Rüzgarın Çiçekle Dansı

By Feristah90

277 40 3

Birisi doğuştan yetenekli ama bir o kadar da sıra dışı tarzı olan genç bir yakuza patronu... Diğeri gizemli b... More

Bölüm 2: Çiçek ve Dikeni
Bölüm 3: Rüzgar ve Şiddeti
Bölüm 4: İlk Dans
Bölüm 5: İkinci Dans
Bölüm 6: Arabulucu ve Sivri Dilli
Bölüm 7: Tutkulu Bir Dans (Sansürsüz)
Bölüm 8: Solmuş Çiçek (Sansürsüz)
Bölüm 9: En Güzel Dans
Son Bölüm: Son Dans (Sansürsüz)
Özel Bölüm: Özel Hedefler (Sansürsüz)
Özel Bölüm: Zehirli Çiçek

Bölüm 1: Rüzgar ve Çiçek

91 7 1
By Feristah90

Başı, dayandığı elinden kayarak masaya düşünce aniden irkilen Ando, önce masaya çarpan başını sonra gözlerini ovuşturdu. Anlaşılan uykusuna yenik düşmüştü. Önce saate sonra soğumuş kahvesine baktı. İçinden bir ses ders çalışmaya çalışmayı bırakıp yatağa geçmesini söyledi. Başı öne doğru düştü. İçindeki sesi kovalamaya çalışarak başını sallarken duvarda asılı deri cekete gözü takıldı. Bir müddet ceketi izledi. Sonra önüne dönüp vücudunu iyice gererek önündeki derse tekrar odaklandı. Odasının kapısı aniden çalınınca oturduğu yerde sıçradı. "Kim o?" diye sordu. Sürgülü kapının ardından hizmetlilerden birisinin sesi geldi: "Ando-sama! Efendi sizi çağırıyor. Acil bir durum olduğunu iletmemi emretti."

İçeri girmek için izin isteyen Ando, kapıyı açınca geleneksel döşenmiş geniş salonun köşesinde dedesini ve ailenin ileri gelen iki üyesini gördü. Onlara doğru yönelip saygılı bir şekilde selam verdi. Oturmak için izin alınca da bir kenara oturdu. Acil çağrılması sebebi ile dedesinin sağlık durumu hakkında endişelenmişti ancak dedesinin iyi olduğunu görünce rahatladı. Yine de dedesinin yüzündeki gergin ifadeden önemli bir şeyler olduğunu kestirebiliyordu. "Gelmen uzun sürdü, Ando." dedi dedesi. Ando özür dilercesine öne doğru eğilerek "Huzurunuza pijamalarım ile çıkmak istemedim, Efendim." dedi. Dedesinin sağında oturan aile büyüğü gerginliği unutarak keyifle "Bu kadar saygılı bir genç efendimiz olması oldukça gurur verici, değil mi Ryunosuke-sama?" dedi. Evin efendisi kendisine sorulan soruyu duymazdan gelerek sesini düzeltip konuşmaya başladı: "Bir problemimiz var, Ando. Derslerine engel olmak istemesem de bu problemin çözüm aşamasında rol almanı istiyorum."

Ando cevap vermeden dedesine bakıyordu. Dedesi konuşmaya devam etti: "Az önce Kobe-dono'dan bir telefon geldi. Fumikaze Ailesi'nin bölgelerinden birisinde ailenin iki adamı saldırıya uğramış ve saldırıya uğrayan kişilere ve etraftaki görgü tanıklarına göre saldıran kişilerin birisinde bizim ailemizin simgesi olan bir kolye varmış." Bu bilgiyi Ando gibi daha yeni öğrenen diğer aile ferdi de şaşkın bir şekilde "Böyle bir şey mümkün mü?" diye sordu. Buna diğer üye cevap verdi: "Kobe-sama'dan aldığımız bilgiye göre saldıran kişilerin tarifine uyan iki tane ferdimiz Fumikaze tarafından esir alınmış." O sırada odanın kapısı çalındı. İzin aldıktan sonra içeri giren başka bir aile ferdi selamını verdikten sonra "Efendilerim, tarife uyan aile üyelerimiz her zaman göründükleri barda bugün görünmemişler ve telefonlarına da ulaşılamıyoruz." bilgisini vererek odadan ayrıldı.

