NIGHT CHANGES ~TaeJin~

By LilaEzri

163K 11.7K 33.9K

Taehyung'un oda arkadaşı olan Jin, Taehyung'un geceleri sık sık yurttan ayrılması yüzünden bir gün onu takip... More

Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
1 Nisan'a Özel Final Bölümü
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 24
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27
Bölüm 28
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 31
Bölüm 32
Bölüm 33
Bölüm 34
Bölüm 35
Bölüm 36
Bölüm 37
Bölüm 39
Bölüm 40
Bölüm 41
Bölüm 42
Bölüm 43
Bölüm 44
Bölüm 45 - FİNAL -
Teşekkürler

Bölüm 38

2.1K 94 453
By LilaEzri

İki kişinin aşkının birleştiği, diğer ikisinin ise buna tanıklık ettiği sinemanın arka kapısından ileri doğru ilerlerken, dördünün üzerine çöken problematik havadan eser yoktu. Yanlış anlaşılmalar adım atmakla düzelmiş, kalbin önemsemesine rağmen ağızdan çıkan kırıcı sözler işlevini kaybetmişti. En sonunda, hayatlarına film arası gibi giren bu durum şu anda gülümseyen suratlarıyla artık ilerlemekteydi.

Taehyung ve Jin'in karşılaştıkları manzara sonrası Hoseok'la Jungkook'u baş başa bırakmak için içeri girmelerine rağmen onların kendilerine yetişmesi pek güç olmadı. Sanki az önce bir şey olmamış gibiyken, suratındaki gülümsemeler yeterince her şeyin olduğunu gösteriyordu. Açıkça dile getirilmeden bile her şey belliydi. Ancak Taehyung'un filmde yaşadığı adrenalin yüzünden tuvalete gidip yükselen metabolizmasını biraz rahatlatması gerekiyordu. ''Ben tuvalete gidiyorum, siz salona dönebilirsiniz.''

Adımlarını yavaşlatarak sözünün onlara ulaşmasını bekledi bir müddet. Aralarından Jin, arkasını dönüp yanına geldiğinde Hoseok ve Jungkook'un önden gitmelerine izin verdiler. Bu sefer baş başa kalmaları için kasıtlı hareket etmemişlerdi. Görevleri de artık burada son buluyordu, artık onlara göz kulak olmaları gerekmeyecekti. Zaten onların da buna pek dikkat ettiği söylenemezdi. ''Korku filmlerinde genellikle gruptan ayrılan kişilerin başına hep kötü şeyler gelir. O yüzden ben de geliyorum seninle.''

Beraber tuvaletin içerisine doğru yol alırken Taehyung duyduğu sözle, inanmayarak küçük bir gülüş attı. Yaptığı tespitin doğru olduğunu bilecek kadar korku filmi izlemişti, bu yüzden hak veriyordu. Fakat böyle bir bilgiyi şu anda bulundukları duruma uyarlamasını oldukça gülünç buldu. Yanında kalmak için her türlü bahaneyi bulacak, bulamasa bile doğrudan söyleyecek kadar istekliydi. ''Alt üstü bir tuvalete gidiyorum, ıssız ve telefonların çekmediği karanlık bir ormana değil.''

Karşılık olarak Jin'in omuzlarını silktiğini görünce Taehyung gülümsemesini sürdürdü. Tuvaletin içerisine tamamen girdiklerinde, dolu bir tuvalet kabini dışında etrafta kimse yoktu. O anda itiraf etmeden geçemeyecekti, film izlerken içeceğini neredeyse bitirmişti ve yaşadığı heyecanlı iniş çıkışlarla adrenali neredeyse tavan yapmıştı. Bu durumda tuvalete girmemek bir seçenek bile sayılmayabilirdi fakat kendisinin aksine tuvalette neredeyse kimse yoktu.

Vücudundaki gerilimi bırakmak için işini hemen halledip ellerini yıkamaya doğru yöneldiğinde, Jin de oradaki orta tuvalet kabininin içine girdi. Üzerinden inanılmaz bir yük kalktığını hissederken Taehyung ellerini yavaşça sabunla yıkamaya başladı. Ellerini yıkarken bir yandan her bir noktasını net bir şekilde gösteren aynaya baktı, ne halde olduğunu görmek için.

Saçlarının parlaklığı gündüz ışığından daha da aydınlatırken üzerini, yüzü olduğundan daha da beyaz görünüyordu. Birkaç saçı istemsizce kendi başını alıp özgürlüğünü ilan etmişken düzeltilmesi gerekiyordu. Dudakları hafiften çatlamış, bakıma muhtaç görünüyorlardı. Jin'le beraber olması göz altı morluklarına iyi gelirken, dudaklarına hiç de iyi gelmemişti. Sürekli ıslatıldıkları için zaman zaman çatlaklar oluşmuştu belirli yerlerde. Yine de engel olarak görmedi bunu, birkaç bakım uyguladıktan sonra eski yumuşaklıklarına kazanabilirlerdi.

Gittikçe köpüren elleri yeteri seviyeye kadar ulaşınca, musluğu açıp suyla yıkamaya başladı. Gözlerini aynadan alıp ellerine odakladığında arkasındaki bir kapı da açılmış bulunmaktaydı. Jin'in çıkmasını umarak gözlerini tekrar yukarı kaldırıp aynadaki yansımaya baktığında, umduğunu bulamadı. Dolu olan ilk kapı açılıp tanımadığı genç bir adam musluklara doğru gelirken bakışlarını tekrar aşağı indirdi.

Bakışlarını çabucak indirdiğinden olsa gerek, o tuvalet kabininden çıkan adamın kendisine gözlerini kısarak baktığını görmemişti. Arkasındaki gündelik kıyafetlerine rağmen oldukça temiz bir görünümü olan genç adam lavaboya yaklaştı. Yüzünü göremediği Taehyung'un aynadaki yansımasına bakarken tanıdık bir yüz gördüğünü düşünüyordu. Düşünüyor fakat bu yüzün nereye ait olacağını kestiremiyordu. Okul, iş veya sokakta gördüğü birisi? Hayır, hiçbiri değildi o çocukta geceye saklı bir dokunuş vardı. ''Sen... Nyks'teki striptizcisin öyle değil miydi? İsmin de Vante'ydi.''

Söylediği basit cümle o anda ortamın ikiye yarılıp aşağı doğru çökmesine sebep olurken Taehyung şaşkınlıkla kaşlarını çattı. Bu isim duymayı beklediği bir şey değildi, özellikle gündüz vaktinde, özellikle tanımadığı bir sinemanın tuvaletinde. Kendisine seslenen kişinin gözlerini üzerinde hissederken telaşlı olmasına rağmen musluğu yavaşça kapattı ve ortamdaki su sesini bile kesti. Gecede olan şeyler her zaman gecede kalırdı, özellikle Nyks söz konusuysa. ''Vante kim bilmiyorum ve çoğu zaman ona benzetildiğimi duyarım hep. Fakat o ben değilim.''

Verdiği tepki ile tanımadığı yüzün gerilemesine sebep olurken bunu fırsat bulup arkasına döndü ve ellerini kurulamak üzere peçete almaya gitti. Daha önce nadir de olsa tanındığı oluyordu ve bu durumlarda hemen gözden kaybolmak en iyi seçenekti. Geceleri Nyks'e döneceğini bilse ve oraya gittiği anlaşılsa bile günlük yaşamında gördüğü yüzleri tekrardan görmüyordu. Gizliliği kendi kendine koyduğu çok önemli kurallardan birisiydi, inatçı müşterileri olabiliyordu kendisiyle görüşülmesini isteyen. Jin onun için bir istisna olsa da bunu bir daha kimse için bozmaya hiç niyeti yoktu.

Hızlıca çektiği peçetelerle ıslak elini kuruturken tuvalette ayakkabı topuğunun sesleri yankılanarak Taehyung'un yakınına geldi. Kafası karışan adam, az önce gördüğü yüzün tamamen striptiz yapan Vante'ye ait olduğunu düşünüyordu hala. Nyks'te olduğu zamanlar onu izlemişti, yüzünü seçebilecek kadar aşinaydı. Direk etrafında dönerken gözleri onunla bir anlığına buluşmuştu, hatta neredeyse yüzüne gülümsemişti bile ve kendisini tanıyor olmalıydı. En azından yabancı adam öyle düşünüyordu. ''Hafif içmiş olsam bile, bu kadar benzer olamazsınız. Sen osun, değil mi? Hazır buradayken belki azıcık takılırız senle ben.''

Omzunda hissettiği el, Taehyung için sabrını taşıran son noktaydı. Bu iğrendirici temasın ne emellerle dokunduğu, arkasındaki adamın cilveleşen sesinden belliydi. Beraber takılmakla kastettiği şey kesinlikle masum değildi. Elindeki peçeteleri kuvvetle buruşturup çöpe fırlatırken derin bir nefes verdi. Kimliğini gizlemesi bu yüzden önemliydi, sırf vücudunu gösteriyor ve çeşitli pozlara giriyor diye bedenine hakim olabileceğini düşünen düşüncelerden uzak durmak için. Kendisine insan değil de, hükmedilmesi gereken bir malmış gibi dokunan ellerden tiksiniyordu. ''Şansını zorlama, elini üstümden çek. Algıların hala kapalı gibi duruyor o yüzden tekrardan söyleyeyim, ben o değilim. Üstelik ben o olsam bile böyle bir şey asla olmazdı.''

Ellerini kuruladıktan sonra arkasını dönmesiyle beraber omzundaki el kendiliğinden havaya savruldu. Her şeyin iyi ve kötü tarafı olduğu gibi Nyks'in müşterinde de durum pek farklı değildi. Her müşterisi saf duygularla gelmiyordu, içlerinde bastırılmış erkekliklerini kanıtlamak isteyen erkekler de vardı. Bunlar işlerinde veya ilişkilerinde gösteremedikleri otoriteyi, gece kulübündeki kişilere yöneltmeye çalışırlardı. Davranışları bilinçli ya da bilinçsiz olsun, herkesin sağlıklı bir ruh halinde geldiği söylenemezdi. Gel zaman git zaman Taehyung kimin sadece izlemeyi tercih ettiğini ve kimin saygısızca yaklaşmaya çalıştığını çoktan öğrenmişti. Ve şu anda gördüğü yüz de öğrendiklerinin bir sonucuydu.

Uysal olması beklenildiği için böyle bir tepki vermesi, karşısındaki adamı yeterince sinirlendirirken göz bebeklerinin gittikçe büyüdüğünü görebiliyordu. Elini tekrar kendisine doğru uzanırken bu sefer omzunu tutmak yerine bileğine uzandı. Az önceki haline göre reddedilmiş suratı daha da hırçın bir çehreye bürünmüştü. Ağzını açıp bir karşılık verecekken aralarındaki iletişim, Jin'in bulunduğu tuvalet kabininin açılmasıyla kesintiye uğradı. Kapı o kadar şiddetli geri çekilmişti ki, duvara çarpıp tekrar kapanmak üzereydi. Fakat Jin buna izin vermeyerek bir eliyle yana ittirdikten sonra hızlı adımlarla oradan çıktı.

Gözü Taehyung'un bileğini tutan yabancı adama doğru kaydığında sinirleri yeniden tepesine çıktı. Dişlerini ne kadar sıktığını dahi fark etmeden, onların yanına gittikten sonra Taehyung'a uzanan eli tuttu ve geri çekti. Bir daha uzanmaması için adamın elini tutmaya devam ederken boynundaki damarlar neredeyse belirginleşmiş ve sıktığı dişleriyle yüzündeki hatlar daha sivrilmişti. ''KCK madde 102, bir kimsenin vücut dokunulmazlığı ihlal edilerek o kimsenin bedenine fiziksel temasta bulunulursa beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Sana istemediğini söylediği halde ona iki kere dokundun, üstelik birisi bu olaya şahitlik etmişken. Mahkemelerde dolaşmak istemiyorsan, buradan gitsen iyi edersin.''

