Karanlık • [b×b]

By mavigollge

2M 164K 86.3K

[Tamamlandı] Ayaz, yıllardır tek başına yaşayan, kendi halinde bir adamdı. Şimdiyse karşısında bir ay boyunca... More

-1- Tanışma
-2- Yakışıklı
-3- Kıskanç
-4- Kaza
-5- Banyo
-6- Çorba
-7- Kütüphane
-8- Yemek
-9- Dalga
-10- Market
-11- Kayıp
-12- Vicdan
-13- Hazırlık
-14- Hayal
-15- Davet P1
-16- Davet P2
-17- Yardım
-18- Heyecan
-19- Dilek
-20- Öpücük
-21- Ateş
-22- Trip
-23- Kahvaltı
-24- Farklı Duygular
-25- Utangaç
-26- Benimki
-27- Sabır
-28- Veda
-29- Hüzün
-30- Özledim
-31- Kahraman
-32- Şefkat
-33- Sevgilim
-34- Kontrol
-35- Yolculuk
-36- Tatil
-37- Bar
-38- Yalnız
-39- Gönül Almak
-40- Telefon
-41- Bebek
-43- Hissetmek
-44- İstek
-45- Tüm Kalbimle
-46- Gergin
-47- Civciv
-48- Planlar
-49- Hayallerimden Güzel
-50- Sevimli
-51- Bambaşka Dokunuşlar
-52- Gökkuşağı
FİNAL

-42- En Değerlim

27K 2.2K 1.2K
By mavigollge

"Ben...senden ayrılmak istiyorum."

Gözlerimi kapatıp dudaklarıma anlamsız bir tebessüm yerleştirdim. Hayatım boyunca çabucak öfkelenen bir insan olmuştum ama bu özelliğimi yavaş yavaş törpülediğim için kendime hakim olmakta çok da zorlanmıyordum. Bu yüzden saniyeler geçmesine rağmen Yankı'ya bu manasız çıkışı için kızmamış, söyleyeceğim kelimeleri özenle seçmeye çalışmıştım.

"Yankı." kendimi ne kadar tutarsam tutayım ses tonum gerginliğimi ele veriyordu. "Neden ayrılmak istiyorsun durup dururken?"

Ondan ayrılma fikrini her düşündüğümde dahi içim yanarken karşıma geçip rahat rahat söyleyebiliyordu. Onu o eve, o insanların içine nasıl gönderebilirdim ki? Benden ayrılamazdı...en azından saçma sapan bir nedenden ötürü ayrılamazdı.

Sol gözünden yanağına süzülen bir damla yaşa bakarken kasılan midemi yok saymaya çalıştım. İnsan sadece içinden çıkamadığı duyguların esiri olduğunda ağlardı ve Yankı her ağladığında benim de canım yanıyordu.

"Çünkü öyle olmalı." ellerini önünde birleştirip çok ilginç bir şeyle uğraşıyormuş gibi oraya verdi dikkatini. Ağlamasını durdurup kendince açıklamalar üretebilmek için başka şeye odaklanmaya çalışıyordu.

"Öyle olmak zorunda falan değil." onsuz yaşayamayacak hale gelmiştim, her şeyim, tüm hayatım ona bağlıydı artık. İçimde kontrolsüzce büyüyen bir aşk varken olmazdı, bırakamazdım. "Sana böyle düşündüren ne?"

"Ayaz, çünkü...ben-"

"Yankı." sözünü bölüp bir adım yaklaştım ona doğru. "Ayrılmayı istemiyorsun, farkındayım." yanağına süzülen boncuk boncuk yaşları silmek istesem de geri çekileceğini bildiğim için tuttum kendimi. Yankı kolay kolay yalan söyleyebilecek bir çocuk değildi, şu an dili ayrılmak istediğini söylerken gözleri istemediğini haykırıyordu. "Şimdi bana neden böyle bir karar verdiğini söyle."

"İstiyorum işte."

Dişlerimi sıkıp histerik bir gülümseme yerleştirdim suratıma. Bağırıp çağırsam içimdeki siniri boşaltırdım belki ama kıyamıyordum da. Derin bir nefes verip sakin tutmaya çalıştığım sesimle "Tamam, ayrılalım o zaman." dedim. Sık sık kırpıştırıp ağlamasını geçirmeye çalıştığı gözleri aniden durdu, hafif aralık dudaklarını şaşkınca birbirine bastırıp yere eğmiş olduğu başını kaldırdı. "Teyzen aşağıda zaten, gitmek istiyorsan gidebilirsin."

