heart&head ¦ jeon jungkook

By bluebrith

112K 8.7K 9.3K

"Artık okul kurulu başkanı değilsin, kimse kurallarına uymak zorunda değil." "Bunu gerçekten aşman gerek Jung... More

Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 24
Bölüm 25
Bölüm 27
Bölüm 28
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 31
Bölüm 32
Bölüm 33
Bölüm 34
Bölüm 35
Bölüm 36
Bölüm 37
Bölüm 38
Bölüm 39
Bölüm 40 [FİNAL]

Bölüm 26

2.2K 216 240
By bluebrith


"Okul kurulu için yeni bir başkan mı seçecekler?"

İlk defa kantinde tek başıma yemek yemeye karar vermiştim. Fakat yan masadaki konuşmayla tüm dikkatim dağılmış ve iştahım kaçmıştı. Kulağımı yan masamda konuşan kızlara verdim.

"Uzun bir zamandır okulu temsil eden bir öğrenci yok. Nihayetinde seçeceklerdi zaten.." Umursamazcasına konuşan kızın aksine karşısındaki sarı saçlı kız konuştu.

"Tuhaf olmaz mı?.." sorduğu soruyla herkes ona dönüp sorgularcasına baktı. Kız devam etti. "Yani.. Eski kurul başkanı öldükten sonra.. Yerine bir başkası geçecek sonuçta."

Sarı saçlı kız ürperir bir şekilde titrerken diğerleri de gözlerini kaçırdı. Neyden korkuyorlardı? Okul kurulu başkanı olmak lanetli mi olmuştu ben öldükten sonra?

Yan masamda benim ölümümü konuşan insanlar vardı ve ben de onları dinliyordum.. Ne kadar tuhaf..

"Ne alaka Dalmi? Kim Yuna öldü diye okula başkan mı seçmeyeceğiz bi daha? Saçma saçma konuşuyorsun.." telefonunu elinden bırakıp konuştu diğerlerinden daha korkusuz görünen kız.

Yanındaki arkadaşı onu dürtüp beni gösterdiğinde gizlice konuştu. "Kız kardeşi burada.. Sessiz konuş."

Bana baktıklarında gözlerimi kaçırıp önümdeki yemeğime döndüm. İştahım kaçmıştı artık yiyebileceğimi sanmıyordum. Tepsimi tutup ayağa kalkacakken karşıma başka bir tepsinin koyulmasıyla duraksadım.

Şaşkınlıkla karşıma oturan kişiye baktım. Hızlıca çubuğunu alıp beni görmezden gelerek yemeğini yemeye başladı. Kaşlarımı çatıp onu izlediğimde bana baktı. "Yemeğini ye"

Ağzından tek iki kelime çıkmıştı. Ben de itiraz etmedim. Karşımda benimle birlikte yiyen biri varken.. İştahım geri gelmişti.

Yalnızlık takıntım gerçekten büyüktü.

"Sen.. Öğle yemeğini dışarıda yemiyor muydun Taehyung?"
Ona soru sorduğumda bana bakmadan cevap verdi.

"Bugün burada yemek istiyorum."

Omuz silktim ve yemeğimi yemeye devam ettim. Fakat kısa bir süre sonra  kapının sertçe açılmasıyla ödüm koptu. Kapıya doğru baktığımda gelen kişinin Jungkook olduğunu gördüm. Etrafına bakındı kaşları çatık bir şekilde. Daha sonra bizim masayı gördüğünde bize doğru gelmeye başladı.

Bakışları biraz.. Korkutucu görünüyordu. Sadece bana bakmasından dolayı ondan gözlerimi kaçıramıyordum.

Bizim masaya geldiği an Taehyung'un sandalyesine attığı güçlü tekmeyle Taehyung birden yere düştü.

Kantinde herkes şaşkınlıkla bizim masaya bakarken ben az önce ne olduğu hakkında hiçbir fikrim yoktu. Şaşkındım. Yerde olan Taehyung da öyle.