Jin söylediği sözün etkili olup olmadığını kontrol etmek için tuttuğu eli yere savurarak bıraktığında, karşısındaki adam genzini temizlemeye çalıştı. Gözleri Taehyung'a döndüğünde onunla hala konuşmak ister gibi bir hali vardı fakat kaybedeceği şeyler kazanacağı şeylerin üstüne çıktığında ısrar etmedi. Kıyafetlerini düzeltiyormuş gibi yaparken gözleri yavaşça Jin'e döndü. ''Sanırım onu başka birisine benzettim.''

Ayakları hala onların yanında duruyorken Jin çıkması için ona tuvaletin kapısını işaret etti. Yaptığı sessiz işaret doğru yere gittiğinde, tanımadıkları yabancı adam da kapıya doğru yöneldi ve bulunduğu ortamı terk etti. Kapı aralanan kısa boşluğu kapatır kapatmaz, Jin hemen Taehyung'a döndü ve elini tutarak bileğine baktı. ''Bir yerin incinmedi değil mi?''

Taehyung'un yanından bir anlığına ayrılmış olsa bile birisinin ona bu şekilde dokunması Jin'e göre hala endişe vericiydi. Taehyung'un tek başına olsa bile bundan sıyrılacağını biliyordu fakat bilmesi yeterli değildi rahatlaması için. Yüz ifadesi hala gevşememiş ve dişlerini birbirine kenetlemeye hazırken farkında değildi nasıl göründüğünün. Odağını verdiği tek şey tuttuğu yumuşak ten ve etrafına herhangi bir incinmenin olup olmadığıydı. ''Daha önce yaşamadığım bir durum değil, bir daha göremeyeceğim bir yüzdü sadece o. Kaşlarını çatmayı bırakabilirsin incinmedi bir yerim.''

Boşta kalan elini Jin'in yanağına doğru götürerek yüzünün kendisine bakmasını sağladı. Gözlerinin her birisine bakarken ona doğru gülümsedi ve yanağını hafifçe okşamaya başladı. Bir adım atarak iyice yanına geldiğinde bu sefer diğer elini de onun yüzüne doğru yerleştirip yanaklarını baş parmağıyla okşamaya başladı. ''Gruptan ayrılan kişinin başına kötü bir şey geldiğini söylediğimde bana gülmemeliydin, bak işte.''

Bakışları bir anlığına yere inse de yukarı kaldırdığında Taehyung'la beraber Jin de gülümsemeye başladı. Hislerini bu kadar sakinleştiren şey, kendisine dikkatli gözlerle bakan yüzün sahibiydi. Parmak uçları yanaklarını bir buz pisti gibi kullanıp serbestçe kayarken onun gülümseyişi yeterliydi. Gözlerindeki parlaklık gecedeki yıldızları hatırlatırken ona dokunmak istiyordu.

Yüzüne temas eden ellere uzanarak onları tuttu ve Taehyung'un sağ elinin avucunu dudağına yaklaştırdı. Gözlerini kapatarak, hiçbir şeye bakmayarak sadece saf olarak hissetmek için Taehyung'dan başka bir şey görmedi. Dudakları sabun gibi kokan ellere değip onları sevinçle karşıladığında, öptü. Avucunda sanki kendisini iyileştirecek bir güç varmış gibi dudağını geri çektikten sonra tekrar tekrar öptü.

Her öpüşünde içinden bir duygu parçasının yükselmesine izin verirken ilerletti adımlarını. Su gibi öpücükleri Taehyung'un teninde akıp giderken gittikçe sıcaklıyordu. Damarlarını eser alan sıcaklık yavaşça ve hazırda bekleyen bir avcı gibi kendisini sararken itiraz etmedi. Parmak aralığından, parmak boğumuna kadar Taehyung'un her bir noktasında ateşle yıkandı. Yetmedi tekrar o suyun içine girdi sanki yuvasıymış gibi.

Gittikçe ilerledi, sanki yolun sonu yokmuşçasına attı adımlarını ta ki Taehyung'un sırtı lavabo mermerine değene kadar. Gerçeklik testi gibi algılarını açan bu durum, gözlerini de açtırttı. Taehyung'un yüzüne döndüğünde aralanmış gözlerine baktı, yüzüne renk getiren pembeleşmiş yanaklarını inceledi. Kendisini durdurmak için ağzından tek bir kelime çıkarmak için gayreti yoktu. Gayret edeni de susturacak kadar muhtaç görünüyordu. Bu yüzden onun elini yavaşça bırakırken tuvaletin en ucunda yerde gördüğü ''Dikkat! Temizlik var girmeyiniz.'' levhasını almaya yöneldi.

Daha önce böyle bir şey yapmamıştı fakat o anda yapması gerekeni biliyor gibiydi. Taehyung'un gözlerine bakarken çoktan aradığı yolu bulduğu için en büyük yardımcısı oydu. Farkında mıydı emin değildi, fakat kanına işliyordu. Taehyung ve Jin olmaktan çıkıp bir bütün olurlarken ikisi de çoktan birbirine karışmıştı. Şaşırmaca ya da garipseme yoktu, olağan buydu ve bunu devam ettirmek de dünyanın en doğal olayıydı onlar için.

Eline birkaç peçete doluşturduktan sonra levhanın tutulacak boşluğunu peçeteyle kavradı. Yerden kaldırarak tek eliyle kapıya doğru gitti ve araladığı kısa boşluktan etrafta kimsenin olmamasına özen gösterdi. Etraftaki kalabalık, film arasının bitmesiyle azalmışken beklediği gibi kimse yoktu. Kapıyı daha da aralayarak levhayı kapının hemen dışına bırakarak, artık kimsenin onları rahatsız edemeyeceği özel bir alan yarattı.

Kulaklarında en küçük ritmini hissettiren bir müzik gibi hala kalbi heyecandan hızla inip kalkıyordu. Kapıyı kapattıktan sonra elindeki peçeteleri kapının hemen yanında bulunan çöp kutusuna attı ve ardından Taehyung'a doğru yöneldi. Kendisi kapıyla ilgilenirken Taehyung bıraktığı yerden bir adım bile kıpırdamamıştı. Zamandan kaçıyormuşçasına yerinde dururken zamanının çarklarını yeniden çalıştıracak olan Jin'i bekliyordu.

Beklerken sıcakladığını hissettiği için gömleğinin üstten bir iki düğmesini de açmaya çalışıyordu. Fakat birkaç saniye geçmeden Jin'i tekrar karşısında bulduğunda yakasındaki el, onun tarafından alıkonuldu. Bedenleri birbirine temas etmeye başladığında, Jin'in bacağının Taehyung'un arasına girmesine neredeyse ramak vardı. Değmesi gereken değmeyen bu temas onun için arzu edilesi bir hareketti. İki bacağını Jin'e geçirerek onu kendisine daha da çekmek istiyordu.

Bu isteği hafifçe aşağı düşmüş gözleriyle yeterince belirginken Jin, Taehyung'un boynundaki elini tutarak bir kenara çekti. Uzaklaştırdığı bir ele karşılık yakınlaştırdığı diğer elini Taehyung'un yakasına doğru yaklaştırdı. Üstten açılmış gömleğinin içerisine elini sokup sol tarafına doğru götürdü ve bir omzunun tamamen çıplak kalmasını sağladıktan sonra elini onun ılık teninde gezindirdi. Işıkla parlayan tenindeki benler, gözlerindeki gibi sahip olduğu başka yıldızlardı.

Parmaklarını teninden kaldırdığı müddet cezalandırılacakmış gibi üzerinde gezdirirken Taehyung'un nefes alış verişleri daha da sıkılaştı. Gözleri kapalıyken dudakları hafifçe aralandı bu gezintiye dahil olmak için. Teninden daha da sıcak olan parmaklar dokunduğu her bir noktayı ısıtırken aynı zamanda içinin ürpermesine sebep oluyorlardı. Garip bir şekilde hoşuna gidiyordu, tuvale resim çizermiş gibi savrulan parmakları.

Hiçbir şey göremese bile, en açık hissedebildiği ve hayal edebildiği de oydu. Açık omzuna yaslanan sıcak bir nefes gittikçe yaklaşıp varlığını belli ederken, Jin'in yaklaştığını biliyordu. Eliyle omuz bitiminden gömleğini daha da aşağı ittirirken sanki uçurumdan aşağı attığı da kendisiydi. Düşerken hissedeceği rüzgarlar artık Jin'in yaklaşan sıcak nefesiydi. Aynı heyecanı, aynı tutkuyu ve aynı aşkı paylaşırken onun hızlanan nefeslerini anlayabiliyordu.

Dolgun kiraz kırmızısı dudaklarını teniyle buluşturduğunda ellerini sıktı. Ağzını istemeden kapatıp tenine yapışan dudaklar ıslaklık bırakırken, tekrar yanmaya başladı. Jin başını yavaşça kaldırıp dudaklarını ayırırken, bunun bir son olmadığını gösterircesine tekrar öptü Taehyung'u. Ondan ayrılışında bir baloncuğun patlaması gibi minik bir ses bırakırken, Taehyung'un boynuna kadar gitti.

Yavaşça, özenle dudaklarını onun tenine bastırırken her seferine eridi. Kalbi heyecandan nöbete girmiş gibi çarparken, dokunuşu oldukça yavaştı. Hızlıca hareket edip zamanını çabuk kullanmaktansa, onu yavaş sevmek istiyordu. Daha da yavaş hareket etmek sanki bulundukları anı ölümsüz kılacak gibi hissettiriyordu. Onu ilk kez ama aynı zamanda son kez seviyormuş gibi ürkekti. Anlamlandıramıyordu fakat yavaşlığıyla Taehyung'u bir ömürlük sevmekti isteği.

Boynuna kadar ilmek ilmek işlediği öpücükleri çenesine kadar ulaştığında, eliyle onun başının arkasına uzanarak ensesini kapladı. Bedeni ona daha da yaklaştı, ucundan değmektense tamamen yasladı bacaklarını. Ensesine götürdüğü eliyle saçlarının bitimindeki tenini yavaşça okşamaya başladı. Omzuna kıyasla daha sıcak olan ensesi, kendi eliyle birleştiğinde geriye kalan tek şey şölen ateşiydi.

Öpücükleri çenesinden adım adım yükselerek yüzüne kadar geldiğinde, dudaklarına gitmedi. Taehyung'un geriye attığı başını yavaşça kendisine doğru çekerek ilk önce saçlarına burnunu götürdü. Koyduğu kuralı bozduracak şekilde şampuanını kullandığı için tamamen kendisi gibi kokuyordu. Alt dudağı onun kulağına değerken kokladı Taehyung'u. Sersem gibi hissederken tüm zerresini, gözlerini kapadı. Daha da içine çekti kokusunu, nasıl benzer kokulara sahip olmak için uğraşmış olduğunu düşündü.

Gülümsemesi saç tellerinde kaybolup, onun huylanmasına sebep olmasına rağmen saçlarına uzanmaya devam etti. Kokusunu içine çekerken, nefesi ne kadar belirgin olursa olsun bunu umursamadı. İlk önce kokladı, sonra öptü, her gün daha da yumuşak gelen saç tellerini. Yetmedi tekrardan içine çekti, sarhoş olup bilinci yerinde değilmiş gibi. Burnu ona sürtünürken kulağına iyice yaklaştığında duraksayıp dudaklarını araladı. ''Kimsenin sana öyle çirkince dokunmasına müsaade göstermeyeceğim.''

