KOĞUŞ

By khaleessiiii

5.7M 328K 264K

[TAMAMLANDI] Genç bir gay mahkumun, sıradan bir koğuşa girmesi ile başladı tüm hikaye. More

TANITIM
1-VELET
2- YARDIM
3- KÜSMEK
4- ACIKMAK
NOT
5- KRİZ
6- İTİRAF
7- UÇURUM
8- KARŞI KOĞUŞ
9- YEMEK
10- ÖPÜCÜK
11- KOĞUŞLAR ARASI MAÇ
12- ATAR
13- İSTENİLEN
14- GÖRÜŞ GÜNÜ
15- OĞUL
16- KORKU
17- GEÇMİŞ
18- HAK EDİLEN
19- NORMAL
20- MELEK
21- SEDAT'SIZ KOĞUŞ
22- GİTTİ
23- ANI
24- HÜZÜN
25- SEDAT'IN EVİ
26- DÜZEN
27- ÖZLEM
28- KÖTÜ KADIN
29- CADI
30- SİNİRLİ
31- ESKİLER
32- TUTKU
33- İLK
34- DERSHANE
35- SOLCU
36- SİNİR
37- DAYAK
38- ÖFKE
39- KADEH
40- BALIKÇI
41- REİS
42-İNAT
43- KÖTÜLÜK
44- DEHŞET
45- SOĞUK
46- ÖLÜ BALIK
47- HAYATIMIZA RENK
48- YAĞMUR
49- ALDATILMAK
50- ÜZGÜN
51- GÜZEL
52- EYLÜL'ÜN EVİ
53- GECE
54- KARANLIK
55- YETİMHANE
56- ÖFKE
57- MEKAN
58- FABRİKA
59- YOL
60- OTEL ODASI
61-BABACIK
62- ESKİ ÇOCUK
63- ANIL
64- DÖNÜŞ
65- İBNE
66- DERS
67- MİSAFİR
68- ATEŞ
69- SINAV
ÖZEL BÖLÜM
ÖZEL BÖLÜM II
ÖZEL BÖLÜM III
ÖZEL BÖLÜM IV

70- FİNAL

64.4K 4K 5.8K
By khaleessiiii

5 yıl sonra...

"Çok sağolun Semih bey." orta yaşlı kadının elini sıkıp gülümsedim. Gözlerinin içi parlıyordu.

"Ne demek, bir eksik olduğunda bana haber verirseniz elimden geldiğince yardım etmeye çalışırım." kadın memnun bir şekilde kafasını salladığnda bende kafamla selam verip gülümseyerek odadan çıktım. Yan tarafta bir dolu çocuk sesi geldiğinde gülümseyerek binanın çıkışına doğru ilerledim.

Bahçesinden çıktığım yetimhane bana kötü anıları hatırlatırken, bunları güzel anılara çevirmek için elimden geldiğince uğraşacaktım. Burada ki çocuklar benimle aynı kaderi paylaşmayacaktı. Bunu bilmek içimi bir nebze rahatlatıyor ve kötü anıların yerini iyilerine bırakıyordu.

Bahçeden çıkıp otobüs duraklarına doğru ilerledim. Durağa geldiğimde elimi pantolonumun cebine koyup diğeri ile de hafif kısalmış saçımı arkaya doğru taradım.

Dakikalar sonra otobüs geldiğinde kimse olmadığı için sakin bir şekilde binip boş bir köşeye oturdum. Hava kararmak üzereydi ve iş çıkış saatinden bir saat sonraya denk geldiğim için daha sakindi. Otobüs ilerlemeye başlarken kafamı cama yaslayıp dışarıyı bir hüzün ile izledim.

Yaklaşık yirmi dakika sonra inceğim durağa gelmiştim, ayağa kalkıp otobüsün durmasını bekledim ve orta kapıdan indim. Hava hafif rüzgarlıydı ama yaz rüzgarıydı, üşütmüyordu bile. Otobüs hareketlenip giderken bende yürümeye başladım.

Evimin olduğu sokağa girdiğimde çocukların dışarıda oyun oynadığını gördüğümde gülümsedim. Sakin adımlarla elim cebimde yürürken kıvırcık saçlı kızın yanına yaklaştıkça gülümsemem daha da büyüdü.

"Elif!" diye seslendiğimde arkadaşı ile koşuştururken bana döndü, beni gördüğü anda gamzesi oluştu yeniden yüzünde.

