Euphoria ❧ KookU

By ibangtanyou

497K 54.7K 49.8K

Tenimde yalnızca çilekli lipbalmını yaydığın dudaklarının izi olsun. 🍓💙🐇 More

1.Bölüm
2.Bölüm
3.Bölüm
4.Bölüm
5.Bölüm
6.Bölüm
7.Bölüm
8.Bölüm
9.Bölüm
10.Bölüm
11.Bölüm
12.Bölüm
13.Bölüm
14.Bölüm
15.Bölüm
16.Bölüm
17.Bölüm
18.Bölüm
19.Bölüm
20.Bölüm
21.Bölüm
22. Bölüm
23.Bölüm
24.Bölüm
25.Bölüm
26.Bölüm
27.Bölüm
28.Bölüm
29.Bölüm
30.Bölüm
31.Bölüm
32.Bölüm
33.Bölüm
34.Bölüm
35.Bölüm
36.Bölüm
37.Bölüm
39.Bölüm
40.Bölüm
41.Bölüm
42.Bölüm
43.Bölüm
44.Bölüm
45.Bölüm
46.Bölüm
47.Bölüm
48.Bölüm
49.Bölüm
50.Bölüm
51.Bölüm
52.Bölüm
53.Bölüm
54.Bölüm
55.Bölüm
56.Bölüm
57.Bölüm
58.Bölüm
59.Bölüm
60.Bölüm
Final Bölümü

38.Bölüm

5.5K 725 418
By ibangtanyou

(Jieun)

Bornozumun ipini sıkıca bağladıktan sonra ıslak ayaklarımın parkede iz bırakmaması için tüylü terliklerimi ayaklarıma geçirip odama süzüldüm.

Duşa girmeden önce açık bıraktığım pencereden serin hava içeri dolarken çıplaklığım yüzünden ürperdim ve pencereyi seri bir şekilde kapattım.

Yatağımın üzerinde giyinmem için bekleyen tişörte bakıp gülümsedim. Jungkook'un beni mutlu etmek için aldığı, üzerinde bana benzeyen bir figüranın olduğu tişörte.

Ağır adımlarla yatağın üzerindeki iç çamaşırlarımı elime aldığım anda kartvizit büyüklüğündeki not dikkatimi çekti. Jungkook'un hediye paketine bir de not iliştirdiğini düşünerek kağıdı sabırsızlıkla okumaya başladım.

"İç çamaşırlarını üzerinde görmek için sabırsızlanıyorum ve bu yüzden bu gece seni bekliyor olacağım. Herhangi bir yere gelmene gerek yok ben seni buradan alırım.
                                           Kim Seok Jin"

Avucumun içinde buruşturduğum kağıt ile birlikte göğsüm hızla inip kalkmaya başladı ve telaşla etrafıma bakındım. Odamda gezinen bakışlarım az önce kapattığım pencereye ulaştığında sertçe yutkundum. Odama girebilecek cüreti nasıl edindiğini bilmiyordum.

Sinirden kasılan midem yüzünden yatağın üzerine çökerken yumruk haline gelen ellerimi yatağın üzerine yasladım ve derin derin birkaç soluk alıp verdim. Sakinleşmeye ve mantıklı düşünmeye çalışıyordum.

Ayaklanıp Jungkook'a olanları anlatmak istediğimde bir şeyler bana engel oldu. Seok Jin'in Jungkook'un yakasına yapışan elleri dün gibi aklımdaydı. Her ne kadar Jungkook bana anlatmasa da onu tehdit ettiği önemli bir mesele vardı ve Jungkook'u bu işe bulaştırmak doğru değildi.

Avucumda buruşturduğum kağıdı düzeltmeye çalışarak çantamın içindeki not defterimin arasına sıkıştırdım. Eğer gece onu buralarda bir yerlerde görürsem emniyete haber verecektim. Bu kağıdı da kanıt olarak saklayabilirdim.

Gözlerimi kapatıp derin soluk almaya devam ederken bacağıma sürtünen yumuşak şeyle birlikte gözlerimi açtım. Çoko'nun varlığını bile sinirden unutmuştum. Onu kucağıma alıp burnunun üzerine minik bir öpücük kondurdum.

"Jungkook abine söylememekle doğru mu yapıyorum sence?" diye mırıldandığımda Çoko iyice kucağıma sindi. Kararsızlık içinde Çoko'yu yere bırakıp seri bir şekilde iç çamaşırlarımı giyindim. Krem rengi jean pantolon ve Jungkook'un aldığı tişörtü de giyindikten sonra aynanın karşısına geçtim ve ıslak saçlarımı nemli havludan kurtarıp taradıktan sonra kuruttum. Lipbalmımı dudaklarıma yayarken hâlâ Seok Jin konusunda ne tür bir yol izlemem gerektiğini düşünüyordum.

