My Brother's Boyfriend

By Geber_it

241K 21.3K 44.7K

"3. Dünya savaşına çıkmıyorsun Taehyun, eve gitmeliyiz." Sinirle bana döndü. Eğer insanlar bakışlarıyla birin... More

×Tanıtım×
×1×
×2×
×3×
×4×
×5×
×6×
×7×
×8×
×9×
×10×
×11×
×12×
×13×
×14×
×15×
×16×
×17×
×18×
×19×
×20×
×21×
×22×
×23×
×24×
×25×
×26×
×27×
×28×
×29×
×30×
×31×
×32×
×33×
×34×
×35×
×36×
×37×
×38×
×39×
×40×
×41×
×42×
×43×
×44×
×45×
×45.30×
×46×
×47×
×48×
×49×M
×51× Final
Duyuru duyuru duuyyuuruuuuu
Vmin'e merhaba diyin çabuk

×50×

2.2K 222 375
By Geber_it

Bazı amfoter boomerlara rağmen bölüm atmaya geldim onlar ağlamaya devam edebilirler.

Merhabaaa konuşmayalı uzun zaman oldu değil mi? Nasılsınız iyi misiniz?

Bana sormayın bilmiyorum teşekkürler.

Ama endişe etmeyin bebelerim. Unutmayın ki bana hiçbir şey olmaz.

Neyse gene konuşacak konum yok o yüzden tutmayayım sizi.

Bol bol bol bol bol bol bol bol bol bol bol bol bol bol bol bol bol bol bol bol bol bol bol bol bol bol bol YORUM İSTİYORUM.

YORUM ATIN BAK

ATIN BAK YORUM

BAK ATIN YORUM

YORUM BAK ATIN

ATIN YORUM BAK

Atmayanın tepesine gudubet piç gibi çökerim. Hepinizden en az 20 yorum istiyorum.

Ağağa sizi tehtit etmeyeli uzun zaman olmuş özlemişim☺🥰

Yumuşamadım ama hala ciddiyim hrr🤬☠👺👹💣

Bu bölümü sevdim gibi oldu o yüzden sizde sevin tamam mı? Yoksa kapiş?

Yanlışlar varsa oturup kriz geçirene kadar ağlayacaksınız çünkü var ZAAAA

İyi okumalar köpek mamalarıcığımlar💜🧡

"Sonunda.." Gözümün altındaki hayali yaşı silerken tavana mutlu bir bakış atmış ve ellerimi göğsüme yaslamıştım. "Artık özgürüm."

Son sınavlarımı da vermiş ve resmi olarak sömestr tatiline girmiştim. Ah gerçekten rahatlamış ve mutlu hissediyordum. Okul gerçekten zordu. Açıkçası şu anda da nefes almaya vaktim yoktu pek ama yine de tatile girmiş gibi hissetmek istiyordum. "Özgür oldun ve buraya mı geldin yani?"

Yanımda söylenen bedene yandan bir bakış atmış ve kendimi koltuğa atıp ellerimi karnıma koymuştum. Sanırım acıkmaya başlamıştım. Ah bir pizza ne güzel giderdi şu an. "Hoseok Hyung iş gezisine gitti değil mi?" Kafamı ona çevirip sırıttım. "Seni koca evde yanlız bırakmak içimden gelmedi. Artık mutlusundur."

"Sen gelene kadar gayet öyleydim."

Kaşlarımı çattım. "Cidden neden bu kadar kaba olduğunu anlamıyorum. Artık beni sevmiyor musun?" Gerçi Yoongi her zaman böyleydi. Sizi sevdiğinde bunu direk olarak gösteremezdi ama siz bunu bilirdiniz.

Ama bazenleri cidden sinir bozucu olduğunu da kabul etmem gerekirdi.

"Jimin uğraşacak başka biri yok mu?" Homurdanarak bana baktığında omuzlarımı silktim. "Taehyung'ın dersi bitmedi. Chanyeol ile Baekhyun da eve eşya bakmaya gitmişler. Elimde sadece sen varsın."

Yüzüne yaklaşıp sevimli olduğunu düşündüğüm bir sırıtış kondurdum. "Ee pizza mı yesek?"

Bana yandan bir bakış attı ve koltuktan kalktı. "Hayır git evinde ye." Oflayıp önüme döndüm. Ne kadar da kaba biri olmuştu böyle? Şey aslında bilirsiniz Yoongi'ydi bu, bunda bir tuhaflık yoktu. Bu hâline alışmıştım.

Yarım saat kadar sessizce koltukta yattığımda çalan kapı ile kafamı kaldırmamış ve Yoongi'nin kapıya gitmesini beklemiştim. Yanımdan geçerken bana sinirle bakmış ve yastığı acımadan yüzüme fırlatmıştı. "Evimi ele geçiriyorsun bari bir işe yara." Söylenmesine aldırmadan yastığı yüzümden çektim. "Birini mi bekliyordun?"

