Apollo

By _sdwe_

109 17 26

O seni hep sevdi ve inanır mısın, karşında duran kişide benim. Böyle olduğu için özür dilerim. Amacım intikam... More

Çiçek
Zincir
Ölüm bir kutruluş mudur?
Haber
Hastahane
Boşluksuz

Feu

19 4 11
By _sdwe_

Rüya sık sık görmem. Gördüğümde de annemle babamı görüyorum. Başka hiç bir şey görmüyorum. Bir gün Apollo'yu görmek isterdim.

Sürekli düşünüyorum. Apollo benim en yakınım. Benim arkadaşım. Fakat kalbim onu düşününce hızlı atmaya ve aklımı karıştırmaya başlıyo. İçim ısınıyor. Erkekle erkek sevgili olamaz mıydı? Karşımda gördüğüm iki kız el ele tutuşuyordu. Kan bağları olmadığı kesin. Başka bi yönden de bir erkek diğer erkeğin omzuna kolunu atmış gülüşüyorlardı. Sanırım böyle gizliyorlar. Ama hayır! Apollo'ya ihanet edemem. O benim sadece arkadaşım. Beni gerçeklikten alıkoyan ve yaralarımın iyileşmesinde büyük katkı sağlayan kişi. Hem oda bana "kardeş" gözüyle baktığına eminim. Yanağından öpmem ondan hoşlandığım anlamına gelmeyeceğine göre hayatına devam edebilirdi. Fakat Apollo'yu gerçekten görmek istiyorum. Umarım proje ödevini güzelce teslim edebilir.

Oturduğum bankta Feu ile insanları izliyorduk. Oldukça geniş bir meydandaydık. İlk başta ne yapmam gerekli? Okul? Serseri? İş? Okulda olmak eğlenceli fakat sıkıcıydı. Aptalların arasında dolanmak ve özellikle Apollo'yu görmeden günlerimi geçireceğim. Dayanabilirim sanırım. Fakat ilk ev kiralamam mı gerek? Bence almalıyım.

Sokakları gün ışığında gezmeye devam ettim. Okul zamanı olduğu için etrafta bu saatlerde gençler çok olmaz. Normal olarak. Acaba okula gidip kayıt mı yaptırsam? Yatakhanesi olan bir lise.

Aramaya devam ettim. Karşıma çıkan insanlara okul sordum. Kimisi cevap vermedi kimisi de bilmiyorum diyerek beni geçiştirdi. Karşımda yavaş yavaş yürüyen bir yaşlı hanımefendi vardı. Zorlandığına eminim. Yardım etmek için yanına gittim.

+Teyzeciğim yardım ister misin?

Kısık ve buruşuk olan gözleriyle bana baktı.

-Ah genç evlatlar kaldı mı böyle?

+Yani ne demek istiyorsunuz.

Boyu kısa olduğu için eğilmiştim ve koluna girmiştim. Elindeki bir kaç poşeti almıştım. Yavaş adımlarla ilerliyorduk.

-Ah evladım.

Yaşlılıktan titreyen sesiyle konuşmaya devam ediyordu.

-Böyle gençler burada bulunmaz. Sen neredensin böyle?

+Küçük ve fakir bir kasabadan geliyorum teyze.

-Ah ah kuzum.

+Sanırım haberlere de çıktı. Kocaman bir yangının olduğu yer. Bir sürü masum insan yanarak can verdiği yer.

Sinirlenmeme rağmen dışarıya hiçbir şey belli etmedim fakat teyze durdu.

-Genç evlat otur bakalım.

Pastel pembesi olan evin dış duvarının önünde oturmak için bir yer vardı. İlk teyzeyi oturttum. Daha sonra yanına ben geçtim.

-Annenle baban yaşıyorlar mı?

Yalan söylemem gerekli. Henüz tanımıyorum bile.

+Evet evet. İş için yurtdışına çıktılar. Bende buralara geldim.

Teyze durdu. Üzgün gözleriyle yüzüme bakıyordu. Anladı mı acaba?

-Evladım böyle şeylerin yalanı olmaz. Oradan sağ kurtulan yok maalesef.

+Pardon teyze.

-Bana Sussana teyze diyebilirsin evladım. Kalacak yerin var mı?

+Ah tamda o konuya gelecektim. Yatakhanesi olan bir lise biliyor musun? Gidip başvuru yapacağım.

-Evet yakınlarda lise var fakat yatakhanesi yok. Sokakta yatmana göz yumamam. Gel benim boş bir odam var. Orada yat. Olur mu?

+Sussana teyze sana yük olmak istemem. Benim gibi talihsiz biri ancak başına bela açar. Tanrı beni sevseydi başıma kötü bir şey gelmezdi.

-Evlat inan ki bu dünyada derdi olmayan insan yok.

Çok içten davranıyor. Ah Sussana teyze. Ben iyi biri değilim. Sevilen bir kul değilim. Fakat onda kalmamı çok istiyordu. Belki de gerçekten yeni bir yaşama ayak basacaktım. Belki sevilecektim? Fakat Sussana teyzenin ömrü çok uzun gibi durmuyor.

+Sussanna teyze, senin buralar da akraba veya tanıdığın var mı?

-Yok evladım. Senin ismini öğrenebilir miyim genç evlat?

Gülümseyerek karşılık verdim.

