Karanlık • [b×b]

By mavigollge

2M 164K 86.3K

[Tamamlandı] Ayaz, yıllardır tek başına yaşayan, kendi halinde bir adamdı. Şimdiyse karşısında bir ay boyunca... More

-1- Tanışma
-2- Yakışıklı
-3- Kıskanç
-4- Kaza
-5- Banyo
-6- Çorba
-7- Kütüphane
-8- Yemek
-9- Dalga
-10- Market
-11- Kayıp
-12- Vicdan
-13- Hazırlık
-14- Hayal
-15- Davet P1
-16- Davet P2
-17- Yardım
-18- Heyecan
-19- Dilek
-20- Öpücük
-22- Trip
-23- Kahvaltı
-24- Farklı Duygular
-25- Utangaç
-26- Benimki
-27- Sabır
-28- Veda
-29- Hüzün
-30- Özledim
-31- Kahraman
-32- Şefkat
-33- Sevgilim
-34- Kontrol
-35- Yolculuk
-36- Tatil
-37- Bar
-38- Yalnız
-39- Gönül Almak
-40- Telefon
-41- Bebek
-42- En Değerlim
-43- Hissetmek
-44- İstek
-45- Tüm Kalbimle
-46- Gergin
-47- Civciv
-48- Planlar
-49- Hayallerimden Güzel
-50- Sevimli
-51- Bambaşka Dokunuşlar
-52- Gökkuşağı
FİNAL

-21- Ateş

47.3K 3.5K 2.3K
By mavigollge

Uykunun en uzun, en tatlı yerindeydim şuan. Gördüğüm karmaşık rüyaların farkına varmaya başladığımda kulağıma bazı mırıltılar doldu. Uyanıyordum...daha doğrusu uyandırılıyordum.

Kaşlarımı çatarak gözlerimi araladım. Direkt yüzüme vuran güneş ışınları benden iyi bir küfrü hak etmişti ama beynimi toparlayıp küfür edemedim.

"Lan..." elimin tersiyle gözüme bastırırken yanımın boş olduğunu fark ettim. Aniden doğrulup gözlerimi irice açtım. Yankı yatağın en ucuna kaymıştı.

"Düşeceksin yavrum ya." kendime doğru çekmek için uzanıp kolunu kavradığımda hissettiğim sıcaklık fazla yüksekti. Yatakta kayıp yanına yaklaştım. Elimi alnına ve yanaklarına bastırdım. "Hassiktir..."

Neden ateşlendiğini anlamaya çalışırken açık olan pencereyi ve Yankı'nın örtüden sıyrıldığını fark ettim.

"Yankı, aç gözlerini " yanağına küçük dokunuşlarla vurdum. Uzun kirpiklerini kırpıştırarak gözlerini araladı.

"Ayaz..." ses tonu halsizdi, kelimeler boğazını yırtarak çıkıyordu sanki.

"Gel, doğrul."

"Uyumak istiyorum." yatmasına izin vermeden beline sarılıp kaldırdım Yankı'yı.

Yürütmeye çalışsam da hali yoktu. Başını geriye atıp göğsüme yaslandığında içim gitti. Belini sıkıca kavrayıp kucağıma almama itiraz etmedi.

Banyoya girip duş başlığının altına getirdim Yankı'yı. Yere bırakmış olsam da sıkıca tutuyordum. Soğuk suyu açmamla çırpınıp belime sarıldı.

"Soğuk...Ayaz..."

"Sabret güzelim." sırtını ve saçlarını okşayarak sakinleştirmeye çalıştım.

"Çok üşüyorum." dudaklarını büzerek mırıldandı. "Lütfen götür beni." şu ifade ve ses tonuyla bana yaptıramayacağı hiçbir şey yoktu.

Suyu kapatıp kucağıma aldım Yankı'yı. Odaya gidince üzerindekileri çıkarttım. Sadece iç çamaşırıyla kalmıştı. Vücudunu izlemeyi kesip havluyla kuruladıktan sonra yatağa yatırdım. Yorgan yerine daha ince bir şey örttüm üstüne.

"Ateşin düşmüş gibi." yanağını tutarken üzerine eğilip boynuna bastırdım dudaklarımı. Uzunca öpüp geri çekildiğimde gülümsüyordu.

"Bir bakalım..." telefonuma uzandım. Küçük bir araştırma yapmam gerekiyordu. 'Hasta birine napılır?' diye arattığımda  google cümlemi düzeltip öyle yardımcı oldu bana.

Çorba.

Çorba yapmalıydım.

"Burada dinlen, bir şey olursa seslen tamam mı?" Yankı uslu uslu başını salladığında camı da kapatıp öyle çıktım odadan.

Dolaptan tavukları çıkarırken tavuklu çorba tarifini de açıp önüme koydum. Geçen seferki gibi bu da mahvolursa dava açardım siteye.