Bana cevap vermeden kapıya gittiğinde doğrulup içeri baktım. Birkaç tıkırtıdan sonra kapı kapanmış ve Yoongi elindeki poşetle içeri girmişti. Dik dik ona baktığımda gözlerini benden kaçırdı ve poşeti havaya kaldırdı. "Pizza geldi kalk da yiyelim."

Bakışlarım aniden parladığında 32 diş sırıtmış ve yanıma oturup poşeti önümdeki sehpaya koymasını izlemiştim. "Ne bakıyorsun?" Elimi yanağına attım ve sıkıştırarak salladım. "Uwu bizim Gigimiz çok sevimli"" Elimi ittirip somurtarak baktı bana. "Çek elini kolunu da yemeğini ye." Kıkırdadım ve açtığı pizzanın paketine uzandım.

""""""""""

Ayakabımın bağcığını sıkıca bağladıktan sonra dizimi yere koyup doğruldum ve havaya kaldırdığım elimle Yoongi'ye el sallamıştım. "Jimin!" Kafamı arkaya çevirip garipçe orada duran yüzüne baktım. Rahatsız görünüyordu.

"Yine gel tamam mı? Ev biraz sıkıcı.."

Ah aptal kedicik.

Kocaman sırıtmış ve ona el sallamıştım. Tabikide gelecektim o benim arkadaşımdı. Hoseok Hyung gelince pabucumun dama atılacağını elbette biliyordum ama olsun, bu sorun olmazdı. Yoongi'nin dairesinden çıkıp sessiz sokakta yürürken kafamı havaya kaldırmış ve soğuk olmasına rağmen rahat havayı derince içime çekmiştim. Birkaç hafta önce yeni yıla girmiştik.

Şimdilik bu yılda her şey tıkırında gidiyordu.

Cebimde titremeye başlayan telefon ile gözlerimi açtım ve telefonumu çıkardım. Gördüğüm isimle sırıtmış ve hemen açmıştım aramayı. "Dersin bitti mi?"

"Evet nerdesin?" Yoldaki taşı karşı kaldırıma tekmeledim. "Eve gidiyorum ama önce akşam için bir şeyler almam gerek." Evde hiçbir şey kalmamıştı. "Bana nerede olduğunu söyle beraber gidelim." Yürümeyi bırakıp etrafıma bakındım ve gördüğüm tabeladaki sokağın adını söylemiş ve onu beklemeye başlamıştım. Çok değil birkaç dakika sonra arabası önümde durduğunda kendimi hızla içeri attım. Üşümüştüm.

"Merhaba." Kapıyı kapatıp selam vermek için ona döndüğümde aniden üstüme çullanması ile gözlerimi açmış ve ellerimi omuzlarına koymuştum. "Dur soğuğum." Bana aldırmadan burnunu yanağıma sürttü ve boynuma sıcak bir öpücük kondurdu. "Boynun hala sıcak." Onu kendimden uzaklaştımrayı bırakıp kıkırdadım ve devam etmesine izin verdim. Arabanın kliması açık olduğundan içerisi sıcaktı. "Bugün fazla evcilsiniz Taehyung bey."

"Minik civcivimi özledim." Güldüm ve ellerimi saçlarına atıp okşadım. Ah kalbim uyuşmaya başlamıştı. Taehyung'ın üzerimdeki etkisini hala atabilmiş değildim. Beni hala ilk günkü gibi heyecanlandırıyordu.

Sonra bir anda benden çekilip önüne döndü ve direksiyonu kavradı. "Tamam şarj oldum gidebiliriz." Arabayı çalıştırıp yola çıktığında kafamı geriye yaslamış ve yüzüme minik bir gülümseme kondurmuştum. Kim Taehyung dehşet tatlı bir herifti ve kimse bunu değiştiremezdi.

"Alış veriş mi yapacaksın?" Kapattığım gözlerimi açmadan onu mırıltıyla onayladım. "Eve evde her şey tükenmiş." Günlük yapılab sohbetler eşliğinde markete geldiğimizde kapıdan içeri girdik. Taehyung kenardan arabayı aldı ve raflar arasında dolaşmaya başladık.

Ne bulduysak atıyorduk.

"Hii bundan da alalım mı?" Rafta gördüğüm parlak paketi kaptığım gibi parlayab gözlerle Taehyung'a döndüğümde elindeki kutunun arkasınu okumayı bırakıp bana döndü. "O ne?" Omuzlarımı silkip sırıttım. "Bilmiyorum ama çok yenilesi duruyor." Cümlem üzerine gözlerini devirip elindeki kutu ile hafifçe kafama vurdu. "Gördüğün her şeyi alırsan bu gidişle batacaksın ve sana bakmak zorunda kalacağım."

