NEYRAN

By hazelnoya

705K 64.7K 98.9K

Lise öğrencisi İpek bir partide öldürülür ancak katil cinayete intihar süsü vererek bundan sıyrılmayı başarır... More

x
bir
iki
üç
dört
beş
altı
yedi
sekiz
dokuz
on
on bir
on iki
on üç
on dört
on beş
on altı
on yedi
on sekiz
on dokuz
yirmi
yirmi bir
yirmi iki
yirmi üç
yirmi dört
yirmi beş
yirmi altı
yirmi yedi
yirmi sekiz
yirmi dokuz
otuz
otuz bir
otuz iki
otuz üç
otuz dört
otuz beş
otuz altı
otuz yedi
otuz sekiz
otuz dokuz
kırk
kırk bir
kırk iki
kırk üç
kırk beş
kırk altı
kırk yedi
kırk sekiz
kırk dokuz
DUYURU
elli
elli bir
elli iki
elli üç
elli dört [sezon finali]
elli beş
elli altı

kırk dört

6.9K 794 3.6K
By hazelnoya


lütfen yine çok yorum yapalım. sıralamada yükselsek çok güzel olur. oy atmayı da unutmayın. iyi okumalar. ^^

Ne?

Neden bahsediyordu bu çocuk?

Gülüş sesleri yükseldiğinde Özgür kafasını arkaya yaslayarak Oder'in yanındaki kızın bacağına başını yasladı ve kamerayı yükselterek Oder'e doğru tuttu. Barlas ortada yoktu. Bakışlarım deli gibi etrafta dolanıyordu ancak Kayrahan da Barlas da ortadaki kalabalık halkanın içinde değillerdi.

Neredeydi? O kızla mıydı?

"Yalnız artık muhteşem beşliyiz," dedi Kılıç elindeki sigarayı dudaklarına götürerek bir nefes çektiğinde. "Kayrahan'ı unuttun mu şerefsiz?"

Hepsi deli gibi sarhoştu. Bu videoyu atmalarının başka bir açıklaması olamazdı, zaten Özgür o kadar sarhoştu ki ne dediği bile tam olarak anlaşılmıyordu, kelimeleri yayarak söylüyordu. Büyük ihtimalle sildiği videoyu da bu yüzden atmıştı, o yüzden bunu pek sorgulamamıştım.

"O kız kim?" diye sordu Ilım. "Elinde kamera olan, dans eden kız."

"Dolunay Dolukan," diye cevapladı Bade. "Özgür Dolukan'ın kız kardeşi, ondan bir yaş küçük, bizimle yaşıt. Hayatta sevdiği iki şey vardır. Birincisi, insanları küçük düşürmek. İkincisi, ağabeyi ile takılan kızları küçük düşürmek. Geçen sene Ozan ondan hoşlanıyordu. Kız kalpsizin teki."

Dolunay denilen kız birden dengesini kaybetti ve Oder'in kucağına düştü. Oder buna hazırlıksız yakalanarak dengesini kaybetti ve çimlere doğru uzanmak zorunda kaldı. Kız anında Oder'in kucağından kalktı ancak Oder hala şaşkın şaşkın kıza bakıyordu.

"Ama Oder'e karşı değil."

Kaşlarım çatıldı. "O ne demek?"

"Oder'e karşı garip bir davranış şekli var."

"Sen nereden biliyorsun ki kızın ona garip olduğunu?" diye sordum şaşkın bakışlarla ona dönerken.

Herkes birbirini tanıyordu, dolayısıyla herkesin yıllardır birbiri ile bağlantısı vardı. Bu ortamdaki tek yabancı Ilım ve bizdik.

"Su ile konuşmuştu bu kız," dedi gözlerini kısarak.

Her şey, bir şekilde ona bağlanmak zorunda mıydı?

"Ne konuştu?" diye sordum, yürürken. "Sen nerede biliyorsun bunu? Oder biliyor mu?"

"Hiçbir fikrim yok," dedi Bade omzunu silkerek. "Beni aradı, Su'nun telefon numarasını verebilir misin, dedi. Nedenini sordum ama söylemedi, acil lazım dedi. Ben de çok umursamadım ve numarasını verdim. Oder'in haberi yoktur."

Gözlerim kısıldı. Ne alakaydı? Acaba ne zaman aramıştı? Bu kızın da bir şekilde bu olaylarla ilgisi olabilir miydi? Hayır, diye geçirdim içimden. Bu kadarı da olamazdı artık, değil mi?

"Bunlar ne içmiş?" diye sordu Ilım şaşkın şaşkın. Ben de aynı bu soruyu aklımdan geçiriyordum. Hepsinin gözündeki ifade kayıptı, ne yaptıklarını bilmiyorlardı. "Bu ne be?"

"Kayrahan neredesin lan?" diye sordu Özgür bağırarak, kamerayı hafifçe kaldırdığında. "Ben seni hiç unutur muyum piç kurusu?"

Tam olarak bir haftada bu kadar samimi hale gelmişlerdi.

"Buradayım, yavrum," diye bir ses yükseldi birden, evin içindeki kapıdan koşarak geldiğini gördüm. Altında bir basketbol şortu, üstünde de sevdiği basketbol takımının forması vardı. Saçlarını karıştırarak halkanın tam ortasına bodoslama daldığında dikkatimi çeken şey, gecenin ikisinde takmış olduğu güneş gözlüğü olmuştu. "Ya, oğlum. Ben burada değilim. Kim dedi buradayım diye? Bilmiyor musun amcık? Ben her yerdeyim lan!"

Eyvah, diye geçirdim içimden. Çok fena sarhoş olmuştu.

"Patlat o zaman bir İsmail YK bize," dedi Özgür gülerek, yanındaki kızın elindeki bardağı aldığında. O nereden biliyordu be?

İnsanlara ön yargılı yaklaşmak istemiyordum ancak bu çocuk, kesinlikle ben yavşağım diye bağırıyordu. Bade haklıydı. Bu sabaha kadar onlara birilerini yamamadan durmazdı asla, pis yeşil ürkütücü gözlerindeki bakıştan belliydi.

