HALLİCE HALİM ✔

By bbhikayeleri

125K 17.4K 16.5K

Akıl hastanesinde yatan bir kadın. O hastanenin güvenlik görevlisi olan bir adam. Ve bu; onların birbirlerini... More

ilk
iki
üç
dört
beş
yedi
sekiz
dokuz
on
on bir
on iki
on üç
on dört
on beş
on altı
on yedi
on sekiz
on dokuz
son

altı

5.9K 903 557
By bbhikayeleri

Günler geçiyor, takvim yaprakları çevriliyor.

Benim içinden çekip aldığım tek an gece oluyor.

Yine o anlardan birinde aklımı cümleleriyle dolduracak adamı bekliyordum. Onu ne ara beklemeye başlamıştım bilmiyordum ama artık onu beklediğimi biliyordum. Bunu gelmediği gece kabullenmiştim. Kapının diğer tarafında oluşunu kabullenmem gibi... Burada bana yoldaş olan tek kişi oydu öyle veya böyle. Bir gün beni hayal kırıklığına uğratacak da olsa umurumda olmazdı. Artık onu hayatıma alıp almamayı, konuşup konuşmamayı umursamıyordum. Boş vermiştim her şeyi ve herkesi. Tek gayem buradan bir an önce kurtulmaktı. Bunu da ancak onun dediği yöntemle yapabilirdim. Doktorların beni bırakacağı yoktu. Bazen Yakup'un onları parayla tuttuğunu bile düşünüyordum ama hayatlarımızı ellerine emanet ettiğimiz kişilere böylesi iğrenç bir davranışı yakıştıramıyordum. Ötesi berisi önemli değildi artık. Tek çarem Alp'in dediği gibi kaçmaktı. Beraber veya tek başıma fark etmezdi, buradan çıkacaktım. Aklıma koymuştum. Ve eski benden bir parça kalmışsa içimde aklıma koyduğumu yapmadan bırakmazdım.

Tam o sırada kaçmama yardım edecek kişinin sesini duydum gecede. "Hafsa? Hayırlı geceler dilemeye geldim."

Hoş geldin.

"Şu elimdeki hikayeyi okuyayım sonra sohbet ederiz olur mu?"

Sohbet edersin, olur.

"Uzak ülkelerden birinde yaşayan iki soylu ailenin birleşeceği büyük gün gelmişti..."

Başladığı hikayeyi sonuna kadar sorunsuz bir şekilde okudu. Bense kapının arkasına yasladığım bedenimle onu dinledim. Biraz üşüdüm, biraz irkildim ama onu dinlemekten asla vazgeçmedim.

***

Sonraki birkaç gece daha bu şekilde devam etti. Sakince.

Bana hikayeler okudu. Benimle sohbet etti. Kardeşinden bahsetti. Durumu şimdilik iyiymiş, kemoterapi görüyormuş, kardeşinin çok güçlü olduğunu ve bunu atlatacağını düşünüyor. İlk geceki yakarışından eser yoktu üzerinde. Yeniden kendine bir umut bulmuş ve o umuda sonuna kadar tutunmuştu. Buna sevinmiştim. Can'ın iyileşmesini bende istiyordum.

Hep bu tarz şeyler konuşmuştu ama merak ettiğim konuları konuşmamıştı.

Benim ona destek olmama, beni kaçıracağını söylemesine getirmiyordu konuyu bir türlü.

Birkaç gecedir bu içimi kemiriyordu. O konuşmadıkça konuyu ben açmak istiyordum. Vazgeçmediğini bilmek istiyordum. Vazgeçerse diye gözlemlere başlamıştım bile. Gündüzleri hastanenin her köşesini kolaçan ediyor, kendime kaçış alanları bulmaya çalışıyordum. Her seferinde birine yakalanıp geri televizyon odasına gönderiliyordum tabii orası ayrı. Küçük bir hastane olmasına rağmen personeli çok olan bir yerdi burası. Birini atlatsam diğerine takılıyordum. Hepsini atlatmanın tek yolu ise Cemil Alp'ten geçiyordu. Onu yolumu açması konusunda ikna etmeliydim. O yolumu açtıktan sonra gerisi çorap söküğü gibi gelecekti. Hızlıca toz olacaktım buradan. Kaçacağım zaman gece olmalıydı. Günün en sevdiğim saatinde yapmalıydım aklıma koyduğum şeyi... Hem öylesi daha az dikkat çekerdi.

Hepsinden önce yapmam gereken bir şey vardı.

Cemil Alp'le iletişim kurmak.