Bir müddet süren sessizlikten sonra dedesi Ando'ya dönerek "Ando..." dedi. Ando ellerini ne kadar sıktığını belli etmemeye çalışarak "Emredin, Efendim!" diyerek cevap verdi. Ryunosuke torunun gergin ve bir o kadar da sevimli tavırlarını görünce bir iç çekerek "Ando... Bana 'efendi' yerine 'dede' demeni tercih ederim." dedi. Ando yine özür dilermiş gibi eğilerek "Peki, dedeciğim." diye cevap verdi. Ryunosuke onu bir müddet daha seyretti sonra konuşmasına devam etti: "Fumikaze Ailesi, böyle bir olaya müsamaha göstermez ve ilk işleri failleri ortadan kaldırmak olur. Ancak çok şükür ki ailenin şu anki lideri eski dostum Yuu, Kobe-dono'yu aracı yaparak duruma açıklık getirebilmek için bize şans tanıdı." Diğer fertlerden birisi "Hey hey, bu çok kibirli bir davranış olmuyor mu? Sakurai Ailesi'nin hiçbir ferdinin böyle yapmayacağını bilmesi gerekir. Ryunosuke-sama'ya saygısızlık yapmaktansa yakaladıkları iki hergele her kimse onları öldürsünler, gitsin." dedi. Diğer üye ise sakinliğini bozmadan "Saçmalamayı kes. Fumikaze Ailesi Tokyo'da bulunan en büyük yakuza ailesidir. Bize ait olduğu düşünülen iki köpeği ortadan kaldırmak çözüm değil. Çünkü aradaki ilişki yıpranmış olacak ve öyle bir aileyi kendimize düşman etmek istemeyiz." diye itiraz etti. Ryunosuke onları dinlemiyormuş gibi torununa dönerek "Ando, öğrencilik hayatının böyle bir döneminde sana böyle bir iş yüklemek istemezdim ama Yuu-dono sağlık sorunları sebebi ile iki aile arasında gelişen bu olayın iki ailenin genç efendileri tarafından çözülmesini istiyor. Yarın akşam saatine kadar durumun aslını çözmemiz ve akşam saatlerinde Kobe-dono'nun evinde yapılacak olan toplantıda açıklamamız gerekiyor." diye konuşmaya devam etti.

Ando, dedesinin konuşmasının bittiğine emin olduktan sonra "Emredersiniz, E-...dedeciğim." Araştırmaya derhal başlamak için izninizi istiyorum." diye cevap verdi. Üyelerden birisi şaşırarak "B-Bu saatte mi?" dedi. Diğer üye istifini bozmadan "Yanına bizimkilerden birkaç kişiyi almadan çıkma." dedi. Ando "Emredersiniz." cevabını verdikten sonra dışarı çıktı.

Ando çıktıktan sonra bir müddet ardındaki kapıya bakan fertlerden birisi "Shizuku-sama müthiş bir eğitimci gerçekten de. Geçmişte yetimhanesine çok yardım eden Ryunosuke-sama'ya teşekkür etmek için mükemmel yetişmiş bir yetim hediye etti." dedi. Diğeri ona hiddetle dönüp "Genç Efendi hakkında hediyelik eşyaymış gibi konuşma." diye bağırdı. Öbürü "Kötü bir şey demedim ki!" diye itiraz etti. Ryunosuke'nin onlara "Sessizlik!" diye uyarısından sonra ikisi de özür dileyip sessizce bir müddet daha oturdular. Ryunosuke bir iç çektikten sonra içinden "Gençlerin bu dönemde sorunları çözmek için daha farklı ve faydalı yöntemler geliştirdiğine inanıyorum. İkisi de birbirinden farklı yollarda emin adımlarla yürüyorlar. Umuyorum ki iki aileye de zarar vermeyecek kararlar alırlar." diye umdu.

...