Kamerayı Kayrahan'a doğrulttuğunda Kayrahan dudaklarına götürdüğü birayı çekerek koluyla anında yüzünü kapattı, "Ya orospunun fırlattığı!" diye bağırdı. "Flash gözümü alıyor!"

Özgür ayağa kalktı. Arkasındaki Kılıç, kenardan görünüyordu ve şimdi yanına bir kız oturmuştu ancak Kılıç kızla konuşmuyordu, Özgür'ün haline gülüyordu. Yanındaki Oder ise esmer kızla konuşmayı kesmiş ve Dolunay denilen kızla konuşmaya başlamıştı.

Birden Özgür kamerayı yere düşürdüğünde kamerayı Kayrahan eline aldı, Özgür'ün sırtına çıkmıştı. Ağzında yanan bir sigara vardı. Kayrahan'ın sigara kullanmasına hala alışamamıştım. Gecenin bu saatinde neden güneş gözlüğü taktığını anlayamamıştım ancak her şey o kadar saçmaydı ki buna odaklanamamıştım.

"Yürrrüü oğlum benim, deh, dıgıdık dıgıdık!" diye bağırdı Kayrahan. Herkes onlara bakıp gülüyordu.

"Siktir git lan!" diye bağırdı Özgür gülerek. "Havuza düşeceğiz, amına koyduğumun malı! Ata mı benziyorum ben?"

"Amaç o yavrum," diye bağırdı Kayrahan da, kamerayı kendinden uzaklaştırarak havuza doğru çevirdi. Havuzun içi epey bir kalabalıktı. Dans edenler, öpüşenler ve yüzenler vardı. "Açılın lan! Biz geliyoruz!" diye bağırdı Kayrahan kalabalığa doğru.

Özgür, "Seviyorum lan bu hayatı!" diye bağırdı. Özgür telefonu Kayrahan'ın elinden alarak, "Dolunay, tut telefonu lan," diye bağırdı ve telefonu havaya doğru fırlattı.

Dolunay denilen kız aniden telefonu tuttuğunda kamerayı doğrudan Kayrahan ve Özgür'e doğru çevirdi. Kayrahana dönmüştü, Özgür'ün sırtına çıkmıştı. Ayağını Özgür'ün poposuna doğru geçirip ona sert bir tekme attığında Özgür dengesini kaybetti, tam o sırada Kayrahan ondan ayrılarak kendini kurtarmak istedi ancak Özgür buna izin vermeyerek Kayrahan'ın kolunu kavradı ve kendisiyle beraber onu da havuza sürükledi. Böylece ikisi de suyu boylamış oldu.

Dolunay kahkaha atarak kamerayı kendilerine doğru çevirdiğinde, "Sima!" diye bağırdı. "Şu mal Özgür'e baksana. Boğuluyor sanki gerizekalı!"

Sima dediği anda refleksle Dolunay'ın baktığı yere baktım. Esmer bir kız evin kapısından çıkarak Kılıçlara doğru ilerlemeye başladı. Üzerinde bir büstiyer, altında siyah bir kot şort,
onun altında ise siyah bilekli Vanslar vardı. Siyah saçlarını iki yandan örmüştü, yüzünü bana dönmediğinden tam olarak inceleyemiyordum ancak dudaklarında kırmızı bir ruj olduğunu fark etmiştim.

Kız Kılıçların yanına vardığında, hemen ardından da dudaklarına büyük bir votka şişesi dayamış olan Barlas evden çıkarak Kılıç'a doğru ilerlemeye başladı.

Evden art arda çıkmışlardı?

Sakin. Sakin olmalıydım. Sakin olmalıydım, değil mi? Hem bu gerçekse bile mutlaka bir açıklaması vardı. Kayrahan da az önce evden çıkmıştı. Evin içerisi kalabalık görünüyordu. Her zaman yaptığım gibi dinlemeden etmeden saldırarak zaten aramıza örülmüş duvarları daha da kalınlaştırmak istemiyordum.

"Şey yapalım biz ya," dedi Bade beni çekiştirirken. "Ozanların yanına gidelim en iyisi. Değil mi? Öyle yapalım. Bak, bekliyorlar orada. Hadi."

Barlas beni hala fark etmemişti. Fark etse yine kalkıp gider miydi? Gitmesi burada kalmasından daha iyiydi ilk defa.

Bade beni sürüklemeye başladığında bakışlarım hala ondaydı, hala elindeki içki şişesini dudaklarına götürüyordu.

Bir taraftan altında olan siyah pantolonun cebinden sigara paketini çıkarmaya çalışıyordu. Üzerinde siyah bir tişört vardı, boynuna gümüş bir zincir takmıştı ve siyah saçları her zamankinden daha dağınıktı. Yüzünde yorgun bir ifade vardı, gözleri kısık bakıyordu, bu yüzden siyahları net olarak seçemiyordum.

Sigara paketinden bir dal çekerek dudakları arasına yerleştirdiğinde paketi Kılıç'a uzattı. Kılıç da paketin içinden bir dal çektikten sonra Barlas paketi tekrar cebine koyacağı sırada Sima denilen kız buna izin vermedi.  Çünkü Barlas'ın dudakları arasındaki sigarayı hiçbir şey demeden çekerek almıştı.

Bu kız ne yapmaya çalışıyordu?

Kaşlarım çatılırken Barlas'ın bir tepki vermesini bekledim. Kısa, dümdüz, duygusuz bir şekilde baktı ancak kız gülümseyi kesmemişti. Tatlı mı olduğunu sanıyordu? Tatlı falan değildi, buradan bakınca bir salağa benziyordu.

Beklediğimin aksine, Barlas hiçbir şey yapmadı. Onun yerine alayla kafasını iki yana salladı ve paketten yeni bir dal çekerek dudakları arasına koydu. Sigarayı yakarak kafasını arkaya attı ve arkasındaki armut koltuğa yaslandı.