Dudaklarımı aşağı büküp ona somurtkan bir bakış attım. "Almıyor muyuz yani?" Elimdeki parlak paketi alıp bana ciddi bir bakış attı. "Elbette alıyoruz." Somurtkan ifadem salak bir sırıtışa döndüğünde elimi atmış ve yanağını sıkıştırmıştım. "Ben gidip şampuan bakacağım sen gez." Kafasıyla beni onaylandığında onu arkamda bırakıp banyo bölümüne yöneldim. Önünde durduğum raftaki gereksiz yere çeşitli şeylere bakarken bir tanesini alıp burnuma yaklaştırdım, kapağını açtım ve kokladım. Beğenmemiş bir ifade ile aynı anda yerine geri koydum ve diğerini aldım.

"Hmm bu güzelmiş."

Güzel kokuyordu. Hem Taehyung da beğenirdi belki.

Elimdekinin güzel olduğuna karar verdiğimde sırıtmış ve önüme dönmüştüm. Bir adım attığımda karşımdaki dikilen bedene dönen bakışlarım ile ayaklarım yere çivilendi. Yüzümdeki sırıtış anında kaybolurken başımdan aşağı soğuk su dökülmüştü sanki. Çevredeki her ses susmuştu.

Karşında durup bana bakan Bayan Jeon, bütün bünyemi sarsmıştı.

Ne düşünmem ya da demem gerektiğini bilmiyordum, sadece öyle durup yüzüne baktım. Birçok şey vardı ifadesinde. Hüzünlü görünüyordu. Bana yaşattığı onca şeyden sonra üzgün olması normal olmalıydı. "Hayatım-" Yüzümü ifadesiz tutup ona bakmaya devam ederken bakışlarım arkadan gelen Bay Jeon'a çevirdim bakışlarımı. Gözleri Bayan Jeon'un bakışlarını takip edip beni bulduğunda onun da gülücüğü solmuştu.

"Jimin-"

Dudaklarıma hafif bir gülümseme kondurdum.

"Hayatınıza devam edebilmeniz çok güzel."

Onlar her şeyi geride bırakıp hayatlarına devam ederken ben anca üç yıl sonra başlamıştım yaşamaya. Daha yeni yeni aşıyordum her şeyi. Ben o pislik yerde acı çekerken onlae burada günlük güneşlik yaşamaya devam etmişlerdi. Sonuçta ben değersiz bir maldım öyle değil mi? Para için kullandıkları beni önemsemelerini gerektirecek bir durum yoktu ortada.

Yine de çok kızgındım.

Dudaklarımdan kaçan gülüşe engel olamadım. "Neden bana öyle bakıyorsunuz?" İkisine de eğlenen bir bakış attım. "Burada olduğum için mi şaşırdınız? Sanırım ölmüş olmamı bekliyordunuz."

"Jimin dinle-" Dudaklarımdaki gülümsemeyi büyütüp kafamı iki yana salladım. "Bence konuşmamız doğru değil Bayan Jeon."

Dinlemeyi bırak, yüzlerini bile görmek istemiyordum.

Bakışlarımı ondan çekip yanıma çevirdiğimde birkaç adım ötede çattığı kaşları ile bana bakan sevgilimi gördüm. Göz göze geldiğimizde bakışlarını onlara çevirdi. Bedenimi ona çevirdim ve yürümeye başladım. O ikisinin bize baktığını biliyordum, nasıl burada olduğumu merak ediyor olmalıydılar. Buna hakları yoktu.

O sırada aklıma gelen şeyle adımlarımı saniyesinde durdurdum. "Size bir şey sormama izin verin Bayan Jeon."

Arkamı dönüp bana bakan kadına baktım. "Odama gelip ağladığınız gün, sadece iyi bir hayat yaşamamı istediğinizi söylemiştiniz, hatırlıyor musunuz?" Bakışları değiştiğinde devam ettim. "O gün o adamın geldiğini bildiğin için öyle söylemiştin, değil mi?"

"Jimin.." Taehyung bana doğru bir attığında gözlerimi kadından çekmeden bakmaya devam ettim. Bakışlarını benden çekip başka bir yere çevirdiğinde gözlerim Bay Jeon'a kaydı. O da bana bakmıyordu. Dudağımın kenarı kıvrıldı.

"Sanırım cevabımı aldım."

Onlara bakmayı kesip önüme döndüm ve Taehyung'a döndüm. "Hadi gidelim." Yanına gelip elini sıkıca tuttum ve ters yönde çekiştirmeye başladım. "Ama-"

"Hadi gidelim acıktım diyorum." Onu zar zor oradan uzaklaştırmayı başardığımda dudaklarımdaki gülücük yavaşça solmuştu. Lanet olsun burada karşılaşmak zorunda mıydık sanki?!

"Hey!" Taehyung onu sürüklememe yavaşça ayak uydururken kenara koyduğu alış veriş arabasına doğru yürürken ona döndüm ve gülümsedim. "Ben iyiyim, artık gidelim ama çünkü gerçekten açım."