Derin bir çukurdan yankılanmış gibi çıkan sesi neredeyse titrerken eliyle ensesinden çıkıp saçına uzandı. Parmak aralarına dolan saç telleri tutam tutam düşüp, tekrardan dolarken onun saçının en tepesine kadar yükseldi. Ardından yavaşça aşağıya doğru okşamaya başladı saçlarını. Yüzünü yavaşça geriye çekerken elleriyle okşamaya devam etti. Gözleri yavaşça aralanırken, Taehyung da alışmış olduğu temasın yavaşça gittiğini hissettiği için Jin'le beraber gözlerini açtı. ''Biliyorum, asla göstermezsin. Kimse bana senin kadar güzel dokunamaz.''

Jin onun ince sözlerini mühürlemek için başını yana eğerek dudaklarını Taehyung'a yaklaştırdı. Açılan gözleri tekrardan uzun bir sonsuzluğa gidiyormuş gibi kapandığında, birleşen dudaklarıyla yeni bir kapı açtılar. Küçük bir temas gittikçe yerini genişletirken ahenkle süslediler birbirlerini. Birleşimleri deniz altına tüpsüz dalış gibiydi, en derine ilerlerken duygularından başka hiçbir şey yoktu ellerinde.

Sahip oldukları cesaret öne sürebilecekleri tek kozken, Taehyung Jin'in dudağını kendisine doğru çekti. Sanki arkasındaki mermer lavabo bir yatakmış ve arkaya uzansa yumuşak bir yüzeyle karşılaşacak gibi bedenini geriye verdi. Açılan algılarıyla arkasındaki sertliği bilmesine rağmen, zaman ve mekan kavramı çoktan iç içe geçmişti. Ayaklarından başlayıp bacağına, oradan kasıklarına ulaşan küçük titreyiş kalbini de titretiyordu.

Bedeninin kontrolü ellerinden uçup gitmişken sadece Jin'in öpücüğüne karşılık vermeye devam ediyordu. Üst dudağını, kendi dudakları arasına alarak ona görebileceği en güzel şefkati veriyordu. Öpüyor, ıslatıyor ve kendi içindeyken tekrar seviyordu onu. Gözlerini açtığı zaman daha da kırmızılaşacağını düşündüğü dudaklara, kendi dudaklarıyla şekil veriyordu. Eliyle ya da herhangi bir cisimle değil, en özel ve en sevgi şekilde dolu olan öpücükleriyle.

Jin'i öpmeye devam ederken, anlıyordu onu görmediği süre boyunca ne kadar özlediğini. Onu görmeyişi belki sadece birkaç saat olabilirdi fakat hayatına onun gibi birisi girdikten sonra bırakmak çok zordu. Bedende bir süreliğine kalan sıcaklık gibi bu süre zarfında tekrardan soğuk hissetmişti içini. Kendisinin önemsediğinden daha da çok önemserken kalbini, böyle davranmasıyla daha da hassaslaşıyordu.

Şanslıydı ona sahip olduğu için, her ne kadar ilk başta öyle düşünmese de. Deneyimlerinden biliyordu hayatın ne kadar acımasız olabileceğini ve olmaya da devam edeceğini. Buna rağmen kurumuş onca çiçek arasında kendisine doğru parlayan bir çiçek bulduğunda, bunun bir daha ele gelmesi zor anlardan birisi olduğunu da biliyordu. Şu anda olduğu gibi, güzel kokan yapraklarını kendisine sürtmesi sahip olduğu aşktandı.

Ellerini, gece veya gündüz fark etmeksizin hep parlayan çiçeğine doğru götürdüğünde onun göğsüne dokundu. Duygularının inceliğine rağmen eline ulaşan sert vücudu parmaklarının altındayken onun karnına doğru indi yavaşça. Üzerinde kıyafeti olmasına rağmen dokunurken vücudunu zevk dalgası kaplıyordu. Saçını okşaması gibi vücudunu okşarken derin bir nefes aldı. Aralanan ağzı kısa bir süreliğine su yüzeyinin üstüne çıkmış gibi geri su altına daldığında, tekrardan okşamaya devam etti onu.

Parmak uçlarının altında Jin'in kumaşlı tenini hissederken, kaslarının hareketinden onun da kendisi gibi olduğunu anlayabiliyordu. Nefes alıp vermesi dışında gereğinden fazla kasılan bedeni, kendi içinde ayrı bir savaş veriyordu. Bu savaşı yöneten bir komutan olarak Taehyung daha ilerletti mücadeleyi, bu sefer elini gömleğinin altından çıplak bedenine kondururken.

Etkiye bir tepki olarak Jin bir anlığına dudak hareketlerini durdurup titrek bir nefes aldı. Fakat Taehyung durmadan daha da ilerledi, piyano tuşlarında parmakları sekiyormuş gibi. Kemerinin üzerinden yavaşça ilerleyerek uzun ellerinin tüm yüzeyini özenle değdirdi. Göğsüne kadar ulaştığında, ne durumda olduğunu görmek için parmaklarını göğüs uçlarına doğru getirdi.

Dudakları yana doğru kıvrılırken sertleşmiş göğüs uçlarını parmaklarıyla tutmaya başladı. Baş parmağıyla işaret parmağı arasına aldığı göğüs uçlarına baskı uygulayıp onları sıkarken, çoktan sertlerdi. Dudakları, Jin'in başını geriye atması ve hissettiği zevkle boş kalırken yeniden doldurmalıydı. Bir şey yapmaya yönelmek için elleri yeterince dolu olduğundan, yardım etmesi için ona fısıldayarak konuştu. ''Gömleğinin düğmelerini çöz benim için.''

Jin'in gözleri hala kapalı olsa da ellerini, Taehyung'u ikiletmeyecek şekilde düğmelerine doğru götürdü. Bu sırada Taehyung onun sertleşmiş göğüs uçlarıyla ilgileniyorken ilk başta hafifçe sıktığı göğüslerini zamanla daha da sıkmaya başladı. Göğüs çevresinden başlayarak masaj yapar gibi uçlarına doğru gelirken ucunun havaya doğru bakmasını sağladı. Parmakları dalga misali git gel yaparken Jin'in göğüs uçları gittikçe daha dik bir hale döndü.

Kendi gözleri açıkken karşısındakinin gergince düğmelerini açışını izledi, onunla ilgileniyorken. Ara sıra daha sıkı kapanan gözleri, içindeki bütün hisleri dikleştirirken sadece boğazından boğuk sesler çıkıyordu. Taehyung'un elleri onun tam göğsünde olduğu için her heyecanlandığı anı en derinden hissediyordu. Parmakları, onun göğüs ucuna geldiğinde nefesini tutuşu ve aralanan dudağının kuyusundan çıkan o sesi kulağında yankılanıyordu.

Jin'in havaya verdiği sesli nefesiyle beraber artık tüm düğmeler çözülmüşken Taehyung, elleriyle ortaya çıkardığı görüntüye baktı. Kırmızılaşan ve dokunulmaktan belirginleşen uçları beyaz tenine renk verirken ona yaklaştı. Başını hafifçe aşağı eğerken yüzünü yaklaştırdı bedenine. Kasıkları birbirine yaklaşıp, ardından yapışırken ellerini onun göğsünden aşağı doğru indirdi. Fakat teninden tamamen çekmeden sadece ayrına yönlere doğru götürdü.

İlk önce karnına inen elleri, dönüş yaparak beline ardından sırtına doğru uzandı. Diğer eli ise onun belini sararken ikisi için pozisyonlarını ayarlamaya çalışıyordu. Jin bu sırada fırsat bulup yutkunmaya çalıştı, bir süredir diğer fonksiyonlarını kaybettiği için. Gözlerini aralamadan bekledi, sadece nefeslenmeye çalıştı bedenini sarmalayan ellere karşı. Akıcı bir şekilde vücudunda dolanan eller, yanan yerlerine daha da odun atıyordu.

Taehyung'un dudakları uzanarak Jin'in tenine değdiğinde, yaktığı ilk yer sadece göğüs çevresiydi. Eliyle kızarttığı uçlara bir şey yapmadan önce, etrafını tek tek öperek yumuşattı hissettiği acıyı. Örgüyü andıran öpücüklerindeki ıslaklıklar Jin'in bedenine soğuk su etkisi yaparak vücudunun daha da kasılmasına sebep oldu. Geri adım atamıyordu, ileri adım attığı durumda ise daha derine batar bir durumdaydı.

Birbirlerine geçen bacakları çoktan yer edinmişken, pantolonun ardından Taehyung'a sürtünmek vücudunu bir anlık kaplayan bir hazza yol gösteriyordu. Sadece başını geriye atabilirken, Taehyung özenle gezindiği çevreyi turlamayı tamamlamış gibi dudaklarını bastırdı göğsünün ucuna. Hoş geldin armağanı olarak dudakları ilk başta sadece göğüs ucuna değerken, sonrasında aralayarak ağzının içine aldı.

Sırtına uzanan eli hala onun tenini okşarken, dilini tomurcuklanan ucunda gezdirmeye devam etti ağzının içine hapsederek. Yavaşça yaptı bunu, dili üzerinde dolaşırken karşısındaki bedeni dinledi. Yağmurlu bir günde sokakta yürüyormuş gibi yavaşça yürüdü onun üzerinde. Küçük sokağında attığı turlar birden, ikiye ardından üçe çıkarken emmeye başladı. Sulu öpücüğü göğüs ucunu okşarken Jin'in kalın sesiyle baştan çıkarıcı sesler yayması, daha da perçinledi içini.

Zevk aldığını gösteren sesi ödüllendiriciydi kulaklarına. Her daim yanında olmaya çalışan, gözyaşlarını üzerine akıttığı bu adama en büyük zevki vermek istiyordu. Öptüğü, emdiği, yaladığı her yer, en iyi bildiği sevgi şeklini uygulama şekliydi. Seni seviyorum, seni özlüyorum veya sana değer veriyorum gibi sözleri kullanmak kendisi için bir sınavdı. Söylediği kişi Jin bile olsa direkt söylemek için fazla utanıyordu. Belli etmemeye çalışıyordu fakat belli olduğunu da biliyordu. Bu yüzden bunları ona ve tenine gösterdiği sevgiyle iletiyordu.

Sevgisinin kırıntılarını taşıyan bedenini süslemek birinci önceliğiydi. Yolun başındaki Taehyung şu anki halini görseydi, nutku tutulur ve duygularıyla hareket ettiğini söyleyip kendisine kızardı. Gösterilerinde hiçbir zaman kişiye yönelik duygusunu kullanmazdı çünkü. Fakat en büyük gösterisini, duygularını göstererek Jin'e yapmaya çalışıyordu her seferinde bunu umursamadan.

Dudaklarını yavaşça göğüs ucundan ayırıp yüzüne baktı usulca. Başı geride olduğu için görebildiği tek şey, sivri çenesi ve alt dudağının kırmızılığı oldu. Işığın yansımasıyla daha parlıyordu, bir kiraz gibi. Bu kırmızılıkların içerisinden hızlı nefes alış verişlerinin sesini dinlemeye çalıştı bir müddet. Sanki birazdan yıldız kayacak da, o anda bakması gerekiyormuş gibi dinledi aralanan ağzını. O derinlikten fırlayacak olan ismini terliyken, zevkle kaplanmışken duymak istedi. ''İnlemeni içinde tutmak yerine benim ismimi söyle. Bu sefer Vante olarak değil, Taehyung olarak.''