Bana başka bir seçenek bırakmıyordu. İçimden gitmemesi için yalvarmak geçse bile bir gururum vardı. Deli gibi sevdiğim adamın durduk yere 'ayrılalım.' demesini kaldıramıyordum.

Parmaklarıyla oynamayı kesip yüzüne getirdi elini. Gözyaşlarını sertçe silerken benim kıyamadığım yüzüne nazik davranmaması sinirlerimi bozmuştu. Gözyaşlarının ıslattığı elini tişörtüne silip bir iki adım geriledi. Ne yapacağını şaşırmıştı, farkındaydım.

"Bak Yankı, az önce ayrılmak istediğini söyledin ve kabul ettim ama odadan çıkıp gidemiyorsun."

Tişörtünü parmaklarının arasına sıkıştırıp sakince yutkundu Yankı. Kızarmış gözlerine içim giderken dayanamayıp bir adım yaklaştım. Ona doğru geldiğimi hissetmişti. Kafasının karışık olduğunu, düşüncelerinin arasında yorulduğunu anlayabiliyordum. Kendini toparlayıp konuşabilmesi için zaman tanıdım ona.

"Evet, gitmedim." burnunu çekerek duruşunu dikleştirdi Yankı. Benim tişörtümü giydiği için boynunun büyük çoğunluğunu açıkta bırakan yakasından gözlerimi ayırıp yüzüne baktım. "Düşündüğüm kadar kolay değilmiş."

"Yok canım, Yankı Bey'in canı sıkıldı, kafası karıştı...bir ayrıl sen. Çocuk oyuncağı ya bu." cümlemin sonuna doğru sesimi iyice kısıp gözlerimi devirerek konuşmuştum. Yaşadığı hayatı, yaşının küçüklüğünü göz önünde bulundurarak davranıyordum sürekli ama bu konuya tahammülüm yoktu.

"Ayrılmadım." tekrardan burnunu çekip elini uzattı. "Çok seviyorum seni, herkesten daha çok."

Çocuksu sesiyle birleşen samimi cümleleri içimi ısıtırken sinirimin yavaş yavaş kaybolduğunu hissettim. Havada kalan elini tuttuğumda bir adım daha yaklaştı. Aramızda hala bir mesafe varken sıkıca tuttuğum elinin üstünü okşamaya başladım. "O zaman sorun ne?"

"Duydum sizi." gözlerini kaçırıp derin bir nefes verdi, utanıyordu. "Teyzem babamın sana zarar vereceğini söyledi. Sana bir şey olursa ben yaşayamam ki."

"O nasıl söz öyle? Yaşayamam falan." elini bırakmadan kendime çekip göğsüme yatırdım Yankı'yı. Başını boyun girintime sokup sımsıkı sarıldı. Az önce kendi kendine ayrılık kararı alan o değilmiş gibi sarılıyordu bana. Hızlı nefes alışverişi gitgide sakinleşirken saçlarını okşayıp uzunca öptüm.

"Sadece sana zarar gelmemesi için ayrılmak istedim ama sen kabul edince çok daha kötü hissettim." titrek bir nefes verip daha sıkı sarılmaya çalıştı. "Bana bir söz verir misin?"

"Veririm." dedim hiç düşünmeden, ne isterse yapardım çünkü.

"Beni hiç bırakma, tamam mı?" yüzümde küçük bir tebessüm oluşurken boynumdan ayrılıp başını yukarı kaldırdı Yankı. "Ben de seni bırakmayacağım, söz veriyorum."

"Bir daha ayrılık sözünü duymak istemiyorum." bir elimi belinden çekip alnına dökülen saç tutamlarını geriye taradım. "Ne zaman benim yanımdayken mutsuz hissedersin, o zaman ayrılmana izin veririm. Tamam mı?"