"Beş para etmez pislik seni!"

Jungkook öfkeyle Taehyung'un gözlerinin içine bakıp konuştuğunda şaşkınlıkla ona baktım. Ne oluyordu?

Taehyung hiçbir şey demeden yerden kalktı ve üstünü silkeledi. Taehyung'un hiç umrunda değilmiş gibi görünürken, Jungkook çok gergin görünüyordu bu yüzden  endişeliydim.

Aniden Taehyung'un yakasına yapıştı ve sinirle konuştu. "Benimle gel. Konuşacağız it herif." Dişlerini sıkınca çenesi gerginleşti. Taehyung göz devirince Jungkook çocuğunun yakasını sertçe bıraktı ve hızlıca ortamdan ayrıldı.

"Taehyung.. Ne oluyor?" Diyebildim nihayet ona.

Bana döndü ve saçlarını karıştırdı. "Merak etme, önemli birşey yok.." beni rahatlatmak için söylediği belliydi. Tam konuşacakken kalkıp gittiğinde şaşkın bir şekilde arkasından baktım.

Ve ortalık savaş alanına dönmüş gibi herkes dedikodu yapmaya başladı.
Bu gürültüye daha fazla dayanamayacağım için ayağa kalktım ve kantinden ayrıldım.

Bahçeye doğru ilerlerken kolumdan tutulup aniden kenara çekilmemle şaşırdım. Karşımda Bay Yoongi'yi görmeyi beklemiyordum.

"Kim Mina, seninle biraz konuşalım."
Sert bakışları üstündeydi yine her zamanki gibi.. Kafamı salladım sersemlemiş bir şekilde ve arkasından onu takip ettim.

Bir köşeye geldiğimizde durdu ve bana dönüp konuştu. "Çok uzatmayacağım.. Başkan seçimlerini duymuşsundur.. Aday olmanı istiyorum. "

Dünyanın en saçma şeyini duymuş gibi ona baktığımda o da anlamıştı neden böyle baktığımı bu yüzden bende önce davranıp konuştu.

"Bak.. Ablandan dolayı istemeyebilirsin ama onun bıraktığı bir göreve devam etmek güzel birşey olmaz mı?"

Hayır. Tekrar başkan falan olmayacaktım. Asla.

"Neden benim olmamı istiyorsunuz?" Dedim daha sakin olmaya çalışaraktan.

Düşündü ve daha sonra konuştu. "Ablan çok iyi bir başkandı. Senin de öyle olacağını düşünüyorum."

Sıkkın bir nefes verdim. Bu görev beni salmıyordu. Okul başkanı olmak kolay değildi. Hiç değildi. Başıma ne kötü şey geldiyse başkan olduktan sonra olmuştu.

Yoongi öğretmenle yattığım dedikodusu yayıldı ve başkanlıktan atıldım. Jungkook'un ne kadar iyi biri olduğunu göremeyip ondan nefret ettim, arkadaşlarımı kaybettim, erkekler tarafından kolay lokma olarak göründüm, taciz edildim, intihara kalkıştım. Çatıda birisini ittirdim, Kaza geçirdim, nihayet başkanlıktan kurtulmuştum ki şu an kardeşimin bedeninde de olsam yine beni bulmuştu..

Ne hayat ama değil mi?

"Hayır, olamam. Ablamın hakkında çıkan dedikodular hiçte masum değildi Bay Yoongi, bunu en çok siz biliyorsunuz."

Dediğim şeyden sonra bakışları değişti. Yüzü düşünce gergin olduğunu hissettim. Ders zili çaldığında sıkkın bir nefes verip konuştum. "İyi dersler, öğretmenim.. "

Kafamla selamlayıp oradan ayrıldım. Bir an önce okul bitse iyi olurdu, keyfim yerinde değildi.

"Yeni okul kurulu başkanımız..
Kim Seokjin.. Alkışlayalım."