***

Alp, "Adam, karşısındaki kadını bir seks objesi olarak görüyor, kalbini değil bedenini arzuluyordu..." diye okuduğu bir kitaba daha devam edecekken onu rahatsız eden bir şeyler varmış gibi -okuduğu son cümle gibi- duraksadı. "Bir dakika, bu hikaye çok saçma yerlere gidiyor. Adamın yaptığı onca saçma şeyden sonra bir de kadınlara bakış açısını hiç sevmedim. Devam etmeyeceğim. Bence sen de devam etmemi istemezdin. İstemezsin değil mi?"

Başımı iki yana salladım. Devam etmesini isterdim aslında. Çünkü okuduğu kitabı biliyordum ve kitabın sonunda adam yaptığı kötülüklerin cezasını çekiyor, layığını buluyordu. Hem de o sürekli aşağıladığı kadın sayesinde oluyordu tüm bunlar.

Her neyse, kitabı düşünmeyi bırakıp kendi hayatıma odaklanmalıydım. Şimdi bir fırsat geçmişti elime ve ben bu kez elime geçen fırsatı sonuna kadar değerlendirecektim.

Sorduğu soruya cevap verecektim.

Bedenimi yasladığım kapıdan yavaşça uzaklaştırdım. Yüzümü kapıya döndüm. Ona bakıyor gibiydim. Bu düşünce beni heyecana sürüklüyordu. Titreyen ellerimi birbirine bastırıp sakinleşmeye çalıştım. Neden ilk kez konuşacakmışsın gibi davranıyorsun Hafsa? Kendine gel! Bir nevi haklıydım aslında. Onunla ilk kez konuşacak, ilk kez iletişime geçecektim. Onca ayın üzerine ilk kez... Bu düşünce iyice telaşlanmama yol açtı. Kalbimin atış hızının arttığını duyuyordum. Uzun zaman sonra ilk defa... Cemil Alp sen farkında olmadan bana ne çok ilk yaşatıyorsun öyle?

Şimdi ne yapacağım?

Bilmiyorum ama yapacağım. Yapmalıyım.

"İstemezsin istemezsin," dedi bir kez daha. Sonra kitap yapraklarının örtünen sesini duydum. Okumayacaktı. "Kitabı kapattım gitti. Bir dahakine içeriğine düzgünce bakıp alacağım kitapları. Seni bu geceki gibi hayal kırıklığına uğratmayacağım, merak etme. Hoş bunun da içeriğini beğenmiştim, arka yazısı gayet güzeldi ama..."

Devam etmesine müsaade etmeden gözlerimi yumup ağzımı açtım. "İstiyorum..."

Ne?

Vakti gelmişti, konuşmamın. Ama böylesi... Gerçekten 'istiyorum' mu demiştim ben? Ne zamandan beri isteklerim vardı benim?

Tamam, böyle hayal etmemiştim. En azından ismini diyebilirim sanmıştım ama aklım bana ihanet ederek hiç beklemediğim bir şey yapmıştı. Bir istekte bulunmuştu. Aralanan dudaklarımı birbirine bastırdım ve beklemeye koyuldum tepkisini. Kendime biraz şaşırmış, biraz durulmuştum. Sahiden olmuştu değil mi? Aylar sonra ona varlığımı belli edecek tepkiyi vermiştim ben. Buna mecbur hissediyordum artık kendimi. Çünkü o belki de buradan çıkış biletim olabilecek tek kişiydi, onu kaybedemezdim. Bir gün sıkılıp gitmesine izin veremezdim. Bunun için konuşmuştum onunla. Tabii buna ne kadar konuşmak denirse... Olan olmuştu. Zor olsa da yapmıştım benden beklediği şeyi. Şimdi tepki verme sırası ondaydı. Dizlerimi kapının sert yüzeyine bastırıp iyice sokuldum oraya. Sesi çıkmadıkça daha çok merak ediyordum. Duymamış mıydı beni? Kısık konuşmuştum fakat o duyardı. Duymalıydı. Duymadıysa eğer bir daha onunla konuşmaya nasıl cesaret ederdim bilmiyordum.

Düşündüğüm gibi olmadı. "Hafsa sen... Sen az önce benimle konuştun mu?"

Duymuştu beni. Çünkü o Cemil Alp'ti... Konuşmadığım halde beni duyabilen adamdı.

Yeniden konuşamadım ama anın heyecanıyla başımı yukarı aşağı sallamaktan da geri durmadım. Evet Cemil Alp, seninle konuştum.

