little star あ vmin

By Ss_Green

79.6K 10K 7.1K

küçük yıldız bu gece, tüm gece boyunca sana göz kulak olacağım. 301219 More

little star
⋆1
⋆2
⋆3
⋆4
⋆5
⋆6
⋆7
⋆8
⋆9
⋆10
⋆11
⋆12
⋆13
⋆14
⋆15
⋆16
⋆17
⋆18
⋆19
⋆20
⋆22
⋆23
⋆24
⋆25
⋆26
⋆27
⋆28
⋆29
⋆30
⋆31
⋆32
⋆33
⋆34
⋆35
⋆36
⋆37
⋆38
⋆39
⋆40
⋆41

⋆21

1.6K 242 184
By Ss_Green

lykke li - i follow rivers

Evdeydim ve çoktan akşamı etmiştim.

Boş boş televizyonda dönen diziye bakıyor, elimde tuttuğum telefonu parmaklarımın arasında çevirip duruyordum. Taehyung'un telefonu yüzüme kapatmasının ardından bu yana daha hiç konuşmamıştık. O zaten yazmıyordu, ben de yüzüme kapanan telefon yüzünden oldukça sinirliydim. Ama yine de içimde bir yerlerde endişenin yer edindiğini biliyordum. Bu endişe her geçen saniye Taehyung'u aramamı fısıldasa bile yapmamak için direniyordum.

Taehyung farklıydı çünkü. Üzerine düştükçe kendini geri çekiyor, ben endişelendikçe sinirleniyordu. Daha geçen pazar günü baskıcı olduğumu dile getirmişti. Her ne kadar gergin olduğu için böyle söylediğini iddia edip özür dilese bile onun gözünde ben gerçekten baskıcı bir sevgili olmalıydım. Muhtemelen de darlıyordum sürekli. Ama neredeyse çoğu buluşmamıza dayak yiyerek gelen onu merak ediyordum işte. Merak etmesem, endişelenmesem ne diye onun yanında duruyordum ki?

"Şu kız da çok naz yapıyor." Annem bir anda konuşunca kendimi düşünce aleminden çekerek bir nebze de olsun Taehyung'u düşünmekten vazgeçmiştim. "Çocuğun ağzında bir kuş yakalamadığı kaldı, yine de yüz vermiyor."

Annemin bugüne ait favori dizisine yaptığı yorumları dinlerken dediğini idrak edebilmek amacıyla telefonumu kenara koyarak diziye odaklanmıştım. Bu sayede Taehyung'u arama isteğimden de uzaklaşabilirdim.

"Görüyorsun değil mi Jimin?"

"Evet anne." Diye karşılık vermiştim sakince. Ama annem diziye o kadar dalmıştı ki benim bu dalgın halimi fark etmemişti bile. Gerçi bu iyi bir şeydi. Ona açıklama yapmak istemiyordum bir de. "Neyse, benim uykum geldi. Gidip yatacağım."

Diziye kendimi verme fikrinden de cayarak elime aldığım telefonumla beraber oturduğum yerden ayaklanmıştım. Annemin ise tam bu esnada bakışları bana kaymıştı. "İyi de, daha damadım işten çıkmadı."

"Biliyorum?" Sorgularcasına konuşmuştum.

"Sen hep onun işten çıkmasını beklerdin. Eve geçene kadar telefonla konuşur, eve geçtiğine dair mesaj attıktan sonra da uyurdun." Annemin bile buna alışmış olmasına şaşırmamıştım. Daha bugün yüzüme telefon kapatmasına kadar da böyle yapmıştım. Her ne kadar soğuk davransa bile işten çıkma saati gelince onu aramış, bu iki gün boyunca beni geçiştirmesine göz yumup, eve geçince mesaj atmasını bekleyerek öyle uyumuştum.

Ama bugün bunu yapmayacaktım.

Ben kovaladıkça kaçıyordu. Darladığımı düşünsün istemiyordum. O yüzden bugün her ne kadar onu aramayacağım için eksik hissedecek olsam bile yapacak bir şey yoktu. Hem şunun şurasında işten çıkmasına yarım saat falan kalmıştı. Bu saate kadar bana yazmadığına göre benim de üstelememin bir manası yoktu.