Ben uzun süreden sonra Taehyung'a yalan söylemiştim.

~~~~~~~~~

Elimdeki anahtarla kapıyı açıp içeri girdiğimde elimdeki poşetleri bırakıp içeri koştum ve kendimi geniş koltuğa attım. Yorulmuştum. Fiziksel ve ruhsal olarak tükenmiş hissediyordum. Birkaç saniye sessizce kaldığımda üstüme binen ağırlık ile kapalı gözlerimi araladım. "Ahh cidden yorulmuşum."

Taehyung kafasını göğsüme yaslayıp kolunu belime sardığında ben de kollarımı kafasına sardım ve saçları ile oynamaya başladım. "Annem bizi akşam yemeğine davet ediyor, seni özlediğini söyledi."

Dudaklarıma kırık bir gülümseme kondurdum. En azından Bayan Kim duygularında samimiydi. "Olur, yarın akşam boşum." Göğsümdeki kafasını kaldırıp bana alttan bakmaya başladı. Bakışlarında merak ve gerginlik kırıntıları vardı. "Sen iyi misin?"

Gülümsedim ve elimi saçlarına atıp okşadım. Yavru köpeğe benziyordu. "Onlarla karşılaşmak beklenmedikti ama iyiyim. Bunu aştım sanırım."

Dudaklarını bastırıp beni kafası ile onayladı. Sonra yüzünü boynuma gömdü ve üstümde kıpırdandı. Bu beni güldürmüştü. "Ne yapıyorsun Taehyung?"

"Endişelenme tamam mı? Seni asla yalnız bırakmayacağım." Yüzümdeki gülücük yerini duygulu bir tebessüme bıraktı. Yanağıma yaslı anlından saçlarını çekip dudaklarımı bastırdım ve koklayarak öptüm. "Bunu biliyorum, teşekkür ederim."

Çok şanslıydım, ona sahip olduğum için. Gün içinde ne yaşarsam yaşayayım bir sarılışı ile bütün sıkıntımı mıknatıs gibi çekmeyi başarıyordu. Bana iyi geliyordu, beni mutlu ediyordu. Varlığını hissetmek bile huzurla dolmamı sağlıyordu. Asla sıkıntı içine düşmüyordum. Düştüğümde beni tutmak için orada olduğunu biliyordum çünkü.

"Eğer aldıklarımızı buzdolabına koymazsak bozulacaklar." Dudaklarımı büzüp bacağımı belinin üstünden attım ve onu daha da kendime çektim. "Biraz daha böyle kalalım ne olacak?" Kafasını boynumdan kaldırıp bana kaşlarını çatarak baktı. "Böyle yaparsan ölene kadar seni bırakmam."

"İşte aradığım mutlu son" Mırıltıyla konuştuğumda kafasını tekrardan omzuma yasladı. "Mutlu son değil mutlu sonsuz olalım."

"Hah? Ölümsüzlüğü buldun da benim mi haberim yok?"

Kafası hızla omzumdan kalktığında anlıma bir fiske yedim. "İki saniye bile romantik olmama izin vermiyorsun. İki saniye bile!"

Elimi anlıma koyup ovuştururken homurdandım. Acımıştı. "Kalkır kıçını da bir şeyler yiyelim acıktım iyice." Üstümden kalkıp poşetleri kucaklamaya gittiğinde oflayarak doğruldum ve gerildim. Hayvan herif organlarımı ezmişti, ciğerlerim derin nefes alıyordu sonunda.

Biraz kavga ve atışmalı yemek yapma ve yeme sürecinden sonra Taehyung'a yandan keskin bir bakış attım. O da bana aynı tehtitkar bakışlarla baktığında ilk sessizlikten sonra ikimiz de bağırarak ellerimizi ortaya attık.

Ben kağıt o ise makas yapmıştı.

"Hay sikeyim ama."

Hüsranla kaldığımda elini havaya kaldırıp neşeyle bağırdı ve ayağa kalktı. Kaybetmiştim. Neşeli bir şekilde attığı kahkahasını sessizce izlemeye başladığımda elini indirip yanağıma attı ve parmakları ile sıkıştırdı.

"Bulaşıklar elinden öper bebişim."

Homurdanarak elini ittirdiğimde bir kez daha kahkaha atmış ve dans ederek mutfaktan çıkmıştı. Arkasından attığım sinirli bakışlarımı sürdüremeyip güldüğümde kafamı iki yana salladım ve tabakları alıp makineye dizmek için sudan geçirmeye başladım.

Kaybettiğim için üzgün değildim. Onun kahkahasını duyduğum her yenilgim benim için bir kazançtı aslında. O tınıyı duymak için kaybedebilirdim.

Bulaşıkları dizmeyi bitirip makineyi kapattığımda yumruk yaptığım elimle gözümü ovuşturarak içeri adımladım. Çok pis uykum gelmişti. Taehyung ise salondaki masada kafasını gömmüş ders çalışıyordu. Yanına gelip kollarımı omuzlarının üstünden geçirdim ve çenemi kafasına yasladım.

"Daha ne kadar devam edeceksin, uykum geldi benim."

Elindeki kalemi bırakıp elini yukarı attı ve saçlarımı karıştırdı. "Sen gidip yat, çok geç kalmayacağım." Onu kafamla onaylarken kollarımı ondan çektim. Kafasını bana çevirip bileğimden tuttu. "Eğer iyi hissetmiyorsan gelebilirim." Gülümseyip kafamla ony reddettim ve paytak adımlarla odamıza gittim. Cidden yorgun hissediyordum. Kendimi sıcak yatağa bırakırken kollarımı yastığa sardım ve gözlerimi duvara diktim.