Duyduğu sözlerle yavaşça başını doğrultan Jin gözlerini aralayarak ellerini hala bedeninden ayırmamış olan Taehyung'a baktı. Bir şeyi içinde tuttuğunu fark etmemişti bile, başı gerideyken sadece gökyüzündeymiş gibi yükseklerde gezinmişti. Kalp atışında, terlemeye yüz tutan bedeninde, kulağının kırmızılığında her yerde Taehyung vardı. Her seferinde onunla dolu olmanın bir sınırı olmadığını düşünse de, her zaman daha da dolu hissediyordu onu. Hislerinin sanki bir sonu yokmuş gibi, onu sevmek için daha da çabalıyormuş gibi.

Aralanan gözleri gittikçe genişlediğinde karşılaştığı manzaraya baktı bir süre. Taehyung'un yüzünde hissettiği sıcaklık o kadar fazlaydı ki, yanaklarını uzaktan bile belli edecek kadar pembeleştirmişlerdi. Alnına yaslanan küçük saçları, terden yüzüne yapışırken onu daha da çekici yapıyorlardı. Araladığı dudaklarının arasından nefes almaya çalışırken, dudakları kızardığı için çilek pembeliğine karışmışlardı.

Gözlerini tekrardan kapatıp açtığında bu sefer başını ona karşı yaklaştırdı. Üstten köprücük kemiklerini gösteren gömleğini daha da fazla açmak için ellerini ona doğru yöneltti. Üzerlerinde sahip oldukları kıyafetler daha da sıcak hissetmelerinden başka bir işe yaramıyorlardı ya da sadece onu öpmek istiyordu. Centilmen olabilirdi fakat her zerresinden hissettiği sıcaklığı da görmezden gelemezdi.

Ellerini götürdüğü düğmelerden en yüksekteki bir düğmeyi açtıktan sonra başını daha da yaklaştırdı ona. Cehennemin en dibine yavaş yavaş iniyormuş gibi bir düğmeye karşılık öpücüğünü bıraktı. Dudakları yumuşak tenine değerken cehennem sıcaklığı yüzüne vuruyordu, fakat Taehyung cehennemdeki bir cennet gibiydi. Onu öptükten sonra düğmesini çözmeden önce duraksadı. ''Sadece striptizci Vante olarak görülmektense bazen Taehyung olarak da görülmek istiyorsun.''

Duraksadığı işini devam ettirirken dudaklarını tenine değdirdi. Öpücüyle beraber Jin'in beline ve sırtına dolanan Taehyung'un elleri yavaşça aşağı düştü ve arkaya doğru yaslanarak lavabo mermerine tutundu. Düğmesinin yavaşça açılması ve açılan bir düğmeye karşılık verilen öpücükler yerini doldururken Taehyung ilk öncelikle onu yanıtlamakta zorlandı. Cümlelerini toparlamak için yutkunması gerekti. ''Hem evet hem hayır. Beni böyle görmesini istediğim tek kişi sensin, bir başkası değil.''

Duyduklarının kulağına ilişmesi, Jin'in tekrardan duraksamasına sebep oldu. Başını yavaşça yukarı kaldırarak Taehyung'un yüzüne iyice bakmaya çalıştı. Sesindeki itiraz, açıkça söylenmeye çalışıldığı halde karşıdaki kişinin hala anlamadığını içeren bir sitem taşıyordu. Diğerlerine karşı kabuğunu hala korumaya devam ederken, tırnaklarıyla bu kabuğu kendisi için çıkartan dudakların sahibine doğru yöneldi. Küçük bir öpücük kondururken, paylaştığı yalnızlığı için tekrar öptü onu.

Ona dokunurken, onu severken içinde bir köşede her zaman kırılgan bir çocuğun varlığını hissediyordu. Nadiren gücü eline geçirip kendisini gösteriyordu bu parçası. Her gördüğünde içinden bir şeylerin kopmasına, titremesine engel olamıyordu. Ona bir daha incinmeyeceğini söylemek istese de, bunu demeye yeltendiğinde en az onun kadar kırılganlaşıyordu.

Onun için güçlü olmak, sadece bir parçasıyla değil tümüyle ilgili olmak için başını aşağı indirdi. Yarım bıraktığı öpücüklerini devam ettirmek adına iki elini düğmeye götürdükten sonra tenini daha da açtı. Yavaşça dudaklarını bastırdı açtığı yere, sanki gözlerinden öpüyormuş gibi. Ardından kokusunu içine çekmek için kokladı tenini. Kendisi gibi kokmak için baştan aşağı aynı kokuya sahip olan tenin sahibini hissetti.

Ellerini tekrar götürdü, tekrar öptü, tekrar kokladı. En son düğmeye kadar, cehennemdeki cennete ulaşmak için teker teker indi. Alevden ateşe dönüp kendisini yakan sıcaklık daha da arttı kendisini önemsemeden. Dudaklarına acı sürülmüşçesine yakıyordu, değdiği tenin yüzeyi. Fakat onu kokladığı her seferinde cennetteki kokusu ilişiyordu burnuna. O zaman anlıyordu hala Taehyung'a doğru gitmekte olduğunu ve yolun sonunda yine onun olduğunu.

Parmaklarını en aşağıdan yukarı doğru yavaşça yükseltirken omuzlarına doğru yönünü değiştirdi. Üzerinden çıkarmak için kollarına doğru götürdü ellerini. Fazla içeri girmeden gömleğinin yüzü üzerinden yere inmek için istekli durduğunda, düşmemesi için ellerini dışarıya çıkarttı. Dirseklerine tutan gömleğini üzerinden çıkartmak için gömlek bileklerinden tuttu ve kendisine doğru çekti.

Bütün bunları yaparken Taehyung'un gözleri Jin'in üzerindeydi. Vücudunun açılmasından rahatsız olduğu olmamıştı hiç, fakat Jin'in bakışları üzerindeyken farklı hissediyordu. Büyüyen göz bebekleri ve incelemek için sadece bir saniyeliğine kırpılan göz kapakları deliciydi. Bakışlarında, kendi vücudunda bile fark etmediği bir şeyleri görebilirmiş gibi bakıyordu. Dokunduğu her noktaya kendi ruhundan bir parçayı taşıyormuş gibi temas ediyordu.

Üzerinden çıkardığı gömleği lavabo mermerine koyarken bile sıcak hissetmesi onun yüzündendi. Alnından süzülmeye başlayan su damlası da onun yüzündendi. İlgiyi tekrar kendisine yönlendirirken daha da yaklaşıp bir bacağını havaya kaldırdığından yutkunması yine onun yüzündendi. Kasıklarına uzanan eli, parmak ucunda yürüyen birisinin naifliğinde kalçasına uzandığı için heyecandan dudaklarını parçalayacak olması onun yüzündendi. Her duygu, her düşünce, her şey Jin yüzündendi.

Taehyung'un kalçasına tamamen temas eden eline karşılık Jin'in gözleri dimdik bir şekilde ona bakıyordu. Bakışları düz olsa bile parmakları kıvrılarak onun pantolon altındaki kalçasına gitti, ardından tekrar kasıklarına doğru onu okşamaya başladı. Aralarında kumaş olmasına rağmen bacaklarındaki her bir kasın gerginliği hevesli bir şekilde kendisine ulaşıyordu. Diz kapağına kadar geri gelen eli, ona yeni bir durumun farkındalığını kazandırdı.

Taehyung'un kendisine teker teker bakan gözleri titreyen tek şey değildi. Bir bacağı havadayken ve onu okşuyorken Taehyung elinin altında hafiften titriyordu. Aşırı bir titreme olmamasına rağmen, eline yerleşen kumaş her şeyi belli ediyordu. Son zamanlarda bacaklarını hep hareket ettirdiği için bacakları henüz tam olarak dinlenmiş görünmüyorlardı. ''Taehyung, bacaklarının titrediğini hissedebiliyorum.''

Jin'in üzerinde gezinen bakışlar, asla dinlemek istemiyorlarmış gibi görünürken Taehyung yaklaştı. Gözlerini kapatarak dudaklarını Jin'e yapıştırdığında derin bir öpücük bıraktı dudaklarına. Elleri onun yüzüne yerleşim yeri kurarcasına çenesini kavrarken, dudaklarını ve başını yavaşça geri çekti. Hızlı öpücüğüne eşlik eden hızla inip kalkan göğsü beraber senfoni oluşturuyordu. ''O zaman bunu da hisset. Seni ne kadar istediğimi hisset şu anda.''

Hissediyordu heyecanını, yorgunluğunu, tutkusunu ve aşkla kaplanan gözlerini. Havaya kaldırdığı tek bacağını yavaşça aşağı doğru indirdi bir şey demeden. Bu, karşısında küçük bir şaşkınlık yaratsa da Taehyung sadece ne yaptığını izlemeye devam etti. Gözlerini aşağı indirerek elinin nereye doğru gittiğini takip etti. Jin'in yüzüne bir an için baktığında, kulaklarına yeni kelimeler geleceğini bilmiyordu. ''Aynaya doğru dön Taehyung, hislerini karşılıksız bırakmayacağım.''

Jin gömleğini çıkartırken, Taehyung denilene uyarak arkasını döndü aynaya karşı. Ellerini lavabo mermerine dayamış bir şekilde aynadaki yansımasına baktı. Buraya ilk geldiğinde dağılan saçını düzeltmeyi düşünmüştü fakat çoktan her şeyi dağılmış görünüyordu. Düzensizliğin içerisinde bulunan bu düzenini sevdi o anda. Saçı, yüzü ve dudağı capcanlı görünürken hepsinde Jin'in izi olduğu için hepsinde bulunan bu ortak noktayı sevdi.

Bedeninde bulunan benlere gözü kayarken, ellerini de aşağı doğru kaydırdı. Kemerini çözerken, belini sıkan dar pantolondan kurtulmak için can atıyordu. Metallerin birbirine sürtündüğü sesten başka bir şey ortamı doldurmazken, ikisi de sessizleştiler. Sözcüklerin havada asılı kaldığı fakat öpücüklerin haykırdığı bir şekilde Jin, ona yaklaştı. Arkadan ellerini Taehyung'un beline dolayıp başını sırtına değdirdiğinde sırtında gördüğü bir bene öpücük kondurdu.

Taehyung aceleci bir şekilde kemeriyle uğraşırken bu öpücük yüzünden duraksadı. Çıplak sırtında ıslaklık hissetmek, bütün tüylerini ürpertti. Yüzünü görmediği, sadece Jin'in büyük cüssesini görebildiği aynadan izledi bedenini. İki kolu kendisini sararken omuzları arasında saklanmış görünüyordu. Bedenleri tamamen temas ederken dudaklarını ıslatma gereği duyarak sonra arkasını iyice Jin'e verdi.

Hissediyordu arkasındaki bedenin ne kadar sert olduğunu. Kalçası ona değiyorken gözlerini bir anlığına kapattı ve vücudunda dolaşan sıcaklığın iyice gezinti yapmasına izin verdi. Sırtını Jin'in öpücükleri doldururken, kalçasına ona karşı sürtmek için inanılmaz bir istek duyuyordu. Dudaklarını aralayarak nefeslenmeye başladı ve ellerine hakim olamayarak kemerini çözmeye çalıştı.

Vücudu, özellikle elleri şu anda kendi kontrolü altında olamazdı. Jin'i içinde hissetmek için ellerinin beceriksizce birbirine dolanışı ve kemerini bir hışımla çıkartıp atmasını izlerken kendisine inanamıyordu. Kalbinin onun için attığını biliyordu, fakat bedeni çoktan ona yenikti. Tenine sürtünen burnu dayanılmazdı, başını uzatıp kulağının arkasına kadar öpmesi dayanılmazdı ve Taehyung bunlara artık dayanamıyordu. ''Sınırımı zorluyorum neredeyse çıldıracağım, çabuk ol lütfen.''