+Samuel.

-Ah Samuel, sen Tanrının en sevdiği kulusun. Beni tanıdın mı?

Akrabam yok diye biliyordum. Olamaz da. Yaşlılığı başa vurmuş olmalı.

+Hayır Sussanna teyze. Benim akrabam yok.

-Gözlerim görmeyi bıraktı. İsmini duyunca tanıdığım biri çıktı sandım. Kusura bakma evladım.

Teyze ayağa kalktı. Yere bıraktığım poşetleri bende elime aldım. Teyze önde bende arkasından ilerliyordum. Yavaş adımlarla sarı ve orta boylu bir apartmanın kapısına vardık. Cebinden anahtarı çıkardı ve kapıyı açtı. Arkasından ben ilerledim. İkinci kata yavaş adımlarla ilerliyordu. Dış kapı kendiliğinden kapandığını duydum. Yaylı sistem kullanmış olmalılar. Teyze ayakkabılarını paspasın kenarında çıkardı ve kapıyı kocaman açarak eve girmem için yol gösterdi. Hafif eğildikten sonra ayakkabılarımı çıkartıp içeri girdim.

Bana odamı gösterdikten sonra eşyaların bir kısmını dolaba yerleştirdim. İçinde bıçaklarım vardı ve tonlarca para. İlk önce okul bulmalıydım herhalde. Yakınlarda bir yerlerde vardı. Fakat kimliğimi değiştirmem gerekiyordu. Kendimi ölü olarak gösterecektim. Acaba Sussanna tey- hayır hayır o masum kadını kendi oyuncağım edemem. Kıyafet istesem verir miydi? Görünüşümü değiştirecektim. Biraz makyajla kız gibi görünürdüm herhalde. Odamdan çıkıp kapının önünde durdum.

+Sussanna Teyze?

İçeriden ses geldi.

-Efendim Samuel'cim. Bir şey mi oldu?

Yavaş adımlarla olduğu yerden kalkıp bana geldiğini hissediyordum. Adım sesleri de söylüyordu.

+Sussanna Teyze kusura bakma. Acaba kıyafetlerini ve makyaj malzemeni kullanabilir miyim?

Şaşırmışçasına bana bakıyordu. Haklıydıda. Birden kadın kıyafetleri giymek nereden çıktı?

-Samuel. Ne için kullanacaksın?

+Sussanna Teyze... Ben iyi bir evlat değilim. Söz sana yenilerini alacağım olur mu?

-Gerek yok evladım. İstediğini kullanabilirsin.

+Fakat kıyafetleri yakmam gerekecek.

-Canın sağolsun. Yeni kıyafetleri ben ne yapayım? Yaşım başımdan aşkın zaten. Sadece ölümü bekliyorum.

Sussanna Teyzenin boyuna eğilip sarıldım. Bu zamana kadar yalnız başına gelmiş anlaşılan.

Giyinip hazırlandım. Gerçekten kız gibi görünüyordum. Sussanna Teyzenin gözleriyse parıldıyordu. İki elini de birleştirip yanağına koydu.

-Kızlardan daha da güzel olmuşsun.

+Teşekkür ederim.

Gülümsüyordum. Apollo'nun yanındaymış gibiydim. Fakat ona karşı atan kalbim gibi değildi. Saygıdandı herhalde.

Yavaşça memurluğa gittim. Öyle ki herkes bana bakıyordu. Çok mu güzeldim ne? İstediğim yeri bulmam uzun sürdü. Karşımda bir kadın daha vardı.

-Size nasıl yardımcı olabilirim?

+Nüfusta değişiklik olacaktıda.

Sesimi incelterek konuştum. Acaba bir belge isteyecekler miydi? Hazırlıksız yakalandım ilk defa. Ama bir bakalım ne diyecek.

-Yeni doğum mu yoksa ölüm mü?

+(sahte ağlama numarası yaparak) Ah ölüm olacaktı. Biricik yeğenimi kaybettim.

Ağlama numarasını yuttu mu diye kontrol etmeyecektim yaparsam belli olurdu.

-Başınız sağ olsun. İsim ve soy isim?

+Samuel G****

-Peki hemen işlemleri hallediyorum.

Biraz bekledim. Gözlerimi siliyormuş gibi yaptım. Gözlük altından çok belli değildi. Biraz bekledikten sonra bana kağıt verdi. Resmimin olduğu altında bütün kimlik bilgilerimin yazdığı kağıt. Sol köşe de ölü olduğum belirtilmiş. Güzel.

-Buyrun hanımefendi.

+Sağolun. Ühühüüh sağolun.

Arkamı dönüp gittim. Çok zaman geçmemişti. 1-2 saat sürdü evden çıkmam ve buraya gelmem. Şimdi ise aynı yolu tekrar edecektim. İlk iş kendi saçımı değiştirmek olmalıydı. Diğer şeyleri kıyafetle yapabilirdim. Eve gittim. Sussanna Teyzeye selam verdim ve alışverişe çıkacağımın haberini verip evden erkek kıyafetleriyle çıktım. O meydana geri gittim. Geldiğim gibi dümdüz ilerleyince butikler çıktı ortaya. Erkek butiği yok muydu?

Biraz daha gezdim. Birine sormak istiyordum. Karşımdan gelen bir erkeğe yöneldim.

