KİMLİKSİZLER ŞEHRİ +18 (KİTAP...

De gamzeispahaa

802K 23.9K 7.5K

Kitap olmuş hali yani bölümlerin bir çoğu değişti ve yeni bölümlerde ekledi❣️ Sen yıkık şehrimin ortasına lun... Mais

giriş
Kimliksizler Şehrine Hoşgeldiniz
BÖLÜM 1
BÖLÜM 2
BÖLÜM 3
BÖLÜM 5
BÖLÜM 6
BÖLÜM 7
BÖLÜM 8
BÖLÜM 9
BÖLÜM 10
BÖLÜM 11
BÖLÜM 12
BÖLÜM 13
BÖLÜM 14
BÖLÜM 15
BÖLÜM 16
BÖLÜM 17
BÖLÜM 18
BÖLÜM 19
BÖLÜM 20
BÖLÜM 21
BÖLÜM 22
BÖLÜM 23
BÖLÜM 24
BÖLÜM 25
BÖLÜM 26
BÖLÜM 27
BÖLÜM 28
BÖLÜM 29
BÖLÜM 30
BÖLÜM 31
BÖLÜM 32
BÖLÜM 33
BÖLÜM 34
BÖLÜM 35
BÖLÜM 36
BÖLÜM 37
BÖLÜM 38 Final
Yeni Kurgu Alarmıııı

BÖLÜM 4

14.6K 627 55
De gamzeispahaa

İyi okumalar❣️


Oysaki ruhum çoktan mezarlıktı...

Karşımdaki kırmızı gözlü devin attığı sert adımlar sanki beynimin içinde yankılanıyordu. Yere düşen bedenimi tekrardan ayağa kaldırmaya çalışsam da bir türlü o gücü kendimde bulamıyordum.

Güçsüzdüm... Derin bir nefes alıp tekrardan ellerimi betona dayayıp kalkmaya çalıştım ama yine bacaklarım işlevini kaybetmişti. Yaşlar benden izinsiz siyah asfaltı ıslatmaya başlamıştı.

Yanımda bir el gördüğümde kime ait olduğunu biliyordum. Başımı kaldırdığımda o siyah demirli maskesi yüzünde o kırmızı gözlerle bana bakıyordu. Bu adam yıkılmazdı, o an o gözlerden rahat bir şekilde anlamıştım. Hala elini çekmemişti.

Başımı indirip diğer tarafa çevirdim. Eğer ona dokunursam krizimi tetikleyecekti. Bir anda ayaklarım yerden kesildiğinde dudaklarımdan bir tiz çığlık çıkmıştı. Hasta adam beni sırtına almıştı.

"İndir beni hemen!"

Şu an tüm vücudum onun vücuduyla temas halindeydi. Ne kadar bağırmama rağmen beni arabasının koltuğuna oturtturup gözlerimin içine bakıp zehir gibi bir sesle.

"Sakın bir yere kıpırdama!" Demişti.

Uzun zaman geçmesine rağmen o davudi sesi tekrardan kulaklarıma dolduğunda kalbim hızlı hızlı çarpmaya başlamıştı.

Onun sesini duyduğumda bile o korktuğum karanlık kuyulara atılıyor gibi hissediyordum. Dediğini yapıp yerimden kıpırdamadan onu beklediğimde o da sürücü koltuğuna geçmişti. Kapıyı kapattığında kan kırmızısı gözlerini bana tekrardan dikmişti. Gözleri sonra aşağılara indiğinde çatık kaşları iyice çatılmıştı. Benim de gözlerim onun baktığı yere indiğinde kan beynime sıçramıştı.

Eteğim resmen çamaşırımın gözükeceği yere kadar yukarıya çıkmıştı. Panikle eteğimi aşağıya doğru çektiğimde tekrardan göz göze gelmiştik, kaşları hâlâ aynı çatıklıktaydı.

"Bu eteği neden giyindin?"

Gözlerime o kadar derin bakıyordu ki uyguladığı hem psikolojik hem de fiziksel baskı en üst seviyedeydi. Cevap vermeme gibi bir seçenek bırakmıyordu adama.

"İ-iş kıy..."

"Anlamadım."