Dışarının hafif serin havası, içerinin ne kadar boğucu bir havası olduğunu kanıtlar şekilde yüzüne çarptı Eita'nın. Ancak temiz hava alkolden ötürü olan baş dönmesini biraz daha arttırdı. Yavaş adımlarla terasın en uç kısmına yürümeye başladı. Bir yandan da cebinden sigarasını çıkarıyordu. Otelin geniş terasının en uç kısmına gittikçe içeriden gelen kahkaha ve müzik sesleri azalıyordu. Havanın serinliğini iyice hissedince "Ceketi iyi ki omzuma almışım." diye düşündü.

Sigarasını yakmak için cebinde çakmağını ararken arkasından gelen sesle dönüp o tarafa baktı. Sesin sahibi çıkardığı sesle üşüdüğünü belli ediyordu. Sonra "Mayıs ayı geldi ama hava hala buz gibi!" diye ekleyip teras kenarına Eita'nın yanına geldi. Eita hala ona bakmaya devam ederek "Üzerine bir şey alsaydın ya, ahbap." dedi. Isınmak için kollarını sıvazlayan ve gözlerini kapatırsa sanki üşümeyecekmiş gibi davranan ahbabı Yamato gözlerini açarak arkadaşına doğru dönüp tam "Bir sigara ver de bari" diyordu ki arkadaşına şaşkınlıkla baktı. Eita, sigarasını yaktıktan sonra çakmakla paketi ona uzattı. Bir yandan da Yamato'nun neye bu kadar şaşırarak baktığını merak edercesine kendisi de Yamato'ya bakıyordu. Yamato gözlerini kısarak "Dostum, bir arkadaşının bekarlığa veda partisinde bu kadar dağıtılmaz ki!" dedi. Eita'nın cevap vermesine fırsat tanımadan "Şu kılığına bir bak. Papyonun açılmış. Dostum! Boynunu geçtim dudağının kenarında bile ruj izi var!" dedi. Eita dudağının sigarayı almadığı tarafına bir elini götürerek sürttü. Sonra elindeki ruj izini görünce muzip bir gülümseme ile "Eve böyle gidersem bunak beni eve almayabilir." dedi. Yamato sigarasını yaktıktan sonra paketi ve çakmağı geri Eita'ya uzatıp "Umarım bu gece eve gidebilirsin. Bu gidişle gidemeyeceksin." dedi. Sigarasından bir duman çektikten sonra bırakıp "Tanrı bilir, kaç kadından telefon numarası aldın?" diye mırıldandı. Eita aynı muzip sırıtma ile dönüp yüzünü otelin salonuna çevirdi. "Sağ tarafa bir bak, sarı elbiseli hatunu görüyor musun?" diye sordu. Yamato da Eita gibi yüzünü salondan tarafa dönüp terasın parmaklıklarına sırtını dayadı. "Buradan senin kadar iyi göremesem de bütün gece dibinden ayrılmayan sarı elbiseli bir kadın biliyorum. Onunla gideceksin, değil mi?" diye cevap verdi. Eita daha da keyiflenerek "Öyle mi acaba?" dedi.

Her ne kadar ilgi odağı olmaktan hoşlansa da yatağına girmek için can atan kızlardan uzak dururdu. Bu tarz ortamlarda kadınların kendisi ile istediği gibi konuşmalarına ve kendisine istediği gibi davranmalarına izin verirdi ama bundan öteye gitmezdi. Genelde belli başlı kadınlarla düzenli bir yatak arkadaşlığı vardı. Kadınların bunu bile bile kendisine yaklaşmasını hep hayret verici bulurdu. İçinden "Benim bunak bunlardan birisini gelin getirsem beni kesin öldürür." diye düşündü. O sebeple sarı elbiseli afet bu geceki çabalarının karşılığını alamayacaktı.

