ZEHR-İ VİRAN

By AsiMavera

738K 30.6K 20.4K

Yasak olanın verdiği haz mıydı; bizi günaha iten? Ya da aşk mıydı; yasak olmasına rağmen günahını göze aldır... More

ZEHR-İ VİRAN
❦1❦ ↑ ENKAZ ↓
❦2❦ ↑Gece Gözlü↓
❦3❦ ↑Samira SANCHEZ ↓
❦4❦ ↑İÇİNDE KALAN↓
❦5❦ ↑O BENİM KARIM!↓
❦6❦ ↑AFFET BENİ ARAP KIZI..↓
❦7❦ ↑BEN HEP SENİN YANINDA OLDUM..↓
❦8❦ ↑ZEHR-İ VİRAN↓
❦9❦ ↑İZİN VERİR MİSİN?↓
❦10❦ ↑GEÇ KALMAK İSTEMİYORUM!↓
❦11❦ ↑SEN VE BEN, BİZ OLDUK MU Kİ ?↓
❦12❦ ↑SENİ TANIMAYACAĞIMI MI SANDIN ARAP KIZI..↓
❦13❦ ↑SENİNLE OLMAYACAĞIM↓
❦14❦ ↑BİZ TEHLİKELİYİZ↓
KARANLIK OKYANUS
❦15❦ ↑GECENİN SEVGİLİSİ↓
❦16❦ ↑BİR SON - BİR BAŞLANGIÇ↓
WhatsApp Grubu
❦17❦ ↑ACI VE TATLI↓
❦18❦ ↑DEĞERSİZ↓
DESTİNA
❦19❦ ↑MAZİNİN YARALI İZLERİ↓
❦20❦ ↑ M E Y U S ↓
❦21❦ ↑UFAK DOKUNUŞLAR↓
❦22❦ ↑ RİYAKAR GECE ↓
❦23❦ ↑ KELEPÇE ↓
❦24❦ ↑MEZARLIK↓
❦25❦ ↑ İDAM ↓
❦26❦ ↑ ÖFKENİN YANKISI ↓
❦27❦ ↑ DÜĞÜN ↓
❦28❦ ↑ İNTİHAR VE GÖZYAŞI ↓
❦29❦ ↑YERLE BİR↓
❦30❦ ↑ GECENDE BENİM GÜNDÜZÜNDE ↓
❦31❦ ↑ HAKİKATLER ↓
❦32❦ ↑ ZİHNİN MECRUH TUTSAKLIĞI ↓
❦34❦ ↑ İLK TEMAS ↓

❦33❦ ↑KIRILAN ZİNCİRLER↓

4.5K 372 519
By AsiMavera


Selam,
Israrla erken yeni bölüm at diyen okuyucularımın hiç biri yorum yapmıyor, yorum olmayınca bende acele etmeden ağırca ilerliyorum ve bu benim elimde olan birşey değil.

Finale son 2 3 bölüm falan kaldı ama net bir sayı veremiyorum. Finalin gidişatını bölümün sonunda az olda olsa tahmin edebilirsiniz diye düşünüyorum; ve diğer bölümde daha da net bir şekilde göreceksiniz.

+700 yoruma yeni bölüm.

Herkes en sevdiği slow bir şarkıyı açsın ve öyle okusun bölümü:))


33. BÖLÜM: "KIRILAN ZİNCİRLER."

Kurak bir çöle benziyordu insanoğlu.

Alıp işlemedikçe ne işine, nede durduğu yerde bir şeye yaradığı yoktu.

Bir kere körelmişse kalp, kırk tane zincire de vursan bir daha düzelmiyordu.

Araz artık eskisi gibi değildi, sevdası gözünü öyle bir kör etmişti ki, sevdiği kadın artık umurunda bile değildi. Tek derdi yaptığı hatanın bedelini ödetmek, yandığı kadar yakmaktan ibaretti canını.

Elly, boğazı düğüm düğüm bir halde baktı karşısında kendisinin aksine keyifle duran adama. Acı bir hıçkırık dizildi boğazına ama ağzını açıp da tek ses dökmedi dudaklarından. Öyle çok yanıyordu ki canı, Araz istediğini alıyordu.

"Ne işi var bunun burada?" diye konuşurken yüzü katılaşmış bir halde Samira'ya doğru bakmaya devam ediyordu. "Hangi yüzle diyeceğim ama onun sadece bir yüzden ibaret olmadığını anlayalı da pek uzun bir vakit olmadı."

"Tebrik etmeye gelmiştim," Elly'nin hâkim olmaya çalıştığı sesi titriyor, ellerini bir türlü ne şekle koyması gerektiğini bilemiyordu. "İşte şimdi gerçek bir çift gibi olmuşsunuz."

Araz duyduğu sözcüklerle güldü, önce dudakları büküldü, hemen sonrada erkeksi bir kahkaha attı hiç çekinmeden. Tüm duyduklarına inanamıyor gibi baktı bir zamanlar aşığı olduğu kadının suratına.

Sarı saçları omuzlarına dökülmüş, beyazlar içinde nede güzel olmuştu öyle. Sahi ya o hep güzeldi zaten, kendisini terk edip gitmeden hemen önce.