Boğazımdaki kuruluk ağır bassa da ona istediği cevabı vermek için tekrardan konuştum.

"İş kıyafetim."

Gözlerime baktıktan sonra sert bir biçimde direksiyona vurduğunda yerimden aynı zamanda sıçramıştım. Ağzının içinde bir şeyler homurdandıktan sonra tekrardan bedeni bana doğru döndüğünde kaçabilecek hiçbir yerim olmadığını fark ettim. Sırtım korkudan cama dayanmış derin derin nefesler bırakıyordum. Bu adam tanrının cehenneminde kaçan şeytanıydı. Bu gözler ve bakışlar normal bir insanda olmazdı.

Gözlerim kararmaya başlamış bu kırmızı gözlü devi bile küçücük görmeye başlamıştım ve bir anda her yer karanlık olmuştu.

Karanlık neydi, benim hayatımın neresindeydi? Peki karanlıklarla kaplı hayatımda bir ışık var mıydı? Umutsuzdum, aslında yaşamaya ve nefes almaya umutsuzdum. Ailem dediğim insanlar bana hayatım boyunca atlatamayacağım bir travma yaşatmış ve beni bununla baş başa mücadele etmeyi mecbur bırakmışlardı.

Peki ya ablam bu karanlıkta tek ışık olarak onu görüp ona sığınmıştım. O ise beni o karanlık sokaklardaki lambalarımı söndürüp beni yalnız kimsesiz bırakmıştı. Nasıl ona eskisi gibi bakacaktım? O benim içimde kalan temiz tarafken bedenini bir kâğıt parçası için satmasını kaldıramazdım.

Yorgundum çünkü bana tüm bunları yaptıran içimdeki umudun zerresini kaybetmiştim.

Ben bugün zamanında kendimi gömdüğüm mezara ablamın ruhunu da diri diri gömmüştüm. Ben bugün o kapattığım gözleri bir daha açmamayı dilemiştim...

"Ne zaman uyanır?"

"Küçük çaplı bir kriz geçirmiş, ya gördüğü bir şey onu üzmüş ya da korkudan beyin kendini kapatmış."

Beynimin içinde yankılanan seslere kulak verince Zebani'nin o güçlü, öfkeli sesi bilincimi açmak için zorluyordu.

"Bana Buz'u bulun sikeceğim onun belasını!"

Duyduğum başka tanımadığım erkek sesi ve kapı sesiyle gözlerimi aralamaya başladığımda o seslerde aynı zamanda susmuştu, biraz önce karma olan odada ses dair çıkmıyordu. Yanıma çöken bir ağırlıkla ve bana yaklaşan bir bedeni hissettiğimde nefesini boynumda hissettiğim anda korku ile gözlerimi açıp Zebani'nin kırmızı gözleriyle karşı karşıya gelmiştim.

Yataktan hızlı bir şekilden doğrulup yataktan geriye doğru gitmiştim. Sırtım duvarla buluştuğunda gidecek bir yerim kalmamıştı. Korku dolu gözlerim önce onunla sonra da odanın etrafında gezdiğinde gördüğüm bir başka yüz benim korkumu iyice alevlendirmişti. Adamın tek gözü yok aynı zamanda diğer tarafında derin bir yara izi vardı. Boyu aşırı derecede kısaydı hatta cüce bile denilebilirdi. Bana doğru gelmeye başladığında ellerimi kaldırıp gelmemesini engellemek için bağırmaya başladım.

"SAKIN YAKLAŞMA BANA!"

Adam anında durup kaşlarını bana doğru çatmıştı.

"Sakin ol, sana yardım etmek istiyorum."

Başımı olumsuz bir şekilde salladım. Tanrım sen bana yardım et, bu adamdan bir yardım falan istemiyordum.

"İ-istemiyorum."

Adam bana tekrardan bir adım atınca Zebani direkt önümüze geçmişti.

"Çık dışarı!"

"Ama ef..."

"Çık dedim."

O ürkütücü adamın dışarı çıkmasıyla en azından nefes alabilmiştim.

"Sakin ol artık, çıktı dışarı."

Ellerimi indirip duvarın en dibine sinmiştim. Yatağın yanına bırakılan büyük eşofman takımları gördüğümde

"Giyin." Demişti.