+Pardon.

Omzuna dokundum ve bana baktı. Saçı kazılmış bir erkekti bu. Bakalım ne diyecek.

-Buyrun.

+Burada erkek giyim mağazası var mıdır?

-Tabiki var kardeşim. Gel sana yardım edeyim. Bana göre düz bana yardım eden erkeğe göre ters yönde ilerliyorduk. Bir ara sokaktan geçtikten sonra kocaman bir sokak karşıladı bizi. Erkek giyim mağazası vardı.

-Kaç yaşındasın sen?

+17.

-Hahahah yaşıtız.

+Bildiğin yakınlarda lise var mı?

-Var var. Benim liseye gelirsin en kötü. Her neyse sana kıyafet seçelim. Daha sonra da okul forması.

+Tamam.

Bana yardım edecek ve gidecekti. Buradaki insanları gözlemlemedim. Nasıl oldukları hakkında fikir sahibi değilim. Yürümeye devam ettik.

+Okul saati değil mi?

Buruk gülümsemeyle karşılık verdi. Yanlış bir şey söylemedim.

-Evet.. Okuldan çıktım. Belalı biri olduğumu düşünüyorlar. Fakat hiç birine bunu ben yapmadım. Gerçekten. Hepsi o kızıl saçlı fahişe yüzünden!

Kurban1 belli oldu. Kızıl saçlı lise öğrencisi. Tahminen etek boyunu kısa tutup makyajla okula geliyordu. Öyle mi acaba sorayım.

+Kız nasıl görünüyor?

-Neden sordun ki?

+Cevap verecek misin?

-Oi oi.. Sakin ol tamam. Kız gördüğü bütün erkeklerle konuşuyordu. Bazen de gece evlerinden çıkıyor. Eteğini gerçekten bayağı kısa tutuyo fakat kızların eteklerinin boyu dizlerinde. Daha sonra iğrenç bir makyaj yapıyordu suratına.

Emin olamazdım. İlk öncelikle kızı tanımalıydım. Eğer gerçekten öyleyse bayağı kolay elime düşer.

+Kızın ölmesini istiyor musun?

-Kızın babası yok. Annesi gibi oda fahişe. Annesiyle beraber ölsünler.

+Belki de tek kazançları bunlardır?

-Hiç öyle düşünmemiştim.

İnsanoğlu. Bencil ve iki yüzlü yaratıklar. Ön yargılı olmaları çevresinden ve aile ilişkilerinden kaynaklı olduğunu düşünüyorum. Ve şahsen bir aptal ön yargılı olabilirdi. En büyük örnek "Ölü" olan Diablo.

Kurban1 i sildim. Kızla tanışınca anlayacağım. Ve bu çocuğun okulunda okuyacağım.

+Üniforma?

-Efendim?

+Üniforma hangi renk?

-Beyaz gömlek mavi süveter.

+Okulunu göstermeden önce seninle işim var.

-Evet kıyafet alacağız sana.

+Sen seç. Kendine almak istersen söyle. Parayı evde unuttum.

-Kıyafetler ucuzdur burda.

+İstediğin kadar al ve beni bekle tamam mı?

-Şuradaki mağaza da olacağım.

Koşarak eve gittim. Para almayı unuttum. Bunu da bilerek yaptım. İlk önce kimlik çıkartmalıyım. Ondan da önce saçımı boyatmalıyım. Evden aceleyle bir miktar para aldım. Koşarak geldiğim yolu tekrarladım. Bana gösterdiği mağazaya girince elinde bir kaç parça kıyafet vardı.

-Oh! Hızlısın!

+Evet. Koşarak geldim.

-Hehehehehe...

Eliyle kafasının arkasını kaşıdı. Bana güvendiğini ve benimle yakın olmak istediğini sezdim. Ne zaman anlayacak benim iyi biri olmadığımı?

Peki benim kendi dünyamdaki ismim ne olacak? Biraz bunun hakkında düşünürken çocuk da alışverişe devam etti. "Phaldor" olabilir yeni ismim. Peki ya soyadım? Köpeğimin ismini soy ismi yapmak biraz garibime gitti doğrusu. Phaldor Feu. (Faldo fü). Bu yeterince iyiydi.

Çocuğa seslendim.

+Hey, senin ismin ne?

-Abraham. Senin?

+Phaldor.

-Sana iyi olacağını düşündüğüm kıyafetleri seçtim. Bakmak ister misin?

+Bedenime olursa her türlü giyerin.

Deneme kabinine girdik. Geniş bir kabin. Bu yüzden ikimizde girdik.

-Sormadan girdim ama yardıma ihtiyacın var mı?

+Seçen sensin. Deneyecek olan da benim.

-Yani kalmalı mıyım?

+İşine bak.

Üstümdeki kıyafeti çıkardım. Siktir çocuk sırtımı görecekti. Ama çok geçti. Üstüm tamamiyle çıplaktı.

-Bakmıyorum. Merak etme.

Oh...Bana bir parça kıyafet uzattı. Üstüme kırıştırmadan geçirmeye çalıştım fakat biraz dar oldu sanırım. Vücut hatlarımı belli ediyordu.

+Baksana.

Yerden kafasını yukarı doğru kaldırdı. İlk yüzüme sonra da vücuduma baktı. Biraz düşündü. Kafasını onaylar biçimde salladı.