Öğrenciler alkışlarken ben tahtaya çıkan çocuğa baktım. Etrafındakilere uçan öpücükler gönderirken pekte başkan olabilecek bir tipe benzemiyordu. Tamam, bizim okulun kızları çocuğa hastaydı ama başkanlık için sırf yakışıklılığından dolayı seçilmesi saçmalıktı.

Göz devirip sınıftan dışarıya çıktım. Arkamdan büyük bir kalabalık gelip Seokjin'i kutluyordu. Gürültü. Sevmiyordum.

Oflayarak merdivenlere doğru ilerlerken birisi çığlık attı. Kötü bir çığlık. Arkama baktığımda pek birşey görememiştim. Ama buraya doğru koşan bir kız öğrenci gördüm. Ağlayarak geldiğinde sınıftakiler dışarı çıkıp merakla etrafına baktı.

Kız nefes nefese gelip sınıfın önünde durduğunda etrafına bakındı. "Okul.. Okul başkanı kim.. Nerede.." kekeleyerek konuştuğunda etrafındakiler ne oldu diye sorular sordu.

"Arka bahçede.. Yan okul yine bize sataşıyor.. Bir çocuk, arkadaşımı ittirdi ve arkadaşım yaralandı.. Lütfen.. Yardım gerek." kız korkuyla konuşurken diğerleri biraz sustu ve geri çekildi.

Yan okul.. Yan okula kimse bulaşmak istemezdi..
Seokjin aralarda bir yerde etrafına bakındı şüpheyle. Herkes ona bakıyordu.

" Başkan gitmeyecek misin? " diye sordu biri.

Seokjin gözlerini kaçırıp konuştu. "Öğretmenlere söyleseydin ya.."

Kız bu cevabı bekliyormuş gibi tekrar konuştu. "Toplantıdalar, özellikle kimsenin bölmemesini söylemişti müdür. Bu acil durum, lütfen hemen gitmeliyiz!"

Diğerleri de gaza gelip bağırmaya başladı. "Yürü başkan! Gösterelim, onlara gününü!"

Seokjin etrafın baskısıyla ne yapacağını şaşırsa da o da gitmeye karar verdi. Herkes koşarak aşağıya inerken ben de ne olacağını merak etmiştim.

O okul geçen yıl dersini tam alamadı galiba..

Aşağıya geldiğimizde arka bahçeye doğru sürü halinde ilerledik. Tüm okul çıkmıştık resmen. Etrafa gürültü hakimdi. Arka bahçeye geldiğimiz de karşı okulun bizim tarafa geçtiğini gördük.

Üstelik on on beş kişi gelmişlerdi bu sefer. Bir kız yerde acıyla yatarken, bizim sınıftaki bir çocuğu tehdit ediyorlardı. Sıkkın bir nefes verdim.

"Hey! Ne yapıyorsunuz siz!" Seokjin o tarafa doğru bağırdığında çocuklar dönüp bize baktı. Ardından yüzlerindeki gergin ifadeyi takınıp içlerinden biri öne çıktı.

"Sen misin bu okulun başkanı?" Dedi hiç nazik olmayan bir ses tonuyla.
Üstündeki isim kartına baktım BokJoon yazıyordu. İsminin hakkını veriyo

"Evet" Seokjin tereddütle konuştuğunda karşı taraftakiler hafiften güldü.

"Kim seçti bu çocuğu! Şu tipe bak!" BokJoon, Seokjin'in yüzünü gösterip gülünce arkadaşları da güldü.

Seokjin şüpheli bir şekilde konuştu. "Neden yüzümde birşey mi var?" Cebinden minik bir ayna çıkarıp kendine baktığında daha çok güldüler.

Ya sabır..

Yerde duran kıza baktım. Ağlamaya başlamıştı. Ona doğru bir adım attığımda çocukların bakışı bana döndü. "Bu kıza yardım etmeyeceksin." BokJoon bana dönüp konuştuğunda gözler bana döndü.

Neden dercesine ona bakarken konuşmaya devam etti.