Bunları giyinemezdim.

"Hayır."

"Giyin dedim!"

"Kullanılmış giyinemem."

İstese bana onları zorla olsa bile giydireceğini biliyordum. Anlık gözlerini açıp kapatıp sert bir biçimde yatağın üstündekileri aldı, karşıdaki dolabı açıp içinde poşetli bir takım çıkarıp yatağın üstüne fırlatmıştı.

"Üç dakikan var!" Demişti.

Yavaşça yataktan çıktığımda üste çıkan eteğimi panik bir şekilde çektiğimde Zebani'nin alaycı sesini duymuştum.

"Hem giy hem de kapatmaya çalış."

Bu cümlesinden sonra şalterlerim atmıştı. Bu adam beni ne zannediyordu? Bacaklarımın bu kadar açıkta olmasında mutlu falan mı oluyordum? Gözlerimi direk onu gözlerine çevirdiğimde alay dolu gülümsemesi maskenin ardından bile belli oluyordu.

"Çalıştığım yerin kıyafetleri bu şekilde ne yapabilirim? Ayrıca bunu sana arabada söylediğimi hatırlıyorum!"

"Giyinmeyebilirdin!"

"Tabi benim keyfime göre oluyor."

Başını yukarıya kaldırıp gür kumral saçlarına ellerine geçirdikten sonra başını bana tekrardan indirmişti.

"Hadi giyin şu üstünü."

Cevap vermeyip yüzüne baktığımda kaşları iyice çatılmıştı.

"Yine ne var!"

"Dışarı çık, ancak o şekilde giyinirim!"

Başını sallayıp kapıyı açıp dışarı çıktığında en azından derin bir nefes vermiştim. Üstümdeki paçavraları çıkarıp kenara fırlattığım gibi poşette olan eşofman takımını giyinmiştim. Beli o kadar bol ve büyük gelmişti ki belindeki bağ iyice çekip küçültmüştüm. Üstümün kollarını da katlığımda en azından daha derli toplu olmuştum.

Üç dakikanın ardından kapı açıldığında Zebani içeriye girmişti. Bakışları üstümde gezdiğinde bana doğru gelmeye başlamıştı.

Karşıma geldiğinde bir adım geriye gidecekken bacaklarımın önüne eğilmişti. Şaşkınca ne yapacağına baktığımda uzun eşofman paçalarımı katlayıp ayağa kalktı.

"Düşüp başıma iş açma."

Ne diyeceğimi bilememiştim. Ne amaçla olursa olsun ilk kez biri beni düşünmüş canımın yanmasını engellemek istemişti. Zebani şeytanın gözlerine sahip olan adam...

"Eve gitmek istiyorum."

Aramızda geçen uzun sessizlikten sonra konuşmaya başlamıştı

"Gidemezsin."

"Anlamadım?"

Umursamaz bir biçimde o kocaman bedenini silkip

"Dediğim gibi gidemezsin."

"Senden izin istemiyorum, gitmek istiyorsam gideceğim."

Kaşlarını anında çattığında ne kadar kızdığını umursamadan yanından geçip gidecekken kolumdan bir anda tutmasıyla bedenim

titremişti. Kolumu anında çekmek için uğraşsam da onun ellerinden kurtulamamış hatta tutuşunu daha çok sertleştirmişti.

"Bırak beni."

Kolumu tekrardan çekmek istesem de çekememiştim.

"Dokunma..."

Bedenim titremeye başlamış yavaş yavaş soğuk terler dökmeye başlamıştım.

"Eğer sana dokunmamı istemiyorsan adam akıllı dur, geç otur şuraya."

Gözleri yatağı gösterdiğinde başımı olumsuz bir şekilde salladım, yaptığım bu hareketle beni kendi vücuduna çektiği anda vücutlarımız birbirine vurmuştu.

Vücudumun titremesi artmasıyla kolumu bıraktığı anda yere ellerimin üstüne kapaklanmıştım.

Gözlerimden akan yaşlar parkeyi ıslatırken daha fazla kendimi tutmayıp öğürmeye başladım. Her bir sesim odanın duvarlarına çarpıp benim kulaklarımda yankılanıyordu.