"Mesaj attım ona." Diye mırıldanmıştım. Anneme yalan söylemek istemesem bile yapacak bir şey yoktu. Oturup zorla anlattıracaktı çünkü ve ben, Taehyung'la aramda geçenleri anlatmak istemiyordum. "Yorgun olduğumu söyledim, anlayışla karşıladı."

"Tamam o zaman." Demişti annem de. "Doğru, sen de yoruluyorsun haliyle. Sabah erkenden kalkıyorsun. Gecenin bir yarısına kadar bekliyorsun. Tamam, damadımla arandaki ilişki hoşuma gidiyor ama dinlenmelisin sen de."

Onu başımla onaylayıp, derin bir iç çekmiştim. "İyi geceler."

"Hadi iyi geceler."

Ardından salondan çıkıp odamın hemen yanında bulunan banyoya girmiştim. Dişlerimi fırçalayıp odama girdiğimde ise ışığı yakma gereği bile duymadan yatağıma girmiştim. Amacım uyumak ve düşüncelerimin esiri olmamaktı. Ama telefonumun şarjının olmadığını fark ederek hemen yatağımın kenarında ki prize şarj aletimi takmak için uzandığımda çalan telefonum sayesinde işim yarıda kalmıştı.

Taehyung.

Beni aramayacağını, bana yazmayacağını düşündüğüm kişinin ismini görünce sevinmek yerine panik olmuştum. En son beni aradığında durumu pek de iç açıcı değildi maalesef. Bu yüzden hemen telefonu yanıtlayıp kulağıma götürmüştüm. "Taehyung?"

Endişeyle konuştuğum sırada Taehyung'un "Hyung." Demesiyle rahatlamıştım. Çünkü o iyiydi. Ses tonundan bile belliydi. Ve neden paniklediğimi algılayamamış gibi konuşmuştu. "İyi misin?"

"İyiyim." Demiştim sakin bir ses tonuyla. Ardından başımı yastığımla birleştirmiştim. O da iyi olduğuna göre bu öğlen bana yaptığı tavırdan dolayı tepkimi gösterebilirdim bence. "Neden aradın?"

"Şey.." Bir süre sessiz kaldığında dışarıdan gelen arabaların sesini dinlemiştim. "Bugün için, özür dilerim."

"Bugün için?"

"Telefonu yüzüne kapattığım için." Kısıkça konuştuğunda aldırış etmemiştim. "Arkadaşlarım bekliyordu."

"Bu, telefonu yüzüme kapatacağın anlamına gelmiyor Taehyung!" Sertçe konuşmuş, sonra yattığım yerden doğrularak oturur konuma gelmiştim. Endişelenmeme izin yoktu, onunla ilgilenmeme izin yoktu, yardımlarıma her daim kapalıydı. Şimdi de kendisini benden sakınmalara başlamıştı. Üstelik her sinirini de benim üzerimden çıkaracak gibi duruyordu.

Neydim ben? Cidden onun gözünde tam olarak nasıl bir profilim vardı?

Sırf onu sevdiğim için kendi karakterimden taviz vermiştim. Gülmek ne pek bilmeyen ben, yanında gülümser olmuştum. Dışarı çıkmak istemeyen ben, onun için sürekli bir yerlere gider olmuştum. Yabancı birisi için endişelenir olmuştum. En önemlisi de sevmek nedir bilmeyen ben, sevmelere doyamaz olmuştum.

Ona iyi davranmak için elimden geleni yapıyordum. Ki bunu yapmak zor bir şey bile değildi benim için. Konu kendisi olunca istemsizce yumuşuyordum çünkü. İstemsizce ilgileniyor, istemsizce seviyordum.

Peki o ne yapıyordu? Kendisini benden çekiyor, sonra bir özürle hallolacakmış gibi gecenin bir yarısı arayıp kendisini affettirmeye çalışıyordu. Hayır, şimdi o değil de ben aramış olsaydım ne olacaktı, merak etmiştim.

