Reklam ajansı olarak kullanılan eski köşkün ışıkları o gece yanıyordu. Bazen işler çeşitli sebeplerden dolayı yetişmez ve bütün ekip işin teslim tarihini geçirmemek için ajansta sabahlardı. Bu gecede onlardan biriydi. Akşama doğru ekipten dört kişi çarşıya çıkmış ve akşam yemeği için alışveriş yapmışlardı. Oldukça eğlenceli geçen akşam yemeğinin ardından herkes işinin başına geçmişti. Çok yoğun bir tempoda çalışmışlar ve saat gece yarısını bulmuştu.
- Hadi Metin abi, bitiremedin mi daha?
- Az kaldı. Siz diğer işleri hallettiniz mi?
- Her şey hazır sen de şu basın ilanını bitirince tamamdır.
- Tamam beş dakika sonra hazır. Ama bir kahve içmem lazım.
- Ben getiriyorum abi.
- Sade olsun Kadir.
- Biliyorum abi.
Kadir kahve almak için mutfağa doğru hareketlenmişti. İşlerini bitirenlerden bazıları çıkmak üzere hazırlanıyor bazıları ise Metin’in işini tamamlamasını ve yarın ki sunum öncesi son bir prova yapmak için bekliyorlardı. Kadir alt kattaki mutfağa inmiş ve kahve makinesini çalıştırmıştı. Kahvenin hazır olmasını beklerken camdan dışarı bakarken köşkün demir kapısının önünde birini görmüştü. Kadir adamda bir gariplik olduğunu ve dışarı çıkıp yakından bakmayı düşünürken adam yalpalayarak yoluna devam etmişti. Kadir adamın sarhoş olduğunu düşünerek kahve makinesinin başına dönmüş ve dolaptan bir fincan alarak kahve koymuştu. Kahveyi almış yukarı dönerken arkasında bir ses duymuştu. Arkasına dönüp baktığında bir an irkilmiş ama sonra gülmeye başlamıştı. Ajansın şakacılığıyla meşhur reklam yazarı Emre zombi taklidi yaparak üzerine doğru geliyordu. Emre’ye dikkatlice bakan Kadir “ Bu sefer hakkını vermek gerek, makyajla falan epey uğraşmış.” diye düşünüyordu. Bu sırada çıkmak için köşkün dış kapısına giden Nazlı da Emre’yi uzaktan görmüş ve Kadir’in yanına gelerek gülmeye başlamıştı.
- Ne oluyor Kadir, bu Emre şimdi de zombi mi olmuş?
- Öyle ama baksana bu sefer çok ciddiye almış. Makyaj falan on numara hem ciddiyetini de hiç bozmuyor.
- O zaman biz de ona ayak uyduralım.
Nazlı kapının yanındaki şemsiyelikten bir tane şemsiye almış ve Emre’ye yaklaşarak hafifçe kafasına vurmuştu. Emre hırlamış ve Nazlı onun gözlerini yakından gördüğünde şakanın kaka olduğunu anlamıştı. Emre çok yakınına gelmiş olan Nazlı’nın üzerine hızla atlamış ve Nazlı’nın çığlıkları arasında önce kolundan sonra da omzundan iki büyük parça ısırmıştı. Kadir gördükleri karşısında elindeki kahve fincanını yere düşürmüş hareketsiz bir biçimde olanları seyrediyor ve Emre ile Nazlı’nın ayağa kalkıp bu son derece organize şakaya bir son vermelerini bekliyordu. Ama beklediği olmamıştı. Bu sırada sesleri duyanlar aşağıya gelmişlerdi. Manzarayı görenler bir an afallamış ama hemen sonra kendilerine gelmiş ve Emre’yi Nazlı’nın üzerinde çekip almışlardı. Ama Emre’yi durdurmanın pek mümkün olmadığı anlaşılıyordu. Emre’ye bir iki yumruk atmış ama bunun onu durdurmadığını görünce üç kişi zorlukla Emre’yi küçük tuvalete sürükleyip oraya kilitlemişlerdi. Herkes büyük bir şok içindeydi. Bir kısmı ambulansı, bir kısmı da polisi arıyor ama cevap alamıyorlardı. Bu arada birisi yerdeki küçük kan gölüne basarak kaymış ve yere düşmüştü. Ajansta çalışan kadınlar ağlama krizine girmişlerdi. Erkeklerde büyük bir panik yaşıyorlar ama yine de sakin olmaya çalışıyorlardı.