Geçen zaman diriminde gözlerimi kapatıp biraz sakinleşmeyi bekledim.

"Hasta mısın?"

Başımı kaldırdığımda Zebani ile göz göze gelmiştik. Aslında bu iki ruhun çırılçıplak ilk yüzleşmesi olmuştu. Dudaklarımdan çıkan bir öğürmeyi tutmayıp tekrardan başımı yere eğdin.

"B-banyo yapmam lazım."

Kelimeler ne kadar düzgün söylemeye çalışsam da benim için şu an konuşmak bir eziyetti ama bir banyo için bu adama yalvara bilirdim. Çünkü beni temizleyecek tek şey suydu oysaki ruhum bu kadar kirliyken.

Ayak seslerini duyduğumda odanın içinde başımı tekrardan kardırdım. Sağ tarafta duran odanın kapısını açıp içeriye girdikten sonra saniyeler içinde tekrardan çıkmıştı. Bu kez elinde bir havlu vardı. Yatağın üstüne bırakıp gözleri açık kapıyı işaret edip

"Yıkan ve uyu."

Sert adımlarla odadan çıkıp gitmişti. Biraz bekledikten sonra titreyen bacaklarıma inat ayağa kalkmıştım. Yatağa bıraktığı havluyu alıp o gösterdiği banyoya girdim. Gözüme ilk çarpan ayrıntı banyo temiz ve ferahtı. Küçük bir duşa kabin vardı, onun yanında da beyaz bir küvet sanki hiç kullanılmamıştı, daha fazla incelemeyi bırakıp felç geçirmiş gibi hissiz ellerimle üstümü çıkarıp duşa kabinin içine girmiştim.

Suyu sıcak suya aldığımda beyaz tenime değen kaynar su bende acı, yanma yerine rahatlama hissi bırakıyordu. Normal bir insanın elini bile değdiremediği suda ben bazen saatlerimi geçiriyordum.

Tenime değip akıp giden su bugün ki pisliği de akıp götürüyordu. Ya peki ablamın bedenindeki ve ruhundaki kirler nasıl temizlenecekti? Ah Ahsen, sence ablan bunu o adamın kucağındayken hiç düşünüyor muydu? Aklıma gelen o görüntüsü yüzünden derin bir nefes verdim.

Aradan geçen dakikalar sonra banyodan çıkıp kurulanıp Zebani'nin verdiği kıyafetleri giyip banyodan çıkmıştım.

Pencerenin önüne geldiğimde gök kırmızıya bulanmıştı. Ortalıkta tek bir ışık bile yoktu. Kimliksizler şehri yine kırmızıya ve karanlığa gömülmüştü. Perdeyi çekip yatağa doğru ilerledim, kocaman odada bir büyük yatak, siyah küçük bir dolap vardı. Duvarlar ise koyu laciverte boyanmıştı. Banyo gibi ferahlık yerine iç kapatıcıydı, yatağa iyice sinip gözlerimi tavana dikip yavaş yavaş kapanmaya başlayan gözlerimi kapatmıştım. Uyuyalı ne kadar vakit geçmişti bilmiyorum ama belime dokunan elle anında gözlerimi açtım, onlar her gece olduğu gibi beni almaya gelmişti...

Continue lendo

Você também vai gostar

31.3K 1K 4
Adamın gözlerindeki kararlılık onu ürküttü. "Bu yanlış.." dedi yine de. Adamsa çoktan kararını vermişti. O hareli yeşil gözleri dimdik baktı gözleri...
SOLUK De Aldini

Ficção Geral

41.8K 2.2K 6
O yürürken titreyen yol ses çıkarmazken masanın etrafındaki adamlar, ateş saçan gözlerle kendilerine bakmasını izliyordu. Yumruk olan eli masanın üze...
Katilin Kızı De Vvrsk_a

Ficção Adolescente

1.1K 243 40
Umut herkes için farklı anlam taşır. Kimisi için sadece bir duygudur. Benim umudum annemdi. 6 yaşındayken kaybettim umudumu. Annemin ölümünü izledim...
774 342 12
sustukca icimde olusan bulundugum ic dunyamda duygu ve dusuncelerimi fikirlerimi yansitiyorum sonucunda olusanlara hosgeldin