Düşüncelerini Yamato'nun irkilmesi kesti. Yamato aniden bir şeyi hatırlıyormuş gibi "Bu arada... Bu gece eve gitsen iyi olur, ahbap." dedi. Sigarasından bir kez daha çekip bıraktıktan sonra "Bizim beşinci bölgede bir olay olmuş." dedi. Eita yüzünde ciddileştiğini belli eder bir bakışla "Beşinci bölge mi?" diye sordu. Yamato, "Evet, 'Sakurai Ailesinden iki eleman bizimkileri haklamış' diyorlar. Bizimkiler yakalamış. Bölgedeki bir depoda tutuyorlarmış." diye devam etti. Eita sigarasından son nefesi çekti. Bırakırken terasta yaslandığı yerden başını yukarı kaldırarak dumanı havaya saldı. "Ortadan kaldırsalarmış ya!" dedi. Yamato bir hiddetle "Bilmiyormuşsun gibi konuşma! Yuu-sama'nın Sakurai Ailesi ile ilişkileri köklüdür. Sakurai'nin böyle bir şey yapmayacağına inanıyor." diye cevap verdi. Eita istifini bozmadan "Ee?" diye sordu. Yamato bir iç çekerek "Onlara on saat süre tanıdı. Bu akşam Kobe-sama'nın evinde Sakurai-sama'nın torunu ile toplantı yapacaksın." dedi. Eita bu kez şaşırarak Yamato'ya bakıp "Neden biz? İki yaşlı dost bunu kendi arasında halletmeyecek mi? Bari bir iki tane parmak kesip bıraksaymışız..." diye sordu. Yamato "Yuu-sama'nın emirleri bu yönde." dedi. Tadı kaçmış olan Eita bir iç çekerek yaslandığı yerden doğrulup ilerideki küllüğe sigara izmaritini attı. İsabet ettirmesi moralini düzeltemedi. Yavaş yavaş içeri girmeye koyuldu. Sigarasını hala bitirmemiş Yamato arkasından "Eve git." diye seslendi. Eita umursamaz bir şekilde uzatarak "Tamam." diye cevap verdi. Yamato yine arkasından "Gitmeden evvel tuvalete falan uğra." diye bağırdı. Eita yine istifini bozmadan aynı umursamazlıkla "Tamam." diye cevap verdi. İlgisini kazandığı kadınların kendisini fark etmeden salondan ayrılmaya çalışırken "Bakalım, Sakurai Ailesi'nin genç efendisi bu işi nasıl çözecek?" diye mırıldandı.

...

Eita esneyerek arabaya doğru yöneldi. Kendisini Kobe-sama'nın bağ evine götürecek olan Yamato şoför koltuğundan gördüğü manzaraya iç çekerek kalktı. Eita arabaya binmeden gelip Eita'nın kimonosunun gevşek bağlanmış kuşağını sıkılaştırmak için çözünce genç efendilerini uğurlayan hizmetçiler telaşla bir çığlık attılar. Kuşağının çözüldüğünü çok da kafaya takmayıp esnemeye devam eden Eita hizmetçilerin çığlığına dikkat bile etmedi. Korumalardan birisi hizmetçileri içeri kovdu. Yamato, Eita'nın kimonosunu düzelttikten sonra arka kapıyı açıp binmesini bekledi. O binerken de "Şu yakışıklılığı bu kılıkla ziyan etmene kahroluyorum." diye mırıldandı. Onu duyan babacan korumalardan birisi kahkaha atarak "Bu dağınık kılıkla bile yakışıklı!" dedi.

Arabayı çalıştırırken "Tembelliğin yüzünden geç kaldık." diye söylendi Yamato. Eita bir elini çenesine dayayıp istifini bozmadan "Ne güzel işte, Sakurai Ailesine daha fazla vakit vermiş olduk." dedi. Yamato bir hiddetle "Kobe-sama'ya saygısızlık oluyor ama!" diye bağırdı. Eita yine telaşa kapılmadan "Merak etme, ona sevdiği birkaç oyun götürüyorum. Beni affedecektir. Geceyi orada geçirip o yaşlı hergeleyi oyunlarda yenme planım vardı ama beni affetsin diye birkaç oyunda bilerek yenilmeyi düşünüyorum." dedi. Yamato bir iç çekerek "Ailemizin geleceğinin senin gibi birisinin elinde olduğuna inanamıyorum." dedi.