"Şaka mı yapıyorsun?" Araz'ın gülümsemesi hala solmuş değilken sordu. "Dalga geçmek için mi geldin buraya Elly, gerçekten mi?"

Başıyla reddetti Elly adamın söylediklerini. "Elbette hayır," diye mırıldandı usulca. "İçeriye girerken, el ele..." Bakışları bir an Samira'ya dokunsa da sonrasında hemen geri çevirdi. Ne olursa olsun dayanamıyordu o kıza bakmaya, kendisinin olması gereken yerde onun durduğu içindi belki de. "Çok güzel görünüyordunuz işte, sadece söylemek istedim."

Samira önce Araz'a, sonrada yumruk haline getirdiği ellerine baktı. Yüreğinde her şeye rağmen Elly vardı. Apaçık belliydi bu. Çenesi seğiriyor, gömleğinin açıkta bıraktığı ensesinden yüzüne uzanan damarlara kadar teninin kızardığını görebiliyordu.

"Evet," Araz omzunun üzerinden Samira'ya baktı birkaç saniye. İçi gidiyormuş gibi, yıllardır âşık olduğu Elly değil de Samira'ymış gibi, sanki bu genç kız için çıldırıyormuş gibiydi. "Onunla gerçek bir çift olduk; sahte sevgi gösterilerinin aksine gerçek bir nefretle başlamamıza rağmen hem de. Güzel olduk."

Elly anladığına dair başını sallarken adamın kıza bakışları karşısında yüzünü çevirdi. Daha fazla bu manzaraya dirayet gösterebileceğini düşünmüyordu zira. Koşarcasına bulundukları ortamı terk ederek dışarıya fırladı. Kocasının birkaç masa ötede arkadaşlarıyla konuştuğunu bilmesine rağmen hiçbir şeyi umursamadı.

Samira, adamın tüm yaptıklarına rağmen onun da bu ana dayanamadığını görebiliyordu. Hem üzüyor, hem de bunun için kendisi de üzülüyordu.

"Neden?" diye sormadan yapamadı Samira. "Onu kafayı yiyecekmiş gibi sevdiğini biliyorum Araz, bu kadar üzerine gitmek zorunda mıydın?"

Adam ateş saçan gözlerini yanındaki kıza çevirdiği an, kız çoktan sorduğuna pişman olmuştu bile. "Sanane?" Sadece sözleriyle değil, bakışlarıyla dahi aşağılar gibi bakıyordu kıza. "Sen kimsin ki geçmiş karşıma hesap soruyorsun bana?"

Samira, başını onaylarcasına sallayıp önüne döndü. Araz haklıydı, o ve duyguları umurunda olduğu için tüm duyduklarını da gördüğü bu muameleyi de hak ediyordu. Araz duramadı, olduğu yerde önce ne yapacağını bilemez şekilde hareketlendi, hemen sonrasındaysa oda Elly'nin gittiği tarafa yöneldi. Düşünmeden hareket ediyordu, yapacak bir şey yoktu. Samira haklıydı, Araz kadını ne olursa olsun gerçekten delicesine seviyordu.

Elly, otoparka çekilmiş arabasına kavuşmak üzereyken aniden kolunu tutan kişiyle dudaklarını ısırdı. Gelenin kim olduğunu ondan önce gelen kokusundan tanımıştı. "Bırak," diyebildi kelimeler ağzından zorla dökülürken. "Daha fazlasını duymaya ne tahammülüm ne de takatim yok artık Araz, yalvarırım bırak kolumu."

"Sen gittin lan!" diye bağırdı adam öfkeyle. "Sen terk ettin gittin beni! Sen bir kalemde sildin tüm birlikçe geçirdiğimiz seneleri! Sen istemedin beni sen!"

"Ben seni her zaman istedim," diye mırıldandı kadın, hala başı yerde ve artık tutamadığı hıçkırıklarını serbest bırakırken. "Senden hiçbir zamanda vazgeçebilecek değilim ama babamı arkamda bırakamadım. O benim için canını vermişken ben onun söylediklerini yok sayamadım."

Adam kızın kolunu fırlatırcasına bıraktı o an. Bakmaya kıyamadığı kızın babasının rahatsızlıkları dışında ilk defa ağladığını görüyordu. Hatta Elly'i ilk defa bu denli çığırından çıkmış, kontrolsüz bir şekilde görüyordu adam. Gözyaşları arka arkaya yanaklarına boşalıyor, deli gibi sevdiği kadını ilk kez kendisi ağlatıyordu. Araz yutkunamadığını hissetti.

"Evlendin," Sesi titriyor, oda tıpkı Elly gibi ağlamamak için kendisini zor tutuyordu. "Gözlerimin içine baka baka geçtin karşıma hiç tanımadığın bir adama evet dedin." Dilini kurumuş dudaklarının üzerinde gezdirirken kelimeleri seçmekte zorluk çekiyordu. "Dokunmaya kıyamadığım kadının beni darmadağın edip bırakıp gidişini seyrettim ben o gün. Sevmeye, yüzüne dahi bakmaya kıyamadığımın beni zerre düşünmeden terk edip gidişini seyrettim ben."