-Kızlar seni böyle çok beğenir. Gay olsam seninle sevişirdim şuan.

+Böyle düşünüyorsan şimdi istiyorsun demektir.

-Tch!

Yanakları hafif kızardı ve arkasını döndü. Diğer eşyaları yere bıraktı ve deneme odasından çıktı.

-Altın ve üstün olursa al. Benim işim bu kadar. Gidiyorum.

Hayır hiç bir yere gitmiyorsun. Burada beni bekleyecek Abraham.

+Abraham.

-Ne?

+Daha okula götüreceksin beni. Nereye gittiğini sanıyorsun?

-Okulun yolunu bilmiyor musun?

+Aptal mısın yoksa aptal taklidi mi yapıyorsun?

-Burada yenisin. Pardon unuttum.

Beni bekliyordu kabinin önünde. Bense bana olanları seçiyordum. İşim bitince Abraham'a seslendim.

+Hey!

-Bitti mi işin?

+Evet.

Kabinden çıktım ve kasaya doğru ilerledik. Kadın hepsini okutuyordu. Üzerimde yaklaşık 2 bin euro vardı.

Kasiyer: 200 euro.

200 ü uzattım kadına. Abraham'a baktım.

+Bir şeye ihtiyacın var mı?

-Hayır. Kendim çalışıp paramı alıyorum zaten. Kimseye ihtiyacım yok.

+Sen bilirsin.

Dedim ve o mağazadan çıktık.

+Okul kıyafeti nerede satılıyor?

-Okulun dibinde bir yer var. Orada.

Meydana doğru ilerledik. Meydan olduğundan daha büyük gözüküyordu.

+Sen beni burada bekle benim işim var.

-Niye? Bende geleyim.

+Bak Abraham. Belkide bu hayatta kendine yaptığın en büyük kötülüğü yaptın.

-Ne alaka lan?

+Ben sandığın gibi biri değilim tamam mı? Bana okulun yolunu gösterdikten sonra beni tanımıyormuş gibi yapmanı öneririm.

-Hayır.

+Ölmek istemiyorsan benden uzak dur.

Şaşırmış gözlerle bana bakıyordu. Ölüm korkusu. Ne kadar korkmuyorum deselerde en büyük korkuları bu.

-Tamam. Fakat okulda seni tanımıyormuş gibi yapamam.

+Tamam.

Eşyaları ona bıraktım ve kuaförün yolunu tuttum. Gördüğüm ilk kuaföre girmiştim. Bir abla beni karşıladı.

-Merhaba ne işlem yapılacaktı?

+Saçımı boyayın.

-Tabi efendim şuraya geçin.

Önümdeki siyah koltuğa oturdum. Saçıma bir şeyler yapmaya başladılar.

...
İşlem tamamlanmıştı. Kasaya doğru adım attım.Beni karşılayan kadın vardı orada. Beni görünce gülümsedi.

+Ne kadar ediyor?

-İlk seferiniz olduğu için indirimli.

+Gerek yok bana tam miktarı söyle.

-50€

Parayı verip çıktım. Sıradaki işlem ise kimik çıkartma.

İlk uğradığım yerde çıkaracaklarını düşünerekten oraya ilerledim. Çok uzak değildi aslında. İlk gittiğimde gördüğüm kadın karşılamıştı beni.

-Buyrun.

+Yeni kimlik çıkartacağım.

-İlk fotoğrafınızın çekilmesi gerek. Elinizde vesikalık fotoğraf varsa gerek yok.

+Hayır yok.

-Şöyle alalım sizi.

Kadın kamera ve iki kocaman şeylerin olduğu bir odaya aldı.

-Dik durun ve kameraya bakın.

Fotoğrafı çektiği anda flaşlar patladı. Yerimden hareket etmeden bekledim. Kadın ise kameraya bakıyordu.

-Sizi 10 dakika kadar bekleteceğim.

Odadan çıkınca gördüğüm ilk koltuğa oturdum. Kadın bana seslenince ayağa kalkıp yanına gittim.

-Pardon efendim. İsim,soy isim,kimlik numarası, anne ve baba adı alabilir miyim acaba?

+Phaldor Feu. Kimlik numaramı bilmiyorum ilk defa çıkartacağım. Annem ve babam yok.

-Hayır isimleri lazım.

+Bilmiyorum.

Kadın bilgisayarın başında klavyelere tıklarken bende oturduğum yere geri gittim. Aradan 6 dakika geçtikten sonra "Phaldor Bey" dedi. Ayağa yeniden kalkıp kadının yanına gittim. Elinde küçük ve sert bir kağıt parçası duruyordu. İşlemlerim tamamdı. Şimdi Abraham'ın yanına gidebilirdim.

Oturmuş yere bakıyordu. Ona seslenince duymadı sanırım. Daha da yaklaşıp sırtına dokundum.

-Ah!

Beni görünce daldığı dünyasından çıkmıştı ve gözleri direkt saçımı bulmuştu.

-Phaldor, söyleseydin seni daha iyi bir kuaföre yönlendirebilirdim. Diplerin kalmış.

+Umrumda değil.

-Eee naptın. Sadece kuaföre mi gittin.

+Kimlik çıkarttım.

-Derken? Yok muydu kimliğin?