Görüntüm bulanıklaşmaya başladığında alt dudağımı sertçe ısırıp yumruklarımı sıktım.

"Kes şunu aptal."

Yine de kesememiştim. Lafımı dinlememekte kararcı olan yaşlar yanaklarımdan yastığa akarken kendimi sakin tutmaya çalışıyordum. Çok kötü hissetmiştim. Onları görmek bana iyi gelmemişti, kalbime yaptığı baskıyı net bir şekilde hissedebiliyordum.

Yüzlerindeki ifade bir saniye olsun gözümün önünden gitmiyordu.

"Lanet olsun..." Yüzümü yastığa gömüp sessizce hıçkırırken sarsılan bedenimi kontrol edemiyordum. İçim çıkana kadar ağlamak istiyordum, deli gibi bağırmak, her şeyi yıkmak istiyordum.

Elimi göğsümün soluna atıp tişörtümü avcumda sıkıştırdım. Dizlerimi kendime çekip yorganı iyice üstüme aldım ve sesim çıkmasın diye yüzümü iyice yatağa gömdüm. Benim için endişelenmememliydi, duymasını istemiyordum.

Sessiz yaşlarım akmaya devam ederken kapının yavaşça aralanması ile anında sustum ve sessizce kaldım. Uyuduğumu düşünürse sıkıntı çekmeden atlatabilirdim. Birkaç hışırtıdan sonra arkamds bir çökme oldu ve belimde sıcak kollarını hissettim. Demiri çeken mıknatıs gibi sırtım göğsüne yaklaştığında yorganı yüzümden çekmeden sessizce durmaya devam ettim. "Uyanık olduğunu biliyorum."

Sessiz mırıltısını duyduğumda yorganı yüzümden çektim ona önümü döndüm ve kafamı direk olarak boynuna soktum. Madem uyanık olduğumu biliyordu, biraz omzunda ağlamama izin vermeliydi. Kollarını sırtımdan dolayıp beni iyice kendine çektiğinde hafifçe hıçkırdım.

"Bu biraz acıttı Taehyung." Titrek bir nefes aldım. "Belli etmedim ama acıdı işte." Her şeyi geride bıraktığımı sanıyordum ama yanılmıştım sanırım. Düşünceler ve geçmiş paçama yük halinde asılıyken asla kurtulamazdım. Bay ve Bayan Jeon konusunda biraz rahatlamış hissediyordum ama yine de içimdeki bu kötü hissi engelleyemiyordum.

"Neden biraz ağlamıyorsun?" Elini yanağıma atıp ıslalığı sildi. "Ben senin için yaşlarını silerim. Dilediğin gibi ağlayabilirsin."

Sakinleşmeye başlamış yaşlarım tekrardan akmaya başladığında bu sefer bu çocuğun güzelliğini de içine katıp ağlamaya başladım. Orada ne kadar ağladım bilmiyorum. Ben uyuyakalana kadar tek tek silmişti akan yaşlarımı. Ara sıra saçlarımın arasına kondurduğu öpücükleri ile mayışmış ve artık ağrıyan gözlerimi kapatmıştım.

Sabah açtığımda ise hala sızlıyorlardı. Gözlerimi iyice açıp yüzümün hemen önündeki yüzü gördüğümde sessizce baktım. Huzurla mışıl mışıl uyuyordu. Kafamın altındaki elimi kaldırıp parmağımı burnuna koyarken onu uyandırmamak için dikkatli davranmaya çalışıyordum.

"Ne tatlı..."

Kendi kendime mırıldanıp burnundaki parmağımı çektim ve bedenimi oynatarak daha da yaklaştım dibine. Kafam çenesine dayandındığında durdum ve kaldırıp yüzünü izlemeye devam ettim. Nasıl bir ilahtı bu çocuk böyle? Çirkin hiçbir yanı yoktu.

Dayanamayıp burnunun ucunu usulca öptüğümde yerinde hafifçe kıpırdanmış ve beni kendine çekmişti. Aramızdaki mesafe sıfıra indiğinde kafasını yanağıma sürtüp yasladı. Ben de elimi kaldırıp yüzünde gezdirmeye başladım. Artık uyanmalıydı.

"Jimin?"

Sesini duyduğumda kaşlarımı havaya kaldırdım. Zaten uyanık mıydı? "Hm?"

"Bir dahakine bir şey olursa, kötü hissedersen, huzursuz olursan gelip bana söyle." Aniden kafasını yanağımdan kaldırıp bana baktığında kaşlarını çatmıştı. "Sikerim okulunu da derslerini de. Hiçbir şey senden önemli değil."

Acıyan gözlerime rağmen sıcacık bir şekilde gülümsedim ve saçlarını sevdim. Güzel kalpli insan, beni her saniye kendine aşık etmeyi başarıyordu."Söyleyecek misin?" Yüzünde hala tedirgin bir ifade vardı. Gülüşümü bozmadan kafamı salladım. "Söyleyeceğim."

Bir şeyler demek için ağzını açtığı sırada yatağımıza fırlayan şeyle ikimizin de kafası oraya döndü. "Oh günaydın yer sıçanı." Yeotan kafasını koluma sürtüp deli gibi kuyruğunu sallarken biraz daha gülümsemiş ve kafasını sevmiştim. Taehyung da kaldırdığı kafasını göğsüme geri yasladığında içim huzurla doldu.

Bay ve Bayan Jeon hakkında daha fazla düşünmeyecektim. Çünkü benim zaten mükemmel bir ailem vardı.