...

"Eita-sama, bu kadar geç kalmazdı. Ancak gelmek üzeredir. Beklettiğimiz için affınıza sığınırız." dedi Kobe-san'ın uşağı. Ando'nun korumalarından birisi uşağa dönerek "Onların ayıbını sırtlanmanıza gerek yok. Düpedüz alay ediyorlar işte." diye söylendi. Ancak Ando'nun uyarır vaziyetteki bakışlarını hissettiği için sustu. Ando, uşağa dönerek kibar bir şekilde "Onun adına özür dilerim. Bizim için sorun değil. Bekliyoruz." dedi. Sonra korumasına dönerek "Belki Fumikaze-dono, bilerek geç gelerek bize ek vakit tanımak istemiştir." dedi. Koruma bu iyi niyetli düşünceye itiraz etmek isterdi ama genç efendisinin nezaketi ve iyi niyeti konuşmasına engel olmuştu.

Vakit, söylenen saati epey geçmişti. Ando, Kobe-san'ın bağ evine gelir gelmez Kobe-san tarafından hoş bir şekilde karşılanmış ve misafir odasına alınmıştı. Görüşmenin diğer tarafı geç kalınca Kobe-san başka işleri için geçici olarak izin istemiş ve Ando'ya dilerse beklerken bahçeyi gezebileceğini söylemişti. Bunları hatırlayınca Ando uşaktan izin isteyip bahçeye doğru yola koyuldu. İki gündür uyumadığı için biraz sessizlik fena olmayacağından korumalarını yanına almadı.

Kobe-sama, gençliğinde ünlü bir şehir eşkıyası olup aynı zamanda birçok yakuza grubuna yardımcı olmuş Tokyo'daki her mafya grubunun saygısını kazanmış birisi idi. Ve son yıllarda büyük aileler arasındaki anlaşmazlıklar için adeta bir hakem konumundaydı. Tokyo'nun güneyinde şehirden epey uzakta bir bağ evinde yaşıyordu. Geleneksel bir malikâne olan bu evin muazzam güzellikteki bahçesini Ando çok sevdi. Evin arka kapısının açıldığı hoş gölcüğün üzerindeki ahşap köprü büyük kiraz ağaçlarının olduğu başka bir bahçeye açılıyordu. Ando o tarafa doğru yöneldi.

Ando'nun toplantı yapılacak misafir salonunda bekleyen korumalarından birisi kapının dışındaki gürültüleri duyunca hasımlarının geldiklerini fark edip belindeki silaha davrandı. Öbür koruma ani bir hareketle o korumayı kolundan tutarak ne yaptığını sorarcasına baktı. O sırada kapı açıldı, Eita içeri girdi ve yer minderinde oturan iki korumaya baktı. Silahına davranmış koruma bir an Eita ile göz göze geldi ve nedenini bilmediği bir sebepten gözlerini kaçırıp elini silahından çekerek diğer arkadaşı gibi selam verdi. Biraz ürkmüştü. İçinden "Bu herif hiç tekin değil. Bizim genç efendimizle akran olduğuna inanmak zor." diye düşündü. Eita bakışlarını yumuşatarak saçma bir gülümseme ile "Sakurai Ailesinin genç efendisi ikinizden birisi olmalı. Tek koruma ile gelmeniz büyük bir cesaret! Hadi oturup konuşalım." dedi. Korumalar Eita'nın cümlelerindeki alayı duymamış gibi dişlerini sıkarak gülümsemeye devam ettiler. Gerginliği uşağın sesi bozdu: "Eita-sama, Ando-sama geç kaldığınız için sizi saatlerce bekledi ve sıkıldığı için bahçeyi dolaşmaya gitti." Eita duyduğu şey üzerine aniden ciddileşerek "Öyle mi?" dedi.