+Hayır.

Çok fazla sorgulamak istemedi ve poşetleri benim elime tıktı.

-Al bunları okula gidelim hemen.

+Beni gene bekle. Bunları eve bırakayım.

-Tamam burdayım.

Hızlıca yürüyerek eve vardım. Yaklaşık 5 dakikamı almıştı. Eve bıraktım ve Sussanna Teyzeye "Ben okula kayıt yaptırmaya gidiyorum." dedim. Oda "Tamam." deyince gene hızlı adımlarla Abraham'ın yanına gittim. Sağa sola bakınıyordu.

-Hadi gidelim. Biraz uzun bir yolu var.

+Sıkıntı değil.

Kimlik çıkarttırdığım yeri yürüyerek geçtik. Bir köpek bize koşarak geliyordu. Feu ya benzettim açıkçası. Ağzında kemikle bize doğru koşmaya devam etti. Bunu gören Abraham bağırarak arkama geçti. Köpek önümde durdu. Tasmasına baktığımda Feu yazıyordu.

+Feu. Ağzındakini bana ver.

Ağzındakini önüme bıraktı ve yüzüme baktı. Abraham ise hala arkamdaydı.

-Se-senin köpeğin mi?

+Evet.

-Isırır mı?

+Bilmem. Komut vermediğim sürece bir şey yapmıyor.

-Beni ısırmamasını söyle.

Feu ya baktım. Abraham'ı yanıma alıp kafasını okşadım. Feu kuyruğunu sallıyordu. Sanırım Abraham'ın iyi biri olduğunu gösterdim ona.

+Sevmeyi dene.

Yavaş yavaş eğildi. Elini kafasına çekingen bir şekilde uzatıyordu. Eli kafasına varınca köpek kafasını eğdi ve sevmesine yardım etti.

-Eheheheh.

Daha okula gidecektik. Fazla geç kalmayalım.

+Okula gideceğiz.

-Biliyorum.

Deyip ayağa kalktı. Yürümeye başladık. Bacağımın kenarına iki kere vurunca Feu bizi takip etmeye başladı.

Çok uzun olmayan bir sürenin ardından varmıştık. Okul biraz büyüktü fakat lüks gibi görünmüyordu. Çok önemli değildi açıkçası. Okulun kapısından girdik ve danışmanın önünde durduk.

+Kayıt olacaktım bu okula. İşlemleri nerede yaptıracağım?

-Size yolu göstereyim de Abraham?

x: Ben sınıfa çıkayım en iyisi.

-Çabuk!

Kadın beni çok uzakta olmayan bir odaya yönlendirdi. Kapıyı tıklatıp içeri girdik. Yaşlı başlı fakat iyi giyimli bir adam önümdeydi. Ayağa kalkmıştı ve gülümsemesiyle bizi karşılamıştı. Kadın gitti ve adamla sadece ben kalmıştık odada. Kimliğim yanımdaydı.

-Merhaba genç evlat. Kayıt yaptırmaya geldin sanıyorsam.

+Evet.

-Onları maalesef annen ile baban gelip yaptırabilir.

+Annem ile babam yok.

Annemin yada babamın sorulmasından nefret etmiştim artık.

-Yakının?

+Yalnız yaşıyorum. Akrabam yok.

-Hmm adına üzüldüm. Kimlik numaran, adın ve soyadın lazım.

Kimliği çıkartıp adama verdim. Not alıyordu. Kısa süre sonra bana kimliğimi geri verdi.

-İşemlerin kısa sürede hallolacak. İstiyorsan 3. Kattaki bir sınıfa girebilirsin. Kıyafet konusu ise bugünlük sıkıntı değil fakat hafta içi üniformayla gelmek zorundasın tamam mı?

+Tamam da hangi sınıfa gireceğimi ben mi seçeceğim?

-Yarın sınıfın belli olur aslında. Yada sana 3A yı yazalım olur mu?

+Tamam. Teşekkürler.

Girişten geldiğim yöne doğru ilerledim. Danışmadaki abla ayağa kalktı ve onu takip etmem gerektiğini söyledi. 4. katın merdivenine gelince "Burası 3.sınıfların yeri. İyi dersler" dedi ve gitti.

Koridorda dolaşıyordum. 3I, 3H,...3B ve 3A. Kapıyı tıklatacaktım ki zil çalmıştı. Bir kaç öğrenci koridorda dolaşmaya başladı. Ben ise sınıfa gitmeyi reddettim ve geldiğim merdivenlerde oturmaya gittim. 3 dakika sonra arkama dokunan biri olmuştu. Dönüp baktığımda bu Abraham idi.

-Heeeyyy~

+Evet?

-Hangi sınıftasın?

+3A.

-Zekiler sınıfı ha? Hahahahaah.

+Ya sen?

-3E

+Hmmm...

Aramızda sessizlik oldu. Bu sessizliği zil bozmuştu.

-Ben derse gidiyorum. Bol şans!

İkimizde ayağa kalkıp sınıflarımızın yolunu tutmuştuk. İlk o kendi sınıfına girdi. Ben ise biraz bekledim. Derin nefes aldıktan sonra kapıyı tıklatıp girdim. Hoca beni görünce bağırmaya başladı.

-Neredesin sen böyle? Geç kalmak nerden çıktı?