Araz bir iki adım geriye gitti o an, dolan gözlerini Elly'den saklayabilmek için.

"Sen beni sadece terk etmedin, sen beni mahvettin Elly. Sen beni paramparça ettin. Sen beni artık kimsenin katlanmaya dahi tahammül edemeyeceği bir canavara çevirdin."

Elly'in duydukları karşısında hıçkırıkları artıyor, omuzları sarsıla sarsıla ağlıyordu. Araz'ın bal rengindeki gözlerini gördükçe içi gidiyor, ruhu eksiliyor, gidip de kollarına sığınmamak için kendiyle büyük bir savaş veriyordu. Kasvetli bir karanlık yüreğine çöküyor, nefes dahi alamayacak halde hissediyordu kendisini.

"Ben sadece seni değil, çocukluğumu kaybettim o gün. Geçmişime dair tek güzel anılarım olan gençliğimi kaybettim. Ben kendimi kaybettim Elly, sen beni hiç görmedin."

Elly, sevdiği adamla göz göze geldiği an dudaklarını ısırdı, kalbi ağrıdı. Cehennem çukuru kendisi için harlandı o gece, gökyüzü bile kendileri için ağladı. Tam o anda yok olmayı, gördüğü son gözlerin Araz'a ait olmasını diledi kadın. Dayanamıyordu, bu kadar severken ondan bu sözleri duymayı içi kaldırmıyordu.

"Öyle güzel günler yaşadık ki seninle, öyle bir işledin ki kendini yüreğime silip atamıyorum! Yaptı bir hata bırak gitsin diyemiyorum! O mutlu olsun da gerisi mühim bile diyemiyorum ben! Devam edemiyorum!" İçeride, karısının yanında söyledikleriyle çelişen cümleleriyle daha da yıkıldı Elly. Araz, gerçekten iyi değildi, bunu görebiliyordu lakin kendisi de ondan farklı sayılmazdı. Kocasıyla her gün yeni bir kavga, farklı bir dava çıkıyordu ortaya. O da farkındaydı kadının kalbinin Araz'da olduğunu, bu durumu kaldıramıyor ve durmadan kavgalar çıkıyordu.

"Öyle bir ateş yaktın ki sen, bu saatten sonra ne sen çıkabilirsin içinden ne de ben güzelim." Buruk bir tebessüm sardı adamın dudaklarını. Gözlerinin önünü kara bulutlar kapladı, son kez bakıyormuş gibi baktı. "Bundan sonra sen beni karımla izleyeceksin, bende seni. Başka bir adamın üzerindeki hâkimiyetini."

Öyle içli hıçkırdı ki Elly, adamın aldığı nefes boğazında kaldı. Bu nasıl bir şeydi böyle, can çekişiyordu ama öldüğü yoktu. Nefes alamıyordu ama hala gözleri kapanmıyordu. Kaderin üzerine ördüğü ağ bu kez çözülmek bilmiyordu.

"Ben seni seviyorum!" diye bağırdı Elly, boğazı parçalanırcasına. "Ben bir seni sevdim! Bir seni seveceğim!" Çenesi titriyor, adamın gözlerine baktıkça olduğu yere yığılmamak için zor tutuyordu kendisini. Daha fazla dayanamadığında adama doğru bir adım attı. İsteği sarılmaktı ama aslında oda adamın buna izin vermeyeceğini biliyordu. Öyle de oldu, Araz elini kaldırarak kadını durdu. "Sakın," diye mırıldandı sesi titrerken. "Sakın yaklaşayım deme." Derin bir nefes içine çektiği an aslında bunun ona yetmeyeceğini biliyordu, Araz zaten kadın ondan gittiğinden beridir nefes alamıyordu. "Başkasının dokunduğu bedenin bundan sonra haramdır bana."

Dolu dolu olan gözlerindeki yaşlar aynı anda boşaldı adamın sakallarına. "Çocukluğumu, gençliğimi, beni bir kalemde yakıp yıktın ya; benim hakkımda haramdır bundan sonra sana..."

"Araz," diye acı içerisinde konuştu Elly, ama artık adam onu dinlemiyordu. Geldiği yere doğru yürümeye başlarken kadın olduğu yere, dizlerinin üzerine çöküp elleriyle yüzünü kapatarak çığırından çıkmış bir şeklide ağlamaya başladı. Ağzını açamadı, senden sonra bana hiç kimse dokunmadı, bırakmadım diye gerçekleri bile haykıramadı. Sadece yüreğine kor düşmüş, ciğerleri delik deşik olmuş gibi ağladı.

Adamın gözlerine mühürlenmiş gözleri silinmiyor, kulaklarında ettiği son sözler çınlıyor, kadın kafayı yiyecek gibi hissediyordu. Adam bunu hak etmiyordu, kendisi bu kimsesizliği kendisine yakıştırmıyordu.

'Bu aşk bunu hak etmedi,' diye mırıldandı içini çekerken. 'Biz bu kadar severken böyle bir sonu hak etmedik sevgilim.'