**

Tamam...çok da berbat değildi. Bir tadı vardı en azından. Tuz dengesi de iyiydi ve Yankı beğenir diye düşünüyordum.

Tepsiyi elime alıp yukarı çıktım. Yankı bıraktığım şekilde dümdüz yatıyordu yatakta. Yanına yaklaşıp tepsiyi bir kenara bıraktım.

"Yankı." sesimi alır almaz açtı gözlerini. Doğrulmasını sağlayıp arkasına yastık koydum. "Sana çorba getirdim."

"İstemiyorum." dedi direkt.

"Karnını doyurman lazım ama." tepsiyi kucağına koydum. "Birazcık ye en azından."

"Tamam." dedi fazla zorlamadan, kaşığı tutan elinin titrediğini fark edince elini tuttum. Kaşığı alıp dudaklarına yaklaştırdım. 

"Beğendin mi?" dedim hevesle, tüm modum dudaklarından çıkacak söze bağlıydı.

"Çok lezzetli."

"İşte bu be!" hırslı bir sevinişin ardından kaşığı tekrar yaklaştırdım. Dudağının kenarına bulaşan çorbayı peçeteyle silerken geriye çekti başını.

"Daha fazla yemesem..."

"Olmaz, hemen toparlanman lazım."

"Yiyemiyorum ama." elini midesine bastırdığında bulantısı olduğunu anladım. Acaba tadını mı beğenmedi diye düşünüp bir kaşık aldım ağzıma. Yok ya...bu sefer tadında bir sorun yoktu.

"Hastaneye gidiyoruz o zaman."

"Ne, neden?" 

"Çünkü benim hasta bakma kabiliyetim bu kadar. Daha fazlası gelmez elimden." ellerini tutup çektim. "Kalk hadi."

"Hayır ya...uyumak istiyorum."

"Yankı." sesim sert çıkınca ikiletmeden kalktı yataktan. Tişört ve eşofman giydirip elini tuttum. Beraber aşağı inerken hala ofluyordu. 

Cüzdanımı ve telefonumu yanıma aldıktan sonra çıktık evden. Arabaya binmesine yardımcı olup sürücü koltuğuna geçtim. Allah'tan ki hastane fazla uzak değildi, beş dakikaya orada olurduk.

"İyi misin?" kucağında duran elini tutup kendi kucağıma çektim. Şaşırsa bile bıraktırmadı elini.

"Boğazım acıyor." dedi huysuzca. "Konuşturma beni."

"Bak sen." istemsizce gülümsedim, benimle dilediği gibi konuşmaya başlaması iyiye işaretti.

Hastanenin önünde durunca Yankı'yı da alıp girdim içeri. Acil bölümünden giriş yapıp ateşi olduğu için direkt yatırdılar. Koluna serum bağlanırken yanında bekliyordum.

"Geçmiş olsun." hemşire kız gülümseyerek çıktı dışarı. Hazır hastaneye gelmişken sormam gereken konular vardı ama Yankı'nın yanından da ayrılamıyordum.

"Ayaz." 

"Buradayım." yatağın kenarına oturup tuttum elini. Yüzünde hafif bir tebessüm oluştu.

"Ne zaman çıkarız?"

"Daha  yeni geldik yankı." gülümsedim. "Ama uzun sürmez, ateşin düşsün gideriz."

"Sıkılıyorum." büzdüğü dudaklarına kaydı gözlerim. Yapma işte şunu çocuk...yapma.

"Yavrum sen iki dakika bekle, hemen geleceğim tamam mı?" 

"Nereye?" bileğimi tutup elime doğru kaydırdı elini.

"Geliyorum hemen." elinin üstünü okşayıp ayrıldım yanından. Danışmam gereken yeri bulup ilerlerken beni izleyen kadınla göz göze geldim. Siması gitgide tanıdık hale gelirken gülümsemeye başladı.

"Ayaz!" kollarını açarak üstüme doğru geldi. Şimdi tanımıştım...lisede en yakın arkadaşlarımdan biriydi. "Seni çok özlemişim." 

Sarılışına karşılık verirken ismini hatırlamaya çalıştım. "Işıl?"

"Işıl değil hayatım, Işık!" 

"Çok değişmişsin..." ayrılıp başını örttüğü siyah şalı düzeltti. 

"Evet, biliyorum."

"Yakışmış ama." ne deneceğini bilmiyordum. O da garipsemedi zaten, sadece tebessüm etti.

"Gel birer kahve içelim."

"Olmaz, vaktim yok."

"Doğru ya, niye buradasın diye sormayı unuttum." ciddiyetle gözlerime bakıyordu şimdi.

Yankı'dan ne diye bahsetmem gerekiyordu ki.

"Arkadaşım ateşlendi, onu getirdim."