Deyince gözlüklerini düzeltip bana tekrardan baktı.

-Oooh~ yeni öğrenci. Sınav puanın kaç?

+Puan mı? Sınava girmedim ben.

Deyince duraksadı. Sınava girmek mi vardı?

-Parayla kazandın demek.

+Hayır. Param yok.

-Neyse. Boş bulduğun bir yere geç.

Sınıfa bir göz attım. Herkes bana bakıyordu. Anlamadım hiç mi insan görmediniz? Kızlar dirket kendi aralarında konuşmaya başlamıştı bile. Ne kadar ucuz insanlar. Cam kenarında bir sıra boştu. Oraya geçip dersin bitmesini bekledim. Saat daha 3 buçuğa geliyordu. Saat 7'de mi bitiyordu?

Zil gene çaldı. Bir kaç kız başıma toplandı. Ben ise camdan dışarıyı seyretmeye devam ettim.

X: ummm.. merhaba. Hoşgeldin sınıfa.

Kızın yüzüne baktıktan sonra dışarıyı izlemeye devam ettim.

X: bu yaptığın çok kabaca!

Z: numaranı alabilir miyim?

Y: bende!

Bu neydi şimdi? Benim kızlarla işim yok. Ah birde bu ne saatiydi? Uzun sürdü sanırsam.

+Bu hangi teneffüs?

X,Y,Z: öğle.

Sınıfın ikinci kapısından çıktım koridora. Yalnız bir şekilde aşağıya indim. Kantin aşağıda olmalıydı. Ah ve forma giymediğimden dolayı dikkat çekiyordum. Önüme bakarak kantine varmıştım bile. Sırada bekleyen kişi çoktu. Bende arkalarına girdim ve beklemeye başladım. Sıra teker teker ilerliyordu. Çok aç değildim ama bir şeyler yersem enerji alırdım. Ve buna ihtiyacım vardı. Kendi kendime düşünürken sıra bana gelmişti.
Kantinci: ne istersin?

-Şu an ne var?

K: Şu köşede liste var.

-Bana enerji veren 2 şey ver.

K:tamamdır.

Abi önüme portakal suyuyla bir tane gofret koydu.

-Ne kadar?

K: 1,5€

Üstümde o kadar bozuk yoktu. 10 euro verdim ve sıradan çekildim. Yavaş adımlarla portakal suyumu yudumlayarak merdivenlere doğru ilerledim. Bir kız arkamdan gelip koluma dokunmuştu. Ona doğru kafamı çevirdim.

-Paranın üstünü almadın.

+Teşekkürler. Sende kalsın.

Kafamı çevirip gidecektim ki kız beni çekiştirmeye devam etti.

-Öyle şey olmaz. Al bunu.

Dediğini yapıp parayı aldım ve merdivenlere giden yolda devam ettim. Merdiven adımlarını çıkmaya devam ettim. 2.kata gelmiştim ki 3 kişilik kız grubu bir kızı merdivenlerde arkasından ittireceklerdi. Yüzleri aklımdaydı.
Sarışın
Kahve
Kahve
Saç şekilleri ve renkleri gayet ayırt ediciydi. Kızın gözlerinden yaş akıyordu. Biraz geride durdum beni görmesinler diye. Daha sonra sarışın olan ayağıyla kızın sırtından ittirdi. Kız dengesini kaybetmiş merdivenlerden uçuyordu. Koşarak kızı yakaladım. Kucağımdan yere koydum. Kız birden bana sarıldı. Bilmiyorum ama sanırım böyle kalmam gerekliydi. Elimi yavaşça kaldırıp kafasını patpatladım. Kız biraz geriye çekildi kısa süre sonra. Elleriyle göz yaşlarını sildi. Bana baktığını farkedince bende ona baktım.

-Te-teşekkür ederim. Ben...Ben bir anlığına da olsa öleceğimi düşünmüştüm.

Yanakları kıpkırmızıydı. Ağlamaktan olmalı.

+Sıkıntı değil. Dikkatli ol.

Merdivenlerden çıkmaya devam ettim. Portakal suyumu içmeye devam ettim. Gofret yiyecek havam yoktu açıkçası. Şansa bak Abraham ile karşılaştım. Direkt gofreti uzattım.

+İster misin?

Gülümseyerek elimden aldı ve paketini açıp yemeye başladı. Aptal gibi görünüyordu. Onu o yapan şeyde bu anlaşılan. Onu izlemeye devam ettim. Ağzı doluyken konuşuyordu.

-Woy. Nwden bana bakıosun?(Oi. Neden bana bakıyorsun?)

+Hiç. İnsanları gözlemeyi severim.

-Wakva Bawa.(Bakma bana.)

+Tamam.

Sol elimi cebime koydum. Sağ elimde ise içeceğim. Önüme bakıp içeceğimi yudumluyordum.

+Kaç dakika bu tenefüs?

Yutkunduktan sonra cevap verdi.

-2 saat.

Hmm. Birini öldürebilmek için yeterli bir vakit desek geriye cesedi saklamak kalır. Abraham'ı öldürsem burda ancak boğarak olur. Şu an bunu yapamam. Kendi kendime düşünüyorken Abraham birden bana seslendi.

-Phaldor. Ne düşünüyorsun? Bana biraz kendinden bahsetsene.