Araz sevdiği kadını arkasında bırakarak öfkeyle yürürken bir yandan da elinin tersiyle gözlerindeki nemi kuruluyordu. Artık bitmişti, söyleyecekleri de; geçmişte... Tek söz dahi kalmamış, hepsini tek seferde sarf etmişti kadına. Belki içindeki yangın sönmemişti, sönmeyecekti de. Lakin bu saatten sonra harlanmayacaktı da, inceldiği yerden koparmıştı.

"Araz," Lavabodan çıkan Samira duraksadı. Araz'ın dağılmış haline bakakaldı bir süre. Gözünde yaş olmasa da görüyordu, ağlamıştı. Bir an gördüğü şeye inanamadı.

"Ne yapıyorsun sen burada?" Adamın gözleri etrafta gezindi, sanki buraya tek geldiğine inanmıyormuş gibi. "Neden masada beklemedin beni?"

Genç kız adama bir cevap vermeden arkasını dönüp yeniden salona dönmek için adım attı fakat Araz kolundan tutarak bunu engelledi.

"Yeterince sustum Arap Kızı," diye konuştu buz gibi bir sesle. "Ama artık haddini gereğinden fazla aşıyorsun, kendine gel."

"Ben zaten yeteri kadar kendimdeyim." Kolunu çekmek istedi ama adam izin vermedi, yüzünü siniri bozulmuş gibi buruşturup ters bir bakış attı. "Ama görüyorum ki sen her kendini kaybettiğinde bana çatmaya yer arıyorsun."

"Karşındaki adam yoldan geçen biri değil, bunu biliyorsun değil mi? Babanın benim hakkımda söylediklerini mi unuttun yoksa?" Dudaklarını iyi dinle der gibi büktü. "Hatırlatayım ister misin? Kural bir bana saygısızlık yapamazsın."

Samira'nın kaşları hayretle havaya kalktı. Adamın kızarmış bal rengi gözlerine baktı uzun uzun, hafif uzamış sakallarına, üzerine giyindiği takıma. Her şeyiyle öyle kusursuz görünüyordu ki, dışından çaldığı tüm kusurları içine yansıtmıştı sanki. Uzaktan ne denli yakışıklı görünüyorsa içerisi bir o kadar berbattı. Artık buna emindi Arap Kızı.

"Ben sana saygısızlık yapamam ama sen aklına esen her kötülüğü bana yapabilirsin öyle mi Araz Sanchez?" Kafasını iki yana sallarken dişlerini bir birine bastırdı. "Gider arka tarafta seni terk edip başkasıyla evlenen sevgilin için ağlarsın ama buraya gelince bana ben senin kocanım ayarı vermeye çalışırsın aklın sıra." Araz'ın duydukları karşısında öfkesi iyice zirveye tırmandı. Reflekse kalkan eli yüzünün üzerinde gezindi, Samira siniri bozulmuş gibi gülümsedi adamın bu hareketine. "Kusura bakma ama tavırlar karşılıklı Araz. Ne alıyorsam onu sunarım karşımdakine. Benden asla daha fazlasını göremezsin."

Kolunu çekip kurtardı adamın elinden. Hızlı adımlarla salona doğru yürüyüp gitti. Adam buna müsaade etti çünkü birazdan tüm söylediklerinin acısını öyle bir çıkaracaktı ki, Samira söylediği her kelime için ayrı ayrı pişman olacaktı.

Geçen birkaç dakikanın ardından yeniden tüm heybetiyle içeri giren adama odaklandı genç kızın gözleri. Sarı saçları gözlerine dökülmüş, bal rengi gözleriyle kızı baştan aşağı süzerek ona doğru ilerliyordu. Dakikalar önceki dağılmış halinden eser yoktu. Bir an onu izlerken düşündü, önceden olsa ona alışabilirdi, dahası âşık bile olabilirdi. Fakat ettiği sözlerin, gösterdiği tavrın aklından çıkması söz konusu bile değildi. Adama karşı o yoğun nefret duygusuyla sarmalanmıştı bir kere.

Hemen yanında durup gözlerinin içine baktığı sırada derin bir nefes aldı. Ortama yaydığı hava bambaşkaydı Araz'ın. Her nefesiyle daha da geriyordu insanı. Baktıkça geriliyor, yüzündeki ifadeye hâkim olmak için deli gibi savaş veriyordu genç kız.

Aniden çalmaya başlayan dans müziğiyle gülümsedi adam, saldırma sırası şimdi kendisindeydi. Elini uzatıp kızın elini tuttu. "Benimle dans eder misiniz Bayan Sanchez?" Fakat bu sorudan çok uzaktı, çünkü tuttuğu eli çoktan kendisine doğru çekip kızı ayağa kaldırmıştı. Samira olduğu yerde kalakaldı. Ona evet demek içinden gelmiyordu ama hayır da diyemeyeceğini yine en iyi kendisi biliyordu. Etraftaki insanların gözleri üzerlerindeyken kocasını reddetmesi imkân dâhilinde bile değildi.

Araz adımlarıyla gerilerken diğer çiftlerin arasına karışmadan kenara geçti. Elini kızın ince beline yerleştirip ortaya doğru çekti karısının bedenini.