Ağladığı için pembeleşmiş dudaklarını birbirine bastırarak gülümsedi ve aşağı yukarı salladı başını. Boynumdaki kolları sıkılaşıp, parmak uçlarında yükseldiğinde ne yaptığını anlamaya çalıştım. "Kucağına alır mısın?" az önce hırçınlığından yanına yaklaşılmayan çocuğun şu anki masumiyetine karşı gülümseyip, isteğini memnuniyetle yerine getirdim. Bacaklarını belime sarıp omzuma sıkıca tutundu Yankı. Küçük bir bebek gibi boyun girintime yaslanırken kendi kendine bir şeyler mırıldanıyordu.

"Ben hiç böyle hissetmemiştim." dedi, "Bana her zaman değerli hissettiriyorsun."

"Değerlisin çünkü." boynuna ufak bir öpücük bırakırken odanın çıkışına ilerliyordum. "En değerlimsin."

"Sen de benim en değerlimsin." duygusallığın verdiği rahatlıkla açık açık konuşuyordu Yankı. Kabuğundan sıyrılıp içinden geldiği gibi davrandığı zamanlar içime sokmak istiyordum onu. Kalbimin bir odacığına saklayıp, dünyadaki tüm tehlikelerden uzak tutmak istiyordum.

**

"Kadının elbisesi ne renk?"

"Mavi."

"Ayakkabıları nasıl?"

"Normal ayakkabı."

"Rengi ne?"

"Elbisesiyle aynı, hiç güzel durmuyor."

Yankı saçlarını geriye doğru tarayıp kolumun altına biraz daha sokuldu. Dudaklarının arasından boynuma vuran ılık nefesi içimi gıdıklandırırken belini sıkıca kavradım. Saçı okşanır okşanmaz uykusu gelen insanlar gibi, gözlerini kapatıp omzuma yaslandı.

"Ayaz..."

"Bu ses tonu hiç hayra alamet değil." elimi yanağına getirip hafif hafif okşamaya başladım. "Söyle güzelim."

"Sana bir şey anlatmak istiyorum."

Yankı her zamanki gibi konuşuyordu ama cümlesi içimde bir yerleri rahatsız etmişti. Oturduğum yerde dikleşip televizyonun sesini kıstım. Tüm dikkatimi ona verdiğimi anladığı için biraz gergin bir tebessüm yerleştirdi yüzüne.

"Anlat Yankı, dinliyorum."

"Ama şey..." dilini dudaklarında gezdirip gözlerini kapattı. Yüzüne yavaş yavaş oturan tedirginliği hissettirmek istemiyor gibiydi. "Bana kızabilirsin."

"Kızmam, kızmayacağım." dedim hiç düşünmeden, iyice meraklanmıştım çünkü.

"Hani sen dedin ya, özel ders için öğretmenle anlaştım diye."

"Evet." belindeki parmaklarımı hareketlendirip usul usul okşadım. Geriliyordu, onu gerecek kadar ciddi olan şey her neyse daha şimdiden sinirlenmeye başlamıştım.

"Ben de okula devam etmek istiyorum."

Bu konunun nereye varacağını kestiremediğim için kaşlarımı çattım. "Sorun ne o zaman güzelim?"

"Bu daha önceden de olmuştu." bir elini omzuma getirip sıkıca tutundu ve boyun girintime sakladı yüzünü. Nasıl göründüğünü bilmiyordum ama hiç iyi hissetmediği kesindi. Diğer elimi de beline getirip kucağıma çektim Yankı'yı. Bacaklarının ikisini de aynı hizada koltuğun üzerine uzatıp, göğsüme yaslanmıştı ama yüzünü hala gizliyordu.

"Anlat Yankı'm, kızmam ben sana."

"Kızmazsın ama sevmezsin belki beni." ağlamaklı çıkan sesine kaşlarımı çatıp yüzünü boynumdan ayırdım. Mavileri yine kızarmış, dudaklarını birbirine bastırmıştı. Onu böyle gördükçe içimde tarif edemediğim bir sancı oluşuyordu.

"Ben seni her zaman seveceğim."

Pembemsi dudaklarında ince bir tebessüm oluşurken "Her zaman mı?" diye sordu.

"Her zaman."

"Babam...bana özel hoca tutmuştu Ayaz." cümlesi biter bitmez öfkeyle gerildi bedenim. Sonunu tahmin edebiliyordum ve tüm tahminlerimin boşa çıkması için her şeyimi verebilirdim. "İlk başta beni sevdiğini düşünmüştüm, çok iyi davranıyordu."