"Babaaa..." dedi mutluluk kokan bir sesle. Arkadaşının elini bırakıp bana doğru hızla koşarken gülümseyerek onun boyunun hizzasına gelip kollarımı açtım. Saniyeler sonra boynuma sarıldığında gözlerimi kapatıp kollarımı narin bedenine sarıp boynunu koklayıp bir öpücük kondurdum.

"Baba tam zamanında geldin, Can benim saçımı çekti ve kaçtı. Benden korkmuyor ama sen korkutursun." dedi benden ayrılıp. Kaşlarımı çattım.

"Nerede o it?" dediğimde işaret parmağı ile küçük çocukların olduğu kalabalığı gösterdi. Daha önce de kızıma bulaşan o çocuk kaçamak ve korkak bakışlar ile bana bakarken ayağa kalktım. Elif'in elinden tutarak onun yanına ilerledim.

"Can!" dedim o tarafa ilerlerken. Bütün çocuklar durmuş bize bakıyordu. "Niye Elif'in saçını çektin?" dedim biraz arada mesafe bırakarak. Korku ile elleriyle oynayan küçük çocuk gözlerini yukarı çevirerek bana baktı.

"Semih abi saçları kıvırcık diye oynamak istemiştim." dedi. Pekala o küçük bir çocuktu ve Elif'in canını kötü bir niyetle acıtmayacak kadar masumdu. Ama yine de tek kaşımı kaldırdım.

"Ama canını acıtıyorsun, bir daha yapma tamam mı?"

"Tamam." dedi utangaç bir şekilde. Birkaç saniye daha yüzüne baktım. Ardından bakışlarımı ondan çekip Elif'e çevirdiğimde sırıtarak çocuğa baktığını gördüm. Benimki de az fena değildi.

Gülüşümü bastırarak Elif ile beraber arkamı döndüm. Elimi sıkı sıkı tutmuşken eve doğru ilerledik. O da arkadaşlarına babasının geldiğini ve eve gitmesi gerektiğini söylüyordu. Zili çaldığımda dakikalar sonra Gülsüm teyze kapıyı açtı ve beni görünce mutlulukla gülümsedi.

"Oh Semih oğlum iyi ki erken geldin..." dediğinde acele ile başından düşmek üzere olan eşarbını taktı ve saniyeler içinde ayakkabısını giyindi. Elif elimden kurtulup içeri koşarken kaşlarım çatık bir şekilde Gülsüm teyzeye baktım.

"Hayırdır Gülsüm Sultan, bir problem mi var?" dediğimde kafasını olumsuz anlamda salladı.

"Yok oğlum, dizim başlayacak komşular gelecek beraber izleyeceğiz. Ona yetişmem gerek." sırıtarak yüzüne baktım.

"Şimdi seni zorla tutsam bana ne yapabilirsin ki?" dediğimde bakışlarını bana çevirdi.

"Döverim." dediğinde dudağımı büktüm. Kaç yaşıma gelmiştim hâlâ bu şekilde tehdit ediliyordum. Gülsüm teyze sırıtarak yanağımı sıktı ve yanımdan geçti.

"Yemeği hazırladım, istersen bulaşığı bırakırsın. Sende okuldan geliyorsun yorgunsundur. Hadi Allah'a emanet." dedi ve acele acele yürüyüp gitti.

"Sen de!" dedim ve sırıtarak kapıyı kapattım. Tam o sırada Elif'in yaprak sarmasına uzandığını gördüm.

"Elif..." dedim uyaran bir tonda, bakışlarını bana çevirdi. "Elini yıka."

Birkaç saniye bakıştıktan sonra elini çekti ve kafasını salladı. O banyoya yönelirken ayakkabımı çıkarıp içeri geçtim. Elif banyodan çıktığında, ben girip elimi yıkadım.

Elimi yıkayıp salona geçtiğimde Elif odasına girmiş bir şeyler karıştırıyordu. Tam o sırada zil çalınca gülümseyerek kapıya doğru ilerledim. Kapıyı açtığımda karşımda ki takım elbiseli adamı görünce onu baştan aşağı süzdüm.

"Maşallah, maşallah..." dediğimde Sedat sırıtarak suratıma baktı. Ardından tövbe tövbe çekip içeri doğru bir adım attı ve ayakkabısını çıkardı. Tam ceketini çıkarırken Elif odadan çıktı.

"Baba hoşgeldin..." dedi ve benden sıyrılıp babasına koştu. Sedat Elif'i her gördüğünde olduğu gibi gamzesini hiç çekinmeden gözler önüne sunarken, ceketini çıkarmaktan vazgeçip kendisine sarılan kızına sıkı sıkı sarılıp kucağına aldı. Boynundan bir kez öptükten sonra Elifi serbest bıraktı.

