlasıyla acı çektim. "

Soğuk gecede ikimiz hala çocuk gibi salıncakta oturuyorduk. Çok saçma değil mi? Ben koskoca Kim Taehyung bu yaşta salıncakta oturuyorum. Bacak boyum kadar olan 'Park baş belası Jimin' yüzünden. Küçücük şey nasılda yaptıklarıma pişman ediyordu beni. Düşündükçe daha da şaşırıyorum.. Bu sırada düşüncelerimi bölen jimin meraklı gözlerle sorduğu soruydu.

"Sen neden anlatmıyorsun hikayeni. Anlatıcam demiştin?"

Doğru. Ama o yaşadıklarını anlatınca aklımdaki herşey uçmuştu sanki. Boğazımı temizledim ve ciddi bir ifadeye büründüm her zamanki gibi.

"Saçma sapan hikayemi dinlemek için neden bu kadar sabırsızlandın bilmiyorum, ama sözümde durup anlatacağım.."

Beni onaylayıp sessizce beklemeye başladı. Ama birden aklına bir şey gelmiş gibi gözleri açıldı.

" Bu arada tavsiye vericem demiştin?"

Anladığıma dair birkaç mırıltı çıkarmıştım.

"Tavsiye vereceğim evet. Ama bende sana geçmişte yaşadıklarımı anlattıktan sonra.."

"Pekala, dinliyorum Taehyung. Ama benimki kadar iğrenç ve dram ağırlıklı olamaz.."

Göz devirip bitirdi cümlesini. Ben Kim Taehyung şimdi Park jimin'e herşeyimi anlatacağım...


Oy sayısı 22. Yorum sayısı 85. KESİNLİKLE YB ATMAM SÖYLİM.

Merhaba ıyy merhaba ne lan EYYYOOOOOO BEN GELDİİMM. işte şimdi oldu😌✌️neyse nasılsınız? çok iyisiniz çünkü yb attım. Aslında atmicaktım bugün çünkü bu aralar ciddi anlamda iğrenç bir ruj halindeyim.

Bu arada şehrinizde corona durumu nasıl? İyi misiniz? Adana haritasında sadece mezarlıklar yeşil renkte. Diğer yerler komple kırmızı. Her an ölebilirim ✌️

Ulan coronaya da mı ateş etsek napsak xopwğd9w8sjamqnd

Bu arada aslında Taehyung'un da geçmişini yazıcaktım. Ama bi baktım 6k ya yakın yazdım. Bıraktım bende sıkılmayın diye diğer bölüme artık bebişler. Artık tamamen jiminin başına ne geldi biliyorsunuz. Yazarken duygulandım sonra dedimki mero bu bir fic. Sonra dedim ki ama gerçekte de böyle şeyler vardır sonra yine duygulandım. Çünkü regl +grip +artı bir türlü uyuyamamak +evde covidli biri var yani karantina = lağımdaki boklar gibi bir ruh hali.

Bu arada ciddi anlamda yorum yapın ortaya ne bok çıkardım bilmiyorum. Sizi sevdiğim için hemen yb attım yoksa hiç yazasım yoktu..

Bu bölüm içime sindi. Ama daha düzgün yazabilirdim. Ne kadar iyi yazdım ona siz karar verin. Bol bol yorum yapın sizi seviyorum dikkat edin kendinize muaahhhhhhhhhhhh🐥🐥🐥💜💜🦄🦄💖🦄💖🦄💖🦄💖

OHA UNUTMADAN ŞURAYA JOON'UN FOTOSUNU KATİM.

Kafanızda çirkin iğrenç biriyse yanılıyorsunuz. Çünkü joon yakışıklı ama dünyalar kötüsü bir oruspu çocuğu.

YOONKOOK DA KATİMM💘


Sizi yerim 🧡

Sizi seviyorum bebeklerim. Dikkat edin kendinize lütfen benim gibi her boktan hasta olmayın muah💜

Continue Reading

You'll Also Like

42.1K 2.2K 15
28 yıl önce karıştırılmış bir binbaşının hikayesi.Ben Asena Doğu namı değer Kızıl Dağların Kızılı ismini duyanların korkudan titrediği kadın Bu ben...
1.8M 48.7K 26
asker ve yeni aile kurgusu Barın elindeki çakıyı incelerken "fazla ses yapıyorsun. Dikkat et." diyerek konuştu. Ses falan yapmıyordum. Askerdim ben...
264K 14K 46
Alya özer (asil ) küçük yaştan beri ailesinin intikamı için yanıp tututuşur tam herşey bitmişken gerçek ailesi ortaya çıkar.
82.7K 4.9K 33
Bir suçlu ile mektup arkadaşlığı...