Elini çenesine götürerek düşünmeye başladı. O sırada uşak Kobe-san'ın bir işinden ötürü biraz gecikeceğini söylüyordu. Eita daha önce de grup çatışmalarının ve yanlış anlaşılmaların içinde bulunmuştu. Bu işler temelde daha karışık olabileceği için genelde karşı taraf ek süre isterdi. Ancak Sakurai Ailesi genç efendisi, değil ek süre istemek bir de buluşma yerine tam zamanında gelmişti. Ya saçma bahaneler sunacak kadar aptaldı ya arkadaşlarının ölmesine göz yumacak kadar zalimdi ya da gerçekten bu işi çözüme kavuşturacak şeyi bulmuştu. Sonra "Madem bu kadar geç kaldım ve Ando-dono'yu beklettim, o halde bizzat gidip özür dilemeliyim." diyerek yolunu çok iyi bildiği arka bahçeye doğru yol aldı. Ando'nun korumaları buna engel olmaları gerektiğine dair olan bir iç güdü sebebi ile silahlarına davranarak ayaklandılar ama onlara Eita'nın korumaları engel oldu. Eita adımlarını durdurarak başını geriye çevirip muzip bir gülümseme ile "Merak etmeyin, efendinizi yiyecek değilim." dedi. Sonra ellerini teslim olmuş gibi kaldırarak "Bakın, ben de silahsızım." diye ekledi ve bahçenin yolunu tuttu.

Arka bahçeye çıktı. Kendisini hafif bir esinti karşıladı. Gökyüzüne baktı, hoş bir dolunay vardı. Sonra etrafına bakındı. Kimseyi göremedi. Yavaşça gölcük üzerindeki köprüye yürüdü. Ötedeki kiraz ağaçlarının çiçekleri esinti sebebi ile köprüye kadar gelmişti. Hatta gölcüğün üzerine dökülmüş kiraz ağacı çiçekleri köprüden sonra aydınlatması olmayan bahçede dolunay ışığının altında pembe pembe yüzüyorlardı. Köprüyü geçti ve ilerideki kiraz ağaçlarının altındaki karaltıyı fark etti. Yaklaştıkça ay ışığında belli olan insan siluetini net bir şekilde gördü. Kendisi ile neredeyse aynı boyda olan bir adam yüzündeki hoş bir hayranlık ve gülümseme ile esinti sebebi ile dökülen kiraz ağacı çiçeklerini izliyordu. Saçları alnını kapatsa da gözlerindeki aydınlık ışık saçıyordu ve ay ışığı pürüzsüz yüzünde adeta dans ediyordu. Kahverengi saçlarına ve omzuna konmuş kiraz çiçekleri orada epey süredir o şekilde seyre daldığını belli ediyordu. Üzerindeki zarif kimono biraz sıkı giyilmişti ki adamın geniş omuzları, beli ve kalçasının şekli net olarak ayırt edilebiliyordu. Kalp atışları hızlandı. Sonra bir erkeğin vücudunu bu şekilde incelediğini fark etti ve bir elini yüzüne götürerek "Ne yapıyorum ben?" diye düşündü.

Arkasındaki harekete irkilen Ando birden korkarak sıçradı. Kendisini korkutan şeye bakarak bir elini kalbine götürdü. Kendisi ile neredeyse aynı boyda olan bir adam gördü. Yüzünde şaşkınlık ve korku vardı. Karşısındaki adam da yüzünü kapattığı elini çekince bir süre karşılıklı bakıştılar. Dağınık saçlarla ve dağınık giyilmiş bir kimono ile karşısındakinin kim olduğunu önce tanıyamadı. Sonra dün geceden beri yaptığı araştırmaları hatırladı. Önce ürktü. Daha önce birçok yakuza patronu ile görüşmüştü ama her seferinde dedesi refakatçi idi. Hakkında tehlikeli şeyler duyduğu bir yakuza patronu ile ilk kez baş başa kalıyordu. Ancak Ando, araştırmaları sırasında Fumikaze Eita'yı daha önce de bir yerde gördüğünü fark etmişti. Bu sebeple hem daha çok heyecanlandı hem de korkusu bir nebze olsun azaldı.