Neydi bu şimdi? Katil olduğumu mu söyleyecektim yoksa milyarder bir adamı öldürüp buraya kaçtığımı mı?

+Sor.

-Nereden buraya geldin?

Dağ tepesinden diyemem. Şehir içinden geldim desem? Bence yutardı.

+Kendimden bahsetmeyi pek sevmem. Daha düzgün sorular sor.

-Tamam. Hmmm... Sevdiğin biri var mı?

Güzel soru muydu yoksa kötü mü tam bilemedim. Aklıma gelen ilk kişi Apollo oldu. Sevdiği birinden kastı neydi?

+Nasıl yani?

-Onu görünce heycanlandığın, kalbinin pır pır attığı biri var mı?

Apollo.

+Yok.

Siktir. Neden öyle dedim ki? Belki gerçeklikten uzaklaşmak istediğim için. Belkide korkuyordum.

-Benimle birlikte ol.

Yanındaydım zaten. Bütün zamanımı onunla geçirdim bugün. Büyük ihtimalle de burada olduğum süre çapında zamanım onunla geçecekti.

+Seninleyim zaten.

Hiç tepki vermedi. Arkadaşlık bu muydu? Bilemiyorum. İlk ve ortaokulda beni seven sadece Apollo'ydu. Benimle takılmak isteyen kişi sayısı sadece 1 idi. Lisede ise 3. sınıfta kaçtım. Apollo'ya haber vermeli miydim? Hayır hayır... O her türlü mutlu olur. Liseyi bitirdikten sonra onu mutlu edeceğim.

+Aaa... Hey...

-Hm?

+Bana hayatı tanımla.

-Biraz daha kibar olmaya özen göstermelisin.

+Hayatın tanımını yapar mısın?

-Eğlenmek, arkadaş edinmek, vakit geçirmek ve bunun gibi bir çok şey. Kişiye göre değişir. Sana göre nasıl?

Bilemiyorum. Düşünmeden cevap vereceğim. Gözlerimi kapadım ve kalbimin konuşmasına izin verdim.

+Öldürmek.

Durup bana baktı. Garip bir yüz ifadesiyle.

-Bunu içten mi söyledin yoksa bana mı öyle geldi?

Konuşacaktım ki zil çalmıştı bile. Zaman hızlı geçmişti. Sadece gülümsedim ve sınıfıma yol aldım. Oda koşarak gitti. Tedirgin gözüküyordu. Sınıfına girince bende girdim ve sırama geçtim. Üstü sayılarla doluydu. Bu ne? Bir kaç kız geldi ve konuşmaya başladı.

-Umm. Telefon numaralarımız.

Dedi ve gülümsedi. Böyle bir pislik içinde ders dinleyemem. Sinirlenmiştim fakat dışarıya gösteremiyordum. Tepki veremiyordum. Kızlar ise bana umutlu gözlerle bakıyordu. Gerçekten bu saçmalık da neydi?

+Silin şunu.

Kızlar baya şaşkın şaşkın bana bakıyorlardı bunu dedikten sonra. Çantalarından çıkardıkları peçetelerle sıramı siliyorlardı. Bitirdikten sonra oturmak için eğildim. Oturacağım yere rapriyeleri koyan piç kimdi? Gene sessizce dikeldim. Hoca ise kapıdan giriyordu. Raptiyeleri teker teker elimle avcumun içine koydum ve hocanın sırasına gidip raptiye kutusunu aradım. Hoca beni görünce "sende kimsin" tarzında bakış attı. Hocaya bakıp eğildim.

-Oğlum burada yeni misin sen?

+Evet hocam. Raptiye kutusu nerede biliyor musunuz?

-Neden ki? Çekmecede olması gerek.

Çekmeceyi açıp avcumdaki raptiyeleri kutusunun içine boşalttım. Çekmeceyi kapatıp sırama geçtim. Hoca derse başlamadan önce bize öylece bir göz gezdirdi.

-Yeni öğrenci. Ayağa kalk ve yanıma gel.

Neydi bu şimdi? Ayağa kalkıp sıraların arasından geçerek hocanın yanına gittim.

-Kendini bize ve arkadaşlarına tanıtır mısın?

+Tabi hocam. Ben Phaldor. Umarım güzel arkadaşlıklarımız olur.

Sınıfın kızlarından "Yiaa" tarzı ses çıktı sanırım. İnce ton olduğu için rahatsız etmişti. Erkeklerse alkışlıyordu. Yerime geçmek için adım atacaktım ki hoca beni durdurdu.

-Yerine geçebilirsin dediğimi hatırlamıyorum.

+...

-Nereden geliyorsun?

+Şehrin içinden.

-Annen ile baban ne iş yapıyorlar?

Hocaya baktım. Hoca da bana ciddi bir biçimde baktı. Sınıfta uzunca bir sessizlik oluşmuştu. Hoca soruya cevap vermeyince es geçti.

-Gelecek planların neler?

Apollo ile güzel bir ev satın alıp orada mutluca yıllarımı geçirmek. Kalbim bunu söylüyordu. Beynim ise böyle bir şeyin gerçek olmayacağını, insan öldürmeye başlayacağımı ve bok gibi bir yaşamım olacağını söylüyordu. Hocaya yutturmak için bir kaç şey söyledim.

+Mühendislik yada ekonomi okurum diye düşünüyorum.