Ellerini mermere doğru uzattığında gözlerini kısa bir anlığına tekrardan kapattı. Kalçasında hissettiği baskıyla çoktan başka diyara gitmek için bileti hazırdı. Sadece henüz harekete geçmemişti, bekliyordu ama bu bekleyiş gittikçe sabırsızlandırıyordu kendisini. Kulağının dibinde Jin'in sıcak nefesini hissederken o bölgeye ait tüm tüyleri dikleşti istemsizce. Yerinde kıpraşarak başını geriye verdi ve kalçasına daha da bastırdı ona. ''Böyle şeyleri aceleye getirmemelisin Taehyung.''

Kulağını okşayan sesin sahibi, elini uzatıp aletine doğru dokundu. Dar pantolonu yüzünden parmakları sanki aletine değiyormuş gibi çıplak hissettirdi. En yükseğe doğru çıkıyormuş gibi parmak ucunda yükseldi, kendisini tutamayarak. Arkasında kendisini gölge gibi saran Jin, parmaklarını birbirine yapıştırarak eliyle baştan aşağı okşamaya başladı. Uzun parmakları en aşağıya gidip tekrardan bir şey unutmuşçasına yukarıya çıktı.

Pantolonu yeterince kabarıkken, daha da kabarmaya başladı. Bedeni iki bacağını içine doğru kapatmasını söylerken, aksine dudaklarını daha açarak başını Jin'e yasladı. İki bacağının arasındaki parmakları rastgele tuşa basan birisinin edasıyla üzerinde geziniyordu. O kadar hafif dokunuyordu ki, parmaklarının ağırlığını hissetmiyordu. Hissettiği tek şey, ne kadar huylandığı ve kabarık aletini baştan çıkarttığıydı.

Boynuna bastırdığı dudakları, üflediği sıcak nefesi, bedenini kukla gibi kullandığı elleriyle Taehyung sızlanmaya başladı. Nefesleri daha da sıkılaştı, yükselen sıcaklığıyla beraber. Bacaklarını kapatmak istiyor, hissettiği huylanmaya karşılık kontrolü ele almaya çalışıyor fakat bütünüyle bunda başarısız oluyordu. Arkasını yasladığı bedene karşılık kontrolünü kaybetmek güzeldi ve Taehyung kendisine güzel şeylere dokunmazdı.

Gözleri kapalıyken onların da kontrolünü elinden kaybetti, karanlığa uzun süre dalmış gibi kapalı tutmaya devam etti. Buna zorundaydı, aletinin üzerindeki eller okşamayı bırakıp sanki kaşırmış gibi tırnaklarıyla baskı yapmaya başladığı zamana kadar. Kumaşın altındaki aleti sertliğini belli ederken bu elleri hissetmek için yerinde kıvranıyordu. Bedenini ileri vererek üzerindeki parmaklara doğru hareket etmeye çalıştı. Fakat yerinde kıvranmasına sebep olan parmaklar, çoktan olduğu yerde duruyor ve temas ediyordu iki bacak arasına.

Jin'in kavisli elleri ağırlığını hala koruyarak aletini baştan aşağı gezdiler. Sertliğinin derecesini kontrol etmek için birer birer temas ettiler. Kısa süreliğine üzerine konan, ardından havalanan fakat asla temassız bırakmayarak ilgilendiler. Özellikle baştan sona doğru ilerlerken aletinin bir çizimi yapıyormuş gibi parmakları kenarına dokunuyordu. Gittikçe sıkışıyordu, aleti hareketlenmeye başlarken pantolonuna sığamıyordu.

Bir şey yapmaya, bir şey tutmaya ya da bir şey emmeye ihtiyacı vardı. Yerinde hiçbir şey yapmadan durmak için fazla kıvranıyordu. İlacının Jin'in elleri olduğunu düşünerek hızlı bir şekilde boştaki elini kavradı ve ağzına doğru götürdü. Dudaklarından son bir nefes verdikten sonra onun işaret parmağını dudakları arasına aldı. Kıskıvrak bir şekilde parmaklarını emerken dilini ona doladı. Dili onun parmak boğumlarını ıslatırken, elini yavaşça geriye ve ileriye götürerek dudakları için bir gösteri ayarladı.

Onun sadece bir elini tuttuğundan, Jin'in diğer eli hala üzerindeydi. Aletini okşayıp, pantolonunu daha da kabartırken ağzında bir parmak olmasına rağmen ses çıkarmaya başladı. Emdiği şey sadece bir parmak değilmişçesine ağzının her tarafına götürdü. Nefesi kesilinceye dek içine çekti, yanaklarıyla ağzındaki parmağı bir köşeye kıstırdı. Dudakları arasından geriye çekip tekrardan ağzının içine doğru iterlerken neredeyse nefes almayı unutuyordu.

Göğsü hıçkırır gibi şiddetli bir şekilde inip kalkarken nefes aldı. O kadar titrekti ki, nefes alışında bile Jin'i hissediyordu. Dokunuşlarındaki aritmetikliğin titrek nefesine yansıyışını hissederken içinde eriyordu. Gittikçe eriyordu onunla beraber, durduramıyordu kendisini. Yanan bir mum gibi dökülüyordu, titriyordu her bir kası. Ayakta durması neredeyse bir mucizeydi, eğer arkasında Jin olmasaydı. ''Şimdi içini kontrol edeceğim Taehyung. Hala halka açık bir yerde olduğumuz için sesimizin fazla çıkmasını istemeyiz değil mi?''

İki bacak ve dudakları arasındaki parmaklar üzerinden kalkarken Jin'in sesi, ipleri elinde tutan birisinin öz güveniyle kulağına fısıldadı. Dudaklarının her bir harfe inip kalkışını irkilerek hissetti, ruhuna fısıldıyormuşçasına. Aralanan gözleri bu hareketle tekrardan kapanırken şu anda sesinden bile etkilendiğini söylemeden geçemeyecekti. Konuşmak için dudaklarını aralamayı bir süre erteledi, cevabını beklerken hala Jin yakınında olduğundan. Tek başına kendisini elliyormuş gibi onun haberi olmadan dudaklarını kullandı kendisi için.

Nefesleri hala düzensizdi, aletiyle oynanmadığı halde tenini bu şekilde okşadığı için. Kesik nefeslerini ileten dudaklarını araladı dayanamayarak. Kelimeler ağzından çıkmadan önce vücudu hala dalgalanıyordu. Yerinde duramıyordu, rüzgarda sallanan bir dal gibi kıvranıyordu. Olduğu gibi durmak, hareket etmemeye çalışmak nefesini bir süre tutmaya benziyordu. Bir o kadar sonu belli olan ve ihtiyaç duyduğu şekilde. ''Ses çıkarmayacağım pekala ama bir an önce yap şunu. Böyle kalmak sandığından daha zor.''

Aldığı karşılık sadece böyle olmasından zevk alıyormuşçasına yankılanan bir gülüş oldu. Alaycılık veya küçümseme barındırmıyordu, kendisini bu kadar istemesini sevimli bulan bir gülüştü. Bu gülüşün sahibi yavaşça ellerini Taehyung'un fermuarına doğru getirirken az önceki ellerine kıyasla daha beyefendi bir şekilde hareket etti. Taehyung'un gözleri yavaşça aralanıp etrafına tekrardan dönerken gözleri aynada kendisini izleyen Jin'e kaydı. Bir süredir gözlerinin üzerinde olduğunu hissedebiliyordu, kaçırmadığı bakışlardan. ''Yükselirken o kadar güzel görünüyorsun ki, yerimde olsaydın bu görüntüyü izlemek için elinden geldiğince yavaş hareket ederdin.''

Elleri kasıklarını, gözleri ise yüzünü yakarken bakışlarını istemeden kaçırdı. Jin'in her hareketini izlediğini bilmesine rağmen böyle yapmaktan alıkoyamadı kendisini. Bazen bu kadar dürüst olması utanmasına sebep olup ne diyeceğini bilememesini sağlıyordu. Dudakları hoşnutlukla kıvrılırken aslında ona istediği cevabı veriyordu fakat yüzüne akseden sıcaklıktan kaçamıyordu. ''Sadece abartıyorsun, fazla bir şey değil.''

Gözleri aynaya tekrar dönüp Jin'e bakarken, alt bedeninde aniden hissettiği soğukluk bir başka uyarıydı. Pantolonu yavaşça altından sıyrılırken arkasındaki beden son söylediğine karşılık bir şey söylemedi, sadece tebessüm etti. Doğruyu söyleyen sırrın ne olduğunu biliyormuş gibi gülümsüyordu kendinden emin bir şekilde. Bu sır o kadar doğruydu ki kendisi için, bir başkasına anlatılmak için gayret edilmesine bile gerek yoktu.

Jin'in başını Taehyung'un arkasına getirmesiyle birlikte aynadaki yansıması kaybolurken, soğuk akseden teninde yeni sıcaklıklar hissetti Taehyung. Pantolonunu tamamen çıkarmadan sadece diz kapakları üzerinde duruyordu ve iç çamaşırı ise yine aynı hizadaydı. Jin'in elleri açtığı yeni çıplaklıkta gezinirken ellerini geniş bir şekilde ilk önce bedeninde gezdirdi. Her bir noktasını ısıtmak istercesine nefesleri eşliğinde dolaştı. Hafif parmak uçları baskı uygulamadan sadece temas etti ve okşadı. Kalçasından, sırtına kadar, ardından belinden kıvrılarak bacaklarına uzandı. Sanki elleri dudaklarıymış gibi her dokunuşunda derin nefesler eşlik etti Jin'e.

Kutsal bir parçaya sadece tek bir dokunma izni varmışçasına dolaştırıyordu. Teninin yumuşaklığının nasıl hissettirdiğini, Taehyung'un bedeniyle gerilen nefeslerini eşlik etmesini iyice kazıyordu hafızasına. Haberleşmeden ahenkle hareket eden bedenleri birbirlerinin tamamlayıcısıydı. Issız mekanlarına karışan her bir canlı sesleri daha da tetikliyordu utanmaz olmaları için.

Utanmaz ellerden bir tanesi, Taehyung'un kıvrılan çıplak iki bacak arasında doğru yol aldı. Yılan kıvraklığında uzanan fakat saklanmaktan kaçınmayan temaslarıyla haber verdi. Taehyung'un arkasında baskı hissetmesi, özellikle kalçasının tam ortasında, durumu yeterince zor kılıyorken şimdi yeni bir tanesiyle daha baş etmek zorundaydı. Bir zorunluluktu fakat bu zorunluluklar ne kadar fazla olursa olsun sesini çıkarmayacaktı. En azından öyle yapacağını sanıyordu.

Dudaklarını birbirine bastırdı içi titreye titreye. Burnundan nefes almaya başlarken göğsü daha da hızlandı daha fazla hava için. Fakat aldığı hiçbir hava bastıramadı içindeki hazzın yükselişini. Jin'in eli, aletini yumuşak bir şekilde kıvrayıp başını okşamaya başladığında Taehyung çoktan köpüren lava atlamıştı. Tek bir saniye bile geçmeden bedeni tamamen yerinden yükselerek kıvrıldı. Kasıkları arasında hissettiği sıcaklığın ve zorlanmayla kapalı dudakları arasından boğuk sesler çıkardı.