- Ne oldu burada Kadir?
- Abi ben anlamadım. Metin abiye kahve almaya mutfağa gelmiştim. Kahveyi almış yukarı dönerken garip bir ses duydum o tarafa bakınca Emre’yi gördüm. Önce şaşırdım ama sonra bunun Emre’nin her zaman ki şakalarından biri olduğunu düşündüm. Sonra Nazlı geldi. O da benim gibi Emre’nin şaka yaptığını düşündü ve bir tane şemsiye alarak hafifçe kafasına vurdu. Sonra da olanlar oldu işte.
- Söylediklerimin çok saçma geleceğini biliyorum ama Emre sanki bir zombiye dönüşmüştü.
- Olur mu lan öyle şey Mete, ne zombisi?
- Abi kızı canlı canlı yedi herif, bizi de neredeyse ısıracaktı. Sonra gözlerini falan görmedin mi?
- Tamam ama olur mu öyle şey?
- Bilmiyorum ama ters giden bir şeyler olduğu kesin. Ne polis ne de ambulans cevap veriyor. Şu televizyonu bir açıp bakalım.
Televizyonu açıp kanallar arasında gezmişler ve en sonunda TRT’de yayın olduğunu görmüşlerdi. Acil durum yayınını dinledikten sonra herkes ne yapacağını bilmez hale gelmişti. Aralarında yaşça en büyük olan Kreatif direktör Sezgin bir şeyler yapmazsa işlerin daha da karışacağını biliyordu. Emre’yi kapatmışlardı ama Nazlı’da ısırıldığına göre o da dönüşecekti. Filmlerde izlediği kadarıyla bunları durdurmanın yolu kafalarından vurmaktı ama Sezgin Nazlı’ya bunu yapabileceğinden emin değildi.
- Biliyorum, bu olanların hepsi birer kabus gibi ama sakin olmamız lazım. Aranızda aşıyı yaptırmış başka kimse var mı?
Sezgin’in bu sorusuna kimseden karşılık gelmemişti. Sezgin herkesin suratına dikkatlice bakıyordu. Korktukları için gerçeği söylemiyor olmaları muhtemeldi. Ama şu anda onlara güvenmekten başka şansı yoktu.
- O zaman bir an evvel Nazlı’yı bahçeye çıkartalım. Bu arada kızlar sizde köşkün bütün kapılarının ve pencerelerinin kapalı olduğundan emin olun.
Sezgin Nazlı’yı bahçeye çıkartmalarını söylediğinde bir an hepsi şaşırmış ama bir an düşününce başka yapacak bir şey akıllarına gelmediğinden Sezgin’in dediğini yapmışlardı. Nazlı’yı bahçeye bıraktıktan sonra içeri dönmüşler ve kapıyı kilitlemişlerdi.
- Biz niye burada bekliyoruz ki evlerimize gidelim.
- Dışarısı tehlikeli olabilir. Olaylar kontrol altına alınana kadar burada beklemek bence daha iyi olur.
- Sezgin abi televizyonda söylenilenlere göre olaylar kolay kolay kontrol altına alınacak gibi durmuyor. Ben gidiyorum, gelen var mı?
Mete’nin söyledikleri hepsinin kafasını karıştırmıştı. Acaba orada mı kalmalı yoksa evlerine ulaşmaya mı çalışmalılardı? Herkes durumu kafasında tarttıktan sonra biri erkek ikisi kız üç kişi daha Mete ile gitmeye karar vermişti. Gitmeye karar verenler aileleriyle beraber yaşıyorlardı ve ne olursa olsun ailelerine ulaşmayı denemek istiyorlardı. Ajansta kalan dört kişinin ise ya kimsesi yoktu ya da aileleri şehir dışında yaşıyordu.
- Madem gitmeye kararlısınız siz bilirsiniz, ama çok dikkatli olun. Mutfaktan kendinizi korumak için bir şeyler alsanız iyi olur.
- Abi zaten benim araba kapının önünde ama yine de alalım bir şeyler.