Sessizliği ilk bozan Eita oldu. Ortamı yumuşatmak amaçlı söylese de iğneleyici çıkan ses tonu ile "Bir yakuza patronunun bu kadar korkmaması gerekir." dedi. Ando sanki böyle bir ses tonu beklemiyormuş gibi daha da irkildi. Neredeyse yaşıttılar ve Ando karşısındaki kişinin tavrı, bakışı, yüzü ve duruşu ile kendisinden daha erkeksi görünmesine şaşkın bir ifade ile bakıyordu. Ses tonu hatırladığı gibi değildi. Ancak Eita'nın beceriksiz ortam yumuşatma çabası işe yaradı ve Ando samimi bir gülümseme ile "Merhaba." dedi. Eita "Merhaba." diye karşılık verirken bir yandan da içinden "Bir yakuza patronunun bu kadar güzel gülümsememesi de gerekirdi." dedi.

...

Bir saat boyunca bahçeden geri dönüş olmadı. İki tarafın da korumaları iyice telaşlanmaya başlamıştı. Dış kapıda bekleyen Yamato da bu sessizliğe iyice telaş yapmıştı. Sigarasını yakarken "Umarım herifi öldürmemiştir." dedi. İçerideki gergin bekleyişe uşak, "Bir ihtiyaçları var mı diye gidip sorayım." diyerek son verdi. Uşak tam odadan çıkıyordu ki iki genç patron da yan yana odaya girdi. İki taraf bir müddet sessizce birbirine baktı. Bu kez gerginliği salonun diğer kapısından gelen Kobe-san'ın sesi bozdu: "Anlaşılan arabulucu olmama gerek kalmamış, beyler." dedi.

...

Ando arabada geri dönerken korumalardan birisi artık dayanamayıp Ando'ya sarılıp "Genç Efendi! Bir an o herif sizi öldürdü sandım." diye hıçkırmaya başladı. Ando korumanın tepkisine şaşırıp sonra onu sakinleştirmeye çalışarak "Sadece beni dinledi. Kötü bir şey olmadı." dedi. "Sandığımdan daha sağduyulu birisi imiş." diye de ekledi. Derken telefonu çaldı. Arayan Ryunosuke idi. Ando bilgilendirme yaptı, telefonu kapattı. Telefonun diğer ucundaki Ryunosuke derin bir nefes aldı. O sırada Ando'nun odasındaydı. Çalışma masası üzerindeki bütün gece çalıştığı belgelere baktı. Fumikaze Eita'nın fotoğrafını gördü. "Hıh! Benim torunum daha yakışıklı bir kere!" dedi ve odadan çıktı.

...

