Karanlık • [b×b]

Av mavigollge

2M 164K 86.3K

[Tamamlandı] Ayaz, yıllardır tek başına yaşayan, kendi halinde bir adamdı. Şimdiyse karşısında bir ay boyunca... Mer

-1- Tanışma
-2- Yakışıklı
-3- Kıskanç
-4- Kaza
-5- Banyo
-6- Çorba
-7- Kütüphane
-8- Yemek
-9- Dalga
-10- Market
-11- Kayıp
-12- Vicdan
-13- Hazırlık
-14- Hayal
-15- Davet P1
-16- Davet P2
-17- Yardım
-18- Heyecan
-19- Dilek
-20- Öpücük
-21- Ateş
-22- Trip
-23- Kahvaltı
-24- Farklı Duygular
-25- Utangaç
-26- Benimki
-27- Sabır
-28- Veda
-29- Hüzün
-30- Özledim
-31- Kahraman
-32- Şefkat
-33- Sevgilim
-34- Kontrol
-35- Yolculuk
-36- Tatil
-38- Yalnız
-39- Gönül Almak
-40- Telefon
-41- Bebek
-42- En Değerlim
-43- Hissetmek
-44- İstek
-45- Tüm Kalbimle
-46- Gergin
-47- Civciv
-48- Planlar
-49- Hayallerimden Güzel
-50- Sevimli
-51- Bambaşka Dokunuşlar
-52- Gökkuşağı
FİNAL

-37- Bar

33K 2.5K 1.4K
Av mavigollge

Medya- Ayaz

Hayatta kime ait olduğunuzu anlamanın yolu aslında oldukça basitti. İnsanlar duygularını keşfetmekte ya da yeni bir hayata açılmakta zorlansa da sonucu tüm bu zorluklara değiyordu. Senin için yaratılmış kişi tüm dünya kalabalığının içinden çıkıp bir anda yanına geliveriyor, o ilk karşılaşmada dahi 'geleceğin' olduğunu hissettiriyordu.

Beyaz örtünün içinde huzurla uyuyan sevgilime baktım. Dalgalı saçları yastığın üzerine dağılmış, bir kolunu yorganın dışına çıkarmıştı. Saçlarını geriye doğru okşayıp alnını öptükten sonra ayağa kalktım. Odanın kapısı çalıyordu. İlk başta görevliler olduğunu sanıp umursamamıştım ama gelen seslere bakılırsa Volkan'dı.

Yankı'yı uyandırmamak için kapıyı yavaşça açıp "Ne var?" dedim. Davetimi beklemeden odaya dalmıştı.

"Arıyorum açmıyorsun oğlum, merak ettim." 

"Bekle burada." içeri geçip Yankı'nın dışarda olan kolunu da yorganın içine aldım. Boynuna kadar örtüp hiçbir yerinin gözükmediğine emin olduktan sonra içeri çağırdım Volkan'ı. Beraber terasa çıkarken direk sigarasını dudaklarına yerleştirmişti.

"Nasıl gidiyor?" dedi, Yankı'yı kastediyordu.

"Hayatımın en güzel dönemi."

"O kadar mı?" vay be, dercesine dudaklarını büzdü. "Ne zamandır berabersiniz?"

"Çok olmadı."

"Işık bir ameliyattan bahsetti bana." her açıldığında göğsümü sıkıştıran konu yine karşımdaydı.

"Para topluyorum."

"Yankı kabul etti mi?" içeri doğru bakıp yatakta uyuyan sevgilimi görmeye çalıştım, uzun tül perde yüzünden hiçbir şey görünmüyordu.

"Bilmiyorum." dün bunu konuşurken bir anda öpesim gelmişti ve sonrasında da işler değişmişti zaten.

"Zor abicim ya." sigara dumanını dışarı üflerken başını iki yana salladı.

"Zor olan ne?"

"Yanlış anlama beni kardeşim." 

Gözlerimi kapatıp sabırsız bir nefes verdim. "Bir şey söyledin devamını getir Volkan."