"Bu kız şımarık, saygısız ve cezalandırılmayı hak ediyor. Bizimle nasıl konuşacağını öğrenmesi gerek." Diyince diğerleri de ona hak verdi.

Oflayarak bir adım daha attığımda konuşmaya başladım, Seokjin geri çekilip beni izlemeye başladı. "Saygı iki taraflı olur. Sizin kıza yaptığınız ise şiddet. Bunu hala öğrenemediniz sanırım?" Diyince bakışları değişti.

Kızı basbaya ittirmiş işte öküz. Dizleri yara içinde..

Bizim okuldakiler gereksiz bir şekilde ooo sesi çıkarınca onlara dönüp susmalarını söyledim. Arkamda duran öğrenciler hala başkan yerine benim konuşmama şaşkın bir şekilde bakıyordu. Önüme döndüm ve karşı okulun çocuklarına bir bakış attım.

Ardından yerde duran kızın yanına geçtim.

"Burda şiddet yok. Hem sen kimsin? Yok mu benimle konuşabilecek seviyede olan insan!" Dedi BokJoon.

Göz devirdim ve kızın kolundan tutup onu kaldırdım.

"Dizlerine pansuman yapın." Birkaç kıza dönüp konuştuğumda onlar şaşkın ve hayran hayran bana bakarlarken kafalarını sallayıp bana yardım ettiler. Kızı götürürlerken kalabalığın arasında, görünce şaşırdığım birinin beni izlediğini fark ettim. Çok garip bi yüz ifadesiyle gözlerimin içine bakıyordu.

Jeon Jungkook dünden beri bana neden öyle bakıyorsun acaba?

Çocuklara tekrar döndüm ve konuştum. "Geçen yıl neler olduğunu her iki okul da biliyor." Birkaç adım çocuğa doğru yaklaştım ve tam önünde durdum. "İstersiniz kim ne seviyede tartışmayalım."

Yumruğunu sıktığında sinirlendiğini anladım. Yanındaki arkadaşları bana doğru bir adım attığında, BokJoon durmalarını söyledi. Tekrar bana döndü ve konuştu.

"Küçük bir kıza göre fazla çenen var. Karşındaki abilerine saygılı olmayı bilmiyorsan, sana öğretmesini biliriz."

Aynı yaştayız gerizekalı. Sadece ben Mina'nın bedenindeyim..

"Gidin okulunuza!"

"Bize bulaşmayın!" arkadan iki öğrenci bağırdığında diğerleri de bana destek çıktı.

E nihayet koskoca okulda bir ben konuşuyorum şurada. Arkamda kuzu gibi kalmış dinliyorsunuz. Benim okul ne olmuş böyle? Nerede bu cesaret?

BokJoon'a dönüp konuştum. "Bakın. Son uyarım. Bir daha bu okuldan kimseye bulaşmayacaksınız. Yoksa geçen yılki gibi diz çöküp bizden özür dilemek zorunda kalırsınız."

Tamam kabul fazla ileriye gittim. Geçen yıl konusu onlar için utanç kaynağıydı. En hassas noktaları da denebilir.

Karşımdaki çocuk daha fazla sabırlı duracağa benzemiyordu. Dışından küfür edip elini havaya kaldırdığında yüzüme vuracağını hissettiğim için elimle yüzümü kapattım. Fakat aksine.. Yüzüme vurmamıştı?

Gözlerimi açıp baktığımda Jungkook karşımda durmuş çocuğun kolunu tutuyordu. Kaşlarımı çattım.

Sanırım artık izlemek sıkıcı gelmişti ona. Ya bu çocuk niye her yerden çıkıyor? Dün de aynısını yapmıştı. O kurtarmasa ben zaten refleksle yüzümü uzaklaştıracaktım ki.

"Yeter bu kadar." Dedi Jungkook çocuğun kolunu tutarken. Bakışları yine az önceki gibi sinirliydi.

BokJoon, Jungkook'a bakıp konuştu. "Sen kim-" çocuk gömleğinin üstündeki isim kartına bakınca çocuk duraksadı.