Etrafını saran siyahlık gözlerine indiğinde, bedeni arkasına sürtündü. Kalçası sürekli Jin'in aletine baskı yaparak inip kalkarken ne kadar aralıkla yaptığını bilmiyordu bile. İki bacağını kapatmaya çalışması bir işe yaramıyordu, üzerindeki elin kendisini okşamasına karşın. Aksine çaprazladığı her saniye için bedenini bir titreme ele geçiriyor ve kalçasındaki baskıyı daha da çok hissediyordu.

Aletini okşayan el, uçta gezinmeyi yavaşça bırakıp öncekine kıyasla daha sıkı kavradı boydan boya. Yukarıdan başlayarak yavaşça aşağısına doğru inerek sonuna kadar okşadı. Taehyung dudaklarını aralamadan yapamadı, nefes almak çok zordu. Geriye attığı başı Jin'in bedenine çarparken tekrardan kaldırdı. Damarlarındaki ateş çıldırmış bir komutan gibi her yerini fethetmeye ant içmişti. Hızlı nefesleri ile bu ateşten kurtulacağını sanıyordu fakat daha da çok tetikliyordu o ateşi.

Her bir turda, her bir sonda, her bir uçta bedeni gittikçe elinden kaydı. Gözlerini ne zamandan beri kapalı tuttuğunu kestiremiyordu, her şey o kadar karanlık ve o kadar güzeldi ki açmak da istemiyordu. Bacaklarındaki gergin kaslarına sürekli bir dalga vurup geri çekiliyordu aldığı haz gibi. Aletinin ucundaki ıslaklık sayesinde Jin'in hızlı okşayışı sesli bir konsere döndü. İlk başta yavaş başladığı turları şimdi daha hızlı olmaya başladığı için dudaklarını tekrar kapattı birbirine.

Başka hiçbir şeye dikkat edemeyecek kadar iki bacak arasında kendisine haz vermeye devam eden el, odağındaydı. Fakat odağında olan başka bir şey daha vardı, arkasından sıcak gelen Jin'in nefesi. Bedeni her kasıldığında, bacakları yere çökmek için sürekli titrediğinde onun nefesi de değişiyordu. Gülümsüyormuş gibi daha da çok hissediyordu nefesini ensesinde. Dudaklarını birbirine bastırıp nefeslenmeye çalışırken Jin elini uzatıyor ve göğsünde gezdiriyordu.

Tenine şans eseri değen Jin'in dudakları kaynamış su gibi içini yakarken göğsüne yerleştirdiği elleriyle bedenini hissediyordu. Aletini her okşadığında ne kadar gerildiğini eli altında her hissettiğinde daha da genişliyordu gülümsemesi. Ardından dolgun dudakları arasında yavaşça öpüyordu ensesinde temas ettiği yeri. Diliyle izini koyar gibi ıslaklığını gönderiyordu hafiften yalayarak. Taehyung'un gözleri kapalı olsa bile aynadaki yansımasını Jin'in izlediğinden emindi.

Ensesindeyken onun derin nefes alışını da hissediyordu fakat bunu özellikle yapıp yapmadığından emin değildi. Hafife alınmayacak derecede sesli bir şekilde veriyordu havaya içindekileri. Boğazından yükselen o kalın sesi inanılmaz derecede tahrik ediyordu bedenini. Farkında olmadan Jin de bedenine nüfus eden şöleni bu şekilde kucaklıyordu. Parmaklarını her derine batırdığında, aletinde tur atarak okşadığında daha da şiddetlenip belli oluyordu o sesi.

Tek bir damladan sonra daha da artan damlaları, sıcaklıktan artık terlemeye başladığının bir göstergesiydi Taehyung için. Uzun bir koşu yapmış gibi gücünü kaybeden bacakları arasında mücadele veriyordu. Henüz bir yere yığılamazdı, hazzının en doruğunda uçurumda gezinir gibi gezinirken özellikle. Jin'in hızlanmış eli aletinin ucunu rastgele okşayıp ardından dibine kadar giderken olduğu gibi kalmaya çalışıyordu.

Boşalmaya yakın olduğunu biliyordu, sızlayan bacak arasından. Havaya kalkmış aleti, cinsel uyarılmanın sürekli etkisiyle daha da hassasken ucu kıpkırmızıydı. Gözleri kapalı olsa bile söyleyebilirdi bacak arasındaki şişliğin ne kadar genişlediğini. Dudakları kapalıyken sesini kendi içine hapsederek, mermeri tutan ellerini daha da sıkı sıktı. Boğumlarındaki kemiklerini belli edecek kadar çok sıkıyordu, neyse ki tutunacak bir yer bulabilmişti bacaklarının aksine.

Titrek nefeslerinin üflediği sıcak havaya ilaveten altındaki ıslak ses sürekli olarak kendisini tekrar etti. Aletindeki elin her kalkıp inişinde ıslanan aleti de temasına eşlik ediyordu. Birazdan boşalacağını söylemek istiyordu dudakları arasından fakat kelime edecek bir gücü bile kalmamıştı. Nefeslenmeye çalışmak arasında herhangi bir sözcüğü bulmak için fazla üşengeç ve hazzına düşkündü.

Fakat tek bir kelime etmese bile heyecanlanan vücudu her şeyi açıkça gösteren bir sergiydi. Jin'in hızlı eline eşlik eden bedeni de onunla beraber kasılıyor, onun hızıyla eş değer bir şekilde sarsılıyordu. Özellikle baş kısmına doğru çıkarken nefesi tam anlamıyla kesiliyordu. Açılan bir yarasına dokunuyormuş gibi hassaslaşıyordu her zerresi fakat tek farkı bundan zevk almasıydı. Bu zevkte yalnız başına da değildi, Jin'in eli yukarıya tırmanarak her yavaşladığında bilerek yapıyordu bunu.

Çıplak tenine değdirdiği dudaklarıyla yalarken sırtını dokunuşunda bir mesaj barındırıyordu. İki farklı yerde olmasına rağmen o anda sanki yaptıkları hareket tek gibiydi. Hem öpücüğüyle hem eliyle iki parçayı hayalinde birleştiriyordu. Bu kadar farklı hissettirmesine rağmen sanki aletini dudakları arasında ıslatıyor aynı zamanda tekrardan okşuyordu. Dudakları arasından dilini uzatıp ıslattığı her öpücüğüne karşılık parmaklarıyla başını okşadığı aletini birbiriyle sürekli takas ediyordu.

Takasın baş konusunda Taehyung yer aldığı için bu tekrarlanan ve bitmek bilmeyen alışverişe karşılık kendisinin de bir şey eklemesi gerekiyordu. Kısır döngü birbirini takip ederken bedeni de bu alışverişi takip ediyor, onlara bir şey demek istiyor fakat diyemiyordu. Bedenini hararetlendiren, yakan, emen, ıslatan ardından okşayan dokunuşlara karşı bir yabancı suskunluğundaydı.

Her suskunlukta bir anlam yatardı, bir kelime edilmemesine rağmen. Bu anlam Taehyung için bir çığ gibi büyüdü, sürüklendi, yoluna çıkan her şeyi daha da içine katarak büyüdü. Yokuş aşağı yuvarlanırken içerisine aldığı her parça bir yıkımı değil, bir bütünleştirmeyi çağrıştırdı. Hoşlantıyla başlayan çığ büyüyüp tutkuyla beslenen bir hazza dönüştüğünde daha da hızlandı. Tekrar hızlandı, tekrar titredi ve tekrar hissettiği bütün zevkle beraber yerinde kıvrandı. Ensesindeki gece derinliğindeki ses ''Taehyung benim için boşal.'' dediğinde, uzun süredir bunu bekliyormuş gibi bıraktı her şeyini. Dudaklarını aralayıp sesini tutamadığında inledi bütün suskunluğuna intikam olarak. En sonunda Taehyung, içinde tutup bırakmadığı parçaları özgür bıraktı. ''Şimdi gözlerini açıp kendine bak.''

Rahatlamış hissetmesine rağmen ağırlaşan göz kapaklarına baş kaldırıp gözlerini açmaya çalıştı. Geriye attığı başını toparlaması en az gözlerini açması kadar yavaştı. Açık dudakları arasından nefeslenmeye çalışıyor fakat her nefesini içine çektiğinde daha da sıcaklıyordu. Boşalmasına rağmen bedeni hala titriyor ve gergin kasları gerginliğine devam ediyordu. Üstelik Jin'in elleri hala aletinde olduğu için menileri de ondaydı.

Eforla göz kapaklarını açıp başını doğrulttuğunda gözlerini aynaya doğru çevirdi. Yukarıdaki parlak ışıklar bedenine vurduğu için terleyen yerleri, özellikle yüzü, parladıklarından dikkatini çeken ilk şeydi. Bütün saç telleri duyguları gibi zirveye ulaşıp farklı yönlere doğru savrulmuştu. Bazıları ise ıslandıkları için olduğu yerde kalakalmıştılar. Taehyung dudaklarını kapatıp yutkunurken, bir damla daha aşağı indi boğazına doğru. Gömleği açıkken Jin'in öptüğü yerler kıpkırmızıydı, hatta bu kırmızılıkların onun dudağına benzediğini bile söyleyebilirdi.

Parmaklarıyla dokunmak istedi kırmızılaşan tenine. Diğer yerler daha soluk dururken Jin'in öptüğü yerler daha canlıydı. Bir şeyin doğumuna sebep vermiş kadar hayat dolu görünüyorlardı. Eliyle yavaşça öpülen bedenini hissetti bir şey demeden. Hala sımsıcaktı, canı yanmıyordu fakat dokunduğu zaman içini acıtacak kadar hoşuna gidiyordu.

Gözlerini yavaşça aynada gözlerini kırpmadan kendisini izleyen Jin'e doğru çevirdi. Yorgun görünmeyen gözleriyle dikkatli bir şekilde kendini izliyor oluşu, derin bir nefes vermesine sebep oldu. Onun baktığı gibi aynada kendisine bakmaya çalıştı, gözlerini çevirerek. Aslında her zamanki Taehyung'du, her zamanki normalliğindeydi fakat bedenindeki her dağınıklıkta zevk vardı. Başını geriye atmaktan karışan saçlarında, bedeninde öpülmekten kızaran teninde, yalanmaktan pembeleşen dudaklarında ve sıcaklıktan hızla inip kalkan göğsünde Jin vardı.

Çıplak omuzları arkasındaki bedenin arasında küçücük kalırken kendisini güvende hissediyordu. Aynada kendisine bakan gözler sanki dünyanın sekizinci harikasına bakıyorlarmış gibi bakarken onun bu bakışı inanılmaz geliyordu. Yanaklarına bir sıcaklık dalgasının tırmanmasını sağlayacak derecede Jin'in eriyen bakışları utanmasına sebep oluyordu. ''Bana öyle bakmayı bırak, sanki her an böyle görünmemi istiyormuşsun gibi.''

Söylemeden önce bulduğu cesareti, söyledikten sonra bakışlarını yere indirerek kaybetti. Aldığı karşılık, arkasında gülerken nefesi sıklaşan ve başını yavaşça üzerinden kaldıran Jin oldu. Gevşek elleri bedeninden çekilirken ''Aslında pek fena bir fikir sayılmaz.'' dedikten sonra aletini tuttuğu ve meniyle kaplı parmaklarını ağzına doğru götürdü. Aralanan birkaç parmağı arasında kayıp yere düşerken, parmakları arasında kalan menileri ağzının içerisine soktu. Bu sırada Taehyung onu aynadan izlerken gözleri şaşkınlıktan yavaşça açılmış en sonunda kocaman olmuştu. ''Tanrım, Jin! Ne yapıyorsun?''