Sima, Barlas'ın dudakları arasından adeta çaldığı sigarayı yaktığında kızın bakışlarının üzerime düştüğünü hissettim.

Bakışlarımı oradan hızlıca çektim, onun bakışlarından çekindiğim falan yoktu.

Ben zaten o kızı illa mahvedecektim.

Sadece şu an bana bakarsa, bir bakış savaşına girersek Barlas da beni fark edecekti. Bunu şu anlık istemiyordum. Biraz sarhoş olduktan sonra bunu belki isteyebilirdim ancak şu an için, her günümü beraber geçirdiğim siyah gözlerine bakmaya gücüm yoktu.

"Naber, Arya?" diye sordu Ozan, onların yanına ilerlediğimizde.

Önce Bade'ye selam vermiş, sonra bana dönmüş, en son ise Ilım'ı selamlamıştı. Epey bir kalabalıklardı. Kızları tanıyordum, Bade beni onlarla tanıştırmıştı. Ozan'ın en yakına arkadaşları Kaan'ı ve Baran'ı tanıyordum ancak yanlarındaki diğer çocukları tanımıyordum.

"İyidir," dedim gülümseyerek. Onların yanına, havuzun hemen karşısındaki çimlere oturmuştuk. Yani Barlaslar tam karşımızdaydı. Beni fark etmediyse bile çok değil bir dakika sonra edecekti. Bu yüzden ona hiç bakmamaya karar vermiştim. "Senden naber?"

"İyi benden de," dedi Ozan gülümseyerek. Geçmekten çok tatlı birisiydi. Alnına dökülen kahverengi kıvırcık saçları vardı, boyu oldukça uzundu ancak yapılı değildi. Solunda Kaan oturuyordu, sağında ise tanımadığım esmer bir çocuk vardı. Kaan ona bir bira uzattığında birayı elinden kaparak açtı. Esmer çocuğun bakışları üzerimdeydi.

"Selamke, güzellikler," diye bağıran Baran, çok değil birkaç saniye bizim oturarak kurduğumuz halkanın ortasına atladı. "Ne habersiniz? Sallıyor muyuz bu gece burayı?"

Kalçasını iki yana sallayarak önce Ozan'a, sonra da Kaan'a tosladığında herkes gülmeye başladı. Baran ile daha geçen gün tanışsak da ne kadar enerjik bir çocuk olduğunu biliyordum. Çocuk adeta enerji kusuyordu, şimdi ise kanındaki alkol oranının çok fazla olduğu mavi gözlerindeki boşluktan bile belliydi.

"Amına koyuyoruz ya," dedi Kaan huysuz bir sesle. "Şu amcık Kılıç olmasa daha çok eğlenirdik."

"Ya da amcık Kayrahan," diye devam ettirdi onu Baran. "Abi, çocuklar leş kokuyor yemin ederim ya."

"On metre öteden uyuşturucu kokusu alıyorsun," dedi Ozan da iğrenir gibi, ellerini iki yana salladı. "Gözlerine baksana, hepsi patlayıp gelmiş. Kayrahan malı belli olmasın diye gece gece güneş gözlüğü takmış bir de. Leeeeş."

Ona şaşkınlıkla döndüm. Kayrahan gerçekten de bu yüzden mi güneş gözlüğü takmıştı? E iyi de Kayrahan böyle şeyler kullanmazdı ki? Onun kötü alışkanlıkları yoktu. Alkolü bile nadiren içiyordu, içtiğinde de yamuluyordu. Nasıl uyuşturucu madde alıp bu kadar rahat hareket edecekti?

Bu mümkün bile değildi.

"Saçmalama," dedi Ilım kaşlarını çatarak. "Kayrahan öyle bir şey yapmaz."

Ozan ona sadece güldü.

"Yanındaki adama baksana sen," dedi gülerek ismi Zeynep olan kız. Kahverengi gözleri esmer çocuktaydı. "Kötü alışkanlıkları olan birini istemiyorsan eğer Ozancığım, bu keş neden yanında?"

"Güzelim," dedi esmer çocuk alayla, saçlarını karıştırdığında. "Benim bir kalitem var." Kıza göz kırptı. "Anlarsın ya."

Kılıç ve Oder'den sonra, kimseye şaşırmamaya başlamıştım.

"Ayıp oluyor yalnız," dedi Bade gülerek, konuyu tamamen başka bir yere çekmişti. "Kayrahan benim yakın arkadaşım."

Kaan garip bir tavırla Bade'ye doğru eğildiğinde Bade kafasını kaldırarak ona baktı. Ben ise elimdeki telefonu çevirmeye devam ediyordum. Ozanların arkadaşları olan kızlar dans ediyorlardı, şu an oldukça sarhoşlardı ve bu geceyi geçirmek için benim de ihtiyacım buydu muhtemelen.

"Vaov," dedi koyu kahverengi saçlarını karıştırarak. Dilini dudağındaki piercingte dolaştırmıştı, bu çocuğu gördüğüm ilk andan beri Bade'ye yürüyeceğini bir şekilde hissediyordum. "Bade Çevik'e bak sen, Kılıç Sönmezer'i ilk defa korumuyor."

Bir an güleceğimi sandım fakat son anda toparlamıştım. Bade kaşlarını çatarak çocuğa baktığında Ilım gülmeye başladı çünkü buradaki herkes, Bade'nin Kılıç'a küçük bir çocukmuş gibi korumacı olduğunu biliyordu.

"Kılıç ilkokuldan ortaokula geçmiş," dedi Ilım gülerken. Bade ona sert bir şekilde baktı ancak Ilım onu umursamadı.

"Ayrılıklar," dedi Kaan alaycı bir şekilde. Elindeki bira şişesini çeviriyordu. "Beklenmedik ayrılıklar oluyor bu yaz."

Ya, hem de ne beklenmedik.

"Çok da kurcalamamak lazım, Kaan," dedi Bade sahte bir şekilde gülümseyerek. "Bırak, millete kalsın özeli."

"Sevgili boş iş, aga," dedi Ozan kafasını arkaya yaslarken. "Bu hayatta Oder Sönmezer olacaksın ya. Adamın keyfine bak."