"Sen.. Sen Jeon Jungkook'sun." BookJoon afallayarak konuştuğunda Jungkook tek kaşını kaldırıp, günaydın dercesine bir bakış attı.

BookJoon yumruğunu indirdi ve geriye doğru çekildi. Bakışları öncekine göre daha cesaretsizdi.

Jungkook etkisi miydi? Yoo ben daha çok efor sarf etmiştim.

"Bu okula bir daha sorun yarattığınızı duymayacağım. Uzayın şimdi."

Sesi öyle sert çıkmıştı ki ben bile şu an okula gidesim gelmişti. Bokjoon yutkundu ve etrafına bakındı. Arkadaşları hareketlenip gitmeye başlayınca o da yapacak birşey bulamayıp arkasını dönüp uzaklaştı.

Etrafımızda sessizlik olmuşken büyük bir alkış sesi ve tezahürat koptu. Bizim okuldakiler alkışlayıp Jungkook'un adını bağırırken bazıları ise asıl başkan Mina yada Jungkook
olmalı gibi şeyler bağırıyordu. Seokjin yüzü düştüğünde arkasını dönüp giderken çocuğa biraz da olsa üzülmüştüm.

Jungkook'a baktığımda ise sadece bana bakıyordu.  Bana şüpheli bir şekilde bakıyordu.

Tuhaftı.

...


"Gerçekten havalısın Jungkook. Kabul etmek gerek." Dedim ona bakarken.

Çatıya çıkmıştık, temiz hava almak için. Ama o nedense deminden beri çok garip davranıyordu. Ağzından tek kelime bile çıkmıyor ve gözlerimin içine bakıyor, hareketlerimi izliyordu.

Onun hareketsizliğinden dolayı biraz gergin hissediyordum. Etrafıma bakındım.

"Sen.."

Jungkook'un seslenişiyle ona baktım. Bekledi. Bana doğru bir adım attığında beklentiyle ona baktım. Tam önümde durdu. Birden ellerini omuzlarıma koydu ve yüzüme doğru eğildi.

Gözlerimin içine bakarken fazlasıyla yakınımda olduğu için içimde geri çekilme hissi oluşsa da çekilmedim. Bu çocuk ne yapmaya çalışıyor yine..

"Sen.. garip davranıyorsun."

Dediği tek şey buydu. Asıl garip davranan sensin Jeon Jungkook. Aslında başka birşey demek istiyormuş gibi duruyordu ama işte sözcükler çıkmıyordu ağzından.

Gözlerimin içine baktı. Birşey arıyormuş gibi.. Dudaklarıma baktı daha sonra. Kaşlarımı çattım. Yine öperse bu sefer yumruğu suratına geçirebilirdim. Tekrar gözlerime baktı ve konuştu.

"M-mina?"

Sorgularcasına bir ton vardı sesinde. Sanki varlığımı kontrol ediyormuş gibi sormuştu bunu.

"Kafam çok karışık s-"

Kapının açılmasıyla Jungkook sustu ve geriye çekilip gelen kişiye baktı. Hangi ayı kapıya tekme atmıştı?

"Taehyung?" Dedi Jungkook ilgisiz bir ses tonuyla.

Taehyung bizi birlikte görünce şaşırmış gibiydi. Ama sanki zaten beni arıyormuş gibi yüzü aydınlanınca bize doğru gelmeye başladı.

"Sana ne demiştim ben?"
Dedi Jungkook sinirli bir şekilde.

Taehyung yanımıza geldi ve Jungkook'un eline bir anahtar bırakıp konuştu. "Al Jungkook. En başından yanımdaydı zaten.."

Jungkook şaşırmıştı. Bakışları yumuşadı. Bugün ikisinin arasında her ne olduysa şu an sanki sorun kalkmış gibiydi. Yada umarım öyleydi..

Taehyung bana döndü ve aniden bileğimi tuttu.
"Gidelim Mina. Okulu asalım."