~~~~~~

Arabadan inip geldiğimiz evin kapısını şöyle bir süzdüm. Bay ve Bayan Kim'in evlerine gelmiştik. "İyi misin?" Arabadan inen Taehyung yanıma geldiğinde ona dönüp gülümsedim.
"Hayat devam ediyor Taehyung." Kafamı eve çevirip derin bir nefes aldım. "Geçmişte kalmaya devam edemem."

Önüme bakmam gerekiyordu artık, daha fazla eskide takılı kalamazdım. Elimi cebimden çıkardım ve elini tuttum. "Hadi gidelim."

Taehyung benim için öne yürürken geride kalan değil elini tutup onunla birlikte yürüyen olmak istiyordum.

"Her şey iyi olacak." Sırıttım ve ileri bir adım attım. "Biliyorum."

Kapının önüne gidip tıklattığımız saniyede kapı açılmış ve Bayan Kim bize yüzünde parlak bir gülümseme bahşetmişti. "Tam vaktinde geldiniz." Bizi içeri davet ettiğinde montumu çıkarmış ve kendimi Bayan Kim'in sıcak kollarına atmıştım.

"Aww seni görmek çok güzel Jimin."

Gülümseyip kollarımı sıklaştırdım. "Sizi de öyle Bayan Kim, çok şık görünüyorsunuz." Kollarını benden çekip hafifçe elime vururken kıkırdamış ve yanaklarını tutmuştu. "Çok naziksin~" Bu kadını cidden seviyordum.

Taehyung ile de sarıldıktan sonra içeri geçmiştik. Bay Kim sanırım henüz gelmemişti. "Taehyung bizim için sobayı yakar mısın? Jimin de masayı hazırlamama yardım eder." Oturduğum koltuktan kalktım hemen. "Tabikide."

Taehyung dışarı biz mutfağa giderken Bayan Kim kenara geçmiş ve tabakları indirmem için bana yol açmıştı. "Aranız cidden eskisi gibi ha?"

Aniden konuya girdiğinde hafifçe kafamla onayladım. Tam olarak eskisi gibi değildi aslında, bir şeyler farklıydı. "Birlikte yaşamaya başlamanız çok iyi, sayende onu daha sık görebiliyorum." Dudaklarımda benden izinsiz büyüyen tebessüm ile onu dinlemeye devam ettim. Evet bu benim için de iyi olmuştu.

"Hatta babasıyla bile konuşmaya başladı." Kaşlarımı kaldırıp ona döndüm. Cidden mi? Bunu bilmiyordum. Taehyung'ın babasıyla arası her zaman biraz mesafeli ve soğuktu. Büyük annesinin evinden sonra resmen konuşmayı kesmişti. Onun için endişeliydim ama sanırım her şey yolundaydı.

Tatlı bir sohbet eşliğinde masayı hazırladığımızda Taehyung da yanımıza gelmiş ve Bayan Kim de kapıyı açmaya gitmişti. Birkaç saniye sonra Bay Kim de görüş açımıza girdi. "Hoş geldiniz çocuklar."

Kafamı eğip selam verdim. "Sizde efendim."

Sonraki yemek seansı biraz sessiz geçmişti. Bay Kim boğazını temizleyip dikkati üzerine çekene kadar her şey sakindi. Cebinden zarf gibi bir şeyi çıkarıp Taehyung'ın önüne koyduğunda bakışları kâğıda döndü. Zarfı alıp açtı ve içine göz gezdirdikten sonra babasına geri döndü."Bu ne?"

Bay Kim tekrardan boğazını temizledi ve çatalını masaya bıraktı. "Büyük annenin evinin tapusu." Hepimizin bakışları ona döndüğünde Bay Kim sadece bana bakmıştı. "Madem ikiniz beraber yaşıyorsunuz, rahat bir ev sizin için iyi olur. Ayrıca hala öğrencisiniz kirayla uğraşmayın."

