Euphoria ❧ KookU

By ibangtanyou

497K 54.7K 49.8K

Tenimde yalnızca çilekli lipbalmını yaydığın dudaklarının izi olsun. 🍓💙🐇 More

1.Bölüm
2.Bölüm
3.Bölüm
4.Bölüm
5.Bölüm
6.Bölüm
7.Bölüm
8.Bölüm
9.Bölüm
10.Bölüm
11.Bölüm
12.Bölüm
13.Bölüm
14.Bölüm
15.Bölüm
16.Bölüm
17.Bölüm
18.Bölüm
19.Bölüm
20.Bölüm
21.Bölüm
22. Bölüm
23.Bölüm
24.Bölüm
25.Bölüm
26.Bölüm
27.Bölüm
28.Bölüm
29.Bölüm
30.Bölüm
31.Bölüm
32.Bölüm
33.Bölüm
34.Bölüm
35.Bölüm
36.Bölüm
37.Bölüm
38.Bölüm
39.Bölüm
40.Bölüm
41.Bölüm
42.Bölüm
43.Bölüm
44.Bölüm
45.Bölüm
46.Bölüm
47.Bölüm
48.Bölüm
49.Bölüm
50.Bölüm
51.Bölüm
52.Bölüm
54.Bölüm
55.Bölüm
56.Bölüm
57.Bölüm
58.Bölüm
59.Bölüm
60.Bölüm
Final Bölümü

53.Bölüm

4.4K 616 341
By ibangtanyou

(Jieun)

Daha önce N Seoul Kulesi'ne çıkacağımız zaman bastıran yağmur yüzünden sığınmak zorunda kaldığımız eve bu kez önemli bir meseleyi konuşmak için gelmiştik.

Tüm öfkesini Jin'e kusmaya çalışan Jungkook'u zorlukla durdurmuş bir yandan da olan biteni anlamaya çalışmıştım.

Yine de Chung Iseul isimli kızın ölümüne Jungkook'un sebep olması kabul edebileceğim bir şey değildi. Mutlaka bir açıklaması olması lazımdı değil mi? İçimi rahatlatmak adına her ne kadar Jungkook'un sakladığı sırrın ardında onun masum olduğunu düşünmeye çalışsam da takındığı o pişmanlık dolu ifade korkmama sebep oluyordu.

Yine de burada bana yapacağı açıklamayı merakla bekliyordum. Dudaklarından çıkacak "aslında hiçbir şey düşündüğün gibi değil" diye başlayan cümlelere öyle muhtaçtım ki...

Bedenini ağırlıksız bir cisim gibi koltuğa öylece bırakan Jungkook'un yanındaki boşluğa geçtiğimde bir şeyler söylemesini bekledim.

Ne kadar sürdü bilmiyorum ama uzun bir süre sessiz kalmayı seçti.

"Jieun, nasıl anlatacağımı bilmiyorum."

Koltukta Jungkook'a doğru dönüp tüm dikkatimi ona yönelttim. Öyle tedirgin bir yüz ifadesine bürünmüştü ki söyleyemediği her bir kelime beni boğuyordu.

''Bir sene öncesinde Jin ile sevgilisi yüzünden aramızda büyük bir tartışma yaşanmıştı. Yine her yerde karşıma çıkıp birlikte olduğum sevgilisi yüzünden olay çıkarıyordu. Defalarca kızın bir sevgilisi olduğunu bilmediğimi ve birlikte olduğum herkesin hayatında biri var mı diye sorgulayamayacağımı belirttim,'' diyen Jungkook derin bir iç geçirip ''Neyse, konumuz zaten bu değil'' diyerek gözlerini kısa süreliğine kapatıp açtı. Bununla birlikte gözünden bir damla yaş yanaklarına doğru süzüldü. Yanağındaki yaşa doğru uzatmak istediğim elim, kazağımın eteklerine tutundu. Sessizce devamını getirmesini beklemeye koyuldum.

''Yine Jin ile tartıştığımız bir günün sonunda biraz kafa dağıtmak adına bir bara gittim. Niyetim o gece yanımda birinin olması değildi. Yalnız kalmaktan yanaydım. Ama yanımdaki tabureye geçip sürekli barmenin doldurduğu içkiyi kafasına diken kız ister istemez dikkatimi çekti. Araba kullanacağım için ben yalnızca bir kadeh bir şeyler istemiştim. Zaten onun dışında herhangi bir şey içmedim.''

''O kız, Chung Iseul mü?''

Jungkook usulca başını salladığında sertçe yutkundum. ''Devam et.'' diyebildim yalnızca. Sesimin boğuk çıkmasına engel olamamıştım.