Adam elini kaldırıp kızın bir elini avuçlarının içine aldığı sıra göz göze geldiler. Kızın asi, onu ilk tanıdığı zamanlara asla benzemeyen yeşil gözlerine baktı uzun uzun. Samira adamın bakışlarından rahatsız olup yüzünü çevirdi bir an sonra. Gözlerini sımsıkı kapatıp bu iğrenç anın bir an önce bitmesi için dua etmeye başladı. Adamın dokunduğu her yer acıyla yoğruluyordu sanki. Etraftaki insanlar kendilerini izliyordu, buna kendi babası da dâhildi. Yanlarında başka adamlar olduğu için masalarına uğramamış, onların gitmesini beklemişlerdi.

"Senden nefret ediyorum," diye mırıldandı başını eğip yüzünü adamın göğsüne doğru saklarken. "Senden son nefesime kadar nefret edeceğim."

Stresten olacak ki hızla alıp verildiği nefesler istemsizce adamın yüzüne çarpıyor, Araz sanki inadına yapar gibi belinden tuttuğu kızı kendisine daha fazla yaklaştırıyordu. Samira bu durumdan ne kadar nefret ediyorsa Araz o kadar eğleniyor, etraftaki insanlar dikkatle çifti seyrediyordu çünkü bu ilkti. Araz Sanchez ilk kez bir davete karısıyla geliyor, ilk kez çevresi ikisini bir arada görüyordu.

Genç adam kızın elini tutarak omuzlarına götürdü. Araz ona ne kadar yakın olursa nefesi o kadar düzensizleşiyordu. Bunun nedeni onu sevmesi veya hoşlanması değildi tabi ki. İçinden bir türlü atamadığı nefretine rağmen tam şu anda ona karşı koyamamaktandı. Yüzünü kızın saçlarının arasına yerleştirip teninin kokusunu ağırca içine çekti. Dudaklarını hemen kulağının altına yaklaştı ve Samira'nın nefesini boğazına tıkayacak bir hareket yaptı. Dudaklarını hemen kızın yanağıyla boynun arasındaki yere bastırdı.

Kollarının arasındaki kızın taş kesen bedeninin farkındaydı Araz, hatta büyük bir keyif duyuyordu oldukları durumdan.

"Kimin aklına gelirdi ki hizmetimi yaptıracağım beslemeyi alıp gerçekten karım yapacağım."

Samira artık hareket edemez haldeydi. Çünkü gözleri hemen ileride kendilerini izleyen adama takılmış vaziyetteydi. Cesar hemen karşısında, kıstığı bakışlarıyla gözlerini doğrudan dans eden çifte dikmişti. Duyduklarımı daha çok sarstı bedenini, yoksa kendisini izleyen gözler mi ama omuzları sarsılırken ölmeyi diledi o an. Böyle vicdansız kalbi taş kesmiş bir adamın olmaktansa şura da ölmeyi yeğlerdi.

Araz'ın avuçlarında olan eli yumruk halini aldı, gözleri buğulanmıştı ama bunu ona göstermeye niyeti yoktu.

"Senden iğreniyorum." diye başladı söze. Sonra hızını alamayıp devam etti hakaretlerine. "Senden tiksiniyorum Araz!" diye fısıldadı adeta.

Kendi bile kabul etmese de korkuyordu içten içe. Karşısında ki adamın ne denli güçlü olduğunu biliyordu. Hatta sarf ettiği sözlerden sonra ona türlü şeyler yapabilme hakkına dahi sahipti. Fakat adam hiçte umursuyora benzemiyordu. Aksine yüzünde ki geniş gülümsemesiyle yeşil gözlerini üzerine dikmiş kendine bakmakta olan kıza odaklamıştı.

Genç kızı iyice kendisine yaslayıp boynuna ıslak bir öpücük bıraktı. Her hareketiyle daha da sıkıyordu kız kendisini. Eli beli boyunca hareket ediyor, kadife elbisesinin üzerinde arsızca geçiniyordu. Dudaklarını kızın boynundan ayrıldı fakat uzaklaşmadı, eğildi ve alınlarını birleştirdi.

"Senin için üzüldüm Arap Kızı." Yüzünde insanı çıldırtan bir keyif vardı. "Fakat senin benden iğrenmen benim sana her dokunduğum da daha fazla zevk almamı sağlayacak."

Sinirden deliye dönen kız alt dudağını dişlerinin arasına alıp koparmak istercesine sıkmaya başladı. Ağlamak istiyordu. Bağıra çağıra hem de. Koyuyordu çünkü. Çaresizlik yakıyordu insanı. Kor misali düşüyordu üstüne.

Fakat bunu karşımdaki adama göstermemeye dair yemin etmişti. Onun karşısında her daim dimdik duracak asla kendini ezdirmeyecekti. Ne yaparsa yapsın dik duruşundan asla ödün vermeyecekti.

"Sende şunu unutma... Hiçbir iyilik akılda kalmadığı gibi, yaptığın tüm bu iğrenç sözlerde yitip gitmeyecek. Pişman olacaksın tüm bu tavırların adına."