"Baba.."

Taehyung sessizce mırıldandığında Bay Kim ona dönmüştü. "Bunu bir özür hediyesi olarak kabul et." Bayan Kim eşinin sırtını sıvazladığında Taehyung resmen parlayan gözlerle bana dönmüştü. Ben de kocaman gülümseyip Bay Kim'e teşekkür ettim.

Sanırım artık her şey yolundaydı.

Son koliyi de yere koyup geriye doğru sırtımı yasladım ve rahatsızca gerindim. Taşınmak cidden tahmin ettiğimden zor olmuştu, her tarafım ağrıyordu.

"Ne kadar çok eşyası varmış.." Kolilerin yarısı onun eşyaları ile doluydu resmen. Kendimi geniş salondaki koltuğa atıp gözlerimi kapattım. Taehyung'ın evi de büyüktü aslında, ama ikimizin part time maaşı anca yetiyordu. En azından kirayı aradan çıkarmamız iyi olmuştu.

"Jimiiiinn! Yemek sipariş edeceğim ne istiyorsun?"

"Kafana göre takıl."

Şu an o kadar açtım ki her şeyi yiyebilirdim. Telefonum çaldığında zar zor koltuktan kalktım ve kenarda duran telefonumu açtım. "Naber yer cücesi?"

"Bende iyiyim Yeol sen nasılsın?"

"İyiyim iyi, yerleşebildiniz mi?" Kapattığım gözlerimi açtım ve sinirle soludum. "Biraz olsun yardıma gelseydiniz yerleşmiş olurduk."

Cidden, ne biçim arkadaşlarım vardı benim. Kimse yardım etmeye gelmemişti. Gerçi Baekhyun'ın gelmeye çalıştığından emindim, kesin Chanyeol onu durdurmuştu. Adi köpek. "Ya siz haledersiniz diye şey etmedik yoksa geliriz biliyorsun. E ne zaman yemeğe çağırıyorsunuz?"

Gözlerimi sıkıca kapatıp titrek ve sert bir nefes aldım. Bu çocuk bugün beni çıldırtmaya çalışıyordu, içim kaynamaya başlamıştı.

"İstediğin zaman gelebilirsin tabikide."

"Harbi mi?" Sahtece güldüm. "Kendi yemeğini getirirsen elbette olur. Çünkü dövsen sana yemek yapmam."

"Çok kabasın Jiminiee~"

Tekrardan sert bir nefes verdim. "Kapat şu telefonu çıldırtma beni." Bir şey demesine izin vermeden aramayı kapattım ve telefonu yanıma koydum. Gerizekalı çocuk, iki dakikada ayarlarımı bozmuştu.

Baekhyun ona nasıl katlanıyor asla anlamıyordum ve asla da anlayamayacaktım.

Kapı çaldığında Taehyung koşarak kapıya gitmiş ve ben de yattığım yerde doğrulmuştum. Cidden acıkmıştım. Biraz bir şeyler yesem sakinleşebilirdim. "İşte yemekler."
Taehyung yanıma kurulup poşetleri önüme koyduğunda birlikle hepsini açtık ve masaya dizdik. "Woa, ne çok şey almışsın.." Bir sürü çeşit yemek vardı.

"Senden bile açım şu an." Plastik kabın kapağını açtığında bakışlarımı ona çevirdim. "Bu imkansız." Asla benden daha fazla yiyemezdi buna imkan yoktu.

"Var mısın lan iddasına?"

Elindeki kutuyu bırakıp bana serçe parmağını uzattığında parmağına birkaç saniye bakıp kendi parmağımı doladım. "Varım lan."

Bana bulaşmak hiç mantıklı bir hareket değildi.

"Nesine?" Birkaç saniye sessiz kalıp düşündük, cevap Taehyung'tan geldi. "Kaybeden kazananın bir gün boyunca istediği her şeyi yapacak." Kafamla onu onayladım ve parmaklarımızı ayırdık.

Aptal Kim Taehyun, bunun bedelini ağır ödeyecekti.

Ağzıma çatalımdaki son lokmayı atıp yanımdaki bedene bir bakış attım. Yüzünü buruşturmuştu. "Jimin benim karnım ağrıyor galiba." Al işte ne demiştim ona ben? Biraz olsun bile dinlemiyordu beni. "Sana benimle kapışmamanı söylemiştim."

Oflayıp kafasını omzuma koydu ve karnını tutmaya devam etti. "Midesiz bir havyan olduğun aklımdan çıkmış." Tamam, şimdilik bu lafları görmezden gelecektim. Ama sadece şimdilik. İyileştiğinde bunun hesabını da sorabilirdim. "Çok mu ağrıyor? Kalk da sana çay yapayım." Kafasını omzumdan kaldırıp geriye yattığında onu orada bıraktım ve su kaynatmak için mutfağa geçtim. Bu evin mutfaktan açılan bir bahçesi bile vardı. Konumu ve şekli çok hoşuma gitmişti. Kendimize ait bir bahçemiz vardı ve kesinlikle huzurlu hissettiriyordu.