Açık bulduğu her pencereden içeriye dalabilecek türde biri olduğu için bir miktar ürkekleşmiştim.

Derin bir iç geçirip odamdan çıktım ve Jungkook'un odasına doğru ilerledim. Kapıyı tıklatarak içeri süzüldüğümde elindeki telefonu bir kenara bırakan Jungkook gülümseyerek bakışlarını üzerimde gezdirdikten sonra ayağa kalkıp kollarını iki yana açtı.

Doğru ya! Ona sarılmak için bir sözüm vardı!

Hiç tereddüt etmeden hızlı adımlarla Jungkook'un yanına ulaştım ve kollarımı bedenine sarıp başımı göğsüne yasladım. Aynı şekilde onun da elleri belimi bulurken gözlerimi kapattım. Korkumun biraz olsun uzaklaştığını hissettiğim için kollarımı daha sıkı sardığımda Jungkook'un derin bir iç geçirdiğine tanık oldum ve sonra göğsünün hızlı bir şekilde inip kalktığına.

Belimdeki ellerini gevşeten Jungkook, biraz geri çekilmek istediğinde ona engel olup başımı göğsünden çekmedim. Sakinleşmeye ihtiyacım olduğunu hissediyordum ve nedense Jungkook'un göğsünün bunun için en iyi yer olduğunu düşünmeye başlamıştım.

"Jieun bir sorun mu var?"

Usulca kulaklarıma dolan sesine karşılık "hayır" dedim. "Sadece biraz daha sarılalım."

Jungkook'un sarhoş olduğu zamanlarda neden sarılmak istediğini şimdi daha iyi anlıyordum. Güvenli hissedeceği bir sığınak arıyordu insan. Bu durumda ben Jungkook'a güveniyor muydum?

"Peki, sarılalım."

Belimdeki ellerinden biri saçlarımı okşamaya başladığında dokunuşları yatıştırıyor olsa da içimde bir şeyler daha nüksetti. Nefes almayı bırakıp Jungkook'un saçlarımda gezinen parmaklarına odaklandığımda fazla yakın olduğumuz hatta uzun bir süredir fazla yakın olduğumuzu fark ederek geri çekildim ve tuttuğum nefesimi bıraktım.

Bakışlarım Jungkook'un yüzüne çıktığında şaşkınlığının yanısıra bakışlarında derinlik seziyordum.

"Yakışmış mı?" diye sordum. Elimi tişörtümün eteklerine götürerek. Bu tuhaf ambiyansı yok etmenin tek yolunun konuşmak olduğunu düşünerek bir anda aklıma gelen ilk şeyi söylemiş bulundum.

"Çok" dedi. Dudaklarını ıslatıp göğsünü aldığı nefes ile şişirdikten sonra bir şey unutmuş gibi kaşlarını çattı ve bir süre bekledikten sonra "YuBi bizi çağırdı ve ona hayır diyemedim" dedi.

"Gidelim öyleyse" dediğimde bir kez daha şaşırdı.

Tabii benim Jimin'in de orada olacağı ihtimali üzerine gitmek istemem normal değildi!

Ama her şey üst üste karmaşık bir hâl alırken aklıma direkt olarak Jimin ile YuBi'nin görüşüyor olduğu gerçeği gelmemişti.

"Alışmam gerekiyor" dedim durumu izah etmek istercesine. Yalan da değildi. Artık Jimin'in YuBi'ye olan ilgisini kabullenmek ve arkadaşı olarak yanında olduğumu hissettirmem gerekirdi. Tabii ne kadar başarılı olabileceksem?

Zamanla düzeleceğine, zamanla gerçekten Jimin'i arkadaş olarak görebileceğime hatta YuBi kadar harika biri ile olduğu için sevinebileceğime inanmak isteyerek Jungkook'un teklifini bir kez de içimden onayladım.

.....

"Jieun, Jimin sizin çocukluğunuzun beraber geçtiğini söyledi. Bize çocukluğunuzdan kalma bir şeyler anlatsanıza."

YuBi'nin heyecanla sorduğu soruya karşılık hafifçe gülümsedim.

"Ben küçükken çok fazla düşüp dizlerimi yaralıyorum diye büyükbabam bana bisiklet almamıştı ama Jimin'in sarı bir bisikleti vardı" dediğimde Jimin gözleri kısılana kadar gülüp devamını getirdi.

"Jieun da gazete kuponlarını biriktirip bisiklet süsleri bulunan bir paket sahibi olmuştu. O süslerle benim bisikletimi donattığı için süremez oldum. Jieun benim bisikletimi sürdü hep ben de yanında koşmak zorunda kaldım."