"Hoşbulduk Elif'im." dedi sevecen bir tonda. Elif gülümseyerek yeniden masaya ilerlediğinde bende içeri geçtim. Sedat ceketini çıkarıp içeri geçti.

Bu sefer de ben yanına gidip kolumu kaldırıp boynuna sarıldım. Sedat boynumu iki kere sıkı sıkı öptü. Bende onun boynundan öptüğümde geri çekildi.

"Gülsüm abla nerede?" diye sordu masaya bakıp.

"Dizisi varmış diye erkenden çıktı." dediğimde gülümsedi ve banyoya doğru ilerledi.

Elif ile ben masaya oturmuşken Sedat elini yüzünü yıkayıp masanın baş köşesine geçti. Ben Elif'in tabağına yemeğini koyarken, Sedat kendisi yemeğini aldı. Bende yemeğimi aldığımda Sedat'a döndüm.

"İso abi ve Cengiz abi tatile gitmişler haberin var mı?" diye sorduğumda patatesi çatala hırsla sapladı.

"Gevşekler.." dedi ama ardından yemeğini yiyen Elif'e bir bakış attı. "Tatilde karı kız bulmak için bir anda karar alıp gitmişler. Sanki savaşa gidiyorlar."

Dediğine sırtım, İso abi ve Cengiz abi o kadar iyi kanka olmuşlardı ki artık Sedat'ı satma kıvamına gelmişlerdi. Ama ikisinin de içten içe en çok Sedat'ı sevdiğini biliyordum. Altı yıldır birbirlerine eş bulmaya çalışıyorlardı ama kim bir kadını söylese diğeri beğenmiyordu. Oysa ki kadınların hepsi de aşırı güzeldi.

"Neyse gezsinler, onlar gelince de biz çıkarız tatile." dediğimde kafasını salladı.

"Zaten okulların tatil olmasına az kaldı, senin kreşte tatil olur." dediğinde kafamı salladım.

"Evet, bugün de yetimhaneye gittim. Eksikleri aldım." bana gülümseyerek baktı. "İyi yapmışsın." dediğinde bende gülümsedim.

Yeniden yemeğime döndüğümde telefonum çalınca Elif'in heyecanlandığını gördüm. Kaşlarım çatılırken telefonu cebimden çıkarıp arayan isimsiz numarayı açtım.

"Efendim?" dediğimde Elif güzel büyük gözleri ile patatesini yerken bana dikkatli bir şekilde bakıyordu.

"Merhaba Semih bey, ben kızınızın sınıfından Serkan'ın annesiyim... Yarın Serkan'ın doğum günü için sınıftaki arkadaşlarını eve çağırıyorum da eğer izniniz olursa Elif'i de görmek isteriz." dedi güzel bir Türkçe konuşan kadın. Dudaklarımı yaladım ve bir süre Elif'e baktım.

"Aa.. Tabi ki, ben getiririm Elif'i. Adresi atarsınız.."

"Atarım, çok saolun. İyi günler."

"İyi gunler..." dedim ve telefonu kapatıp masaya koydum. Sedat bana bakıyordu. 

"Elif'in arkadaşı Serkan'ın doğum günü varmış. Elif'i de çağırdılar, yarın götüreceğim." dediğimde Elif sevinçle çatalı bırakıp ellerini birbirine çarptı. Sedat bana cevap vermeden kaşlarını kaldırıp ona baktı.

"Ne bu sevinç?" diye sorduğunda Elif hülyalı hülyalı dirseğini masaya dayadı ve gülümserken yukarı doğru baktı.

"Serkan'a aşık oldum..." dedi bir ah ah çekip. Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırırken, Sedat kaşlarını çattı.

"Ne demek aşık oldum?" dedi sinirle. Elif ona döndü ve ellerini oynatarak bir şeyler anlatmaya başladı.

"Sınıfta bazen bana muzlu süt getiriyor ve saklambaç oynarken beni görse de sobelemiyor... Gözleri masmavi..." dedi yeniden hülyalı bir şekilde. Sedat burnundan soluyordu.

"Semih yarın götürme Elif'i, başka bir işimiz var." dediğinde bu sefer ben kaşlarımı çattım. Başka bir işin olamadığına emindim.

"Sedat..." dediğimde Elif çoktan kaşlarını çatmıştı.