"Bende bir bakayım, nerede?" kız harbi doktor olmuştu...

"O iyi durumda da, başka bir şey soracaktım ben." kafasını sallayıp tüm dikkatini bana verdi Işık. 

"Dinliyorum."

**

Işık, Yankı'nın göz kapaklarını eliyle kaldırıp elindeki şeyi gözlerine yaklaştırdı. Hissettiği ışıkla rahatsızca kıpırdandı Yankı. Huzursuz olmaması için elini tuttum. Şimdi daha iyiydi.

"Hala tanışamadık Yankı'cım, ben Işık." 

"Memnun oldum." dedi oldukça memnuniyetsiz bir sesle. Onu es geçip Işık'a dikkatlice baktım. Yanıma yaklaşıp fısıltıyla konuştu.

"Şuan her şey iyi görünüyor ama daha detaylı bir muayene gerek." başımı salladığımda uzaklaşıp Yankı'ya baktı. "Taburcu olabilirsiniz, ateşi de düşmüş. Hiçbir sorun yok."

"Teşekkürler." Işık'ın sözüyle hemşire serumu çıkardı.

"Akşam gelsen de beraber yemek falan yesek, çok özlemişim seni."

"Ben de özlemişim güzelim, bu akşam olamazsa bile aklımdasın." gülümseyerek başını salladı.

"Tamamdır, haberleşiriz." Işık yanımızdan ayrılınca Yankı'nın elini tutmak istedim. İzin vermeyip yatağın kenarına tutunarak kalktı ayağa.  Bastonuyla beraber önden önden yürümeye çalışınca kaşlarımı çattım. Neydi bu şimdi?

"Yankı, dur." sözüme aldırmadan ilerlemeye devam etse de belini sarıp kendime çektim. Yüzünde anlamsız bir sinir vardı. "Noldu?" canını sıkan kimse canını alabilirdim, öyle içime oturmuştu şu yüz ifadesi.

"Bir şey yok." bal gibi de vardı...her şekilde belliydi.

"Yankı'm, hastasın zaten. Bir de boş şeyler için sıkma canını." çıkışı geçmiş, arabaya ilerliyorduk.

"Boş şeyler değil." dedi huysuzca. Arabaya biner binmez cama yasladı başını. Neden kızdığını anlasam sorunu çözecektim de...anlamıyordum ki.

**

"Yankı yetmez mi sence de?" diye seslendim koltukta oturan çocuğa doğru. Geldiğimizden beri konuşmuyordu benimle.

"Film izleyelim mi?" yanına oturup kolumu arkasına doğru uzattım. Kendini yana kaydırıp uzaklaştı benden. Bak bak bak hareketlere bak. 

"Senin istediğin bir şeyi açarız." sessizliğine devam ederken telefonum çalmaya başladı yine. Bir kez daha kapatıp kenara koydum. İşe gelmiyorum dedikçe zorluyorlardı. "Orospu çocukları." diye mırıldandığımda kaşlarını çattı Yankı.

"Yankı yeter ama cidden sinirleniyorum." hiç aldırış etmeden kollarını göğsünde birleştirdi. "Sinirlenirsen sinirlen diyorsun, öyle mi?" konuşmadı ama yüzündeki ifadeye bakılırsa tam olarak böyle düşünüyordu.

Aramızdaki mesafeyi kapatıp omzuna kaydırdım elimi. Kendime çekmek istesem de müsaade etmedi. "Yankı." dedim dişlerimin arasından. Beni kendisiyle cezalandırmamalıydı. "Uzaklaşma."  Direnişine aldırmadan kendime çektim Yankı'yı. Başını göğsüme yaslayıp yanağını okşamaya başladım.

"Huysuz." hafifçe gülümsedim. "O kadar huysuz bir yüzün var ki şuan."

"Sensin huysuz." saatler süren sessizliğini bozunda derin bir nefes verdim. 

"Hele şükür Yankı, sesine hasret kaldık."

"Bırakır mısın?"

"Hayır." baş parmağımla çenesini okşamaya devam ettim. Yavaşça kafasını kaldırıp yüzüne doğru yaklaştığımda heyecanla nefesini tuttu. "Bana neden kızdığını söyleyecek misin artık."  cümlem biter bitmez çenesini ve çok az üstünü öpüp geriye çekildim. 

"Yapma." elinin tersiyle dudaklarını sildi. "Beni öpmek için izin aldın mı?" Dudaklarından öpmemiştim bile.

"Ne izni?"

"İzin vermiyorum."

"Öyle mi?" kararlılıkla başını salladı. "Sen öp o zaman." 

"N-Ne?" afallamış haline gözlerimi kapatarak kahkaha attım. Yüzünün aldığı şekil o kadar sevimliydi ki! Uzun zamandır bu kadar eğlendiğimi hatırlamıyordum. "Ayaz." inadını bir kenara bırakıp kolunu göğsüme sardı. "Bir daha gülsene."