"Kardeşim ben Yankı'yı çok sevdim, dünya tatlısı bir çocuk-"

"Ağır ol biraz." Yankı hakkında bunları düşünebilecek tek kişi bendim.

"Oğlum benden mi kıskanıyorsun?" ifadesizce suratına bakmaya devam ettiğinde gülümser gibi oldu. "Işık'ı tavlamaya çalışıyorum ben."

"O sana bakmaz." Işık başarılı ve güzel bir kızdı, neden bilmiyorum ama kolay kolay beğenmeyeceğini düşünüyordum. "Konuyu değiştirme, zor olan ne?"

"Tüm sorumluluk sen de, her şeyiyle ilgileniyorsun, bebek gibi bakıyorsun Yankı'ya." çekinerek gözlerini kaçırdı. "Bundan bahsetmiştim."

"Ben Yankı'yla içimden geldiği için ilgileniyorum, ihtiyacı olduğu için değil."

"Sadece dışardan bir göz olarak söylüyorum." yanımızdaki masaya uzanıp küllüğe bastırdı sigarasını. "Şu an tüm duygularınız zirvede ama sen de çok gençsin. Sürekli sonunu düşünerek hareket etmek ya da Yankı'ya uygun yerlerde vakit geçirmek zorundasın. "

"Yankı'yla her yere gidebiliriz." 

"Abicim bir süre sonra yorar bu insanı, ondan bahsediyorum." dişlerimi sıkarak yana çevirdim kafamı. Yankı'nın bana yük olduğunu, beni zorladığını hiçbir zaman düşünmemiştim.

"Öyle bir şey olmayacak."

"Seni az çok tanıyorum, günün birinde sıkılıp bunalmanı istemiyorum sadece." yüzümün gitgide değiştiğini fark ettiği için gülümsemeye çalıştı. "Lisede insanlardan çok çabuk soğuyan biriydin, o yüzden diyorum."

"Uzatma Volkan." kötü niyetle söylemediğinin, sadece beni düşündüğünün farkındaydım ama birini sevmeden böyle bir konu hakkında yorum yapamazdı. İşin içine duygular girdiği zaman her şey değişiyordu.

"Canını sıkmak istemedim kardeşim." omzuma iki kez vurdu. "Çok yakışıyorsunuz, ikinizde iyi insanlarsınız. İkinizin de üzülmesini istemem." bir şey demediğim için devam etti. "Otelin barına gidelim bu akşam, kafa dağıtırız."

"Hem kafamı karıştırıyorsun hem kafa dağıtalım diyorsun hıyar." kolunu tutup içeri ittirdim Volkan'ı. "Git artık, uyandıracaksın çocuğu."

"Tamam tamam...gidiyorum." odanın içinden geçip kapıya kadar geldiğimizde gülümsedi. "Bu gece gel. Hatta Yankı'yı da getir."

"Hadi Volkan...hadi." 

O gittiğinde sessiz olmaya çalışarak Yankı'nın yanına yaklaştım. Yatağın kenarına oturup yumuşacık saçlarına daldırdım ellerimi. "Sevgilim." saçlarını hafifçe öptüm. "Uyan artık." özlemiştim yemin ediyorum.

Yankı yatakta sırt üstü dönüp yavaşça  mavilerini araladı. Elimi yanağına kaydırıp okşarken "Günaydın." dedim. Yanağındaki elimi tutunca ayıracağını sanmıştım ama yanağına biraz daha bastırınca kalbimin yumuşadığını hissettim.

"Günaydın."

"İyi misin?" eğer ağrısı varsa bir çözüm bulabilir, onu rahatlatacak şeyler yapabilirdim.