"O kız neden Oder'in kucağında?" diye sordu Ilım dehşet içinde bir sesle. "Herkesin içinde? Ne yapıyor onlar?"

Baran, Ilım'ın tepkisine gülmeye başladığında bakışlarımı Oder'e doğru çevirdim. Kucağında bir kız vardı. Kız kalçalarını hareket ettiriyordu, görebildiğim tek şey buydu.

Kucağında dans ediyordu?

Beş dakika önce farklı bir kızla takılmıyor muydu? Midem bulanırken, suratımı buruşturdum. Kız yüzünü onun boynuna gömdüğünden kim olduğunu göremiyordum, Oder kafasını arkaya yaslamıştı ve Kılıç gülerek Oder'in yüzüne bir şişe viskiyi boşaltıyordu.

Şarkı değişmişti, arkada Come Get Her çalıyordu ve kız şarkıya göre hareket ediyordu. Onun kucağında? Suratımı buruşturdum.

"Somebody come get her," diye şarkıyı devam ettirmeye başladı Özgür, bağırarak. "She's dancin' like a stripper."

Birkaç saniye sonra Oder duruşunu düzeltti. Özgür, hemen Oder'in yanına geçtiğinde, Kılıç'ın elindeki içki şişesini kapan Kayrahan içkiyi üçüne de bocalamaya başladı. Kılıç ağzını açarken kahkaha atıyordu.

Bade'nin ona ters ters bakarak göz devirdiğini gördüm.

Baran ve Kaan'ın iğrenç bir şeye tepki verirmiş gibi tepki verdiğini duydum.

"Kanka bak şimdi," dedi Kaan iğrenir bir sesle. "Ben sana anlamını bilmediğim bir play boy şarkısı sözü söyleyeceğim bağırarak çünkü ben sikik bir ilgi manyağıyım, sonra sen de mal olduğundan yanıma uzacaksın. Sonra en malımız da Ozan olduğundan üstümüze içki dökmeye başlayacak çünkü lanet olsun, biz zengin çocuklarıyız ve her şeyi çar çur etmek bizim bu sikik hayattaki tek başarımız."

Evet. Kesinlikle onlardan haz etmiyorlardı. Bunu onlarla ilk tanıştığımda anlamıştım zaten. Saklamak gibi bir çabaları olmaması da cabasıydı.

"Haha, aynen amına koyayım," dedi Baran, Kaan'a bir beşlik çakarken. "Amına koyduğumun bebeleri, iki shota götü başı dağıtıyorlar."

"Çevik uslanmış ama, normalde Oder'in yerinde o olurdu ya," dedi esmer çocuk alayla. Gözleri oraya dönmüştü, sesinde büyük bir alay vardı. "Kalbi kırık galiba şimdi. Kafasını kaldırmıyor yerden, kıyamam."

Barlas'a baktım, oturduğu yerde yanındaki çocuklarla sohbet ediyordu.

İki tane kız önünde dans etmeye başladığında onlara bir saniye bile bakmadı, kafasını Özgür'e çevirdi ancak Özgür, tam da beklediğim gibi Barlas'tan çekilen dikkatini önünde eğilen kızların kalçalarına vermişti.

Şerefsiz.

Barlas umursamaz bir şekilde yüzünü çevirdiğinde yerde duran sigara paketinden bir dal çekti. Bir kız yanında oturuyordu ve onun ilgisini çekmeye çalışıyordu ancak oralı bile olmuyordu.

Kayrahan ona doğru koşarak geldiğinde, ne olacağını anlamış gibi kafasını arkaya attı ve gülerken, Kayrahan'ın yüzüne boşalttığı viskiyi içmeye başladı.

Ya, ne uslanma ama.

"Yakışıklı olmasalar bir bok değiller," dedi isminin Zeynep olduğunu öğrendiğim kız. "İyi hoş, zaten yakışıklı oldukları için böyleler ya."

Ozanların ekibinde değildi ama demek ki ortak bir arkadaşlarıydı. Kıza göz ucuyla döndüm, kıvırcık kahverengi saçları vardı. Üzerinde mayo, altında da şort vardı. Buradaki herkes birbirinin bir kopyası gibi giyinmişti zaten. Yazın, bir gece partiye giderken en fazla ne giyinilirdi ki?

"Yanındaki bizim Aley değil mi ya?" diye sordu Ozan, oraya bakıyordu. "O, oraya Çevik için gitmiştir."

"Aleyna'nın Çevik hayranlığı ile," dedi Baran gülerek. "Arkan hayranlığı kapışır."

Neden herkes Barlas'tan bahsedip duruyordu? Öfkeyle içimi çektim. Bundan gerçekten sıkılmıştım. Üstelik kalkıp gitmemesi çok daha moral bozucuydu çünkü bu beni hiç umursamadığı anlamına geliyordu.

O sırada yanındaki esmer çocuk, gözleri üzerimdeyken dilini bir kağıdın üzerinde gezdirmeye başlamıştı. Kahverengilerim ona dönerken, sigara saracağını anlamıştım. İçine esrar koyacağını da aynı şekilde.

"Ne oldu?" diye sordu siyah saçlı çocuk. Buraya geldiğimden beri ilk defa konuşmuştu. Sesi sertti fakat umursamazdı.

Yüzüne ilk defa bakıyordum. Küçük bir burnu vardı. Simsiyah saçlara sahipti, saçları dağınıktı. Yüz hatları sertti. Kaşında piercing vardı, göz rengine dikkat etmeden gözlerimi ondan çektim.

"Ne yapıyorsun diye baktım sadece," dedim umursamaz bir sesle.

"Sence?" diye sordu alayla gülerek, burnundan sert bir nefes vermişti. "İçer misin?"

"Uyuşturucu madde kullanmıyorum, sağ ol," dedim gözlerimi devirerek.

Alayla güldü. "Senin kayıbın."