"Hyung haklısın." Yeniden konuştuğunda derin bir nefes almıştım. Kaşlarım ise benden bağımsız bir şekilde çatılmıştı bile. Sabrımın sonuna geldiğimin belirtileriydi bunlar. "Gerçekten özür di-"

"Dileme!" Aniden bağırdığımda bunu neden yaptığımı bile anlamamıştım. İlk kez ona böyle bir ses tonuyla konuşuyordum. "Bir şeyleri söyleyip, bir şeyleri yapıp sürekli benden özür dileme!"

Sessiz kaldığında bile susmamıştım. "Anladın mı beni?"

"Anladım." Demişti kısıkça. Oflayıp alt dudağımı dişlemiştim. Daha fazla bir şeyler söylememek için yapmıştım bu hareketi ama yine de kendimi tutamıyormuş gibi hissediyordum.

"Taehyung, seni bırakmamamın sözünü istedin benden." Amacım kesinlikle bunu yüzüne vurmak değildi. Amacım kendi hislerimi ona anlatabilmekti. "Ama tam aksi olmalıymış gibi hissediyorum. Çünkü sen beni bırakacakmışsın gibi hissediyorum."

"Hyung-"

"Bana bir şey söyleme Taehyung!" İkaz etmiştim konuşmak üzere olan onu. Daha söyleyeceklerim vardı. "İlgili davranmayacağım, seni sürekli darlamayacağım. Hayatında dönen ve bana anlatmadığın o bir takım meseleleri sorgulamamak için elimden geleni yapacağım. Lanet olsun! Nasıl birisi olmam gerekiyor tam olarak bana güvenmen için bilmiyorum ama seni benden uzaklaştıran hareketlerime son vereceğim. Yazarsan yazarım, ararsan konuşurum ve buluşmak istersen buluşurum. Onun haricinde benden bir şey bekleme. Hem böyle olmamı sen istiyorsun. Ne zaman buluşmak istersen ben buradayım. Duydun mu beni? Artık istediğin kişiyim!"

Uzun bir sessizlik olsa bile Taehyung'un ara ara aldığı kısık nefes alış verişlerinin birkaçını duyabilmiştim. "Tamam hyung." En nihayetinde konuşan Taehyung tüm dediklerimi onaylamıştı. Aksini söylemesini ne de çok duymak isterdim oysa ki. "İyi geceler o halde."

"Sana da."

Ardından bu sefer ben telefonu kapatmış, yatağıma geri yatmadan önce telefonumu şarja takmıştım. Şimdi uyuyabilirdim işte.

Yumuşak yastığım, geç olan vakit, yorgun bedenim, her şey uyumam gerektiğinin sinyallerini veriyordu. Lakin düşüncelerime sızan Kim Taehyung ve o kısık çıkan sesi uyutmuyordu beni. Daha sabahı edemeden, konuşmamızın üzerinden dakikalar bile geçmeden pişmanlık esir almıştı bedenimi. Öncesinde arayıp aramama arasında kalsam bile sonrasında vazgeçerek bu ikilemime bir son vermiştim. Yine de tüm bunlara rağmen bedenimi saran pişmanlık duygusu yüzünden gözlerime bir gram uyku girmemişti.

Öyle böyle sabahı ettiğimde el mahkum yatağımdan kalkıp işe gitmek için hazırlanmıştım. Fazla uykusuzdum, fazla yorgun hissediyordum ama iş yerinde kendime gelmeye çalışarak bana düşen o bilindik görevlerimi yerine getirmeye çalışmıştım. Eh, bugün uykusuz olmamdan ve Taehyung'a sert çıkışmamdan dolayı fazla gergindim. Çalışanlar bile burnundan soluyan benim durumumun oldukça farkındalardı. Bunu çekimser hareketler sergilediklerinde anlayabilmiştim ancak.