Arkasını hızlı bir şekilde döndüğünde Jin çoktan meni dolu parmaklarını dudakları arasına almıştı. Hepsini teker teker ağzının içerisinde temizlerken boğazı sırayla yutkundu. Jin'i ne için durdurması gerektiğini bilmiyordu ya da karışıp karışmaması gerektiğini. Adem elmasını inip kalkmasını izlediği süre boyunca menilerini yutkunmak oldukça normal bir şey gibi görünüyordu Jin için. ''Elimi kuruluyorum, neden bu kadar şaşırdın?''

Parmakları hala dudakları arasındayken sesi oldukça boğuk çıkmıştı fakat Taehyung onun ne demek istediğini anlamıştı. Ağzını açıp ''Çünkü...'' diye başlamak isterken onun şaka yapmayan suratını gördükten sonra cümlesini tamamlayamadı. Peçeteyle ya da suyla kurulama şansı olmasına rağmen Jin bütün şansını ağzına götürerek kullanmıştı. Onun, bedeninden tereddüt etmeden tiksinmediğini görmek kelimelerini toparlamasına yardımcı olmadı, aksine suskunluğa sürükledi.

Eskiye kıyasla şu anda bedeniyle daha barışık olduğu, doğruydu. Fakat nefret ettiği, uzuvlarının ne kadar çirkin göründüğünü ve insanlara dokunmamak için uğraştığı zamanlar hala hafızasındaydı. Yaşanan acılar telafi edilse bile, anılarına doğum yapılan zamanları unutmamıştı. Hala çoğu zaman Nyks dışında insanlarla fazla temas etmezdi, insanların ne tepki vereceğini bilemediği için. Bu yüzden çoğunlukla kırılgan bir yapı sergilemektense öfkelenir gibi konuşurdu. Karşıdaki kişiye mi, geçmişindeki kişilere mi yoksa asıl sinirlendiği kişinin kendisi mi olduğunu bilmeden.

Şimdi ise şaşkınlıktan küçük dilini yutacak şekilde Jin'de takılı kalmıştı. Parmaklarını emip ağzında gezdirirken zorluk çekinmeden boğazında nasıl yuttuğunu izlemeye devam etti. Farkında olmadan onunla beraber yutkundu, içine doğru akan her menisi için kulakları kızardı. Sıcakladı bütün bedeni, Jin bu yaptığıyla onun üzerinde nasıl bir etki yarattığını bilmeden. Onu izlerken gülümsemesi genişledi, kırıntılarında burukluk içeren bir şekilde. İçinde büyük bir hissin, gözlerinin dolacağı hissini fark ettiğinde konuşmaya başladı. ''Elini çoktan kuruladın ama daha parmaklarını yeniden ıslatman gerekecek.''

Sesi kısık olmasına rağmen Jin'in duyabileceği kadar yüksekti de. Aşağıya indirdiği gözlerini yukarıya kaldırdığında, kendisi hoşnutluk barındıran merakla izleyen Jin'e baktı. Parmaklarını yavaşça ağzından çıkarırken dile getirmediği bir şekilde gerilen kaşları ile neden, diye sordu. Fakat Taehyung'un odağı onun ağzından çıkardığı parmaklardaydı. Dudaklarına sürtünerek çıkan her birine özenle baktı nasıl olduklarını görmek için. Az önce sanki boşalmamış gibi, parmaklarının hiçbirinde beyazlık göremediğinde istemeden tekrardan yutkundu.

Neredeyse gülecek kıvama gelmişken, kalbi yerinden çıkacakmış gibi olduğunda arkasını döndü. Bir anlığına dalgınlaşan bakışları daha da güçle saran sarmaşık gibi kaplandı. Adımlarını yavaşça arkasına doğru getirdi ve ellerini arkasına doğru uzatarak Jin'in bileğini bulmaya çalıştı. Elleri ilk başta onun bacaklarına çarpsa da, birkaç temastan sonra hala sımsıcak olan bileklerini kavradı.

Arkasını tamamen ona vermeden onun ellerini kalçasına doğru getirdi. Özenle üzerine yerleştirirken arkasındaki eller tereddütlü değildi, aksine bulundukları yeri gayet iyi hatırlıyorlardı. Jin'in parmakları tenini okşamaya başladığında, Taehyung kendisini iyice geriye verdi. Onun ellerini tutmayı bırakıp olduğu yerde bedenini hafifçe yana döndürdü ve kulağına yaklaştı. ''Parmaklarını tekrardan nasıl ıslatacağını eminim çok iyi biliyorsundur.''

Taehyung'un kısık bir şekilde söylediği ve böylelikle daha derin çıkan sesi Jin'in kulağına özel bir davetiye çıkarttı. Bu davetiyeyi süslemek için Taehyung onun kulağının altını öptüğünde uzunca bir süre dudağını ayırmadı. Gözlerini kapatarak verdiği bu öpücüğü, onun boynundaki sıcaklığın giderek arttığını hissettiğinde geri çekti. Tekrardan aydınlığa kavuştuğunda Jin'e son kez baktıktan sonra aynaya doğru döndü.

Yerini hafifçe doğrulturken ellerini tekrardan mermere koydu ve bu sefer bedenini aşağı doğru eğdi. Kalçasını dışarı çıkaracak şekilde arkasına doğru uzandı. Doğru pozisyonu ayarlamak için vücudunu aşağı verdiği için bacaklarındaki gerilim hala varlığını sürdürüyordu. Tutunabileceği bir yer olduğu için bacaklarına güç verebiliyordu. Bedeninin titrediğini, diz kapaklarının gerildiğini hissedebilmesine rağmen bunu yapabilecek gücü de kendisinde bulabiliyordu. Bilerek ve isteyerek yanan bir ateşe ayaklarını uzatıyordu yanacağını bilmesine rağmen.

Jin'in kuş tüyü kadar hafif duran elleri hala Taehyung'un üzerindeyken bir müddet bekledi. Yaptığı hareketleri ve durumunu kontrol ederken önündeki bedenin kullandığı güçle kasılan kaslarını görebiliyordu. Ellerini uzatarak masaj yapar gibi yumuşak bedenini okşamaya başladı. Sırtındaki küçük benlere uzandı, sanki gökyüzündeki yıldızlara uzanırmış gibi. Hepsini özenle tek tek gezdi, bedenini rahatlatmaya çalıştı onlara dokunarak.

Derin bir nefes çektikten sonra ağzındaki meni kalıntılarının bıraktığı tuzlu tatla beraber yutkundu. Ellerini Taehyung'un sırt çukurunda gezdirerek aşağı doğru yavaşça indirdi. Ufak bir hareketinde bile sırtındaki çizgiler belirginleşiyor, çizgi halinde kendi gözlerine karşılık veriyorlardı. Sırt çukurunun ucuna kadar gelene kadar elinin altındaki teninin kabarışını seyretti.

Kalçasına doğru yavaşça inerken dört parmaklarını birbirine sürterek parmaklarını gevşetti. Yeterince ısındıklarından emin olarak üç tanesini avuç içine doğru kapatarak işaret ve orta parmağını serbest bıraktı. Diğer boşta olan eliyle iki kalçasını fazla zorlanmadan iki yana ayırdığında iki parmağını deliğinde oluşan ıslaklığa doğru getirdi. Aralarında boşluk bıraktığı parmaklarını birleştirdiğinde, derin bir nefes bıraktı havaya.

Bedenini Taehyung'a yaklaştırmak için hafifçe eğildi. Parmaklarının ucu deliğine sadece değerken, henüz girmezken bile, onun ne kadar hızlı nefes alıp verdiğini sırtından anlayabiliyordu. Dudaklarını birbirine bastırıp nefes almakta zorlanıyormuş gibi ara sıra düzensizleşiyordu kasları. Farkında olmadan kalçasını yavaşça kendi bedenine doğru itekliyor ve ucunda kalan parmaklarının içeri girmelerini istiyordu.

Fakat henüz içeriye girmek için hızlı davranmayı planlamıyordu Jin. Biraz daha ucunda oyalandı, yumuşak dokusunu hissetti parmak uçlarında. Giderek ıslanan ve kendisini de ıslatan bu yerde onun girişine yavaşça sürtündü. Elinin altındaki beden başını geriye attığında bedenini daha da yaklaştırdı. Taehyung'un tutunduğu mermerdeki elleri gittikçe arkaya doğru kayarken bu umurunda bile değildi.

Keşfedilmeyi bekleyen zevk noktası, Taehyung'un kıvrılan beliyle beraber Jin'in parmaklarının ucuna sürtünüyordu. Ucundan kayıp giden parmak boyu içini bir anlığına titretirken, parmak ucuna değen her temasında başını aşağıya indiriyordu. Ellerini yavaşça sıkıp mermerin farklı noktalarına uzatıyordu kendisini. Sanki kollarını iki yana açmak ona daha farklı hissettirecekmiş gibi. Fakat kalçasındaki parmaklar hiçbir yere gitmediği sürece, hissettiği haz da hiçbir yere gitmeyecekti.

Bedenini, önündeki kıvrılan bedene daha da yaklaştırarak sol elini Taehyung'un göğsüne doğru kondurdu. Diğer eli hala kalçasındayken göğsündeki eliyle onun bedenini doğrulttu. Saçlarından hindistan cevizi kokusu alacak kadar yakınken ''Taehyung bana bak.'' dedi. Deliğindeki parmaklara kıyasla şefkat dolu çıkan sesi, Taehyung'un ona dönmesini sağladı zar zor hareket ediyorken. İkisinin yana dönen yüzleri buluşunca, Jin dudaklarını onunkilere bastırdı. Ardından içinde hissetmek istediği parmaklarını da ilerletti, aynı dudağı gibi.

Parmaklarını içine itmesiyle beraber Taehyung'un dudakları Jin'e temas ederken titredi. Boğuk sesi Jin'in içinde kaybolurken vücudunu gittikçe gerdi ve yerinde kıvrandı. Olduğu gibi kalamıyormuş gibi kolu ve bacakları yerinden hafifçe dalgalandı. Bütünüyle kendi bedenini sıkarken, Jin'in alt dudağına asıldığını bilmiyordu bir anlığına her şeyi hissettiği için. Boğuk sesini onu dudağıyla kapatırken dilinin temas ettiği yumuşak şeyin ne olduğunu ancak yeni anlayabilmişti.

Serbestçe dudaklarını serbest bırakırken gözlerini araladı. Daha önceden gözlerini aralamış olan Jin, kendisinin bir şey demesini beklemeden dudaklarını boynuna doğru götürdü. Açıkta kalan teni, onun öpücükleriyle kuşatılırken deliğindeki parmaklar yavaşça içinden geriye doğru çekildi. İki saniyeliğine süren bu yavaşlık, yerini tekrardan hızlanmaya bıraktığında ilerledi eski yerini bulmak için.

Bulundukları yerde çıplak ıslaklıkları yankılanırken Taehyung her harekette derin bir nefes veriyordu havaya. Verdiği nefesle beraber bedeni dalga gibi geri çekiliyor ardından kendisini toparlamak için yeniden düzeliyordu. Fakat içinde yer edinen parmakların sürekli ileri geri hareketiyle tekrardan büzüşüyordu. Jin'in hızını gittikçe arttırdığını hissettiğinden, kasıkları da bu hareketi hissederek titriyorlardı.

Teninde gezinen damlaların özgürce dolaşmalarına izin veriyordu, nereye gittiklerini bilmeden. Deliğinde gezinen, orayı genişleten, ucuna her sürtüğünde gittikçe kıvranmasına sebep olan Jin sayesinde her tarafı yanıyordu. Boynundaki ıslak öpücükler kendisini serinletmek yerine daha da alevlendiriyordu. Damarları gittikçe belirginleşiyordu hassasiyetinden. Fakat daha da fazlasını istiyordu, Jin'i tamamen istiyordu.