Erkekler birer bıçak kızlar ise birer tava almışlar ve çok tehlikeli geçmeye aday yolculuklarına başlamışlardı. Sezgin geri kalanlara bakmış ve biraz sakinleştikten sonra birinin eksik olduğunu fark etmişti.
- Kadir, Metin nerede?
Şaşkınlığını yavaş yavaş üzerinden atan Kadir de Sezgin’in bu sorusu karşısında şaşırmıştı. Köşkte neredeyse kıyamet kopmuştu ama Metin ortada yoktu. Hepsinin aklına aynı kötü olasılık gelmişti.
- Sezgin abi, Metin abi şu aşıyı yaptırmıştı sanırım.
- Haklısın galiba Kadir, ben de öyle hatırlıyorum.
Sezgin, Kadir, Neşe ve Mine korku dolu gözlerle yukarı kata doğru bakıyorlardı. Eğer Metin de dönüştüyse köşkte iki tane zombi var demekti. Yavaş adımlarla üst kata çıktıklarında Metin’in masasının boş olduğunu görmüşlerdi.
- Çok dikkatli olun.
Odadan koridora çıktıklarında etraflarına bakmışlar ve etrafı bir süre dinledikten sonra dipteki odadan bir takım sesler geldiğini fark etmişlerdi.
- Abi sanırım Yelda’nın odasında, ne yapacağız?
- Mecburen gidip bakacağız.
Dördü birlikte koridorun sonundaki odaya doğru ilerlemeye başlamışlardı. Yolu yarıladıkları sırada birden elektrikler kesilmiş ve bütün köşk karanlığa gömülmüştü.
- Biriniz telefonunu çıkarsın da biraz ışık olsun.
Kimse telefonunu çıkarmamış ve bu durum Sezgin’i biraz şaşırtmıştı.
- Ne o yoksa kimsenin telefonu yok mu? Normalde elinizden bırakmazsınız?
- Abi benimki masada kaldı.
- Bizimkiler çantada kalmış.
- Hay lanet, neyse devam edelim. Aman çocuklar çok dikkatli olun.
Karanlığın içinde yürümek korkularını bir kat daha arttırmıştı. Metin her an bir yerden çıkıp kendilerine saldıracakmış gibi geliyordu.
- Abi, benim içimde kötü bir his var. Işık bulup öyle gidelim.
- Haklısın galiba Kadir, senin odaya dönüp telefonu alalım.
Tam geri döndükleri sırada kızlardan birinin çığlığı sessizliği bozmuştu. Metin Neşe’ye saldırmış ve vücudundan birkaç parça ısırmıştı bile, Kadir ve Sezgin karanlığın içinde seçebildikleri kadarıyla Metin’i kızın üzerinden almış ve yere savurmuşlardı. Tam bu sırada Arkalarından gelen bir hırıltı daha duymuşlardı. Arkalarını döndüklerinde Mine’nin de dönüştüğünü ve üzerlerine doğru geldiğini görmüşlerdi. Bu sırada gözleri karanlığa alışan Sezgin az ilerdeki yangın merdiveni çıkışını görmüştü.
- Buradan bize hayır gelmeyecek Kadir, çabuk yangın çıkışına gidelim.
Yangın çıkışına gitmiş ve kapıyı açtıktan sonra hızla merdivenlerden inerek bahçeye çıkmışlardı. Diğer taraftan zombiye dönüşen Nazlı kendilerine doğru geliyordu. Köşkün arka tarafındaki çıkış kapısına doğru koşmaya başlamışlardı. Sezgin hemen duvarda asılı duran saksının altından kapının anahtarını almış ve kapıyı açarak dışarı çıkmışlardı.
- Abi Mine’ye ne oldu ki?
- Belli ki o da aşıyı olmuştu. Ya korktuğundan ya da unuttuğundan bize söylemedi sanırım.
- Peki şimdi ne yapacağız abi?
- Kendimize güvenli bir yer bulmamız lazım, aklına gelen bir yer var mı?
- Bilmem.
Bu sırada sokağın diğer tarafından yürüyüşlerinden zombi oldukları anlaşılan dört kişi geliyordu.
- Buradan bir an evvel gidelim, yolda düşünürüz.
Sezgin ve Kadir gecenin karanlığında güvenli bir yer bulma umuduyla koşmaya başlamışlardı.