Ben şaşkınlıkla birşey diyecekken o bileğimden sürüklemeye başladı. Tam konuşacakken diğer kolumu Jungkook'un tutmasıyla duraksadım.

Taehyung durdu ve arkasını döndü. İkimiz de Jungkook'a baktık.
Neden kolumu tutuyordu?

Heyecanlı bakışları üzerimdeydi.
"Gitme."

Tek bir kelimenin beni bu kadar şaşırtabileceğini tahmin etmezdim. Anlamaz bakışlarla Jungkook'a baktım. Yahu iki kolumdan da tutuluyorum bu ne dizilerdeki aşk üçgeni içerisindeki kız gibi oldum..

"Burada kal."
Bakışları çok ciddiydi. Onu ilk defa böyle görüyordum...

Yutkundum ve her ikisine de baktım. Benden cevap bekliyorlardı. Merakla bana bakarlarken şu an olduğum durum.. Çok garipti.

Cidden garipti.

İkisi de benden cevap beklerken ben ilk kolumu Jungkook'tan kurtardım. Daha sonra Taehyung'ta bıraktı. Ona dönmedim ve sadece Jungkook'a bakıp konuştum.

"Neden Jungkook.. Bir sorun mu var?" dedim.

Gözlerimin içine baktı. Daha sonra elindeki kırmızı bilekliği ellerken gözüm oraya kaymıştı.

"Sana birşey söylemem gerek."

Tekrar yüzüne baktım. Kafamı salladım. "Söyleyebilirsin."

Jungkook bana ve daha sonra arkamda duran Taehyung'a bakınca sanırım yalnız kalmamızı istediğini anlamıştım. Ben de Taehyung'a dönünce ellerini cebine sokup konuştu.

"Ben dışarıda bekliyorum o zaman. Okulu asar mıyız?" Dedi kolumu tutup meraklı bir şekilde.

Ben cevap verecekken Jungkook, Taehyung'un elini kolumdan itip konuştu. "Asamazsınız."

Sert tavrından dolayı Taehyung'un kaşları çatıldı. Ben de birşey diyemediğim için arkasını dönüp gitti.
Onun gidişini izlerken Jungkook önüme geçip görüşümü kapattı.

Meraklı bir şekilde suratına baktım.


"Sen.." diyerek başladı. Devamı geleceğe benziyordu. Ne soracağını tahmin edebiliyordum.. Heyecanlanmıştım.
Galiba o da öyleydi.

"Sen.. Yuna.."
Sözünü bitiremeden yutkundu. Ne söyleyeceğini hissediyordum. Bu o andı. Artık öğrenme zamanıydı. Nefesimi tuttum ve söyleyeceği kelimeleri ağzından duymak için bekledim.

"Sen.. Yuna'ya çok benziyorsun."
Dedi.

Duraksadım. Omuzlarım hayal kırıklığına uğramış bir şekilde düşerken Jungkook birden elimi tuttu.

"Kim Mina.."

Değilim.. Değilim.. Değilim... Lütfen sus.. Lütfen..

"Ben.. Senin hakkında yanılmışım.. Mina-"

"Yeter!" Ani bağırımdan dolayı susmak zorunda kaldı. Elimi ondan çektim. Derin bir sessizlik oldu aramızda, sadece rüzgarın sesi vardı. İlk defa böyle bağırdığımı görünce şaşırmıştı. Gözlerindeki hüzün ise, benimkilerle yarışamazdı bile.

Titreyen elimi sıktım. O da farketmiş olacakki endişeli bir şekilde bana baktı.

"Ben Mina değilim!" sesim yüksek çıkmıştı. Konuşmaya devam ettim. "Geçirdiğimiz kazada.. Ölen ben değildim. Mina öldü. Ben ise buradayım."

Durdu ve kaşlarını çattı. Yüzüme bakarken kafasını hayır anlamında iki yana salladı. Sanki bunu bir ara düşünmüşte sonra saçmaladığını düşünmüş gibi bir surat ifadesi vardı yüzünde.