İki parmak ya da üç parmak yeterli değildi içini doldurması için. Parmak uçlarında havaya kalksa bile, gözlerini açamayacak kadar kontrolü elinde olmasa bile içinde olmasına ihtiyacı vardı. Bedeninin hararetini katbekat arttıracağını bilmesine rağmen serinletecekmiş içindeki parmaklara karşı sürtünüyordu. Beliyle beraber kalçasını çevirerek hazzını daha da çok yayıyordu etrafına. Her tarafını yeterince sıkıyorken, rahatça araladığı dudaklarıyla dayanamadığı şeyi söyledi Jin'e. ''Kemerini çıkart artık dayanamıyorum.''

Boynuna kondurulan öpücükler isteğiyle sessizleşirken, yerini boşluğa bıraktı. Parmakları gel git hareketlerini durdururken öpmeyi bıraktı ve dudaklarını çekti. Taehyung'un gözleri kapalıyken kaşları hafiften çatıktı ve bedenine karşın sadece soluklanmaya çalışıyordu. Bir cümle bile kurduğu için canından can vermiş gibiydi. Parlayan dudakları öpülmek için hazırda beklese bile, onun sabırsızlandığı başka bir şey vardı.

Jin'in gözleri hala onun üzerindeyken parmaklarını içinden çıkarttı bir hızla. Bu hareketi yüzünden Taehyung'un bütün vücudu bir yay gibi gerilirken nefesi kesildi. Eskisine nazaran daha da hızlanan nefesleri içindeki sıcaklığı dışarıya üfledi. Boynundaki saçlar ıslandıkları için yansıyan ışıkla beraber daha da göze çarpıyorlardı. Başı aşağı eğik olan Taehyung ise bunların hepsini hissedecek kadar bilinçli fakat bir şey yapamayacak kadar acizdi.

Jin eğildiği bedenin üzerinden yavaşça kalkarken ellerini kemerine götürdü. Kalçasıyla sürekli aletine baskı yapması ve aynada izlediği yüz ifadeleri çoktan sertleştirmişti kendisini. En az Taehyung kadar zorlanıyordu bedenine hakim olmakta fakat itiraz etmek için bu sınırı artık aşmıştı. Ellerinin çabukluğu bu sefer şaşırtmadı, parmakları iş birliğiyle kemerini çözüp fermuarını açtı. Ardından altındakileri daha da aşağı çekerek üzerindeki baskılardan kurtuldu.

Vücudunu konumlandırmak için bir elini aletine götürerek tekrardan eğildi Taehyung'un üzerine. Bu sefer başını onun saçlarına yaklaştırıp kokusunu içine çekti. Terlediği için daha da belirginleşen kokusunu içine çekip derin nefesini bıraktı saçlarına. Kendisiyle boyanmak isteyen, beni daha da çok sev diyen, aktardığı her şeyini hevesle kabul eden bu bedene karşı aletinin ucunu yerleştirdikten sonra içine girdi. ''Seni seviyorum Taehyung.''

Kokusu içini sarhoş edip, teni aletini sertleştirirken içinde ilerlemeye başladı. Yanı başında inlemeye başlayan derin sesiyle melodi dinliyormuş gibi yaklaştırdı kendisini iyice. Bedenini hareket ettirirken özgürce inlemesine izin verdi onun dudaklarına dokunmayarak. Parlayan o pembemsi dudakları hiç beklenmedik bir şekilde kalın sesini yayarken daha da fazlasını duymak istedi. Sürekli aynı şiddetle dinlediği müziğin sesini daha çok arttırmak istiyormuş gibi daha da hızlandı.

Hayatında ilk defa bir şeye bu kadar güçlükle sarılıyor ve onu korumak istiyordu. Yolu Taehyung'la rastgele denk gelmiş olsa bile onun için hiç olmadığı kadar özeldi. Bir sorunu yokmuşçasına yaşaması, ağladığını bile belli etmemesi, sorunları boyunu aşarken kendisini bile korumaya çalışması kalbini titretiyordu. Onu gördüğünde kalp atışları düzensizleşiyor, yüzüne bakarken bulunduğu anın gerçekliğini sorguluyordu.

Yaralı ellerini kendi yanağına yaklaştırıp yüzünü okşarken onu bütün öpücüklere boğmak istiyordu. İlk başta sadece uyurken sevimli gelen yüzü artık her anında sevimli geliyor ve kendisine çıkıştığında bile gülümsemeden duramıyordu. Onunla oda arkadaşıyken, şimdi ilk defa hayat arkadaşını bulmuş gibi hissediyordu. Ona bütün sevgisini, tutkusunu, hazzını ve hatta gözyaşlarını bile bağışlamaya hazırdı.

Taehyung'la ortak olan kokusunu kokladıkça daha da derinine çekti. Kulağı hala sesinin güzelliğine ilişmişken içinde hareket etmeye devam etti. Elini yavaşça uzatarak göğsüne dokundu, ardından kalbinin ortasına dokundu. Parmaklarının ucundaki sıcaklığı hiçbir şeye değişmezdi. Sadece eliyle bile yerinden çıkacakmış gibi atarken onun kalbiyle bütünleşti. Onunla beraber attı, onunla beraber içinde oldu, aralarında hiçbir boşluk yokken sen ve benden ziyade biz oldular.

Ne zaman gözlerini kapatıp sadece Taehyung'u düşündüğünü bilmiyordu. Onu fiziksel olarak saran kişi kendisiyken, düşüncelerinde duygularında çoktan Taehyung kendisini sarmıştı. Her tarafında o vardı, kokusunda, tadında, hayalinde, elinin altında, kulağında. Daha da derinleşti hisleriyle beraber tutuşu. Onu daha da sarmaladı aynı onun fark etmeden yaptığı gibi. Gittikçe derinine gitti, parmaklarını tenine bastırıp kalbini daha da hissetti.

Kendisi için çırpınan küçük kalbiyle titredi, onunla beraber nefes aldı. Bazen o nefesi almakta zorlandı, kokusunu içine çekmek için nefesini tuttuğu sırada bırakmak istemedi. Ona yerleşmiş, içinde gezerken hissettiği duyguların daha da derinleşmesi nefes almasına izin vermedi. Her tarafına dokunup ona ne kadar güzel olduğunu, her şeyin iyi olacağını söylemek istedi sessizce. En çok da şu anda elinin altında hızını bir türlü indirmeyen kalbine dokunurken.

Hızını arttırıp vücudunun dalgalanmasına hatta ileri gitmesine bile sebep oluyordu artık. Bunun için Taehyung'un zorlanmaması ve yerinde durabilmesi için koluyla onu kendisine doğru çekti. Kulağına ilişen inleme sesi şiddetini arttırıp, hiçbir şeyi önemsemeden çıkmaya başladığında birazdan ne olacağını biliyordu. Başını yavaşça yukarı kaldırıp omzuna koyan Taehyung'un boşalmak üzere olduğunu, gerilen vücudunun bir türlü rahatlayamamasından anladı.

Gözlerini yavaşça aralayıp Taehyung'un aynadaki zevkle kaplanmış yüzüne baktı. Dudakları yavaşça açılırken boğazındaki kasların gerilip çukurlaştığını izledi. Boğazındaki çizgiler iyice gerildikleri için sivri bir hatta bürünürken şu anda demir kadar serttiler. Altında hissettiği titreşim ona habercilik etti, vücudunda yükselen hazzın bacaklarına kadar ulaşıp onu ne kadar titrettiğini gösterdi. Zirveye çıkabilmesi için bir elini onun beline sararak sımsıkı tuttu ve daha da hızlı gidip gelmeye başladı içinde. ''Kendini daha fazla tutma Taehyu-''

Kolları arasındaki bedenin özellikle karnını bir titreme kapladığında Taehyung başını iyice Jin'in bedenine yasladı. Dudakları adım adım aralanırken derinliklerinde, göle atılan taş kadar kesik bir sesler çıkardı. Kapalı gözlerini süsleyen uzun kirpikleri çehresini daha da renklendirirken yanakları iyiden iyiye kızardı. Islak olduğu için parlayan dudakları ise yanaklarından daha da renkliydiler. İçerdikleri kırmızılık Jin'in verdiği öpücükleri belirginleştirirken hafifçe şişmiş ve hiç olmadığı kadar öpülesi bir tabloya dönüştürmüştü.

Taehyung'un bu yüzünü görmek Jin'in bir anda gözlerini sımsıkı kapayıp bedenini gerilmesine sebep oldu. Kollarına bir anda ağırlık çökünce hemen Taehyung'un içinden çıktı. Derin nefes almasına fırsat bulamadan yutkunduğunda, içinde tutmaya çalıştığı dalgaya direndi. Fakat önündeki bedenin sesli nefeslerine eşlik eden görüntüsünü, araladığı gözleriyle görünce bu direnişi başarısız oldu. Araladığı gözlerine veda ederek tekrardan kapadığında içinde tuttuklarını bıraktı. Karnı içine çekilip nefesini bir anlığına tutarken rahatlama hissi bütün hücrelerine yayıldı ve her tarafını saran Taehyung galip geldi.

Gözlerini yavaştan açarken sersemleşmiş hisleriyle beraber Taehyung'a arkadan sarılmaya gitti. Ellerini onun beline dolarken başını sırtına yaslayarak hiçbir şey yapmadan durdu. İkisi de nefeslenmeye çalışırken birbirine değen tenleri hala yanmaya devam ediyordu. Kalpleri delicesine hızlı atarken sakinleşmeye çalışıyorlar fakat bunu birbirlerine dokunarak imkansızlaştırıyorlardı.

Kelimeler olmadan sadece havaya üfledikleri sıcak nefesleriyle konuşuyorlardı. İnip kalkan çıplak göğüsleri çoktan bütün duygularını açığa vuruyorken sesli bir dile getirilişe ihtiyaçları yoktu. Sadece sarılmaya, sadece birbirlerinin temasında sevgilerini hissetmeleri yeterliydi. Birbirlerinin değerli güzelliklerini tenlerinde taşırken ikisi de kırmızının binbir tonuna bulandılar. Bazen koyu, bazen açık oldu ama en güzeli de birbirleri için atan kalplerinin kırmızılığıydı.


Merhabalar, 38. bölüm itibariyle 50 bin okunmaya ulaştık sizinle beraber🥳🙌🎉 En son 30. bölümde 30 bin okunma için tebrik yazısını yazmıştım bu yüzden bu süre zarfında bunun çoğalması, en azından benim için, gerçekten inanılmaz. Verdiğiniz destek için çok ama teşekkür ederim. Her bölüm sonunda dile getirmesem de sizi gerçekten çok seviyorum.🙏💖

Continue Reading

You'll Also Like

132K 13.3K 30
Nasıl kazanılacağını öğrenmek için kaybetmek zorundasın.
470K 19.1K 41
30-50k izlenen Yağız her gün yayın açar, Sohbet eder ve korku oyunları oynar. Işıl ise o yayıncıya aşık bir kızdır. Işıl habire yağıza Instagramdan y...
9.3K 1.2K 54
jimbro: beni ye diyorsun bro gel yiyeyim taebro: sapık mısın bro ! vmin, texting, bro, tava, sansürlü küfür, gwangju, yoonkook, düz yazı, dayı, köpek...
178K 12.8K 46
BTS grubu dağıldığında herkesin bir planı vardı. Park Jimin ve Kim Namjoon hariç. " Cesaretin varsa beni öpersin." special thanks to @guchiweeb