Genç adam karşısında kendine bir hayli küçük olan kızın kendine meydan okumasına bayılıyordu. Söylediklerinin sadece sözcüklerde kalacağını biliyordu çünkü. Adamın isteklerine dahi karşı gelme gibi bir lükse sahip değildi karısı.

Aslında Araz ona karşı iyi veya kötü hiç bir şey hissetmiyordu. Onu bu denli incitmesinin, durmadan kötü sözler sarf etmesinin nedeni kendisinin yanan canını göz ardı etmekten ibaretti. Kendi derdini unutmak için başkalarına dert veriyor, onların hırsıyla bir nebze yaşadıklarını unutuyordu. Araz aslında kötü bir insan değildi ama ruh hali onu yanlışa meylettirdiğinde içindeki sesi kulak ardı edemiyordu.

Adamın kollarından sıyrılarak masalarına geçtiği an babasının kendilerine doğru geldiğini gördü. Artık baba demek dahi istemiyordu ona. Herkes sahteydi burada, aile dediği insanlar bile yalandan ibaretti.

Şeyh Amer'in gözleri kızının üzerinde olsa da ilk başlarda sesini çıkarmadı, yalnızca Araz'la iş hakkında birkaç diyalog kurup sustu. Dakikalar geçti, sonunda dayanamayıp kızının üzerindeki bakışlarını yoğunlaştırdı.

"Senin için sevindim Samira," diye konuştu, hala tek derdi buydu. Herkesin tek derdi Samira'ydı. "Yapman gereken şeyin farkına varman senin için de birçok şeyi kolaylaştıracak."

Samira karşısındaki adama sadece boş gözlerle bakmakla yetiniyordu. "Bu gece buraya ülke liderlerinin yeni makamları için toplandık, Cesar Massimiliano bizimle sürekli iletişim içinde olsa da artık burada barınamayacağını oda biliyor. Seninle kurduğu yersiz yakınlık onu yıllardır olduğu yerden uzaklaştırdı."

"Öyle mi dersin?" Genç kızın tek kaşı havaya kakarken ilk defa kendinden bu kadar emin bir şekilde duruyordu babasının karşısında. Onun bu her şeyin en iyisini ben biliyorum tavırlarından sıkılmıştı, artık nedenleri de kendisi de umurunda değildi. Kızını bu denli küçük düşüren; tüm gerçekleri öğrenmesine rağmen zerre umursamayan bu adamın olduğu konumda, düşeceği durumu da zerre umursamıyordu artık Samira. "Bence bu kadar erken konuşma Şeyh Amer."

Şeyh kızının ne dediğini anlayamadı, karşısındaki bu dik tavrı dikkatinden kaçmamıştı. Başını rast gele sallayıp gözlerini irice açtı. "Ben bir adım sonramı dahi planlayarak atarım Samira, düşündüğün gibi aksi bir durum söz konusu bile değil."

Samira gülümsedi, bu gülümseyiş masadaki hiç kimsenin umurunda bile değildi ve bu kızı daha fazla keyiflendirdi. Kendisini öyle küçük, öyle işe yaramaz görmeleri Samira'ya artık yalnızca büyük bir eğlenceden ibaretti. Başını usulca masadan kaldırdığı an onunla göz göze geldi, sevdiği adamla.

Ona artık bu şekilde seslenebilirdi çünkü duygularından emindi, Samira her şeye rağmen Cesar'ı öyle çok seviyordu ki... Onu son görüşmelerinde söyledikleri için suçlayamıyordu bile, suçlaması için bir sebebi de yoktu ki. Başından beri kendisine verdiği değeri hissetmişti ama aşk öyle istenilince olan bir şey değildi. Kalp kimi isterse ona varıyordu, bunun için onu suçlayamazdı.

Salonun en başında bir sahne vardı, dakikalar sonra ışıklar loş bir hava alıp sahneye takım elbiseli bir adam çıktığında herkes dikkatle o tarafa baktı.

"Öncelikle hepiniz hoş geldiniz," diye başladı adam ağır bir Amerikan aksanıyla İngilizce konuşarak. "Bu gece buradaki herkes için çok büyük önem arz ediyor biliyorsunuz ki, liderlerimizin yeni yerleri belirleniyor."

O an belinde bir el hisseti Samira, Araz'ın elini. Cesar'ın ısrarla bu tarafa, daha doğrusu Samira'ya baktığını görmüş ve Araz'lığından vazgeçmeyen bir hamlede bulunmuştu. "Ne yaptığını sanıyorsun?" diye mırıldandı kız başını kaldırıp adamın hemen dibindeki yüzüne doğru. "Bana dokunmaman gerektiğini sana söyledim!" Masanın diğer tarafında olan Şeyh yüzünden sesini kısık tutmaya çalışsa da, babası her şeyi duyuyordu.

"Karıma dokunurken izin alacak halim yok," Araz kızın yüzüne eğilerek sırıttı. "Bundan sonra da dokunduğum hiçbir an için izin almayı düşünmüyorum."