Jungkook sinirle kafasını hayır anlamında hareket ettirdiğinde konuştu. " Saçmalama.. Şu an bunun sırası deği-"

"Ben Mina değilim." dedim tekrardan.

Bu sefer daha fazla konuşamayacak gibi duruyordu. Sinirle yumruğunu sıktı. "Buna zamandır Mina gibi davrandım. Ama değilim. Bunu.. neden fark etmedin?.." Sesim titremişti sonlara doğru. Dudağımı ısırdım.

Onun beni fark etmesini beklemiştim.

Yutkundu ve bir adım geriye doğru çekildi. Yüzündeki ifade.. Bilmiyorum.
Çok kötüydü. Bana çok kötü bakıyordu. Onu kandırmışım gibi.. Sanki şu an bir sahtekarmışım gibi.. Yada katilmişim gibi.. Kardeşinin bedenini çalıp mutlu bir şekilde yaşayan bir katil..

Bakışlarından korkmuştum. Keşke söylemeseydim. Keşke.. Keşke..
Durumu düzelt Yuna. Hayatında sana güvenen tek bir insan kaldı. Onu da kaybedemezsin.

"Jeon.. Özür dilerim. Ben gerçekten özür dilerim daha önce söylemediğim için.." sesim ağlamaklı çıkmıştı.

İlk defa.. Birinin önünde, onu kaybetme korkusundan dolayı ağlıyordum.

Bakışları sertti. Güveni sarsılmış gibiydi bilmiyorum.. Ne düşünüyordu.. Dudağım titrerken gözlerimden birer birer yaşlar düştü.
Onun kolunu tuttum ve konuştum.

"Özür dilerim.. Biliyorum benden nefret ediyorsun ama.. Jeon inan.. Ben de kendimden nefret ediyorum. Bana kız, bağır ama sessiz kalma lütfen bana öyle bakm-"

O an.

Jungkook'un kolumdan tutup beni kendine çektiği an. Söyleyeceğim sözcükler ağzımdan çıkamamışken sustuğum an.

Uzun sessizliğinden sonra onunla ilgili duyduğum tek şey.

Atan kalbinin sesi..

Jungkook bana sarılmıştı.

Jungkook bana sarıldı.

Kafam göğsüne gömülmüşken kulağıma dolan kalbinin atış sesi.

Daha sonra.. Kollarını bana sardı. Sıkıca beni sararken sanki o an güvenli olabileceğim tek yer orasıymış gibi hissettim.

Şaşkındım.

"Biliyorum.." kulağıma dolan sesi benimkine göre daha sakindi. "Biliyorum Yuna.."

Yuna.

Uzun zamandır bana ilk defa öyle seslenmişti.

Kollarını sımsıkı, beni bırakmak istemezcesine bedenime sararken o an sanki gerçekten rahatlamış hissetmiştim.

Ne zaman kafamı göğsüne koysam.. Hep huzurlu hissetmiştim.

Continue Reading

You'll Also Like

46.4K 2.3K 14
"kurtarıcısına aşık kız... klişe hikaye." "komşu kızına platonik aşık çocuk mu söylüyor bunu?" ya da asi'nin şebnem'in kızı olarak doğup büyüdüğü ve...
1.9K 210 5
"Tarih tekerrürden ibarettir. Şunu da unutma güzelim, şeytan kaybetmeyi sevmez ve kazanana kadar da bu oyun devam eder." •Başlangıç tarihi: 16.01.202...
238K 14.9K 34
yyujin_: Aniden neden böyle davranmaya başladın Taehyung? thyungx: Senden hoşlanıyorum -yarı texting yarı hikaye- 080617 boyxgirl
38.6K 3.4K 25
Saplantılı olduğu çocuğun peşini ne olursa olsun bırakmayan rose aynı zamanda annesi ile mücadele içindedir. Annesi kanser olduğunu yıllarca saklar...