-Sen A sınıfındasın. Hedeflerin yüksek olmak zorunda.

+Neden ki?

-Bu sınıf çalışkan ve zeki öğrencilerin olduğu bir sımıf çünkü. Buradaki herkesin hedefleri yüksek.

+Belkide geçiştirmek için söylüyorlardır. Hayat onların hayatı sonuçta. İster sokakta dilenci ister doktor olabilirler. Yüksek seçim yapmaları ve çalışmaları için baskı uygularsanız çocuklar kendine zarar vermeye hatta öldürmeye çalışırlar.

Hoca ve sınıf sessizlik içindeydi. Yanlış bir şey söylediğimi sanmıyorum. Doğruları söylemek ağır mı geldi onlara?

-Yerine geç.

Sırama geçtim ve kafamı gömdüm. Uykum yoktu. Kitaplarımda yanımda değildi. Boş boş dışarıyı seyrettim. Ağaçların dallarının birleşiminde küçük bir kuş yuvası vardı. İçinde ise 3 küçük yumurta. Bir kuş başında diğer kuş ise yumurtaların üstünde oturuyordu. Dışarısının güzelliğini izlerken gene zil çaldı. Abraham koşarak yanıma gelmişti anlaşılan.

+N'oldu?

-Hah. Hah.

Nefes nefeseydi. Bakalım ağzından neler çıkacak.

-Bir mafya grubu var biliyor musun? Bayağı ünlüler.

+Hayır.

-Telefonunu çıkart göstereyim.

+Telefon kullanmıyorum. İyi de sen neden bu tür şeyleri takip ediyorsun?

-Yapacak bir şeyim yok.

+Kimmiş o mafya?

-Adı gizli grubunun adı D.

+Hmm...

İyi de aralarında olan biten her şey aralarında kalmaz mı? Yani mafyalar arasındaki savaş veya kişiler haberlere yansımaz diye biliyorum.

+İlgilenmiyorum.

-Tamammm pardonnn.

Yüzü asılmıştı. Banane mafyalardan. İlgi alanım değiller.

-Son Ders-

Zilin çalmasıyla bütün öğrenciler çantalarını toplamaya başladı. Çantam olmadığı için direkt ayaklanıp sınıftan çıktım.

Bütün işlerimi hallettim. Şu okulun kenarındaki mağazaya uğrayıp okul formasını almak kaldı. Abraham'ı bekledim çıkış kapısının önünde. Bağırarak bana geliyordu. Aynı zamanda koşuyordu.

-Phaldor!Uwaaaaaahhh! Ben bir bok yedim!

Salak. Koşarak geldi ve arkama saklandı. Önüme üç uzun boylu öğrenci çıktı.

X: Abraham'ı gördün mü?

Vücudum onu saklıyordu. Kafamı iki yana sallayarak "hayır" dedim. Önümden koşarak geçip gittiler.

+Ne yaptın?

-Onlara çarptım yanlışlıkla. Özür dilemeden de sana kaçtım.

+Hala çocuksun. Her neyse şu üniformaları halledelim. Bir şey ister misin?

-Şey...

Olumsuz bir yanıt verecekti. Yüz mimikleri ve el hareketleri aynı zamanda karşımdaki duruşu bunu söylüyordu. Bir yere geç mi kaldı?

-İşte çalıştığımı söylemiştim sana. Şimdi yola koyulursam yetişirim.

Bingo.

+Tamam. Yarın görüşürüz.

-Bay bay!

El sallayarak uzaklaştı. Koşarak gidiyor, uzaklaşıyordu. Köşeye doğru ilerledim. Çok uzakta değildi. 38 adım kadar atınca mağazaya vardım.

Formaları deneyerek aldım. Günüm sonlanmıştı artık. Çok yoğun bir gün oldu şahsen. Eve yavaş adımlarla gittim. Başım ağrıyordu. 2 saate geçerdi eminim.

Kapıyı kapattığımda Sussanna Teyze'ye bağırdım. İçeriden "hoşgeldin"sesini duyunca karşılık verip odama çıktım. Uzanıp uykuya dalacaktım ki havlama sesi ile dikeldim. Feu.

Koşarak dışarı çıkıp Feu'yu besledim.

+Feu, tehlike de iken havla tamam mı?

Yüzüme sadece baktı. Odama koşar adımlarla geri çıktım. Gerçekten ama gerçekten geçirebileceğim en yoğun haftayı geçiriyor gibiydim.

Continue Reading

You'll Also Like

2.8M 149K 17
Maça Kızı 8 serisinin devam bölümlerini içermektedir.
421K 22.3K 49
Her sonun başlangıcı olduğu gibi, benim de biten sonumun başlangıcıydı bu olay... Şans verip, okumadan geçmee:) Hikayedeki karakterler ve ismi geçen...
1.9M 131K 30
Onların kaderi yıllar önce yaşanmış tek bir gece sayesinde birleşti. Bir anda karşısına çıkan ve peşini bırakmayan Atmanlı aşireti genç kızın bütün s...
884K 52.7K 69
"Hiç bir aile karesinde yerim yokmuş ki benim" Ben Buse. Buse Yalın olarak doğmuştum ve şimdi Buse Gamzeli olarak ölecektim. Bu ruhu ölmüş, bedeni ya...