Kızın kalp atışları hızlandı, bu laubalilikten hoşlanmamıştı. Hoş, Araz'ın uzun zamandır hatta onu tanıdığı ilk günden beridir hiçbir tavrından hoşlanmamıştı.

"Besleme olarak gördüğün birine dokunmayı da bir senin miden kaldırır zaten Araz Sanchez." Elini adamın elinin üzerine koyup tiksinircesine attı üzerinden, daha fazla da duramadı olduğu yerde.

Artık vakti gelmişti. Artık ışıklar sönmeli, o sahneye Samira'nın çıkma vaktiydi. Masanın üzerindeki çantasını alarak az önce adamın çıktığı yere doğru yürümeye başladı. Araz'la babası ne olduğunu anlamayarak şaşkın gözlerle kıza bakakaldı. Salonda o kadar önemli insan vardı ki, kızın yapacağı tek yanlış hareket ikisinin de rezil olmasını sağlardı.

"Samira," diye konuştu Araz arkasından. Onun sahneye doğru ilerlediğini görüyor fakat ne yapacağını bilemiyordu. Başını döndürüp Şeyh'e baktı. Daha doğrusu ne yapması gerektiğini gözleriyle sorduğu kelimesiz bir andı. "Durdur onu," diye konuştu Şeyh, ağır aksanıyla. "Getir buraya Araz."

Adam hareketlendi, Samira kendinden emin dik yürüyüşüyle tüm dikkatleri üzerine çekti. Üzerindeki kadife elbise her hareketinde biraz daha bedenine oturuyor, dağınık bıraktığı bukleleri yüzüne dökülüyor, insanlar istemeden onu izlerlerken buluyorlardı kendilerini.Sahneye çıkan merdivenlere adımını attığı bir çift el koluna tutundu.

"Ne yaptığını sanıyorsun sen?" O kadar kısık sesle konuşmuştu ki kız bile zar zor duymuştu ne söylediğini, yüzünde gülümser gibi bir ifadeyle duruyordu çünkü herkesin kendilerini izlediğini kendisi de biliyordu. "Geri dön, burası bir park alanı değil Samira."

Samira genişçe sırıttı, bu öyle bir andı ki iki dünya bir araya gelse yine de kar etmez, kimse Samira'ya söz geçiremezdi. "Ama ben oyun oynamak istiyorum," dedi Samira, ilk defa olağanca bir yapmacıklıkla şımarık davranarak. "Onu ne yapacağız?"

"Samira,"

"Eğer hemen kolumu bırakmazsan çığlık atar ve burada bağıra bağıra yaptığın her şeyi anlatırım," Araz'ın kızın kolunu tutan eli gevşedi, nefesi soluğuna tıkanıp kaldı. Onu buraya getirerek zaten geri dönüşü olmayacak bir hata yaptığını anladı. "Hoş, bırakmasan da bir şey değişmeyecek ama..."

"Ne diyorsun sen?"

"Öncelikle," diye bağıra bağıra konuşmaya başladı Samira. Gözlerini bir saniye kırpmadan Araz'ın gözlerine tırmandırıp uzunca baktı. "Burada bulunduğumuz için inanın bizde çok mutluyuz." Araz kızın kolunu bırakmadan bir adım geriledi. "Sakın," diye konuştu, bir anda buz gibi bir tavra bürünürken. "Aklından bile geçirme Samira, yanarsın."

Sahnedeki adam kızın yüksek sesli konuşması karşısında duraksadı, şimdi sahne altındakilerde dâhil herkesin gözü onlardaydı.

"Özellikle ben oldukça uzun bir zamandır bekliyordum bugünü, sizinle bir ara gelmeyi inanır mısınız?"

Araz'ın keskin çene hatları kasıldı, rengi morardı. Tüm iş yaptıkları adamlar, yapacakları adamlar, tüm çevreleri buradaydı. İtibarları, onurları, konumları bu kızın ettiği bir kelimeyle darmadağın olabilecek durumdaydı. Şimdi kapatsa ağzını, atsa omuzuna her şey çok daha kötü olurdu. Ama yapmasa ne kadar kötü olurdu işte onu kestiremiyordu Araz.

"Sevgili sözde kocacağım, lütfen kolumu bırakır mısın?"

Araz onu öldürecekmiş gibi bir ifadeyle önce Samira'ya, sonrada etrafındaki tonla insana baktı. Hiçbir şey yapamazdı, kızın kolu ellerinden kaydı. Samira son genişçe sırıtıp sahneye doğru yürümeye başladı.

"Sadece bir dakikanızı alabilir miyim?" diye sorduğunda son derece kibardı. Adam onu kırmayarak kenara çekildi, ışıklar bir kez daha yandı söndü; mikrofonda salondaki onlarda adamın bakış ve odakları da Samira'ya kaldı.

"Öncelikle," diye konuşmasına başladığı an gözleri Cesar'daydı. Öyle yoğun bakıyordu ki, adam bir an olsun gözlerini kırpmadan seyrediyordu karşısındaki kızın güzelliğini. "Vaktini çaldığım ve biraz başınızı şişireceğim insanların affına sığınıyorum."