"Anlamadım?"

"Çok güzeldi." yüzünde huzurlu bir tebessüm oluştu. "İlk kez duydum."

"Galiba ben de." elimi tekrar yüzüne çıkarıp yanağını okşamaya başlayacakken telefonun sesi salonu doldurdu. "Yeter ulan."

"Arayan kim?" merakla sordu Yankı. "Sürekli çalıyor, açsana artık."

"İşten arıyorlar." telefonu elime alıp içimden küfürler ede ede kulağıma getirdim. "Evet?"

*Sonunda telefonlarımıza cevap verebildiniz Ayaz Bey(!)*

"Uzatma da söyle." konuşma fırsatı tanımadan devam ettim. "Baştan söyleyeyim, işe gelmem." Rahatsız edici kahkahası kulağıma doldu.

*Paşa paşa geleceksin...Adem abiyle anlaşmışsın.*

"Ben ona söyledim, yokum ben."

*Yarım saate burada ol, patronu sinirlendirmek istemezsin.* telefon yüzüme kapanınca öfkeyle dişlerimi sıktım. Bunlar böyleydi işte. Ne söz ne de senet bilirlerdi. Bir kere bulaştın mı yakanı kurtarana kadar canın çıkardı.

Yankı'yı gece gece evde bırakıp gidemezdim. Üstelik ateşlenebilirdi. Telefonu kenara bırakıp yanağını okşamaya başladım. Ne yapacaktım şimdi?

"Yankı." dediğimde 'hım' şeklinde mırıltılar çıkardı. "Benim gitmem gerekiyor."

"Nereye?"

"Küçük bir işim var." 

"Ben ne yapacağım?" Daha öncesinde de geceleri yalnız bıraktığım olmuştu. Zaten bok gibi pişmandım. Şimdi tekrar bırakıp nasıl gidecektim? Korkuyordu işte çocuk, yalnız kalamıyordu.

"Birini çağırırım yanına." Deren denen kız Yankı'yı çok seviyordu falan ama hafiften yanıktı. Şu beşik kertmesi olayı da vardı işin içinde. İkisini yalnız bırakamazdım. Nilay desen yüzüme bile bakmıyordu. Yine de arayıp şansımı deneyecektim.

Telefonu alıp Nilay'ın ismini buldum. Sonuna kadar çalsa da açan olmadı. Bir kez daha arayıp yanıt alamayınca durumu anlatan bir  mesaj bıraktım. Gördüğü halde hiçbir şey yazmadı.

"Anısını sikeyim böyle işin." elimi saçlarımdan geçirip Yankı'ya baktım. Kafasını göğsümden kaldırarak biraz uzaklaştı.

"Ben kendim durabilirim." mesafeli çıkmıştı sesi, bu çocuğun birine alınması da barışması da çok kolaydı.

"Siktir et işi, gitmiyorum." Yüzünü kavrayıp çektim kendime, saçlarının üstünü koklayarak öperken gözlerimi kapattım. Muhtemelen sonucunda tehdit edileceğim bir şeye kalkışıyordum şuan, yapabileceğim bir şey yoktu. Yankı'yı bırakamazdım.

"Işık'a mı gidecektin?" dedi mırıldanarak. 

"Anlamadım?"

"O doktorla..."zorlukla yutkundu. "Buluşma ayarlamıştınız ya...ona mı gidecektin?"

Yoksa sabahtan beri takıldığı şey bu muydu?

"Nereden çıktı bu?"

"Konuştunuz...özledim güzelim, dedin."

 'Güzelim' kelimesine ekstra vurgu uygulayınca kaşlarımı havalandırdım. 

"Güzelim demem birilerini rahatsız etmiş gibi." benim yüzümde keyifli bir gülümseme oluşurken Yankı omuz silkti.

Yanağını okşayarak tekrar saçlarını öptüm. "Benim güzelim zaten yanımda." diye fısıldadım. "Neden gideyim ki?"

Hepinize meraba arkadaslar kanalıma hos geldiniz

Sürpriz bölümmm

bxb dizi önerisi alabilir miyim :))

Continue Reading

You'll Also Like

206K 17.1K 16
[TAMAMLANDI] Gardiyan - mahkum "Benim ruhumdaki çiçekler soldu çocuk." dedim. "Ondandır bu hüzün gözlerimde." Bana buruk bir şekilde bakıyordu. Bir...
93.7K 9.6K 11
Öğretmen ve öğrenci konulu kitap. -texting-
162K 21.3K 12
Bugün, onu on ikinci görüşürüm. Ve bugün, ilk defa o da beni gördü.
TREN By Khalesi

Teen Fiction

537K 34.1K 14
[TAMAMLANDI] Uzun bir tren yolculuğu...