"Ha," dedi Ozan, hafif sarhoş gibiydi. "Tanıştırmadım lan. Barış bu. Barış; Arya, Bade, Ilım. Bade'yi tanıyorsundur zaten."

"Tanıyorum, Çevik'in kardeşi," dedi Barış, bu durumdan çok da memnun değilmiş gibi. Kaşındaki piercing ile oynayarak bana döndüğünde, dilini dudakları üzerinde gezdirerek birasından bir yudum aldı. Kemikli ve sert bir yüze sahipti. "Ve sen de, Çevik'in sevgilisisin, değil mi?"

"Eski," dedim üstüne basarak. Belki böyle dersem ben de inanırdım. "Eski sevgilisiyim." Gözlerimi devirdim. "Tabi, böyle anılmayı tercih etmem."

"Hmm..." diye mırıldandı çocuk. "Üzüldüm sizin için."

Ama sesi, benimle tamamen alay ediyordu.

"Öyle mi?" diye sordum kaşlarımı kaldırarak. Çocukta rahatsız edici bir
şeyler vardı ancak ne olduğunu bulamıyordum.

"Hıhım," dedi çocuk cebinden sigara paketi çıkardığında.

"Ee Ilım, sen nasılsın?" diye sordu Baran, sarı saçlarını karıştırarak yanımıza gelmiş ve Ilım'a dönmüştü.

Ilım ona cevap verdiğinde onun yanına oturdu ve ikisi beraber hararetli bir sohbete tutuştular. Bade, Kaan ile konuşuyordu. Sıkılmış bir şekilde elimdeki telefonu döndürmeye başladığımda hafifçe arkamdaki duvara yaslandım.

Az önce yanımızdan kalkan Barış elinde iki bira şişesi ile geri döndüğünde az önceki gibi Ozan'ın yanına oturmasını beklemiştim ancak hayır, çocuk doğrudan benim yanıma oturmuştu.

Birayı bana uzattığında elinden alarak açtım. Dudaklarıma götürerek bir yudum aldığımda tadını hiç özlemediğimi fark etmiştim ancak yapabilecek bir şey yoktu, bu gece dağıtmak istiyordum ve bir yerden başlamam gerekiyordu.

Barış da kendi birasını açtığında üzerimde bir çift siyah göz hissetsem de dönüp bakmadım. Şu an ona bakamazdım, beni fark ettiğini biliyordum ancak ben ona dönemezdim işte. Aklımı ondan uzaklaştırmam gerekiyordu, Sima'nın yanında olduğu gerçeğini unutmam gerekiyordu, ben hariç herkesin hayatında olduğu gerçeğini silmem gerekiyordu.

Ben onu bir katilken bile kabul etmiştim. Bu gerçeği yok saymam gerekiyordu.

"Yarın sahile gidelim erkenden," dedi Ozan. "Uyar mı size? Güneş doğarken ama. Uyumak yok."

"Uyar bana," diye cevapladı onu Bade omzunu silkerek. Herkes onu onaylarken, Barış ve ben garip bir sessizlik içerisindeydik. Rahatsız edici bir şeyler vardı onda, bakışları bile kötüydü. Üstelik Barlas ile beni nereden biliyordu ki?

Baran ve Ilım, Baran'ın yaptığı bir espriye güldüğü sırada Ozanlar da sohbete dahil olmuştu. Ben hariç herkes konuşuyordu, ben de dışarıdan garip görünmesin diye bir iki cümle söylüyordum. Yarınki planı iyice netleştirmek üzere konuşmaya başladığımız sırada üçüncü birama geçmiştim, az sonra votka shot atacaktık, bunlar sadece ısınma turlarıydı.

Aradan bir saat geçtiğinde, iyiden iyiye sarhoş olmuştum. Bade de epey bir içmişti, benim kadar olmasa da fena bir haldeydi. Ilım hiç içmemişti. Hala Baran ile konuşuyordu, Kayrahan'ın sürekli ona baktığını farkında bile değildi. Ben ise Barlas ile göz göze gelmeden o tarafı izlemekte uzmanlaştığımdan dolayı Kayrahan'ı görebiliyordum.

Hala aynı haldeydik. Barış yanımda oturuyordu. Arada sohbet etsek de pek konuşmuş sayılmazdık. Bizle ilgilenmiyordu. Daima sinirli gibiydi. Ozan ve Bade'nin beni geçen gün tanıştırdığı küt, kahverengi saçlı Zeynep ile sarışın olan Aleyna sohbet ediyorlardı. Kaan ve Bade, dans eden kızlarla dalga geçiyorlardı.

Barlas burada olduğumu farkındaydı. Bana bakıyordu, bunu biliyordum. Ben de onlara bakıyordum ancak onun bana bakacağını hissettiğim an gözlerimi ondan çekiyordum, şu an kanımda o kadar fazla alkol vardı ki bana bakması bile beni germiyordu. Sima artık yanında değildi ancak yine de orada oturuyordu. Kızın sürekli bana baktığını biliyordum, onun bakışlarına sert bir karşılık veriyordum.

"Votka?" diye sordum Ozan'a dönerek.

"Burada bitti," dedi, Aleyna ona bir şey anlatırken sohbetlerini bölmüştüm, bu yüzden ikisi de bana dönmüştü. "Tekila var ama istersen, fıstık."

"Hayır," dedim suratımı buruşturarak. "Tekila sevmiyorum ben."

"Kendini unutacaksın devam edersen," dedi Aleyna. Bunu kötü niyetle demediğini biliyordum. Tatlı bir kızdı.

"İyi ya işte," dedim ben de alayla, oturduğum yerden kalkmaya çalışırken. "Ben de onu istiyorum zaten."

Bir şey demek için dudaklarını aralayacağı sırada Bade ona kaş göz yaptı. Konuyu deşmesini istemediği için böyle yaptığını biliyordum. Kalkmak için tekrardan hareket ettiğimde sendeledim, görüşüm hafiften bulanıklaşmaya başlamıştı.