"Konuştun," diye söylendi kendi kendine. Sesi titriyordu, sanırım benimki gibi heyecanlı olduğundan. "Hayal duymadım ben. Hayal duyulur mu bilmiyorum ama... Ah ne saçmalıyorum ben! Sen konuştun, sen gerçekten benimle konuşmak istedin. Sen... Hafsa beni nasıl mutlu ettin tahmin dahi edemezsin."

Heyecandan titreyen sesini duyunca biraz tahmin yürüttüm ama...

"İs-istiyorum dedin," derken durdu, kekelemişti heyecandan. Ben sana ne yaptım be adam? Onca ay konuşmayarak neler yaşattım sana? "Sen şimdi istiyorum dedin evet ama benim beynim durdu anlamadım ki ne istediğini... Oğlum Cemil Alp aptallığına doyum olmuyor harbiden de, ne sorduğunu hatırlasana? Hafsa'nın ne istediğini bulsana? Çalıştır oğlum saksıyı!"

Ve tahminimce saksısına vurduğundan bir ses gelmişti.

Kendi kendini azarlamasını başımı iki yana sallayarak dinledim. Gerçekte ne istediğimi ben bile bulamıyorum sen nasıl bulacaksın?

"Çalışmıyor," diye hayıflandı. "Neyse, önemli değil. Önemli olan benimle konuşmuş olman. Hafsa ben gerçekten ne diyeceğimi bilmiyorum. Saçmalayıp duyuyorum. Öyle ani oldu ki... Yani sen benimle öyle beklemediğim bir anda iletişime geçtin ki... Ben hep bu anı bekledim ama ne zaman geleceğini de biledim işte..."

Cümlelerin dolanıyor, sözcüklerin birbirine karışıyor Alp, farkında mısın? Bunların hepsi heyecandan mı? Şaşkınlıktan mı? Mutluluktan mı? Neyden?

Söylesen ya bana.

"Unutma, ben buradayım," dedi, derken elini seslice kapıya yaslamıştı. Anlamamı istemişti çünkü. Ses etmeyerek elinin üzerine kapadım avucumu... "Buradayım. Senin konuşmak için tamamen hazır olacağın ana kadar bekleyeceğim. Seni yüzüstü bırakmayacağım. Her sözüm sana bir yemin olsun Hafsa. Yemin olsun, buradan bir adım uzağa düşmeyeceğim. Nefes aldığım sürece yanında olacağım. Bunun karşılığında senden hiçbir şey beklemeyeceğim. Söylediğin tek kelime bile yeter bana. Yeter ki..." Durdu ve derin bir nefes çekti içine. "Yeter ki orada duran elinin varlığını çekme üzerimizden."

Biliyordun. Elini seslice kapıya yerleştirdiğinde arkasına avucumu yaslayacağımı biliyordun. Şaşkınlıktan sesin de dolansa birbirine, zekandan ödün vermiyorsun. Sen çok zeki bir adamsın Alp. Her şeyi biliyorsun ama hiçbir şeyden emin olamıyorsun. Benim yüzümden.

Emin olamadığı yerde hissediyordu böyle. Elimi, bedenimi, nefesimi... Hissediyordu ve hisleriyle hareket ediyordu bana karşı.

Yine hisleriyle kurdu bir sonraki cümlesini. "Ellerimiz bir olduğu sürece her şey düzelecek. Her şey güzel olacak, seni buna inandıracağım."

Beni buna inandıracak mısın bilmiyorum ama...

Ama hissediyorum Cemil Alp.

Ve unutma bizim için hissetmek, bilmekten daha kıymetli.

🌃

Arkadaşlarrr neler oluyor arkadaşlarrrr

Hafsa'nın konuşmasını bekliyor muydunuz? Nasıl buldunuz?

Tam anlamıyla konuştu denemez ama açıldı bir kere devamını da görürüz gibi :')

Seviliyorsunuz
Instagram: bbhikayeleri

Continue Reading

You'll Also Like

85.5K 402 6
evet seni istiyorumm
149K 12.2K 53
Azize serisinin 1.kitabıdır. Boynuzlarım, tüylerim ve iri gözlerim var. Kutsal kanım ve Ravozski ismim var. Dünyayı kurtarmak için bana ihtiyacın var...
65.2K 3.1K 27
"Ne bekliyordun?" "Hiçbir şey beklemiyordu-." Cümlemi tamamlamama izin vermedi. "İki güzel söz, bir güzel bakış, iki sarılış. Başka! Başka ne oldu! N...
119K 8.4K 74
Hayatınız elinizden alınıp yerine sonsuzluk bahşedilseydi, bunu ödül olarak mı görürdünüz? Yoksa olabilecek en kötü ceza mı? Peki ya cevap bir camın...