Umursadığım söylenemezdi. Bugün için tek umursadığım hiçbir şekilde iletişime geçemediğim Taehyung'du. Bu yüzden işteyken de, işten eve geçtiğimde de sürekli zamanı saymıştım. İş çıkışında yanına gidip onu kollarımın arasına almak istiyordum sadece. Öpüp koklamak, aramızda bir problemin olmadığına inanmak istiyordum. Ama ne var ki bugün bana bir ömür gibi gelmişti.

Ne zaman geçmişti, ne özlemim dinmişti. Bir an önce onu görmek, bu tuhaf gerginliğime son vermek istiyordum. Saat akşam on biri vurduğunda da bu anı bekliyormuşçasına odama gidip özenle hazırlanmıştım. Bedenimi geçenlerde aldığım ve oldukça para saydığım parfümümle süslerken tek düşündüğüm Taehyung'du.

Onun o güzel gülümsemesini, gülümserken kısılan gözlerinden arta kalan belli belirsiz kırışıkları, burnunun üzerindeki beni ve dolgun dudaklarının tadını hayal ettikçe daha çok sabırsızlanıyordum. Tüm hücrelerimle dün gece kendisine bağırdığım sevgilimin özlemiyle yanıp tutuşuyordum işte.

Yaklaşık yarım saat süren bu hazırlığımın ardından anneme kısa bir "Ben gidiyorum, geç kalmam." Der demez bir şey söylemesine izin vermeden evden çıkmış, otoparkta sadece birkaç saat yatan arabama binip yola koyulmuştum. Bu süreçte bile kısacık yol saatler sürüyormuşçasına uzun geldiğinde radyoya uzanan parmaklarım arabanın içerisinde hafif bir melodinin yayılmasına izin vermişti.

Direksiyonda sabit duran parmaklarımla ritim tutuyor, arada bir saati kontrol ediyor, Taehyung'a yaklaştıkça heyecandan ölüyordum. Dün gece her ne kadar aramayacağımı, o buluşmak istemedikçe buluşmayacağımı söylesem bile sözlerimi tutamayacak kadar kapılmıştım Taehyung'a. Bu gidişle de ondan uzak durmam hayli zorlayacaktı beni. Bundan dolayı yüz yüze konuşarak sevdiğimin bu hal ve hareketlerini de anlamaya çabalayacaktım.

Ama öncesinde karşısına dikilip her şeyden önce 'Seni özledim." Demek istiyordum. Ardından açtığım kollarımın arasına davet ederken 'Gel de az seveyim seni.' Diyerek derince içime çekmek istiyordum kokusunu. Bedeninin sıcaklığıyla mayışmak istiyordum.

"Ah be Taehyung." Diye mırıldanarak sesimin arabamda yayılan melodinin arasında hafifçe süzülmesine sebebiyet vermiştim. "Nasıl seviyorum seni bir bilsen."

Derin bir iç çekip kafenin önüne gelmemin rahatlığıyla müziği kapatıp bir yere yetişmeye çalışırcasına arabadan inmiştim. Mekanın kapanacağı, camın ardından gördüğüm çalışanların etrafı toparlamaya çalışmaları çabasından belliydi. Ben de birazdan çıkacak olan Taehyung'u düşünerek sabırla beklemiştim.

Yaklaşık on dakika sonra teker teker çıkan çalışanlar arasında Taehyung'u göremeyince kaşlarım çatılmıştı. Birbirlerine yorgun bir yüz ifadesiyle veda edenleri tekrar tekrar süzmüştüm ama yoktu aralarında. Şaşkın bir ifadeyle üç kişi kalan ve kapıyı kilitlemeye çalışan kişilerin yanına gittiğimde bakışlar bana kaymıştı.

"Taehyung erken mi çıktı?"

Selam vermeden sorgulayıcı bir ifadeyle böyle bir soru yönelttiğimde birbirlerine bakan gençler en sonunda bakışlarını bana çevirmişti. Kapıyı kilitleyen kişi cevaplamıştı sorumu en nihayetinde. "En son pazartesi günü geldi, bir hafta izinliymiş."

"Bir hafta mı?" Bir şok dalgası yüzüme çarptığında afallamış bir ifadeyle karşımda duran kişileri süzmüştüm. Ne demekti şimdi bu? "Nedenini biliyor musunuz?"