''Bir süre sonra bana hayatında hiçbir şeyin yolunda gitmediği ve başını sürekli belaya soktuğu hakkında birçok şey anlatmaya başladı. Ben de kendi sorunumu unutturduğu için kızı dinlemeye devam ettim. O art arda kadehleri kafaya dikerken ben bardan ayrılmadan önce kadehimdeki son yudumu bitirmiştim. Ayakta bile duramayan Iseul'e yardım etmek istedim. Onu eve bırakabileceğimi söyledim ve birlikte çıktık.''

Jungkook dudağını ısırıp başını geriye doğru attı. Artık gözyaşları sicim gibi yağıyordu. Zaten kelimeler de ağzından zorlukla çıkıyordu.

''Nasıl oldu bilmiyorum ama bir süre sonra içtiğim tek kadeh yüzünden görüşüm bulanıklaştı. Araba kullanamayacağımı anladığımda sağ bankete arabayı çektim. Iseul bana evini tarif ettikten sonra sızıp kalmıştı fakat araba durduktan kısa bir süre sonra gözlerini açtı ve kim olduğumu sorgulamaya başladı. Kafası pek yerinde değildi. Gerçi benim de değildi ama arabadan inip gitmek istediğinde ona engel olmak için ben de indim. Araçların pek geçmediği bir yoldaydık ve gecenin bir saatinde sarhoş haliyle onu öylece bırakamazdım. Araca yeniden girmesi için onu ikna etmeye çalıştım fakat o yumruklarını göğsüme indirmeye başladı, hırçınlaştı. Elinde sıkıca tuttuğu telefonu kafama geçirmek istediğinde ise istemsizce ittim onu. Sadece refleksle yaptığım bir hareketti. O an kafama darbe gelmesini istemediğim için ittim. Sonuçlarını düşünemeyecek kadar da sarhoştum. Zaten sonrası biraz bulanık.''

Kaşlarım çatılırken Jungkook yaslandığı yerden doğruldu ve dirseklerini dizlerine dayayıp başını elleri arasına hapsetti. 

''Kendime geldiğimde yerde yatıyordum ve biraz ileride Chung Iseul, kafasını bir yere çarpmış bir şekilde hareketsizce duruyordu. Onu ittiğim zaman kafasını çarpmış olmalı. Nabzını kontrol edip onu hastaneye götürdüğümde ne yapacağım hakkında pek bir fikrim yoktu. Onu hastanenin bahçesine bırakıp ankesörlü bir telefon ile hastane görevlilerine haber verdim.''

''Ne yaptın?'' diye hayretle mırıldandım.

''Tüm gece arabanın içinde öylece bekledim.''

''Sonra?''

''Sabah hastaneye gidip Iseul'ü sorduğumda bana öldüğünü söylediler.''

''Sonra?'' 

''Sonrası yok işte Jieun! Kızı öldürdüm!''

Jungkook hıçkırarak ağlarken olup biteni zihnimde toparlamaya çalışıyordum.

''Jungkook, bir şeyler eksik,'' dedim zorlukla. ''Yani tüm bunlar yaşandı ve sen hiçbir ceza almadın mı?''

''Hayır, suçumu itiraf etmeye gidemedim.''

''Kızı ittikten sonra kafasını çarptığını gördün mü?''

''Sadece ittiğimi hatırlıyorum.''

''Belki sen ittikten sonra değil sen sızıp kaldıktan sonra düşmüştür.''

''Her şey apaçık ortada işte Jieun, neyi sorguluyorsun? Suçsuz falan değilim, ben öldürdüm onu!''

Derin bir soluk alarak ''evet'' dedim. ''Suçlusun.''

Jungkook zorlukla yutkunduğunda ''ama istemeden birinin ölümüne sebep olabileceğin için değil, o kızı öylece hastane bahçesine bırakıp sorumluluk almaktan kaçtığın için suçlusun'' diye açıkça içimden geçenleri söyledim.

''Hiçbir ceza almadığımı mı düşünüyorsun gerçekten?''

Evet, biliyordum. kendine sürekli eziyet etmesinin, uykusuz, mutsuz, ruhsuz bir şekilde hayatını sürdürmesinin ona verilen en büyük ceza olduğunun farkındaydım. Yine de bu şekilde bu suçun peşini asla bırakmayacağını da biliyordum.

Gerçi ortada bir suç olup olmadığı hakkında şüpheliydim.

''Hastaneye gidip Chung Iseul'ün durumunu sorduğunda seni sorgulamak isteyen kimse olmadı mı? Hastane kayıtlarından kızı, hastane bahçesine bırakanın kim olduğuna bakmak kimsenin aklına gelmemiş mi?''

''Gelmemiş demek ki,'' diye cevap veren Jungkook'a hayretle baktım. Olayın ciddiyeti yüzünden düşünme yetisini bir kenara bıraktığını varsayıyordum.