"Sonra?" kasılan çenemi sağa sola oynatıp gözlerimi kapattım. Eğer zamanında bu çocuğa istemediği halde dokunduysa o adamı bulur ve doğduğuna pişman ederdim.

"Sonra bir gün, odamda ders çalışırken elimi tuttu...defterin üstünden." başını tekrardan boynuma yaslayıp gözlerini sımsıkı kapattı. Kendini kötü hissetmemesi, utanmaması için belini okşamaya başladım. Utanacağı hiçbir şey yoktu.

"Devam et bebeğim."

"Ben elimi çektim, buna biraz sinirlenmişti. Çok güzel olduğumu söyledi."

Devamında daha kötü şeyler yaşanmamış olması için dua ederken Yankı'nın kucağında duran elini tutup dudaklarımı bastırdım. Tedirgin ifadesi az da olsa yumuşadığında yavaşça yutkundu.

"Sonra ne oldu sevgilim?"

"Ben ayağa kalktım, çünkü kendimi koruyamazdım. O yaşlı bir adamdı, çok büyüktü benden." Elini tekrardan öpüp belindeki kolumu sıkılaştırdım. Bir süre sessiz kaldıktan sonra konuşmak için dudaklarını araladı. "O da kalktı ve kolumu tuttu. Korkma, bir şey yapmayacağım dedi. Ama kolumu bırakmasını istediğim halde bırakmıyordu. Ben tam ağlayacakken annem girdi odaya, bağırdı çağırdı, adamı dışarı attılar."

Adamın daha ileri gidip Yankı'da büyük yaralar açmamış olması içimi bir nebze de olsun rahatlatmıştı ama bu his fazla uzun sürmedi. Sonuç olarak bir istismar girişimi vardı ortada, hem de evlerine gelmiş bir öğretmen tarafından.

"Başka bir şey oldu mu güzelim?" her şeyi anlattığından emin olmak için gözlerinin içine baktım. Başını iki yana sallayıp olmadığını gösteren mırıltılar çıkardı.

Zamanında korktuğu için kendini bazı şeylerden geri çekiyor, aynı olayları yaşamamak için sunduğum önerileri kabul edemiyordu. Ona yardımcı olması için tanımadığım, bilmediğim birini asla eve almazdım. Işık'ın üniversiteden arkadaşıyla görüşmüştüm. Güvenilir ve başarılı bir öğretmen olduğunu biliyordum, her şeyini araştırmıştım. Şu an bunları Yankı'ya sıralayıp boğmak istemediğim için sadece sıkıca sarılmaya karar verdim.

"Kurban olurum sana." dudaklarımı boynuna bastırıp kokusunu derince içime çektim. Yankı benim tanıdığım en özel insandı. Kendini yetersiz görse de, güçsüz olduğunu düşünse de öyle değildi. Kendisini koruyamayan bir ailede büyümüş, muhtemelen okul hayatında da ailesinden özel bir ilgi görmemişti. Buna rağmen kendini yetiştirmeyi başarmıştı.

Bundan sonra onunla daha çok konuşacak ve geçmişte yaşadığı her şeyi en ince ayrıntısına kadar öğrenecektim. Tabii önce halletmem gereken başka bir şey vardı.

"Bebeğim, o öğretmeninin adını soyadını hatırlıyor musun?"

**

Bu öğretmen konusuna birkaç bölüm sonra açıklık getirecektim ama gelen yorumlar yüzünden hızlandırdım olayı.

Diğer bölüm öğretmen gelir, nasıl bir tip olacak inanın bilmiyorum sjsshhsdhdhhd

Continue Reading

You'll Also Like

94K 9.6K 11
Öğretmen ve öğrenci konulu kitap. -texting-
1.1M 77.2K 26
[TAMAMLANDI] Öğretmen Yusuf ve Eşkıya Yılmaz'ın hikayesi...
95.8K 9.2K 6
[TAMAMLANDI] Umut, şimdi hiç görmeyen birine gökkuşağını anlatmak kadar zor ve imkansız.
162K 21.3K 12
Bugün, onu on ikinci görüşürüm. Ve bugün, ilk defa o da beni gördü.