"İyiyim." dese de elimi bırakıp doğrulurken yüzünü buruşturdu. Genellikle olduğu gibi kalkıp üzerini değiştireceğini sanırken kendini bana doğru kaydırdı Yankı. Yüzündeki uyku mahmurluğu sandığımdan çabuk kaybolmuştu. Nedenini anlayamadığım bir ifade oluşurken yüzümü kavrayıp dudaklarını yanağıma bastırdı. Uzatmadan geri çekilip dudaklarını yaladı Yankı. Neden bu kadar hırslandığını anlamıyordum, daha yeni gözünü açmıştı, onu kızdıracak napmış olabilirdim?

"Yavrum." bana aldırmadan yataktan kalkıp dolaba ilerleri Yankı. "Kızgın mısın bana?" peşinden gidip belini kavrayarak kendime çektim. Sırtını göğsüme yaslayıp gözlerini kapattı.

"Değilim." burnuma dolan kokusu birkaç saat önce olanları aklıma getirirken gülümseyerek boynuna eğildim. 

"Çok güzeldin." burnumu sürttüğümde huylanarak kıkırdadı Yankı. "Canını yaktım mı?"

"Çok az..." utanarak dudağını ısırdı. Dudaklarımı çenesine bastırıp mis kokulu bu çocuğu uzunca öptüm.

"Ölürüm sana."

Kollarımın arasında dönüp omuzlarıma tutundu Yankı. Ellerini boynuma doğru hareket ettirirken "Güzel bir şeyler seçer misin?" diye sordu. 

"Şu ses tonuyla her şeyi yaptırabilirsin bana." dudağını ısırarak kollarını çekti Yankı. Az değildi...hiç az değildi hem de.

Açık mavi ya da yeşil tonlarındaki şeyler gözlerini ön plana çıkartıyor Yankı'yı daha dikkat çekici hale getiriyordu. Şu an insanların ona bakmasını kaldıracak kafada değildim, tatilimizi bozmamak için daha normal görünmeliydi. Bu yüzden beyaz bir gömlek ve mavi kot çıkardım. Yankı elimden aldığı gömleği kollarından geçirirken biraz gerileyip üstünü süzdüm. "Bu da çok güzel durdu anasını satayım ya."

"Hım..." diye mırıldandı Yankı. "Bu bir iltifat mı?" pantolonu alıp arkasını döndüğünde odadan çıkmamı istediği açıktı.

"Bakmıyorum güzelim." arkamı dönüp dolaba yaslandım. Yaklaşık bir dakika sonra giyindiğini anladığımda ona döndüm. Bu kadar güzel olmak zorunda mıydı?

"Sen hazır mısın?"

"Hazırım." derken beyaz gömleğinin açıkta bıraktığı boynuna takıldı gözlerim. Yer yer morluklar vardı..."Yavrum bekle bir dakika." gömleğinin omuz kısmını düzeltip bir düğmesini daha ilikledim. Riske atmamak için etrafta örtebileceğim bir şey aradım ama yoktu.  Çok hareket etmediği sürece gözükmezdi.

"Burayı kapatmak istemiyorum Ayaz." ellerini tutup dudaklarıma götürdüm. Onu ikna etmek için ılımlı konuşmak zorundaydım.

"Böyle daha güzel duruyor sevgilim."  yüzü anında yumuşarken ellerimizi indirip başını salladı. Allah'ın bana dayanma gücü vermesi lazımdı. Baktıkça içime sokasım geliyordu bu çocuğu.

"Saat kaç oldu?"

"Sekize geliyor." kolumu beline sarıp kendime çektim bedenini. Odadan çıkıp asansöre ilerlerken kendini biraz öne çekti. Neden uzaklaşmak istediğini anlayamasam da takılmadım. "Acıktın değil mi?" kahvaltıdan öylece kalkmıştık ve sonrasında da uyumuştu.

"Evet, çok acıktım." asansöre binip aşağı indiğimizde etrafta dolaşan küçük çocuklara bakıp Yankı'nın elini tutmak istedim. Tek amacım kimseye çarpmadan yürümesine yardımcı olmaktı ama kaçırdı elini. Kaşlarım çatılırken gülümsemeye çalışarak "Bu var ya..." diye söylendi, bastonunu kastediyordu.