Çayı kaynamaya bırakırken adımlarımı kapıya çevirdim ve camdan dışarıyı izlemeye başladım. Havalar soğuktu ama artık adam akıllı kar yağmıyordu. Yakında son döneme başlayacak ve mezun olacaktık. Hayatımız biz farkında bile olamadan hızlıca akıp gidiyordu. Daha dün 17 yaşında Jeon Jiminken bugün ise 22 yaşında Park Jimin olmuştum.

Resmen yetişkin olmuştuk.

Kaynatıcı tık sesi çıkararak durduğunda dışarıyı izlemeyi bıraktım ve içine çay koyduğum bardağı doldurdum. Mide ilacını da avcumun içine sıkıştırıp salona girdim ve koltukta huzursuzca yatan bedenin yanına oturdum. "Kalk hadi iç ve ilaç al, daha iyi hissedeceksin." Sözümü ikiletmeden kalktı, elimdeki ilacı alıp masadaki suyla kafasına dikti, sonra da bardağı alıp arkasına yaslandı. Önüne çevirdiği gözlerini bir saniyelik bana çevirip yandan bir bakış attığında gülümsedim ve saçlarını karıştırdım yavaşça.

Çocuk gibiydi resmen.

"Sen biraz dinlen, ben son odayı yerleştireceğim." Beni hafif bir kafa hareketi ile onaylandığında yanından kalkıp son kutuyu kucakladım ve yatak odasına gittim. Hemen hemen her şeyi halletmiştik. Takıl tukul kalmıştı sadece, onlar içinse acele ettiğim söylenemezdi. Yorulmuştum ve zaten bir şekilde her şey yerleşecekti, acele etmemize gerek yoktu.

Son kutuyu da halletiğimde boş kartonu odanın köşesine tekmeledim ve hasta çocuğumun yanına gittim. Çayını bitirmiş kafasını yaslamış öylece duruyordu. Ayaklarımı sürüyerek yanına geldiğimde dizimi kaldırıp koltuğa koydum, doğruldum ve kucağına oturdum.

Kesik bir nefes verip elini sırtıma sardı. "Kilo almışsın." Kafamı omzuna yaslayıp gözlerimi kapattım. Ayı gibi yiyordum tabi, almamam çok garip olurdu. "Yoruldum." Boştaki elini kaldırıp kafama koyduğunda bir süre sessizce kaldık. Yorgun ama keyifliydim. "Jimin?" Gözlerimi açmadan mırıldandığımda kulağımda nefesini hissettim. "Odaya mı gitsek?"

Gözlerimi açmadan kıkırdadım. Gerizekalı insan. "Kolunu kaldırmaya halin yok sözde ama aynı şey onun için geçerli değil galiba."

"Hayır onu kast etmedim ben sapık mısın Jimin?" Sinir ve heyecanla konuştuğunda kafamı kaldırıp yüzüne baktım. "Ben miyim sapık? Hah açayım götümü de güleyim bari."

Yüzünde hınzır bir gülümseme oluştu. "Olur." Ben daha hop kardeşim noluyor nereye diyemeden Taehyung baldırlarımdan tutup doğrulmuş ve hızlıca ayağa kalkmıştı. "Of ne yapıyorsun?" Rahatsız olduğunu sanıyordum.

"Konuşmamız gereken konular va Bay Park lütfen toplantı odasına gidelim."

Cümlesi gülmeme neden olduğunda kollarımı boynuna sarmış ve beni toplantıya götürmesine izin vermiştim.

Artık normal bir hayatımız vardı.

Evet bitti umarım o kadar rezil bir şey olmamıştır diye umuyorum. beğendiniz mi?

Bu arada artık diğer ficlerde de aktif olacağım onlara da bakacaksınız bu bir istek değil emir haberiniz olsun diye söylüyorum.

Bakarsınız dimi ben yazdım çünkü ehe🥰🥰🥰🥰

Evet, bunu söylemeyi hiç ama hiç istemiyorum ama

Bir sonraki bölümde bu kitapta son kez buluşalım

Sayanora gençler seviyorum sizi

Bir dahaki buluşmamıza göre kendinize iyi bakın♡

Continue Reading

You'll Also Like

149K 9.2K 32
'Bilinmeyen numara. Diyorum ki, o güzel kalçalarını biraz daha camının önünde sallaya sallaya odada tur atarsan boxer denen bir şey kalmaz üstünde. ...
57.7K 2.9K 42
Komşunuz Barış Alper Yılmaz olursa ne mi olur?
160K 18K 39
jeon jungkook en yakın arkadaşının amcasına aşık olmuştu.
89.4K 3.6K 30
Yabani evrenindeki çiftimiz Asi ve Alaz'ın hayatları farklı bir şekilde kesişeydi, mesela Asi, Soysalan Üniversitesi'ne bomba gibi düşseydi, nasıl ol...