Gözlerini usulca adamdan çevirip Şeyh Amer'in koyu kahverengi irislerine sabitledi. "Hoş, benim gözlerimin önünde hayatımı çaldılar ama ben sesimi dahi çıkaramadım, şimdi bu birkaç dakika size koymaz zannediyorum ki."

Araz başını olumsuz manada sallayıp son kez ikaz etti kadını, bu herkesin sonu olurdu. Bu her şeyin sonu olurdu, yapmamalıydı.

"Tam bir yıl," Dudakları aralandı, nefesi düğümlendi. Bir başkasının ağzından dahi duymaya çekindiği gerçekleri tam şu anda çekinmeden dünyaya haykıran artık kendisiydi. "Babamın ben dünyaya gözümü açtığım andan itibaren kapattığı odadan kurtulduğum gün, tam bir yıl önce bugündü."

Millet kızın söyledikleriyle aralarında konuşanlar dahi susup durdu, artık herkes tamamen onu dinliyordu.

"Doğru duydunuz, babam yani sizin bildiğiniz adıyla Şeyh Amer El-Rauj çok sevdiği karısından kalan biricik emaneti tam on dokuz yıl boyunca bir odaya hapsedip orada büyüttü." Babasıyla göz göz göze geldiği an nefes almayı kesti Samira, kalbi birazdan duracakmış gibi ritmini düşürdü. Gözleri doldu ama asla yanaklarına süzülmesine izin vermedi gözyaşlarının. "On dokuz yılın sonunda ise başından savarcasına evlendirdi beni, hemde..."

Tam ağzını açacağı sırada Araz merdivenleri hızla tırmanmaya başladı, bundan sonrası olmamalıydı. Samira tek kelime dahi ederse her şey biterdi, bu kadar gösteri yeterliydi.

"Hem de," Araz sahneye vardığı gibi kızın üzerine atladı, amacı kızın kolunu sertçe tutmak, ona acı verecek bir şiddetle sözsüz baskı uygulayarak ne kadar ciddi olduğunu vurgulayıp önce onu susturmak sonrada bulundukları yerden koparıp götürmekti. Ama adam istediğini alamayacağını tam elini uzattığı sırada sahnenin hemen arkasından çıkan iki adamın belinden çıkardığı silahları kendisine doğru çevirmesiyle anladı.

Bir iri yapılı, oldukça ciddi görünen adamlara; elindeki silahlara, birde gözleri dolu dolu olmasına rağmen hala sırıtmaya devam eden kasının yüzüne baktı.

"Ne sanıyordun çok merak ediyorum?" Olduğu yerde kocasına doğru döndü Samira, kaşları çatılırken siniri bozulmuş gibi gülümsedi. "Kafanda kurduğun o kadın olacağımı mı, babasının korkusuyla her isteğini yaptırabileceğin bir oyuncağın, ya da sürekli bahsini ettiğin hizmetçin olabileceğimi falan mı? Sahi Araz, sen kafanda kurduğun senaryolara kendini inandıracak kadar mı yedin kafayı?"

Hırslıydı Samira, öfkeliydi; etrafındaki herkese. Ailesine, sözde kocasına, sevdiği adama ama en çok da kendisineydi sitemi.

"Ben asla insanların karşısında acizleştirebileceği biri olmayacağım Araz, hiçbir kötülüğe sessiz kalmayacağım bundan sonra. Bu gece, tam da burada herkes her şeyi öğrenecek. Ve herkes her yaptığının bedelini takır takır ödeyecek." Dilini usulca dudaklarının üzerinde gezdirirken yüzüne alaylı bir ifade takındı. "Ben bizzat kendi ellerimle alacağım o bedeli sizden," Ellerini iki yana açıp  oldukları yeri gösterdi, bakışları kısıldı ve usulca babasına dokunurdu gözlerini. "Ne de olmasa artık sahne benim öyle değil mi..." 

Bölüm Sonu.

Çark dönüyor sayın seyirciler, Samira sahnelere çıkıyor... Sizce Samira'nın sırtını dayadığı adam veya adamlar kim?

Araz, Elly ya da Cesar hakkında düşünlerdiniz nedir?

Bölümü sevdiniz mi?

Tek kelimede olsa yorum yaparsanız sevinirim.

Instagram: 'asimavera'

Continue Reading

You'll Also Like

753K 12.7K 7
Yıllarca aile baskısı gören , aile sevgisinden mahrum kalan Peri. Babasına gelen telefon ile doğumda karıştırıldığını öğrenir. Peki bundan sonra ne o...
ALACAKAN By Yazal

Teen Fiction

387K 26.2K 9
Kalbini savaş meydanında bırakmış bir asker, o intikamı elbet bir gün alır. ... Alakurt lakâbıyla bilinen Kurter Alacakan, ülkesinin en başarılı aske...
41.6K 925 18
Bakışları geceliğin açıkta bıraktığı tenimde dolanırken ona yaklaştım boynuna doladığım kollarımla ona daha çok çekilip "Özledin mi beni?" diye fısıl...
63.3K 3.6K 22
☆"Kayla ne biçim isim Rus musun sen?" "Hatırlatma travması var"