"Hayır, gideceğim!" dedi çocuksu bir kızgınlık ile. Sesi aşırı bebek gibi çıkmıştı. Sedat daha çok kaşlarını çattı, doğrusu bu halinden ben bile korkuyordum.

"Elif, sesini yükseltme." dediğinde Elif benim kadar korkak olmadığı için daha çok kaşlarını çattı.

"Baba ben gideceğim..." diye tutturdu yeniden. Sedat tam ağzını açmıştı ki ona baktım.

"Sedat, saçmalama." dediğimde bu sefer kaşlarını çatarak bana baktı. Kızını öyle bir kıskanıyordu ki...

"Hayır dediysem hayır Semih." dedi son sözü söylerken. Bu sefer bende kaşlarımı çatmıştım.

Elif kaşları çatık, dudakları büzülmüş bir şekilde masadan kalktığında sinirli bir soluk verdim. Üzgün bir şekilde odasına doğru giden kızı görünce kalbim acımıştı. Elif'e seslendiğimde dudakları büzülmüş bir şekilde bana döndü. Ona hafifçe gülümsedim.

"İşte bir sabah....uyandığımda..." diye yumuşak bir şekilde şarkıya başladığımda gülümsedi. Gamzeleri belli olurken bende daha fazla gülümsedim.

"Çav bella, çav bella, çav bella, çav, çav, çav..." o da benimle beraber nakarat kısmını söylediğinde gülümseyerek ayağa kalktım. Yan bir bakışla Sedat'a baktığımda daha fazla sinirlendiğini gördüm.

"Yine başladılar..." dedi sinirle. Bu beni daha da güldürmüştü.

"Elleri bağlanmış bulduğum yurdumun
Her yanı işgal altında
Elleri bağlanmış bulduğum yurdumun
Her yanı işgal altında"

Elif ile şarkıyı söylerken onu yanına gidip kucağıma aldım. Bir elimle düşmesin diye kalçasına yakın yerden tutarken, o da bacaklarını belime dolamıştı. Diğer elimle de elini tutup dans pozisyonunu almıştım.

"Sen ey partizan beni de götür
Çav bella, çav bella, çav bella, çav, çav, çav
Beni de götür dağlarınıza
Dayanamam tutsaklığa
Beni de götür dağlarınıza
Dayanamam tutsaklığa"

Elif ile kahkahalar atıp salonun ortasında dans ederken, büyük kurt sinirle masadan kalktı. Ne zaman Elif ve bana sinirlense bu marşı söyleyip daha da sinirlendiriyorduk. Aslında onun da sinirlenmesine dayanamasam da Elif dudağını bükünce içim gidiyordu işte...

"Eğer ölürsem ben partizanca
Çav bella, çav bella, çav bella, çav, çav, çav
Sen gömmelisin ellerinle beni
Ellerinle toprağına
Sen gömmelisin ellerinle beni
Ellerinle toprağına..."

Elif'in kahkahaları odada yankılanırken bir yandan da bana eşlik ediyordu. Kavalye gibi onunla dans ediyordum.

"Güneş doğacak açacak çiçek
Çav bella, çav bella, çav bella, çav, çav, çav
Gelip geçenler diyecek merhaba
Merhaba ey güzel çiçek..."

En sonunda büyük bir coşku ile bitirince Elif'in gamzesinden öptüm. Gülmekten çenem ağrımıştı artık. Elif'de beni opunce sıkı sıkı sarıldım ona. Daha sonra yere indirdim, sonunda mutluydu.

"Babanın gönlünü alacağız ama tamam mı? Yarın o partiye onun rızası olmadan gidemeyiz..." dediğimde hızla kafasını salladı. Gülümsedim ve kıvırcık saçlarını karıştırdım.

O odasına koşarken bende yarım açık olan kapıya baktım, muhtemelen sigara içiyordu. Elimde olmadan gülümsedim. Elif'i de solcu yapmıştım tabi ki Elif ne olduğunu bilmiyordu ama Sedat'ın delirmesine engel değildi bu.

Masayı toplarken Sedat hâlâ içeri gelmemişti. Elif'de her zaman ki gibi odasında bir şeyler yapıyordu heyecanlı heyecanlı. Masayı toplayıp içeri geçtiğimde Sedat kapıyı kapatıp içeri girdi. Kaşları hâlâ çatıktı. Sırıtarak yanına vardım ve önünde durdum.

"Kucak..." dediğimde bana bir bakış attı. Kaç yıl geçse de ne zaman kucak desem sinirli olsa da beni kucağına alırdı ki yine kolumu kaldırdığım anda çatık kaşları ile beni kucağına aldı. Bacaklarımı beline dolarken, boynuna sarıldım. O ise elini belime koyup koltuğa doğru ilerledi.