"Süslü erkek bisikleti olmaz diye bir kural mı var? Neden sürmedin ki?" diye soran YuBi'ye karşılık güldüm.

"Önündeki sepetine bile tüllerle süslü taç takmıştım YuBi."

"Sürmemekte haklıymış" diyerek kahkaha atan Taehyung'un telefonuna birkaç bildirim daha geldi.

"Biriyle mi mesajlaşıyorsun sen?"

Jungkook'un sorusuna karşılık Taehyung başını olumsuzca salladı. "Önemli biri değil" derken bile art arda birkaç bildirim sesi daha geldi ve Taehyung telefonunu alıp birkaç tuşa bastıktan sonra masanın üzerine ters bir şekilde bıraktı. Sanırım sessize almıştı.

"Ben de abim benimle birlikte bisiklet sürmüyor diye tekerine çivi sokmuştum" diyen YuBi suçlu bir ifadeyle dudağını ısırdı.

"Evet YuBi'nin böyle uysal olduğuna bakmayın. Çocukken çok yaramazdı. Bir kere uyurken saçımı kesmişti. Onun sevmediği bir kız arkadaşı ile konuşuyorum diye."

"Jieun da aynıydı. Sınıftaki kızlarla konuşmamı yasaklamıştı. Birinin saçına sakız yapıştırdığını hatırlıyorum" diyerek gülen Jimin, Jungkook'a döndü.
"Sıra sende."

Yanımda oturan Jungkook'a baktığımda yavaşça ayaklandı.

"Biz artık eve geçsek iyi olacak. Büyükannem erken dönmemizi tembihledi."

Bayan Kang'ın böyle bir istediği olmadığını çok iyi biliyordum. Jungkook muhtemelen çocukluğu ile ilgili iyi hatıraları olmadığı için uzaklaşmaya çalışıyordu.

Çocukluğu iyi geçmemiş olabilirdi ama bunu telafi etmek için hâlâ vaktimiz vardı.

.....

Jungkook ile odalarımızın bulunduğu geniş koridorda durduğumuzda Seok Jin'in bu gece gelebileceği ihtimali yüzünden duraksadım ve Jungkook'un koluna tutunup bakışlarımı yüzüne çıkardım.

"Bu gece uyumasak olur mu?" diye sorduğumda "Ne yapacağız?" diye tereddütle sordu.

"Film izleyelim" dedim. Heyecanlı görünmeye özen göstermiştim.

"Daha saat 20:00. Gece uykunun gelmeyeceğinden emin misin?" diye soran Jungkook'u onayladım. Uykum gelmesin diye bir sürü kahve içmeyi planlıyordum.

"Tamam o zaman ben bir duş alayım senin odana uğrarım" dediğinde önüne geçerek onu durdurdum.

"Olmaz!" dedim telaşla ve sonra şaşkın bakışlarını fark ederek saçmalamamam gerektiği gerçeğini idrak ettim. "Yani hava soğuk. Duş alırsan hasta olabilirsin. Bence alma, boş ver."

Jungkook kaşlarını çatarak elinin tersiyle yanağımı okşarken "Jieun, iyi misin?" diye sordu.

"İyiyim, duş almazsan daha iyi olacağım" dediğimde gülerek başını iki yana salladı ve ben bir şey daha söylemesine müsaade etmemek için elini tutup odasına doğru sürüklemeye başladım.

Tüm gece bakalım nasıl ayakta kalacaktım?

Ben geldim ♡

Özlediniz mi Euphoria'yı?

Umarım kurguyu unutmamışsınızdır. Düzenli olarak yeni bölüm atacağım artık

Yeni bölüm için;

Vote sınırı:400
Yorum sınırı:400


Continue Reading

You'll Also Like

202K 13.2K 36
Güzelliğini yitirmiş sönük ışıkta gece yarısına kadar dans ediyoruz. Kitabın yayımlanma yılı=2018
BOY ≛ 1 By jie

Fanfiction

7.7K 1.1K 30
𝙠𝙞𝙢𝙟𝙪𝙣𝙠𝙮𝙪: noldu ya foton gitti ⇁ kim junkyu + girl, texting, treasure ff © jieiee #1 in kimjunkyu all rights reserved
135K 9.9K 46
"Tanıştırayım çocukluğumun Katili Min Yoongi!" . MinJung'un kapıdan çıkıp gitmesiyle yaslandığı yerden çöküp saatlerce haykırarak ağlamasına şahit ol...
50.1K 3.8K 52
[Tamamlandı] "Benim engellerim yok muydu sanıyorsun?! Bir tek senin mi vardı engellerin?!... Kolay mı oldu sanıyorsun?" dedi hala nefes nefeseyken...