"Maalesef." Yeniden aynı kişi benim sorumu yanıtladığında kapıyı kilitlemiş olmalıydı ki, bana baş selamı vererek yanımdan uzaklaşmışlardı. Ben de öylece kalakalmıştım olduğum yerde.

Kendime geldiğim ilk anda da telefonuma sarılmıştım zaten. Taehyung'un ismini bulup telefonu kulağıma yasladığımda gergince bir ileri bir geri yürümeye başlamıştım kafenin önünde. Bana söylediği yalanların haddi hesabı yoktu anlaşılan. Ben de onu kırdığım için sabaha kadar uyumamış, günü zor bitirmiş, özenle hazırlanıp yanına gelmek istemiştim.

"Efendim?" Soğuk bir ses tonu kulağıma dolduğunda nefesimi salmıştım dışarı.

"Kusura bakma, dün gece o kadar aramayacağımı söyledim ama yine de merak ediyorum seni." Diye konuşmuştum. Ekstra sakin olmaya çabalıyordum çünkü yalanını yakaladığımı bilmesini istemiyordum. Bir de "Ne yaptın bugün?" Diye sorduğum bu soruya cevabının ne olacağını merak ediyordum.

"Sınavım vardı, şimdi de işten yeni çıktım." Dışarıda olduğunu belli eden birkaç araba sesi dolmuştu kulağıma. Bu saatte işe gitmemiş olmasına rağmen dışarıda ne yapıyordu acaba? Üstelik öyle ele vermeden söylüyordu ki yalanı, az önce bir hafta izinli olduğunu öğrenmesem kesinlikle kanardım ona. "Eve gidiyordum."

"Yanına mı gelsem acaba, dün gece olan konuşmalarımız hakkında seninle biraz konuşmak istiyordum." Dediğimde panikleyeceğini ve gelmemem için elinden ne geliyorsa onu yapacağını düşünmüştüm lâkin böyle bir şey olmamıştı.

Taehyung sanki her zaman bunu yapıyormuş gibi, öyle güzel yalan söylemeye devam etmişti ki "Yorgunum hyung, hem eve de yaklaştım sayılır. Sonra konuşalım." Derken gerçekten ses tonu yorgun çıkmıştı. "Sen dışarıda mısın?"

"Hmm, markete gidiyordum ben de." Onun yalanlarına karşılık bir yalan uyduruvermiştim hemen. Kafeye geldiğimi bilmesini istemiyordum. Aksi takdir de kalbini kıracak kelimeler sarf edeceğimi biliyordum. Böyle yapmaktansa onun yalanına uyum sağlayıp işin aslını gizlice öğrenmeye çalışacaktım. "Neyse o zaman, madem sen de yorgunmuşsun ben de seni daha fazla yormayayım. İyi geceler."

"Hyung-" Bir şeyler söyleyecekmiş gibi, beni durdurduğunda beklemiştim. Yalan söylediğini ve neden böyle yalanlara başvurduğunu bana itiraf etmesini istemiştim. Lâkin beklediğim gibi olmamıştı. Taehyung sadece "İyi geceler." Deyip derin bir nefes almıştı.

Telefon konuşmasını ise ben sonlandırmıştım. Anlaşılan bu gece de beni uykusuzluk bekliyordu.

Continue Reading

You'll Also Like

356K 32.8K 32
Kore'nin nesillerdir düşman olan iki sürüsü; Kim'ler ve Jeon'lar aynı davete katılır. Beklemedikleri şey ise attığı yumruk ile ruh eşi oldukları orta...
betty By ︎ ︎

Fanfiction

2.4M 213K 33
okumayın for vanilla baby
45.3K 2.3K 14
"kurtarıcısına aşık kız... klişe hikaye." "komşu kızına platonik aşık çocuk mu söylüyor bunu?" ya da asi'nin şebnem'in kızı olarak doğup büyüdüğü ve...
29.1K 3.7K 68
Hep aynı yıldıza bakarsan yolunu asla kaybetmezsin...