''Jungkook delirdin mi sen? Bu olayın iç yüzünü öğrenmemiz lazım, belki suçlu bile değilsindir. Boşuna vicdan azabı çekiyor olamaz mısın?''

''Bu konuyu artık burada kapatabilir miyiz?'' diye sorduğunda hala zihnimden olay sırası geçip duruyordu ve ben bazı şeyleri anlamlandırmakta zorlanıyordum. Kısa bir soluk aldığımda aklıma gelen ilk şeyi merakla sordum.

''Peki, ziyaretine gittiğin o küçük kız çocuğu kim?''

''Sen bunu nereden biliyorsun?'' diye soran Jungkook'a sırası olmadığını düşünerek ''sonra anlatırım'' dedim ve bir yanıt almak için tüm dikkatimi ona verdim.

''Chung Iseul'ün kardeşi. Yani birkaç küçük kardeşi var ve ben onlara elimden geldiğince destek olmaya çalışıyorum. Geceleri gizlice gidip kapılarına bir şeyler bırakıyorum.''

''Bu şekilde vicdanın rahat ediyor mu peki?'' diye sorduğumda Jungkook derin bir iç geçirdi. ''Etmiyor.''

''Öyleyse gidip her şeyi polise anlatalım ve gerçekte ne yaşandığını onlar bulsun.''

''Hayır, Jieun!''

Jungkook aniden ellerimi avuçları arasına hapsedip ''Bak, bana arkanı dönüp gitmek istemeni anlarım. Artık sana yanımda ol diyemem. Ama lütfen beni biraz anla. Kendim bile suçumu kabullenemiyorken başkalarının beni bununla yargılamasını istemiyorum.''

Ben Jungkook'un zaten suçlu olduğunu düşünmüyordum. Bu işin içinde bir iş olduğundan emindim. Ama birinin hayatına mal olabilecek bir suçun sorumluluğundan kaçmak istemesi... İşte ben de bu durumu kabullenemiyordum.

''Şimdi benimle gelip bu olayı araştırmak istersen ömür boyu seninle kalacağım. Suçlu olsan bile. Ama şu an burada kalmayı tercih edersen beni kaybedeceksin,'' diyerek ayağa kalktığımda Jungkook acı çeker bir ifadeyle yüzüme baktı. 

''Yapamam,'' derken dudağını ısırmış ve gözünden akan birkaç damla yaşı elinin tersiyle silmişti.

Artık direnmeyerek ben de gözyaşlarımı serbest bırakıp kapıya doğru ilerledim. Kulpu aşağıya doğru indirip soğuk havayla buluştuğumda attığım her adımda biraz daha eksildiğimi fark ediyordum.

''İsteyerek yapmadı, zamanı hep geriye almak isteyerek yaşadı,'' diye mırıldandım ve olduğum yerde durdum.

Birkaç saniye boşluğa bakıp aniden verdiğim kararla arkamı dönüp eve doğru yeniden koşmaya başladım. Kapıyı hızla açıp artık yere çöküp hıçkırarak ağlayan Jungkook'a koşar adımlarla ilerleyip onu sımsıkı sardım. Başını göğsüme yaslayıp ellerini sıkıca belime dolarken saçlarını okşamaya başlamıştım.

''Tamam, polise şimdilik gitmeyelim ama lütfen olan biteni öğrenelim.''

Jungkook yalnızca başını sallamakla yetindiğinde derin bir iç geçirdim.

Şüphelerimin pişmanlıkla sonuçlanmamasını umuyordum.

Ben geldim 💕

Bu bölümü yazarken sürekli bir aksilikle uğraştım. Tam anlamıyla duyguları yansıyamadım ama yine de daha fazla bekletmek de istemedim.

Sizce olayın aslı nedir arkadaşlar? Bir fikriniz var mı?

Bir 6-7 bölüm kaldı bu arada finale. Kısa zamanda Euphoria'ya veda edeceğiz ama tarihi bir kurguyla geleceğim 💙🙆‍♀️

Yeni bölüm için:
Oy sınırı:300
Yorum sınırı:300

Continue Reading

You'll Also Like

405K 39.1K 62
"Sana sıfırın bir değeri olmadığı söyleyen ahmaklara sakın inanma." 2016-2022 #bangtan
182K 13.1K 30
'Melekler aşık olmazmış' dediler bana; onun gülüşünde kaybolduğumda anladım, ben yasakları çiğneyen bir Melektim. [[ 26.03.2016 -> 27.03.2016 ]] by...
10.3K 574 6
sevişmekte uzman olmak için birbirini kullanan iki genç. taehyung, jennie smut içerir.
106K 9.1K 34
1. kural kesinlikle deneklere aşık olmak yasaktı, peki ama Hoseok bu kurula ne kadar uyacaktı?