Barış kalkmama yardımcı olmak amacıyla kolumu kavradığında, farkında olmadan kolumu sıkmıştı ancak bunu umursamadım bile. Ayağa kalktığımda gözüme kestirdiğim votka şişesinin olduğu beyaz masaya doğru ilerledim.

Yorgun hissediyordum. Bana bir ay önce beraber çıkaracağımız bir tatilden bu kadar az zevk alacağımı söyleseler asla inanmazdım ancak olan buydu. Herkes bir şekilde devam ediyordu. Gülüyordu, eğleniyordu, en azından öyle görünmeyi başararak bir şekilde uyum sağlıyorlardı.

Ben hiçbirini yapamıyordum.

Çok öfkeliydim. Ben onu her şeyiyle kabullenmişken, nasıl yaptığım bir hatada beni silip atabilmişi? Üstelik bu hata, tamamen bana değil de ikimize de aitken?

Beyaz masaya ulaştığımda gözlerimi votka şişelerinin üzerinde dolaştırdım. En küçük olan şişeyi kapacağım sırada, burnuma dolan kokuyu idrak etmeme bile fırsat tanımayan bir el, sert bir şekilde bileğime kelepçelendi. Elimi şişeden uzaklaştırdığında parmakları avucumun içine sürttü. Bu bile ağlamak istememe neden olmuştu.

"Yeter artık, Arya," dedi kısık bir sesle.

İsminin dudaklarımdan dökülmesi dudaklarımı titretti. Dudaklarımı sıkıca birbirine bastırdım, herkesin önünde ağlamak istemiyordum ancak ses tonuna sinmiş ölü toprağı başka bir seçenek bırakmıyordu. Gözlerine bakamıyordum ama siyahlar bir kere zihnime işlemişti kendini, ona ne kadar bakmasam da en çok onu görüyordum.

Sesi buğuluydu. Nefesi alkol kokuyordu, dudaklarından firar ederken yuvarlanan kelimeler kadar nefesi de çok sarhoş olduğunu kanıtlar nitelikteydi. Ne yaptığını bilmiyormuş gibiydi.

Sarhoş olmasa zaten yanıma gelmezdi.

Neye yeter diyordu? Konu içmem miydi? Benim de yeter demek istediğim bir sürü şey vardı ancak dudaklarımı aralayamıyordum. O her gün bunu yaparken, benim seyirci bile olmama izin vermemişti. Şimdi nasıl buna yeter diyebiliyordu?

"Neye yeter?" diye sordum. İsmini söylemek istemiyordum, bu daha kötü olmama neden olacaktı ancak bir an bu ismi söylemek için son fırsatımın şu an olabileceği aklıma düştüğünde, "Neye yeter, Barlas?" diye sordum tekrardan.

"Daha fazla içme," dedi, elini elimden anında çekmişti. Dokunmaya tahammül edemiyormuş gibi. "Sarhoş olmuşsun zaten. Bade seni nasıl götürecek eve bu halde? İstemiyorum, daha fazla içme."

Kendime engel olamayarak kıkırdadım. Bana şaşkın bir şekilde baktığını biliyordum ancak şu an kendimde değildim, iyi değildim, mahvolmuş durumdaydım. Onun her ayrıntısına ne kadar lanet bir şekilde bağlandıysam, birbirimizden kopmak üzere uzaklaştığımız her an ona bağlandığım ipler gerilerek canımı yakıyordu.

"Harika ya," dedim alayla. "Bir hafta benden kaçtıktan, beni görmeye katlanamadıktan sonra benimle konuşmaya mı karar verdim şimdi? Hem de emrederek? Tabi ya. Emredersin, Barlas Tan Çevik."

Sabır ister gibi derin bir nefes çekti. Bakışlarımı yerden kaldırarak ona bakmaya o an cesaret etmiştim. Bakışlarım önce kafasını havaya kaldırdığından belirginleşen adem elmasına takıldı, aramızdaki boy farkı belirgin olduğundan ben onun omzuna anca geliyordum. Kafasını yavaşça eğdiğinde, siyah buğulu gözleri gözlerimi buldu. Ona bakmamı beklemiyormuş gibi şaşkınlıkla gerilediğinde, istesem de gözlerimi ondan çekemedim.

"İstemiyorum," dedi tekrardan, şimdi sesi daha yumuşaktı, daha kısıktı. "İstemiyorum, karşımda bu kadar dağıtmanı, istemiyorum işte. Sen neden dağıtıyorsun? Sen dağıtma diye ben dağıldım ya. Bana neden bunu izletiyorsun sen?" Derin bir nefes aldı. "Baksam sana, sebep olduğum bir harabe görüyorum. Bakmasam hiç, yüzümü çevirsem, mümkün değil ki, baktığım her yerde seni görüyorum."

"Sen bana izletiyorsun ya," dedim. "Ben de bir sürü şey istemiyorum, hepsini yapıyorsun ya."

Cevap vermedi.

Yüzüne dokunmak için elimi kaldıracağım sırada yüzünü uzaklaştırdı, buna izin vermedi. Dişlerini sıktığında, teninden yükselen yoğun sigara ve alkol kokusunun gölgelediği, güzel kokusunu soludum.

"Beni çok sinirlendiriyorsun," diye soludu. "Bak, çıkıp buraya gelmene de bir şey demiyorum ama bu yaptıkların?" Elini güzel ve yumuşak görünen siyah saçlarına daldırdı. "Amacın ne kızım senin? Neden çıkmıyorsun hayatımdan?"

"Ne saçmalıyorsun, Barlas?" diye sordum sesimi yükselterek Sinirden ellerim titriyordu. "Bu kadar basit mi?"

O neden en başından benim hayatıma bu kadar girmişti, bana neden bu kadar karışmıştı böyle çekip gidecekse? Bu adil değildi, o kesinlikle adil birisi değildi.

"Tabi ki değil!" diye bağırdı sinirle. "Ama en azından çabalamalısın, değil mi? Benim gibi."

Onu daha önce çok sarhoş görmüştüm ancak bu, kesinlikle başka bir boyuttu. Ne dediğini bilmiyordu, nerede olduğunu bildiğini de düşünmüyordum, dudaklarından dökülen kelimeleri algılayamıyordu. Gözleri bir yere odaklanmakta zorlanıyordu.