Ağır ağır başımı sallayıp restauranta yönlendirdim Yankı'yı. O bir masaya geçip oturduğunda ikimiz içinde güzel birer tabak alıp yanına geldim. Tabağını ve çatalını gösterince tebessüm edip yemeğine başladı.

"Beğenmediysen başka şeyler de getirebilirim."

"Çok beğendim." kenarda duran peçeteyle dudaklarını sildi. "Sevdiğim şeyleri seçmişsin zaten."

"Güzelim..." kararsızca baktım gözlerine. Şu an rahat rahat yemeğini yiyordu, keyfini kaçırmak istemiyordum ama bunun çözüme kavuşması lazımdı. "Ameliyat konusu hakkında ne düşünüyorsun?"

Tahmin ettiğim gibi yüzü asılırken kesin bir dille "İstemiyorum." dedi. Beni zorlayacağını düşünmüştüm ama bu kadar net olacağı asla aklıma gelmemişti.

"Neden?"

"İstemiyorum işte."

"Bu senin düşüncen değil Yankı." çatalımı tabağın kenarına bırakıp tamamen ona yoğunlaştım.

"Benim düşüncem olsa ne fark edecek Ayaz? Ailem böyle bir şeyi karşılamak istemeyecek."

"Güzelim, sen sadece kendini düşünerek karar ver." gereksiz şeylere kafa yormamalıydı, ben hepsini halledebilirdim. En azından öyle umuyordum. 

"Sadece bu da değil, izin de alamayız."

"Kimseden izin istemek zorunda değilsin, reşitsin sen." 

Gözlerini kapatıp bir iki saniye bekledi. Altında çok farklı sebepler yattığının farkındaydım. Küçüklükten beri zihnine işlenmiş şeyler vardı. Bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde bunun kaderi olduğuna inandırılmış, görmeye değer şeylerin olmadığı falan kodlanmıştı. Annesinin konuşma şekli, ağzından kaçırdığı şeyler...hepsi bunları kanıtlar nitelikteydi. Şu an sağlıklı bir karar veremiyordu. "Ayaz, ben böyle bir şey istemiyorum." dediğinde sinirlenmemek için kendimi sıktım.

"İstemek zorundasın Yankı, hayatının geri kalanında pişmanlıkla yaşamana izin veremem." ses tonumdaki yumuşaklığın gitmesi kaşlarını çatmasına sebep oldu. Sabredemiyordum artık...ailesine kızdıkça kendimi tutamıyordum.

"Benim tercihim olduğunu söylüyordun, şimdi zorundasın diyorsun."

"Başka çare bırakmıyorsun çünkü."

"İstemiyorum Ayaz." dedi diklenerek. "Benimle uğraşmanın zor olduğunu söylediğimde yanlış düşündüğümü söylemiştin, bu kadar ısrar etmene bakılırsa doğru düşünüyormuşum." çatalını sertçe tabağına bıraktığında ağladı ağlayacak gözlerine baktım. Masanın üzerinden elini tutup kendime çektim.

"Kafanda saçma sapan şeyler kurup duruyorsun, ben sadece senin iyiliğini istiyorum."

"Herkes öyle söylüyor."

"Sadece bana inanmalısın ama."

"Neden sana inanayım?" dediğinde birkaç saniye idrak etmeye çalıştım. Yanlış anladığıma kanaat getireceğim sırada tekrar konuştu Yankı.  "İnanmıyorum."

"Sana zarar veren onca insan arasından güvenmemek için beni seçtin öyle mi?" inkar etmesini, hırçınlığını bırakıp konuyu kapatmak istemesini falan bekledim ama hiçbirini yapmadı Yankı. Kalbimde hissettiğim ağrı gitgide artarken masaya tutunarak ayağa kalktı.