Koltuğa oturduğunda daha da çok yapıştım üzerine. Boynundan, yanağından öpüp gözlerinin içine baktım. Yüzüme bakınca gerginliği saniyeler içinde yok oldu. Gülümseyip dudağından öptüm sıkıca.

"Kızma Elif'e..." dediğimde belimi okşadı.

"Zaten izin vermiyorsun ki." dediğinde bunu mutlu bir şekilde söylediğini anlamıştım. Omuz silktim.

"O dudaklarını bükünce dayanamıyorum." dediğimde onu gözleri dudaklarıma kilitlendi ve uzanıp sıkıca bir öpücük kondurdu.

Ardından yüzümün her köşesini öperken, resmen sevgisini hissetmiştim. Hiç eksilmeyen, giderek artan bir sevgi. Boynuna sıkı sıkı sarıldım. Gözlerim dolmuştu, onun yanında bile onu özlüyordum.

"Seni çok seviyorum." dediğimde omzumu öptü.

"Bende seni çok seviyorum..." dediğinde bana sıkıca sarıldı.

Bir süre öylece durduk, arada bir omzumu öpüp bazen de çenemden tutup yanaklarımı öpüyordu. Daha sonra Elif'in odasının kapısı açıldı ve hafifçe ayrıldım üzerinden. Ona baktığımda minik minik yaklaşıyordu. Sedat'ın kucağından kalkıp biraz yana doğru oturdum. Elif yanımıza geldiğinde gülümsedi.

"Bugün de sarılma gecesi yapalım mı?" dediğinde gülümseyerek kafamı salladım. Sedat'a döndüğümde onu da dudakları kırılmıştı.

"Yapalım." dediğimde Sedat sinirli bakmaya çalışsa da kızına dayanamıyordu. Daha sonra kafasını salladı.

Daha sonra herkes pijamalarını giyinince, koltuğa geçtik. Yatakta uyumak daha rahat olsa da koltukta başlattığımız bu geleneği koltukta devam ettiriyorduk. Sedat uzandığıda ikimiz de kollarının arasına girdik. Sedat derin bir nefes aldı. Elif biraz da olsa bebekliğinde olduğu gibi babasının üzerine çıkmıştı. Uykuya hazır bir pozisyondu.

"Baba..." dedi Elif uykulu bir sesle.

"Efendim kızım?" Sedat aşırı yumuşak bir şekilde konuşunca boynuna kafamı gömdüm.

"Yarın Serkan'a gidebilirim değil mi?" dediğinde dayanamayıp güldüm. Sedat sıkıntılı bir of çekti.

"Gir eşek sıpası, git." dediğinde Elif gülümserken babasının yanağına bir öpücük kondurdu. Oradan da eğilip benim yanağımı öperken bende hemen onu öptüm.

Daha sonra yeniden sessizce, uyku moduna geçtik. Dünyanın en güvenli kolları arasında, derin ve huzurlu bir uykuya daldık. Uyuyana kadar tek düşündüğüm şey, onları canımdan çok sevdiğimdi...

Maraba...
Koğuş'un da sonuna geldik ve aşırı hüzünlüyüm. Belki son beklediğiniz gibi olmadı, belki sıradan geçti ama benim için bu son en uygunuydu. Merak etmeyin her özlediğimizde yazabilirsem özel bölümler yazacağım ama şimdilik koğuş bitti...

Herkese çok teşekkür ederim...


Continue Reading

You'll Also Like

25.4M 905K 78
♌ İNTİKAMDAN DOĞAN TUTKULU BİR AŞK ♌ Küçük yaşta anne ve babasının ölümüne şahit olan acımasız genç bir adam... Edim Demiray. Daha on sekizinde uyuş...
3.7M 252K 57
[TAMAMLANDI] Uras: Ele gelince şapur şupur, bize gelince yarrabi şükür. Salih: Siktir amk ibnesi. {texting- metin karışık}
1.7M 144K 52
Hapishane kurgusudur. +18 Ülkenin tanınmış mafya lideri olan Tuğra Aktürk aynı zamanda siyasetle ilgilenen bir adamdır. Hükümetle ters düşmesi üzerin...
2.7M 170K 77
DÜZENLENDİ! "Basat..." diye inlerken ellerimi tam başının olduğu noktada tişörtümün üzerine koydum. Başını kalbimin üzerine koyduğunda altında kıpırd...