"Sen o kızla evde yalnızken mi çabalıyordun tam olarak, benim hayatımdan çıkmak için?" diye sordum sesimi yükselterek.

Bunu dediğime anında pişman olmuştum. İçimdeki Arya bana büyük bir aptal olduğumu söylüyordu. Öyleydim, kesinlikle haklıydı ancak sarhoştum işte, dilimin kilidi bir kere açılmıştı. Şimdi kendimi istesem de, ciğerlerime onun kokusu dolarken durduramazdım.

"Ne?" diye sordu şaşkın bir şekilde. Kaşları çatıldığında anlamsız bir şekilde bana baktı, dişlerini sıktığından çene kemiği keskinleşmişti. "Ne sikim saçmalıyorsun sen, Arya? Ne kızı?"

Ben de bilmiyordum ki. O kadar saçma bir boşluğun içinde debeleniyordum ki, ne yaparsam yapayım elde ettiğim tek sonuç o boşluğa daha da bulanarak silikleşmeye başlamaktı. Kıskançlığın sırası değildi, olsa bile onu kıskanmaya hakkım da yoktu.

Ama ben, bu gece bunu kesinlikle umursamıyordum.

"Kim olduğunu biliyorsun," dedim, üstüme doğru geldiğinde göğsünden onu ittirerek. "Gördüm sizi, Sima denilen o kızla."

"Ne gördün amına koyayım?" diye sordu sinirle. Göğsünü ittiren ellerimi ellerinin arasına alarak beni kelepçelediğinde, biraz olsun bahçenin kenarında olduğumuza sevinmiştim. Böylece ilgi çekmezdik. "İçeride on kişiydik, içiyorduk. Merak ediyorum, ne görmüş olabilirsin?"

"Ama Özgür dedi ki..."

"Ciddi misin?" diye sordu, beni bahçenin duvarına ittirdiğinde. "Özgür'ün dediklerini mi ciddiye alacaksın şimdi de? Sadece orasıyla düşünen bir adamdan, insanlar hakkında tam olarak neresiyle karar vermesini bekliyorsun ki sen?" Gözleri eve döndü. "Özgür'e kalsa şu an, evin içerisindeki herkes seks yapıyor."

Sırtım duvara çarptığında, beni duvarla tamamen arasına almıştı. İki elini de duvara dayadığında bana kaçacak hiçbir yer bırakmadı.

"Öyleyse sen neden evdeydin?" diye sordum, kirpiklerimin altından ona bakarken.

Burnundan sert ve alaycı bir nefes verdi. "Sana ne?"

"Sana ne?" diye tekrar ettim alayla, kafamı onaylarcasına sallarken. "Öyle mi?"

Kaşlarım benden habersiz bir şekilde havalanmıştı. Siyah gözleri, yüzümde dönüp duran, kimi zaman dalgalanıp kimi zaman durulan ifadelerin hepsini zihnine kazımak istiyormuş gibi büyük bir dikkatle beni izliyordu.

"Öyle," dedi büyük bir rahatlıkla. Sarhoş rahatlığı. "Biz ayrıldık, Arya. Sana hiçbir şey için hesap vermek zorunda değilim bile. Beni ayrıldıktan bir hafta sonra başka bir kızın üzerine atlayacak kadar şerefsiz görüyorsan eğer, görmeye devam edebilirsin ama," diyerek üzerime eğildi. "Sadece içinin rahat etmesi için söyledim. Özgür sik kafalısının sandığı hiçbir şey olmadı."

"Hmm," diye mırıldandım. Onu öyle görmüyordum. "Ne için rahat edecekmiş içim, Tan?"

Zira öyle görseydim, çoktan üstlerine atlamıştım. Yine de Barlas'ın bunu bana yapmayacağını biliyordum.

Çünkü beni seviyordu, bunu biliyordum.

"Onunla seks yapmadım," dedi, siyah gözleri büyük bir yoğunlukla beni inceliyordu. "Bunu yapmak istediğim tek kız sensin."

Kafasını yana eğdiğinde kayıp siyah gözler gözlerimi buldu bir kez daha. Saçları, az önce elini daldırdığından çok daha dağınık görünüyordu. Dilini dudağının etrafında dolaştırdığında, sıcak nefesine yuva yapmış olan ağır alkol kokusu dudaklarıma çarptı. Gözlerimin gölgesi dudaklarına düştüğünde, onun gözleri de aralanan dudaklarıma değmişti.

Siktir ya. Bir de alkol insanın isteğini arttırır dediklerinde onlara inanmazdım.

Şimdi ise, düşündüğüm bunun gerçek olduğuydu çünkü Barlas'ın dudaklarına kapanmak, içimden geçen tek istekti. Böyle bir durumda bu saçmalıktı ama içimdeki kör edici his, beni dürtüp duruyordu.

Onu öpmek istiyordum. Hayır, sıçayım ki, onu sadece öpmek istemiyordum. Daha fazlasını istiyordum.

Bana yakın olması, şu an bana sinirli olmasına rağmen nasıl iyi hissettirebilirdi? Sinirle bakan siyahlar, son bir haftadır hayatımda gerçekleşen en güzel şeydi fakat bu an hakkındaki tek sorun şuydu ki, Barlas şu an ne yaptığını farkında bile değildi.

Tıpkı benim gibi.

Olsaydı eğer, ben buraya adım attığım an çıkıp gitmez miydi zaten?

"Hay sikeyim ya," diye geriledi. Sanki şu an, az önce dediklerini yeni yeni idrak etmişti. Eliyle yüzünü sıvazladığında bir adım daha geriye attı. "Sikeyim, ya. Ne diyorum ben? Kafamı sikeyim. Böyle yapmaması lazımdı. İyi gelmesi lazımdı, unutturması lazımdı."

Kaşlarım çatıldı. Neden bahsediyordu o?

"Ne?" diye sordum gözlerimi kısarken. "Neden bahsediyorsun?"