"Ben odaya gidiyorum." bastonunu da alıp  masadan çıktığında ben de kalkıp bileğini tuttum. "Kendim yürüyebilirim." bir de bu mesele vardı...restauranta gelene kadar da kendisine dokundurmamıştı zaten. Muhtemelen insanların düşüncelerinden çekiniyordu. 

Sinirle gülümseyip çekiştirdim Yankı'yı. Asansörden inen insanların arasından geçip Yankı'yı içeri çektim.

Bizim katta durduğunda tekrar bileğini kavrayıp indirdim Yankı'yı. Odaya kadar hızlı hızlı yürütüp kapıyı açtım. Onunla beraber içeri girince bileğini bırakıp olası bir ihtimale karşı  terasın kapısını ve yere kadar olan pencereleri kapattım.

"Ayaz..." ağlamaklı sesiyle mırıldandı Yankı. İçimde o kadar büyük bir kırgınlık vardı ki sinirimin bile ötesine geçiyordu. Eğer burada kalırsam onu incitmekten korkuyordum. "G-Gidiyor musun?" diye sorduğunda kapıyı açıp yüzüne bakmadan cevap verdim.

"Uyu, odadan dışarı çıkma." 

"A-Ayaz...lütfen..." ağlamaya hazırlanan gözlerine son bir kez bakıp çıktım odadan. Telefondan Volkan'a bir mesaj gönderip asansörle aşağı indim. Sinirimi çıkartamadığım için ellerim titriyor, mantıklı hareket edemiyordum. Otelden çıkmadan önce karşıma çıkan ilk görevliden odaya yemek göndermesini istedim. Yarım bırakmıştı çünkü, karının doyurmalıydı.

Arka tarafa dolanıp otelin barına ilerledim. Normalde de böyle gürültülü yerlerden hoşlanmadığım için aniden kulaklarıma dolan yüksek sese hemen alışamadım. Taburenin üstüne oturup içecek bir şeyler istedim. Dişlerimi sıkarak yukarı kaldırdım başımı. Şimdiye kadar sadece annemi kaybettiğimde ağlamış biri olarak, ağlamamak için kasıyordum kendimi. 

Onun adına her şeyi  özenle düşünüyor, onu üzmemek için kendimi değiştiriyordum. Aklında tek bir sorun bile olmasın, her şeyi ben halledeyim diye uğraşıyordum. Heveslendikten sonra üzülmesi ihtimalini dahi düşünerek test verme olayını bile binbir oyunla yapmış, ona hemen anlatamamıştım. Kendimi tamamen ona adamıştım ve bundan zerre kadar pişman değildim. Ben onu bu kadar severken, sadece onu düşünürken bunları görmemesi, hala o ailesi olacak insanlara benden daha çok önem vermesi canımı yakıyordu. 

 Boğazımı yakıp giden acı tatla gözlerimi  kapattım...bu güven meselesini birlikte olmadan önce açmalıydı...benim onu sevdiğim kadar sevmiyordu çünkü. Ona dokunarak kesinlikle hata etmiştim.

*

Yankı' mı haklı buluyorsunuz yoksa Ayaz'ı mı?

Fortsätt läs

Du kommer också att gilla

ÇARŞI İZNİ Av Khalesi

Allmän skönlitteratur

259K 26.9K 10
[TAMAMLANDI] Amasya'da ufak bir kafede çalışan Mert ve her pazar oraya gelen askerin hikayesi...
2.1M 133K 60
pabucumun bayboyu Ayşen: Ama senin gibi tiplerden hoşlanmam. Ayşen: Senin gibi tipler dediğim. Ayşen: Kötü çocuk gibi takılan. Ayşen: Zeki ve çalışk...
2.7M 170K 77
DÜZENLENDİ! "Basat..." diye inlerken ellerimi tam başının olduğu noktada tişörtümün üzerine koydum. Başını kalbimin üzerine koyduğunda altında kıpırd...
GURUR | BXB Av Lord

Tonårsromaner

721K 57.3K 31
Kendini haşarı bir çocuğu adam etmek için harcayan bir adam ve onun başının belası bir çocuk...