Saat 02.00 sularında Eita duştan çıkmış kalacağı misafir odasına saçını kurulayarak giriyordu ki arkasından gelen tekme ile yere yığıldı. Kobe-san "Saygısız velet seni! Geç kalmanı affedeceğimi mi sandın?" diye bağırdı. Yerden kalkıp ağrıyan sırtını ovalayan Eita "Özür diledik ya! Hem işler tatlıya bağlandı. Gece gece bağırıp insanları uyandırıyorsun." diye cevap verdi. Kobe, Eita'ya bir tekme daha atıyordu ki Eita tekmeye engel oldu. Kobe sonra sakinliğini geri kazanarak "Sana muhteşem bir dövüş ve kılıç eğitimi verdim ama bir terbiye veremedim." dedi. Sonra çocuk gibi bir sevinçle "Ee? Telafi olarak ne getirdin?" diye sordu. Eita, köşedeki çantayı göstererek "İçinden seç, bakalım." dedi. Kobe oyunlarından birisini sevinçle alıp diğer köşede oyunu açmaya koyuldu. İkisi de yere oturup oynamaya başladılar. Kobe ekrandan gözünü ayırmadan "Ee?" dedi. Eita, onun ne sorduğunu anlamamış gibi ona baktı. Kobe "Nasıl çözdünüz?" diye sordu. Eita "Gerçekten bilmiyor musun?" diye cevap verdi. Kobe bunun üzerine cevap vermedi. O sırada oynadığı karakterin dayak yememesi için savunma yapmak zorundaydı. Eita konuşmaya devam etti: "Sen de alay etme... Kendi bölgemde benden habersiz uyuşturucu satmaya çalışan birilerinin olduğunu kanıtları ile öğrenmem zaten oldukça yaralayıcı idi." O sırada Kobe'nin karakterine ölümcül bir vuruş yaptığı için Kobe intikam olarak Eita'nın kafasına tekme savurdu ama ıskaladı. Yine de Eita'nın diğer saldırıları yavaşlamıştı. Kobe maçı alıyordu. Derin derin düşünen Eita mırıldanarak konuşmaya devam etti. "Bölgedeki gücümüzü yıpratmak için başka yakuza gruplarının kılığına girerek adamlarımızı haklayıp bizi diğer gruplarla uğraşmak zorunda bırakacaklar, böylece bölgede istedikleri gibi at koşturabileceklerdi. Düşünsene babalık, benim için topladığı dosyada bu işin arkasındaki isimler, adresleri, akrabalarının adresleri, bağlantıları, her şey yazıyordu." Kobe bunları duyunca kahkaha atıp "Ve tüm bunları bir gecede içlerine sızıp halletti." dedi. Bunu duyunca Eita da güldü. "O suratla kimse bunun yakuza patronu olduğunu düşünmemiştir." dedi. Sonra oyunu oynamayı bıraktı. Kobe son ölümcül darbeye hazırlanıyordu ki Eita oyunu bırakınca Kobe'nin karakteri ufak bir yumrukla Eita'nın karakterini öldürdü ve Kobe sinirli bir şekilde haykırdı. Zaferi kursağında kalmıştı. Bir eli ile Eita'nın kafasına vurarak "Ustana 'babalık' deme." dedi. Eita kafasına gelen darbeye aldırmadan "Söylesene babalık..." dedi. Kobe onun ne soracağını merak ederek Eita'ya baktı. "Ryunosuke-san'ın hiç oğlu ya da kızı yok. Bu eleman nereden geldi?" Kobe, Eita'nın merak etmesine şaşırsa da istifini bozmadan "Ne bekliyorsun? Uzaydan inmedi herhalde. Evlatlığı işte..." dedi. Sonra Eita'nın dikkatini dağıtmak istiyormuşçasına "Şükret o dosyanın karşılığında sadece iki adamını geri istedi. O bilgileri toplamak benim bile iki haftamı alırdı. Sana neredeyse bedavaya verdi." dedi. Çantadan başka bir oyun çıkarırken konuşmaya devam etti: "Aslında bu işi tezgahlayan kimse en büyük akılsızlığı ilk kurbanlarını seçerken yaptılar. Sakurai Ailesi gibi güvenilir bir aile değil de başkası olsaydı yargısız infaz yapabilirdiniz, evlat." Eita düşünceli bir şekilde arkasına kayarak yatağa yaslandı. Dizlerini kıvırarak kollarını doladı. Konsol hala elindeydi. Düşünceli düşünceli "Haklısın." dedi.

Bu iyiliğin bir şekilde karşılığını vermeliydi. Yine aklına Sakurai Ailesinin genç efendisinin yüzü geldi. "Sanki, daha önce bir yerde görmüştüm." diye mırıldandı. 

Continue Reading

You'll Also Like

297K 22.2K 52
WATTYS 2018 KAZANANI! (KAHRAMANLAR KATEGORİSİ) Hreak ayağa aheste bir şekilde kalktıktan sonra kenarda yayılmış geniş postları eğilerek aldı. Geniş...
322K 32.4K 36
2022 WATTYS KAZANANI Lale lise son sınıfa geçtiğinde düşünmesi gereken tek şey üniversite sınavı değildi. Uğraşması gereken, yeni bir cici annesi ve...
225K 9.8K 29
Arca kişisi sizi engelledi Bilinmeyen:Nasıl?engelledin mi beni? İletilmedi Bilinmeyen:Beni nasıl engellersin?! İletilmedi Bilinmeyen: İletilmedine so...
123K 7.4K 56
Buraya bak cılız okur. Senin geçirdiğin tüm o uykusuz geceler gibi yüzyıllar geçiren Carryhall Lisesi öğrencilerine bak. Bak ve elindeki loş telefon...