Cevap vermedi.

"Barlas..." Dudaklarımı birbirine bastırdım ve derin bir nefes aldım, bu tek fırsatım olabilirdi. "Ben gerçekten öyle demek istememiştim. Gerçekten. Neden dinlemiyorsun beni? Neden dinlemedin hiç? Ben seni onca kez dinlemişken hem de ya?"

"Sen daha fazla beni dinlemek zorunda kalma diye işte," dedi sert bir sesle, az önceki idrak onu kendine getirmişti biraz da olsa. "Olay bu değil. Olay yıpranmamız. Olay senin artık kaldıramaman. Sen beni kaldıramıyorsun, Arya. Haklısın çünkü ben de bunca yükü kaldıramıyorum. İşin sonuna geldik, seni buna sürükleyemem ben. Senin de başının yanmasına izin veremem. Biz beraber değilken iyi olamıyoruz ama, beraberken de daha iyi olamıyoruz ki."

Doğruyu mu söylüyordu? Ben neden böyle hissetmiyordum? Onun gibi sakin konuşuyordum ancak içimde yüzlerce ağaç vardı, kopan fırtınanın izleriyle sökülüp de sürüklenen türden. O bunu bilmiyordu çünkü ben de onun içinde dönenleri bilmiyordum.

"Barlas, biz birbirimize aitiz," dedim kısık bir sesle. "Her şeyimizle."

"Biliyorum," dedi. "Sana en başından beri bunu söyleyen bendim." Parmakları yavaşça çeneme çıktığında, çenemi dokunmaya korkuyormuş gibi okşadı. Gözleri gözlerimdeydi. Parmakları çenemden dudaklarıma doğru çıktığında işaret parmağı ile alt dudağımı yavaşça okşadı. "Arya işleri zorlaştırma artık."

Ne diyeceğimi bilemiyordum. Bunlar beklediğim sözler değildi. Böyle kırık bakmasını beklemiyordum. Tamam, ne kadar hayal kırıklığına uğradığını biliyordum ancak o Barlas'tı, içinde koparılıp atılan parçaları dışına yansıtmazdı ki hiçbir zaman.

"Barlas istemiyorum," dedim küçük bir çocuk gibi. "Ben istemiyorum ya. Ayrılmak falan istemiyorum. Neden bunu yapalım? Kendimi unutmak istiyorum senin yüzünden ya. Sonra karşıma gelip istemiyorum, dağıtma, diyebiliyorsun. Ne seçenek bırakıyorsun ki bana?"

"Canımın içi," dedi garip bir sesle. "Sen sırf kendini unutma diye beni unutman için çabalıyorum işte. Kendini unutma Arya, beni unut."

Dudaklarımı aralamama izin vermeden benden uzaklaştı. Uzaklaşmaması için o an her şeyi yapabilirdim ama elimden hiçbir şey gelmiyordu işte.

"Bu olay burada kapansın," dedi. "Dağıtma karşımda, sen üzülünce..." Sesi çok kısıktı. "Siktir ya, her neyse. erekirse hapse gireceğiz ama senin adın bu olaylarda geçmeyecek. Seni bu boka ben bulaştırdım, ben çıkaracağım. Söz veriyorum."

Kalbim eziliyordu sanki tonlarca yükün altında. Saatlerdir kendini tutan gözyaşlarım artık pes ederek kendini akıtmaya başlayacağında buna hemen müdahale etmeye, çıktıkları yere onları geri göndermeye çalıştım ancak bu onların daha da şiddetlenmesine, öfkelenmesine neden olmuştu.

Ağlamak istemiyordum fakat artık hayatımda neyi istemesem, gerçekleşiyordu.

"Barlas, sikimde değil bu olay. Gerçekten değil artık. Tek umrumda olan sensin, başka bir şey değil." Derin bir nefes aldım. "Ya ne demek her şey daha iyi olacak? Senin için iyi oluyor olabilir, sen baş ediyor olabilirsin, unutacak bile olabilirsin ama benim için olmayacak. Ben seni hala seviyorum, Tan. Yemin ederim çok seviyorum."

Sarhoştum. Saçmalıyordum. Kendimi durduramıyordum.

Bana bunu dediğime inanamıyormuş gibi baktığında kafasını iki yana salladı. Dili dudaklarının üzerinde döndükten sora elini saçlarına daldırdı. Dili yanağının içini yokluyordu.

"Köpek gibi aşığım ben sana," dedi siniri bozulmuş bir şekilde. "Değil sensiz yedi gün, sensiz yedi hayat yaşasam yine de seni unutamam." Siyah gözleri çehremi taradı, benden bir adım daha uzaklaştı. "Bende sen hiç bitmezsin ama şunu anla artık, biz bittik Arya."

🌙

AĞLAAAA KALBİM AĞLLAAA ÇALIYOR KAFAMIN İÇİNDE BENGÜ'DEN

bir dahaki bölüm eğleneceğiz

iyi geceler herkese. instaya gelin tamam mı?

@ deathlessniks

@ barlastancevik

@ arya.aydiner

Continue Reading

You'll Also Like

217K 14.5K 21
17 Yıl sonra gerçekleri öğrenen Bade, yıllardır onu arayan abilerine giderse. Azıcık dram. Bolca eğlence. Bolca aksiyon. Bir tutam da kaos. Daha...
25.4M 904K 78
♌ İNTİKAMDAN DOĞAN TUTKULU BİR AŞK ♌ Küçük yaşta anne ve babasının ölümüne şahit olan acımasız genç bir adam... Edim Demiray. Daha on sekizinde uyuş...
619K 27.6K 17
Son yirmi yedi saniye. Zaman gelmişti, kulaklıktaki ses son kez konuşacaktı. "Sonuna geldik, küçük hanım," Alacağı canları düşündükce duyduğu memnuni...
1.2M 85.1K 64
Klişe ama orjinal karışan bebekler klasiği... İlk yayımlanma tarihi: 19.11.2022 Final yayımlanma tarihi: 29.07.2023